Ana SayfaDünyaFoti Benlisoy: Kitleler kukla değil, İran’da gösterilerdeki yoksul karakter çok önemli

Foti Benlisoy: Kitleler kukla değil, İran’da gösterilerdeki yoksul karakter çok önemli

HABER MERKEZİ – İran’da bir haftayı geride bırakan protestoları değerlendiren araştırmacı yazar Foti Benlisoy, ülkede geçmişte gerçekleşen protestolara kıyasla bugünkü hareketin ‘ılımlısıyla muhafazakârıyla rejimin bütününü hedef aldığına’ dikkat çekiyor. Benlisoy’a göre gösterilerdeki yoksul karakter ‘çok önemli’, kitleleri ‘kukla’ olarak görmek ise yanlış.


Haber: Çağdaş Kaplan


İran’da, muhafazakârların hâkimiyetiyle bilinen Meşhed kentinde başlayan eylemler, kısa sürede ülkenin tamamına yayıldı.

Ülkedeki protestolar bir haftayı geride bırakırken, şu ana dek 21 kişi yaşamını yitirdi. Burada yaşananları araştırmacı yazar Foti Benlisoy ile konuştuk.

Foti Benlisoy

İran’da uzun süredir bir iktisadi bunalım olduğunu ve buna karşı daha önce de protestolar olduğunu hatırlatan Benlisoy, 2017’nin son günlerinde (28 Aralık) başlayan sürecin ise daha önceki ekonomi politikalara yönelik protestolardan ve 2009’daki büyük protestolardan farkları olduğunu söylüyor.

Benlisoy’a göre 7 gündür süren protestoların en ayırt edici özelliği çok hızlı bir biçimde ülke geneline yayılması.

Gösterilerin hızla yayılmasının yanı sıra sokaktaki söylemlerin de hızla radikal siyasi taleplere dönüşmesinin dikkat çekici olduğunu belirten Benlisoy, protestoların 2009’daki protestolardan farklarından birisinin de ılımlısıyla muhafazakârıyla rejimin bütününü hedef alması olduğunu belirtiyor:

“2009’daki gösterilerde çok ciddi bir muhalefet dalgası vardı ama orada esas itibarıyla hareketin attığı sloganlar rejimin muhafazakar kanadına dönük sloganlardı. İran’da hep tartışılan İran siyasal elitinin muhafazakâr kanatla daha ılımlı, mutedil, pragmatist kanat arasında bölündüğüydü. Şimdi şöyle bir farklılık var: sloganlar Ruhani’ye karşı ama aynı zamanda daha muhafazakâr kanat diyeceğimiz Hamaney’e de karşı. Bu da şu anlama geliyor: mevcut hareket, rejimin ılımlısıyla muhafazakârıyla bütününü hedef alan bir biçim almış durumda.”

Protestolara katılan toplumsal kesimlerin özelliklerine ve gerçekleştirildikleri kentlerin özelliklerine de dikkat çeken Benlisoy, gösterilerdeki yoksul karakterin çok önemli olduğunu ve 2009’daki protestolardan daha farklı olarak büyük şehirlerden ziyade taşra şehirlerindeki yoksul mahallelerde güçlü olduğunu söylüyor:

“2009’daki ‘Yeşil Hareket’ daha orta sınıf karakterliydi, daha çok gençliğin organize ettiği, büyük diyebileceğimiz kozmopolit kentlerdeki bir hareketti. Şimdi hareket noktasında ise çoğu gözlemci şu noktada birleşiyor: daha alt sınıf, işçi sınıfının yoksullarının görünürlüğünün daha fazla olduğu büyük şehirlerden ziyade taşra şehirlerinin yoksul mahallelerinde çok güçlü bir hareket var. Buradaki farklılığın altını çizmek gerekiyor. Çünkü rejime daha fazla bağlı olmuş, özellikle muhafazakâr kanada daha fazla bağlı olmuş bir toplumsal kesimin sokağa çıktığını görüyoruz. Soru işareti ise şu: Bu hareket, 2009’da sokağa çıkmış olan ‘orta sınıf’ tarafından desteklenecek mi? O kesimler de şu an şöyle bir tereddüt var: ‘Eğer protestolar Ruhani’yi daha fazla zora sokarsa acaba Ruhani zora düşer ve muhafazakâr kesim öne mi çıkar?’

“Gösterilerdeki yoksul karakter çok önemli. Gösteriler zor aygıtı, paramiliter güçler ile belki bastırılabilir ama alt sınıflar arasındaki kaynaşma öyle kolay bastırılamaz. Bugün bastırılır yarın tekrar gün yüzüne çıkar.”

“Kitleler kukla değil”

Protestoların şimdiden bile bazı sonuçlar ortaya çıkarttığını belirten Benlisoy, bunun ise İran’ın dışarıya karşı öne sürdüğü ‘istikrar adası’ imajının şimdiden dağılmış olması olduğunu belirtiyor.

Protestolara karşı İran hükümetinden gelen ‘Ajanlar kışkırtıyor’, ‘ABD’nin komplosu’ gibi açıklamaların toplumsal ayaklanmalar karşısında klasik bir iktidar refleksi olduğunu belirten Benlisoy, bu konuda ise şunları söylüyor:

“Bu her zaman böyledir. 18. yüzyılın sonunda Amerikalılar İngiliz sömürgeciliğine karşı ayaklandığında da George Washington için ‘Fransız ajanı’ demişlerdi. Lenin’e ‘Alman ajanı’ denilmiştir. Çünkü Rusya Fransa’nın yanındadır ve Rusya’nın savaştan çekilmesi Almanya’nın çıkarınadır. Hiçbir toplumsal ayaklanma yok ki bu jeostratejik denklem içinde şu ya da bu gücün işine gelmesin. Bu hep böyle olacaktır, ta ki hiyerarşik dünya sistemi tarumar olana kadar.

“Daha solda durduğunu iddia ettiğimiz insanlar bir kalkışmaya bakarken önce buraya değil, hangi toplumsal kesimleri sürüklediğine, hangi sınıfların eyleme geçmesini sağladığına, taleplerine, içeriğine, yönelimine bakması gerek. İran’da olacak toplumsal kalkışmanın tabi ki ABD üzerine atlamak isteyecektir. Bunun üzerine atlayıp onu yozlaştırmak, kendi çıkarları doğrultusunda etkilemek isteyecektir. Ama sadece buradan bakarak hareketi anlayamayız. Kitlelere kuklalar gözü ile bakmak doğru bir yaklaşım değil.”

Türkiye’nin tutumu

Benlisoy, Türkiye’nin İran’daki protestoları ‘kaygıyla izlemesine’ ilişkin de değerlendirmelerde bulundu. Benlisoy’a göre eğer bu protestolar üç yıl önce olsaydı Türkiye’nin bu ‘kaygısı’ olmayacaktı:

“İran’la Türkiye’nin bakışı kendi dış politikasına ayarlı. Şuanda Türkiye İran’la belirli bir yakınlaşma içerisinde. Türkiye’nin politikasının esas itibariyle Kürtlerin herhangi bir otonomisi, kültürel, siyasal ve demokratik haklarını elde etmesi noktasındaki her türlü girişime set çekmek gibi bir bölge politikası. Bu politika giderek İran’la onu daha da yakınlaştırıyor ve İran’daki belirli bir istikrarsızlık Türkiye’yi ‘kaygılandırıyor’.”

Benlisoy, İran rejiminin protestolar karşısında neler yapabileceği yönünde ise şunları ifade ediyor:

“Son bir iki gün içerisinde ölü sayısında ne yazık ki ciddi bir artış var. İlk açıklamalarda ‘Meşru talepler de var ama vandalizm olmaz’ gibi ikilik yaratmaya çalışan bir söylem vardı. Niye böyleydi? Sınıf karakteriyle bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Rejimin payandası olmuş alt sınıfların bu kitlesellikte ve yaygınlıkta bütün bedellerine karşı eylemlere katılıyor olması rejimin iki kanadını da ürkütmüş durumda. Çok baskıcı bir tutumun bu hareketi daha da çoğaltması korkusu var.

“Rejimin iki kanadı da, ‘Bu hareketi kullanarak diğer kanadı yıpratabilir miyim?’ düşüncesinde. Ama gelinen noktada Hamaney’in son yaptığı sert açıklama, baskı aygıtının daha ciddi devreye gireceği anlamına gelebilir. Eğer protestolar, muhafazakârıyla mutediliyle rejimi korkutan bir aşamaya geldiyse bu baskı aygıtı devreye sokulacaktır. Ancak baskı hareketi sindirebilir ama ters de tepebilir. Rejim bu dengeyi tutturmaya çalışıyor.”




Önceki Haber
Gerekçe ‘takdir etmemeleri’: Trump’tan Filistinlilere yardımı kesme tehdidi
Sonraki Haber
Diyanet'ten resmi sitesinde yer alan '9 yaşındaki çocuk evlenebilir' ifadesine yalanlama: 'Asılsız'