Ana SayfaGüncelTarihçi Ayşe Hür’den Afrin değerlendirmesi: Şehre girilmesi ‘savaşın kazanıldığı’ anlamına gelmiyor

Tarihçi Ayşe Hür’den Afrin değerlendirmesi: Şehre girilmesi ‘savaşın kazanıldığı’ anlamına gelmiyor

HABER MERKEZİ – Afrin’e giren Türkiye ve ÖSO gruplarının kentteki faaliyetlerine dair değerlendirmelerde bulunan tarihçi Ayşe Hür, kente Türk bayrağı asılmasına değinerek, bunun uluslararası hukuka göre “Afrin’in işgal edildiği” manasına geldiğini söyledi. ÖSO’nun hukuk dışı eylemlerinin sorumluluğunun Türkiye’de olduğunu da belirten Ayşe Hür; savaş, işgal, devrim gibi durumlarda iktidarın yeni sahiplerinin ilk işlerinin eski rejimin sembollerini ortadan kaldırmak olduğunu belirterek, Demirci Kawa heykelinin yıkılmasına dair de şu değerlendirmede bulundu: “Stalin’in, Çavuşesku’nun, Saddam’ın, Kaddafi’nin heykelleri aynı kaderi paylaşmıştır. Burada fark, Demirci Kawa’nın iktidarı değil halkı temsil etmesidir.”

Tarihçi Ayşe Hür, Türkiye’nin ÖSO gruplarıyla 20 Ocak’ta başlattığı ve 58 günün ardından girdiği Afrin’de Demirci Kawa heykelinin yıkılması, kent merkezine Türk bayraklarının asılması ve olan bitenin “Çanakkale Zaferi” ile özdeşleştirilmesi gibi konulara dair Mezopotamya Ajansı’ndan Bilal Seçkin’e değerlendirmelerde bulundu.

“Çanakkele Zaferi benzetmesi talihsiz, o zaman Türkiye işgalci taraf oluyor”

Afrin’in Suriye toprağı olduğunu hatırlatan Hür, bu nedenle uluslararası hukuka göre “Afrin’in işgal edildiğini” söylerken, Çanakkale Savaşı benzetmesini ise ‘talihsiz’ olarak nitelendirdi. Bunun nedenini de özetle şöyle izah etti:

“Çünkü o zaman Türkiye ve Türkiye’ye gizli ya da açık destek veren ABD, Rusya, İran ittifakı, Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarına saldıran İtilaf Devletleri’ne; Suriye’nin şehri Afrin de Osmanlı İmparatorluğu’nun toprağı olan Çanakkale Boğazı’na benzetilmiş olur. Böylece Türkiye ve müttefikleri saldırgan ve işgalci taraf, PYD/YPG ise, vatanını savunan taraf olur.

İki olay arasında paralellik kuran çevrelerin, benzetmelerinin nereye gittiğini fark ettiklerini sanmıyorum. Sadece Çanakkale’de ‘düşman bizi öldürmüştü, biz de burada düşmanı öldürüyoruz’ gibi gayet kaba bir paralellik kuruyor olmaları bile mümkün.”

“Şehre girilmesi ‘savaşın kazanıldığı’ anlamına gelmiyor”

Siyasi iktidar ve medya tarafından Afrin’e girmenin “zafer” olarak lanse edilmesine değinen Hür, operasyonun yaklaşık iki ay sürdürdüğüne dikkat çekerek, “Bu sürenin uzun olduğunu TSK da kabul etmiş olmalı ki, sürekli ‘sivillere zarar verilmesin diye çok titiz davranıyoruz, o yüzden yavaş ilerliyoruz’ şeklinde açıklamalar yapılıyordu” dedi.

“Şehre girilmesi ‘savaşın kazanıldığı’ anlamına gelmiyor” diye devam eden Hür, şunları kaydetti:

“Bunu da yine iktidara yakın asker emeklilerinin, gazetecilerin yorumlarından anlıyoruz. Bir kısmı endişesini saklayamadan konuşuyor: Afrin’i elde tutmanın zorluğundan, şehri yönetmenin, geri götürülecek olan mültecileri yerleştirmenin, onlara orada bir hayat kurmanın zorluklarından söz ediyorlar. Tarihi ‘kazananlar’ yazar. Bu açıdan Suriye Savaşı’nın başından beri barış içinde yaşamayı başarmış bir şehri imha etmenin, sivil halkını öldürmenin, yaralamanın, mültecileştirmenin tarih tarafından ‘zafer’ olarak yazılmaması için, ‘kazanmak’ gerekiyor.”

“Türkiye ÖSO’nun eylemlerinden sorumludur”

Ayşe Hür’ün değerlendirdiği bir başka konu da Afrin’e asılan Türk bayrakları ile ÖSO’nun kentteki eylemleri oldu.

Afrin’e Türk bayrağı dikilmesinin ve bu olayın videosunun TSK’nin resmi sitesinde paylaşılmasının harekâtın “işgal amacıyla yapılmadığı” iddiasını boşa çıkardığını belirten Hür, şöyle devam etti:

“Çünkü uluslararası hukuka göre bir devletin bir başka devletin toprağını sahiplenmesi ancak 3 yolla olur:

Birincisi o toprak parçasına sahip olan devlet, o parça üzerindeki egemenlik hakkını gönüllü olarak diğer devlete bırakmıştır.

İkincisi, o toprak parçasına sahip olan devlet o parçayı diğer devlete kiralamıştır.

Üçüncüsü ise, o toprak parçası sahipsizdir, yani herhangi bir devletin parçası değildir, bir diğer devlet tarafından işgal edilmiştir.

Bizim olayımızda, bu üç durum da söz konusu değildir. Afrin sahipsiz değildir, Suriye toprağıdır. Suriye tarafından devredilmemiştir, kiralanmamıştır. Dolayısıyla uluslararası hukuka göre işgal edilmiştir. Türkiye bu suçlamayı savuşturmak için, Suriye’nin artık meşru, egemen bir devlet olmadığını iddia ediyor. Ancak bu iddiası, uluslararası sistem tarafından onaylanmıyor.

Sonuç olarak ÖSO’nun yaptığı ve yapacağı hukuk dışı eylemlerin sorumluluğu Türkiye’nin üstündedir. Bu eylemler suç niteliği taşıdığında, Türkiye de suçlu olur.”

“Demirci Kawa iktidarı değil, halkı temsil ediyor”

Demirci Kawa heykelinin yıkılmasını da değerlendiren Hür, bu konuya dair de şu değerlendirmeyi yağtı:

“Newroz, Kürtler için coğrafi, dinsel, dilsel ve sınıfsal kimliklerin aşan, homojen bir Kürt kimliğinin oluşturulmasında ve Türk milliyetçiliğinin hegemonik pozisyonunu bozmakta önemli bir rol oynuyor. Türkler için ise kimliksel boyutta bir rolü yok, sadece Kürt siyasal hareketinin elinden alınması gereken ideolojik bir silah.

Buna cihatçılıkla çapulculuk arasında bir yerde duran ÖSO mensuplarının heykeli, put, dolayısıyla günah sayan bağnaz dinciliğini de eklersek, Demirci Kawa’nın neden ‘ilk imha edilmesi gereken’ unsurlardan biri olduğunu anlarız. Aslında savaş, işgal, devrim gibi durumlarda, iktidarın yeni sahiplerinin ilk işleri eski rejimin sembollerini ortadan kaldırmaktır. Stalin’in, Çavuşesku’nun, Saddam’ın, Kaddafi’nin heykelleri de aynı kaderi paylaşmıştır. Burada fark, Demirci Kawa’nın mitolojik bir figür olması, iktidarı değil, halkı temsil etmesidir.”

Previous post
Şirin Tekeli Araştırma Ödülleri'ne son başvuru tarihi açıklandı
Next post
CPT iki yılın ardından İmralı raporunu açıkladı: Öcalan’la görüşme sağlanmalı