Ana SayfaManşetBaşka bir yargı mümkün: ‘Kadın Adalet Divanı’ üzerine – Gülşen Özbek

Başka bir yargı mümkün: ‘Kadın Adalet Divanı’ üzerine – Gülşen Özbek

HDP’yi desteklediğini açıklayan TJA’nın bildirgesinde, kadınlara karşı işlenen suçlara ilişkin yargılamanın klasik mahkeme heyeti şeklinden öte, kadın hareketleri, kadın örgütleri, kadın akademisyen ve hukukçuların katılımından oluşan divan ile sağlanarak toplumsallaşan, daha demokratik ve adil bir mahkemeler sistemin kurulması öneriliyor: “Kadın Adalet Divanı”.


Gülşen Özbek


Romalılar kadınların erkek tahakkümü altında olmaları gerektiği, kadınların temel görevlerinin çocuk doğurmak olduğu ve kadının her daim köle olarak değerlendirileceği anlayışının etkisinde olan kanunlara sahipti.  Tabi bu kısa belirtmede mesele Roma olunca “Ortaçağ işte” deyip geçiyor muyuz? Hayır. Öyle ki AKP Hükümeti, 16 yıllık serüveninde Ortaçağ’ı ihya eder halde ve çıkardığı yasalar ile Ortaçağ hukuk anlayışını referans almış, kadını kimliksizleştirmeyi hedef alan ideolojik yapısını sistemleştirmeye, uygulamalara istikrar sağlamaya zemin oluşturmuştur. Hatta onları kat be kat aştı denilebilir. Öyle ya, Romalıların aklına “Hamile kadın sokakta dolaşamaz, kadın erkekle eşit olamaz, kadın çalışırsa fuhuşa hazırlık olur, örtüsüz kadın perdesiz eve benzer, ya kiralıktır ya satılık!” vs. demek gelir miydi bilinmez. Hele George Orwell’ın “1984” romanında kadın politikalarına dair çizdiği tablo, bugün yaşananların yanında eskimiş bir anlatıdan ibaret kalıyor.

Tüm bu sözleri bir elinde kılıç diğerinde terazi ve gözleri kapalı olan adaletin simgesi bir kadının, Themis heykeli altında söylemeleri ilginç ve ironiktir! Çünkü hukuk çokça söylendiği gibi ‘birey ve toplum haklarını ve görevlerini düzenleyen yasalar bütünlüğü olmaktan çok, kapitalizmin tarih boyunca yol açtığı büyük haksızlıkları biçimsel adalet anlayışıyla meşrulaştırmaya dayalı aşırı sayıda yasalarla yönetme sanatıdır.’ Her iktidar aygıtı, kadının adalet düzenine karşıdır. Bunca zamandır biçimsel oluşu ve ‘metaların kraliçesi’ olarak görülmesi bundandır.

Gerek modern Türkiye’nin kuruluş süreci gerek AKP iktidarı döneminde kadın konusuna yaklaşım son derece ideolojiktir. Çünkü iktidar, ezilen her varlığı ‘kadınsallaştırmakta’ ve bu sembolize üzerinden şiddete hazır bir pozisyona sokmaktadır. Bugün şiddet denince ilk olarak kadının akla gelmesi bununla ilintilidir. Diğer tüm şiddetleri de buradan meşrulaştırır ve yeniden üretir. Bunun örneklerini dört tarafı cinnet olan ülkemizde her gün yaşıyoruz.

AKP Hükümetinin 16 yıllık serüveninde, kadına dönük cinsel saldırıların, şiddetin, istismarın arttığı gerçekliği karşısında buna dur diyebilen en güçlü söylem ve iddiaya sahip olan partinin HDP olduğu açık. HDP, bir kadın partisi olduğunu geçen dönemler pratiği ile kendi kanıtlamış ve bu iddiasını en güçlü düzeyde işleyeceğini de 24 Haziran’da gerçekleşecek olan seçimin beyannamesi ile de ifade etmiştir. HDP, diğer partilerin seçim beyannamesine nazaran kadının özgürlüklerini koruyan, kadını yaşamın her alanında etkin hale getiren uygulama ve yasal düzenlemelerin sözünü verdi. Eş Cumhurbaşkanlık sistemi geniş kesimlerce heyecanla karşılandı.  Bunun yanı sıra kadına karşı işlenen suçların cezalandırılması için nasıl bir yargı sistemi olması gerektiği de ifade edildi.

Öneriler bununla sınırlı değil elbet. Birazdan detaylarını aktaracağım çok daha önemli bir gelişme oldu!

Tevgera Jınên Azad – Özgür Kadın Hareketi (TJA) geçenlerde seçim bildirgesini açıklayarak neden HDP’yi desteklediklerinin gerekçelerini ortaya koydu.  Bildirgenin en dikkat çekici noktası ise kadına karşı işlenen suçların yargılanmasına ilişkin HDP beyannamesini destekleyen ve onu geliştiren “Kadın Adalet Divanı”nın kurulması önerisidir.

Bildirgede, kadına karşı işlenen suçlara ilişkin yargılamanın klasik mahkeme heyeti şeklinden öte, kadın hareketleri, kadın örgütleri, kadın akademisyen ve hukukçuların katılımından oluşan divan ile sağlanarak toplumsallaşan, daha demokratik ve adil bir mahkemeler sistemin kurulması öneriliyor. Mevcut yargı sisteminin işlevsizliği ve cezasızlık politikası ile sürdürülmesi kadına karşı işlenen suçların her geçen gün artmasında etkili oluyor. Yargının bakışı ve işlerlik düzeyi her kesimce tartışılıyor olmasına rağmen mevcut olan anlayışın yerine ve bu gediğin nasıl giderileceğine dair arayış karşısında Kadın Adalet Divanı önerisi ile çok önemli bir adım atılmış oldu.

Kadın Adalet Divanı, kendi içinde yeni bir tartışma olsa da, uygulanabilirliği mümkün ve aslında olması gerekendir. Dünyanın birçok yerinde de farklı suç tiplerinin yargılaması için Jüri mahkeme sistemi bulunuyor. ABD, Britanya gibi ülkelerde jüri yargı sistemi, belli bazı suçların yargılanması açısında daha adil sonuçlar yarattığını kanıtlamıştır. Ancak kadına karşı işlenen suçların yargılanmasında toplumdaki kadınların söz hakkı sahibi olması çok anlamlı ve değerli bir iddia. Bu iddiayı gerçekleştirmek başta biz kadınların sorumluluğudur. Çünkü kadının kendisine ait hiçbir şeyi kabul edilmediği gibi, büyük zorluk ve bedellerle kazandığı da yok sayılıyor. Ne ruhu ne bedeni kendisine ait görülüyor. Egemen iktidarın en temel iddiası kadının kendine ait olmadığıdır.

Kadın Adalet Divanı elbette zihniyet ve vicdan devrimine işaret eder. Ancak böyle bir süreç bunu doğurur. İkincisi ise özgürlüğün örgütlülük olduğu hakikatini somutlaştırdığı gerçeğidir. Kadın için adalet, toplum için adalettir. Adalete olan ihtiyacımız için özgürlüklerimize, haklarımıza, yaşam biçimimize yönelen tüm saldırılara dur demek için HDP demeliyiz.




Önceki Haber
Küba’da yolcu uçağı düştü: 110 kişi hayatını kaybetti
Sonraki Haber
Ortaçağdan günümüze: Hıristiyan Müslüman İlişkileri Tarihi