Ana SayfaKültür-SanatCiwan Haco’dan melez arayışlar: “Felek” – A. Hamit Akın

Ciwan Haco’dan melez arayışlar: “Felek” – A. Hamit Akın


A. Hamit Akın


Ciwan Haco her albümünde yeni bir anlayışla hareket ettiğini söylüyor. “Folk da yapıyor, blues da” klişesinin ötesine geçmesini sağlayan bu durum onun türler arasında geçişleri rahatlıkla yapmasını sağlıyor.

O popülerliği de çoktan aştığı için 80’lerin sonunda başlayıp 90’lar boyunca devam eden albümlerindeki tat 2000 sonrasındaki albümlerinde yer almadı; “Derya” albümündeki büyüleyici deneysellikler hariç elbette.

Bunun bir sebebi 90’lara nazaran albümlerinin –popüler kültürün altın kuralı olarak- daha basit bir içerikle piyasaya çıkması. Bir diğer sebep ise müziğe erişimin 2000 sonrasında daha kolay olması.

24 Mayıs 2018 itibariyle dijital platformlarda yayına giren “Felek” albümü de “Veger”in akustik ve çok melodik versiyonu gibi. Benzer kadro ve benzer anlayışla hareket edilmiş. Red Music Digital etiketiyle yayımlanan ve Selahattin Demirtaş ile Ahmet Altan’a atfedilen albümde on iki parça var ve bunlardan ikisi Arin Mirkan ve Şifa Gerdi için yazılmış.

Öncelikle albümün müzikal yapısına bakmaya çalışalım. Bu albüm “Veger”in akustik ve çok melodik bir devamı gibi. Saksafon, gitar ve kemandaki sololar, etkili kullanılan gitar reverb’leri doğaçlama unsurları arttırıyor ve daha renkli bir hava katıyor. Bu, özlenen eski Ciwan albümlerinin bir fragmanı gibi. Davuldaki ritim çeşitliliği bu albümde biraz daha fazla ve albümün düşük tempolu havasına zenginlik katıyor. “Besna”, “Fato” gibi yüksek tempolu şarkılarda aynı melodilerin senkronize bir şekilde birkaç enstrüman tarafından çalınması ise enstrümanların özerkliğini kısıtlıyor.

Albüm genel olarak caz, rock esintileri sunsa da bunlar albümün genelindeki melankolik havanın altında eziliyor. Ya da belki de yeni bir tür doğuyor: melankolik/dark folk!

Özetlersek, dinleyicinin müzikal yapıya dair nostaljik talepleri Ciwan’da fazla karşılık bulmuyor gibi. Müziğin kuralı budur zaten; müzisyenden eski albümlerdekine benzer, hatta aynı parçalar yapmasını beklemek o müzisyenin hareket alanını kısıtlaması anlamına gelir. Ne var ki Ciwan Haco’nun geçmiş müzik kariyeri yayınladığı hiçbir albümde peşini bırakmayacak gibi.

İçerik ve temaya dair

İçeriğe bakacak olursak da… Albümdeki temalar bir önceki albümler ile benzer nitelikler taşıyor. Aşkın üst başlıkta olduğu “özlem”, “kavuşamama”, “bir öpücüğe hasret kalma” durumu şarkı sözlerinde devam etmiş. Ciwan’ın ne zaman öpücüğü ya da aşkı gerçekleştireceği, sevgilinin de ne zaman eritip öldürmeyi bırakacağı merak konusu. Belki de Ciwan aşka fazlasıyla politik bir anlam yüklüyor?

Bir diğer tema olan politik ve toplumsal içeriğe bakacak olursak da eskiye geri dönüş var gibi. Fakat tutum bire bir aynı değil. Bu albümde siyasal-toplumsal tutum Arin Mirkan ve Şifa Gerdi şahsında birleşerek sembolik bir hüviyete bürünmüş. Ne var ki “Leyla”, “Zîlan” gibi sembolik parçalardaki enerji yerini dinginliğe ve biraz da endişeye bırakmış gibi. Öyle ki bu Ciwan’ın sesindeki renge de yansımış: sesi yorgun, eski brutal vokaller yok. Bir istisna hariç: Arin Mirkan parçası “Serburîyek” ve “Destana Egîdekî” kıvamındaki serbest melodiler ve Arin’in gülüşüne odaklanmasıyla özlenen Ciwan tadını uzun yıllar sonra veriyor.

Öte yandan, Şifa Gerdi parçasında da bir kutsamadan çok ağıt havası var. Bu sembolik tavra ek olarak, bir de tutsaklığın işlendiği “Mektûb” ve “Bêrîya Te” şarkıları var: “Sevdiğim, ben tutsağım ve inan ki ben suçsuzum”. Kürtlerin karşılaştığı siyasal-toplumsal bir başka sorun aşkla birleştirilmiş gibi. (Günümüz teknolojisinde mektubu sadece tutsaklar ve devlet daireleri yazıyor.)

“Felek” albümü kime hitap ediyor diye soracak olursak, gerek müzikal gerekse de içeriksel anlamda daha çok Kürtlerin yaşadığı dört parçaya odaklandığı söylenebilir. Eskiden daha çok gençlerin dinlediği içerik “Veger” ve “Felek”le beraber artık yaşlıların da dinleyebileceği şekilde üretilmiş. Albümün ne kadar pozitif enerji sunduğuysa kuşkulu.

Eksik enerji ve umut

Kürt nüfusunun artık daha çok enerjiye ve umuda ihtiyacı var. Geleneğin reddi değil bu elbette, fakat politik içeriğin zaruri olarak dahil olduğu böylesi çalışmalarda Kürtlerin nostaljik duygularına hitap etmek yerine geleceğe dair canlı ve olumlu bir algı yaratmak gerekiyor. Sinema için de bu geçerli, edebiyat için de müzik için de. Özellikle de Kürt toplumsallığının değişen dinamiğini kültür endüstrisi noktasında düşünecek olursak. Bunun yoluysa sadece Kürt dinleyiciye odaklanmayıp Kürt toplumsallığını daha da evrenselleştirecek içerikler üretmekten geçiyor.


Previous post
ÖHP: AİHM'in Roboski kararı tıpkı Cizre ve Sur kararları gibi politiktir
Next post
Kadıköy 1. Sahaf Günleri 9 Haziran'da başlıyor