Ana SayfaEkonomiGazetelerden ekonomistlere: TL’deki düşüş ve faiz artırımı kararı nasıl yorumlanıyor?

Gazetelerden ekonomistlere: TL’deki düşüş ve faiz artırımı kararı nasıl yorumlanıyor?

HABER MERKEZİ – Türk Lirası’ndaki hızlı değer kaybı ve Merkez Bankası’nın faiz artırımı kararı Türkiye’nin yanı sıra dünyanın da gündeminde. Die Welt, Türkiye’nin IMF’ye başvurmak zorunda kalabileceği dile getirirken, Bloomberg ise faizlerin yüzde 20 seviyesine kadar çıkabileceğini yazdı. Nobel ödüllü ekonomist Paul Krugman da ekonomik gelişmeleri 1997’deki büyük ekonomik kriz dönemindekilere benzetti.

24 Haziran erken seçimlerine yaklaşık 1 ay kala Türk Lirası’nın (TL) değer kaybı ve döviz kurundaki dalgalanmalar sürüyor.

Merkez Bankası, TL’nin hızla değer kaybetmesinin ardından dün olağanüstü toplantıyla Geç Likidite Penceresi borç verme faiz oranını yüzde 13,50’den yüzde 16,50’ye yükseltse de dolar/TL bugün tekrardan yukarı yönlü hareketine devam ediyor.

TL’deki düşüş ve faiz artırımı kararı haber ajansları ve gazetelerden, ekonomistlere kadar dünyanın da gündemindeki yerini koruyor.

‘Geç alınmış bir karar’

“Kriz kahini” olarak da bilinen ünlü ekonomist Nouriel Roubini, Twitter’dan Merkez Bankası’nın faiz artışı için “geç alınmış bir karar” olduğunu yazdı.

Roubini, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçimlerden sonra para politikasının kontrolünü ele alacağını söylemişken bu kararın çok geç alındığını belirtti.

‘Faizler yüzde 20’ye çıkabilir’

Bloomberg haber ajansı da Merkez Bankası’nın 300 baz puanlık faiz artırımını “Açık yaranın üstünü yara bandıyla kapatmaya” benzetti.

Bloomberg’e konuşan Tacirler Yatırım Başekonomisti Özlem Bayraktar Gökşen, 300 baz puanın “asgari bir artırım” olarak nitelendirdi ve “Liradaki zayıflamaya bağlı olarak tüketici enflasyonunun artmasıyla birlikte yeni faiz artırımları içinde beklentiler sürecek” dedi.

Commerzbank analisti Tatha Ghose de kurda istikrarın sağlanabilmesi için faizlerin yüzde 20 seviyesine kadar yükseltilmesinin gerekebileceğini ifade etti.

‘Türkiye IMF’ye başvurmak zorunda kalabilir’

Almanya’nın önde gelen gazetelerinden Die Welt, Türkiye’nin Uluslararası Para Fonu’na (IMF) başvurmak zorunda kalabileceği dile getirdi.

Die Welt gazetesinde, şu satırlara yer verildi:

“Türk Lirası yılbaşından bu yana dolar karşısında yüzde 22 oranında geriledi. Pesosu yüzde 24 oranında eriyen Arjantin Uluslararası Para Fonu’ndan yardım istemek zorunda kalmıştı. Arjantin gibi Türkiye de düşen liranın enflasyonu kızıştırması kadar kredi itibarını zedelemesinden de muzdarip. Türk şirketlerinin dolarla borçlanmış olması da ek bir dezavantaj. Dolar pahalandıkça özel borçlar kabarıyor ve Türkiye ekonomisi mahvoluyor. Uzmanlara bakılırsa Türkiye de sonunda Para Fonu’na sığınmak zorunda kalacak.”

ABD’nin önde gelen gazetelerinden New York Times ise TL’deki değer kaybının Erdoğan’ın tekrar seçilme şansını tehlikeye attığını öne sürdü.

Gazetede Carlotta Gall imzasıyla yayınlanan yazıda, kurdaki yükselişin seçim kampanyasını başlatmaya hazırlanan AKP lideri Erdoğan için “olabilecek en kötü zamanda” geldiği belirtildi.


Boratav’dan ekonomi değerlendirmesi: Türkiye, egemen sistemin neresinde?


‘Türkiye’de yaşananlar 1997 krizini hatırlattı’

Nobel ödüllü ekonomist Paul Krugman da ekonomik gelişmeleri 1997’de Asya’da başlayarak artçılarının Brezilya ve Rusya’ya uzandığı kriz dönemine benzetti.

Aynı zamanda New York Times yazarlarından olan Paul Krugman, 5 maddelik Twitter paylaşımında şu değerlendirmeleri yaptı:

  • 1997’deki gibi partilemeye devam edeceğiz? Yükselen piyasalarda, eskitip döviz/mali krizinin esintisini taşıyan birşeyler oluyor. Türkiye (TL) çarpıcı bir düşüş içinde.
  • Arjantin de, faiz oranlarındaki keskin artışa rağmen iyi görünmüyor. Ve ilk bakışla atılan manşetlerin gerisinde, yükselen piyasalardaki kurumsal borçlanmalarda –çoğu döviz olarak, özellikle de dollar cinsinden) son 10 yılda büyük artış olduğu görülüyor.
  • Dolayısıyla en azından klasik 1997-98 tarzı bir kendi kendini derinleştiren bir kriz tahayyül etmek mümkün: yükselen piyasalarda, paranın değer kaybı ile kurumsal borçlanma daha da şişerken, bu durum paranın daha fazla değer kaybetmesine yol açarak ekonomi üzerinde baskıyı artıracak.
  • Henüz rakamlar o zamanki kadar büyük görünmüyor –gerçi Türkiye’nin cari işlem açığı epey yüksek. Diğer yandan, dünya, Avrupa’da 0’da olan ABD’de de düşük seyreden politika faiz oranları ile, durumu uygun şekilde karşılamaya hazır değil.
  • Bu durumda yeni bir küresel finans krizinin başlangıcı mı izlediğimiz? Muhtemelen hayır – Fakat eskiden ufukta böyle bir krize dair işaret görmediğimi söylüyordum, artık bunu söylemem mümkün değil. Bu tarafa doğru hafif tertip ürkütücü bir şey yaklaşıyor.

24 Haziran’a ‘siyasi kumar’ diyen FT: Liradaki düşüşle bu kumar riskli bir hal alıyor


Bu haber BBC Türkçe, Medyascope, DW Türkçe ve Bloomberg’den derlenmiştir.



Önceki Haber
Deutsche Bank en az 7 bin çalışanını işten çıkarıyor
Sonraki Haber
Kulp Davası: Sanık Yavuz Ertürk'ün beraati istendi