Ana Sayfa1 Film 1 YönetmenYönetmen Margarethe von Trotta ile “Kurşun Yıllar” üzerine

Yönetmen Margarethe von Trotta ile “Kurşun Yıllar” üzerine

HABER MERKEZİ – Yönetmen Margarethe von Trotta, “Kurşun Yıllar” filmiyle RAF kurucu üyelerinden Gudrun Ensslin’in kardeşi gazeteci Christiane’nin gözünden iki kız kardeşin aynı hedefler doğrultusunda uyguladıkları farklı yöntemlerin ilişkilerine yansımasını aktarır bizlere. Holokost üzerine kimsenin konuşmadığı 50’li yılları “kurşun dönem” diye adlandırarak  “Grilik tepemizde geziyordu” diyen von Trotta, dönemin cinsiyet eşitliğinden uzak Almanya’sında kadınların eşit olarak mücadeleye katıldığı gruplara değiniyor ve feminizme ilişkin “Kadının dünyadaki halinin farkındaysanız öylece unutamazsınız. Kendinizi ‘feminist’ olarak etiketlemeseniz bile o sizinle kalır” ifadelerini kullanıyor.


Çeviri-Derleme: Tolga Er


Baader Meinhof veya diğer bir adıyla Kızıl Ordu Fraksiyonu’ndan (RAF) üç üye, müebbet hapis cezasına çarptırıldıkları Stamheim Cezaevi’ndeki hücrelerinde ölü bulunduklarında tarih 18 Ekim 1977’dir. Andreas Baader ve Jan-Karl Raspe boyunlarından vurulmuş, Gudrun Ensslin’in ise kendini astığı duyurulmuştur.

Cezaevi yetkilileri uzun bir süre boyunca tutukluların intihar ettiği görüşünde ısrar eder. Ancak Almanya’nın yanı sıra İtalya ve Fransa’da resmi açıklamanın bulgularla uyuşmadığı yönündeki itirazlar giderek yükselir.

Üç tutuklunun ölümünün ‘devlet versiyonu’nu reddedenlerin arasında RAF’ın kurucu üyelerinden Gudrun Ensslin’in kız kardeşi Christiane de vardır.

Yönetmen Margarethe von Trotta ise, Kurşun Yıllar (Die Bleierne Zeit) filmiyle Gudrun’un feminist bir gazeteci olan kardeşi Christiane’nin gözünden iki kız kardeşin aynı hedefler doğrultusunda uyguladıkları karşıt yöntemlerin ilişkilerine yansımasını taşır beyaz perdeye.

Jutta Lampe’nin canlandırdığı Juliane (Christiane Ennslin) sosyal değişimin yalnızca siyasi kanallar yoluyla gerçekleşebileceğine inanan feminist bir gazeteciyken, Barbara Sukowa’nın canlandırdığı Marianne (Gudrun Ensslin) gerekli değişimin şiddet eylemleri yoluyla gerçekleşebileceğini savunur.

Yönetmen von Trotta, Marianne’nin tutukluluğundan ölümüne kadar geçen süreci aktaran 1981 yapımı filmiyle iki kardeşin görüşlerindeki karşıtlığın içerisinde bir nevi aynılık olduğunu da ima eder bizlere. Juliane’nın cezaevindeki görüşmede kendisini kız kardeşinden ayıran camdaki yansıması kardeşinin yüzüyle birleşir.

Daha sonraki yıllarda Rosa Luxemburg ile Hannah Arendt’in biyografilerini yazıp yöneten von Trotta’nın 2. Dünya Savaşı sonrası Soğuk Savaş dönemindeki Batı Almanya politikalarını karşısına alan hikayesi bugüne dek uzanan bir anlam taşır ve neredeyse 40 yıl sonra aynı güçlü etkisini korur.

Aşağıda okuyacağınız söyleşide ise yönetmen Margarethe von Trotta, Kurşun Yıllar filminin geçtiği dönemin Almanya’sına ve Gudrun Ensslin’e dair açıklamalarda bulunuyor ve “feminist bir sinemacı” olarak görülmesine ilişkin soruyu yanıtlıyor.

Yönetmen Margarethe von Trotta

“Kurşun Yıllar”ı, hayat hikayesini uyarladığınız kız kardeşlerden biriyle yaptığınız uzun sohbetlerden oluşturdunuz.

Evet, adı Christiane. Arkadaşım oldu. Onunla sözde terörist kız kardeşi Gudrun Ensslin’in cenaze töreninde tanıştım. Hikayeye birçok şey ekledim, ancak aralarındaki temel farklılık gerçekti. 50’li yıllarda Almanya’da yaşadım ve gerçekten de bu kurşun dönem vardı. Geçmişte korkunç bir şey yaşandığını bilinçsizce anlardınız ancak kimse onun hakkında konuşmazdı. Bu grilik bizim tepemizde gezinirdi. Bir şeyin yolunda olmadığını hissederdik, ancak ebeveynlerimiz bize söylemzdi ve okulda da bize öğretilmezdi. Ancak 60’lı yıllara gelindiğinde [anlatılmaya ve öğretilmeye] başlandı. Bu İsrail’de hayatta kalanlar için de aynıdır. Çocuklarıyla Holokost hakkında konuşmazlardı. Mağdurlar konuşmazdı, failler konuşmazdı. 50’liler sessiz zamanlardı.

Açık bir şekilde ön planda olmamasına rağmen Holokost ve sonrası filmde önem teşkil ediyor.

İki kızın babasının papazın yönetimindeki yerde Alain Resnais’in Gece ve Sis filmini gösterdiği bir an var.

Yetişkin kadınlar olarak izledikleri ikinci film nedir?

Vietnam’daki savaşın belgesel görüntüleri. Genç kızlarken gördükleriyle -Holokost görüntüleri- Vietnam’daki görüntüler arasında bağ kuruyorlar. İnsanlar sokaklarda koşuyor, yakılıyor…

Şiddet eylemi konusunda hangi görüştesiniz? Benim izlenimime göre altmışlar ve yetmişler bugüne kıyasla daha ciddi ve cesur aktivistler gördü.

Şiddeti benimseyen bu gruplar içerisinde bu kadar çok kadının bulunduğunu keşfetmek benim için ilginçti. Daha geniş anlamıyla toplumda kadınlar eşit olmaktan çok uzaktı, yeteneklerine ve iradelerine değer verilmiyordu. Ancak yine de kadınların eşit olarak kabul edildiği radikal gruplarımız vardı. Mücadeleye katılabiliyorlardı. Kendilerinde sahip oldukları öfkeyi ifade edebiliyor ve harekete geçebiliyorlardı. Düşünen ve harekete geçen insanlar olarak değer görüyorlardı.

Bu esnada Yeni Sol gibi bazı gruplarda kadınlar hala kahve yapıyordu.

Filmde bir sahnem var; gerçekten de aynı Christiane’nin dediği gibi çektim, böyle bir sahne düşünemezdim bile. Christiane, bir buluşmanın bir anında iki erkeğin kendisine “Bize kahve yap” dediğini ve kendisinin ayağa kalkıp yaptığını söyledi. Gruptaydı ve kahveyi yaptı. Sahnede sadece bir detaydı, ancak yine de orada.

Cidden doğrudan eylem konusunda hangi görüştesiniz? Aklıma, kadın eşitliği mücadelesi için doğrudan eylem yapan iki grup geliyor: Femen ve Fransa’daki La Barbe. İkisi de şiddetle yapmıyor yine de. Bugün şiddet içeren bir şey yapmaya değecek bir şey olduğunu düşünüyor musunuz?

Şunu söylemeliyim ki Gudrun’un aksine ben hiçbir zaman şiddetten yana olmadım. Yine de her zaman öfkenin ifade edilmesinden yanayımdır. Her zaman isyandan yanayım ve bazı türde mülkiyet suçlarını bile anlayabilirim. Ancak öldürmeden yana değilim, bu bana göre geçilmemesi gereken bir sınır. 70’li yılların başlarında çok ciddi derecede solcu ve feministim ve Gudrun bir keresinde avukatıyla gelmemi ve onu cezaevinde ziyaret etmemi istedi. Bir taraftan onu hayal kırıklığına uğratmak istemedim, cezaevindeydi ve mutsuzdu. Diğer taraftan ise “evet” diyemeyeceğimi biliyordum. O yüzden gitmedim.

Evet demiş olsaydınız çok farklı filmler yapıyor olurdunuz.

Siyasi tutuklulara -Gudrun’a değil, diğerlerine- yardım eden bir grubun üyesiydim ve ayda bir cezaevi ziyaretlerine giderdim, yazışırdım ve ihtiyaç duydukları şeyleri gönderirdim… Ancak ona, hayır. Yapamadım. Bu tuhaf ama hayır.

İçinde bulunduğum başka bir grubun indirgemeci berbat komünist bir dili vardı ve bu benim için her zaman bir engeldi. Şiir okurdum ve sanata oldukça açıktım. Birdenbire şiir okumak günah gibi bir şey oldu.

Öte yandan sıkça “feminist sinemacı” olarak etiketleniyorsunuz. Kendinizi feminist bir sinemacı olarak görüyor musunuz?

Ben feminizmin ne olduğunu bilmeden önce feministtim. Bu sadece benim kişiliğimdi. “Dünyada varoluşumun” bir parçasıydı. Hannah Arendt’in dediği üzere insanlık halimin bir parçası da diyebilirsiniz. Feminist teoriyle tanıştırıldığımda şöyle dedim: “Evet. Bu benim. Onlarlayım. Onlarla mücadele ediyorum.” Ancak birçok harika feminist gettolaştırıldığı için gettoya konulmaya karşıydım. “Yalnızca feminist” veya “yalnızca feminist sinemacı” olarak görülürseniz bu, sizin ve işinizin önemi olmadığı anlamına gelirdi. Anlamı şuydu: “Onlar yalnızca kadın ve film yapıyorlar, ancak onlara dikkatini vermek zorunda değilsin.” Bu şekilde bir etiketlenmeye karşıydım. O yüzden yanıt olarak şöyle derdim: “Ben feminist değilim.” Ancak kadının dünyadaki halinin farkındaysanız öylecene unutamazsınız. Kendinizi “feminist” olarak etiketlemeseniz bile o sizinle kalır. Hayata dair belli bir bakış açısına sahip olduğunuzda ve dünyada ne olup bittiğinin farkında olduğunuzda kadınların sahip olduğu avantajlar ile dezavantajları görmek dışında bir şey yapamazsınız.


Kurşun Yıllar (1981)

Yönetmen: Margarethe von Trotta

Oyuncular: Jutta Lampe, Barbara Sukowa

Tür: Dram

Puanlamalar: IMDB: 7.6


Bu yazıda Talking Pix ve Shoe String’de yer alan yazılardan yararlanılmış, Lydia Perovic ve Gregory Smulewicz-Zucker’in yönetmen Margarethe von Trotta ile gerçekleştirdiği röportajların bir bölümü Türkçeleştirilmiştir.