Ana SayfaYazarlarElend AydınHikaye ağaçları – Elend Aydın

Hikaye ağaçları – Elend Aydın


Elend Aydın


Derler ki Marquez bir buluşmada “haydi birlikte bir hikaye yazalım” diyerek söz vermiş orada bulunanlara. Ama kimse tek kelime edemeyince o başlamış anlatmaya… Oysa her insan bir hikayedir, sadece bir dakikamızı anlatmak bile muazzam bir hikaye oluşturabilir. Ya da şöyle diyelim: her insan bir hikaye ağacıdır. Bırakalım her yıl açtığı binlerce yaprağı, kökleriyle de bir hikayeler diyarıdır. Yürür, hüzünlenir, umutlanır, bitirir, yeniden başlar bir hikaye ağacı olarak, binlerce hikaye yaşar ve yazar. Mesela bugünlerde Haziran Haziran, heyecan ve bilinçle yürür, hesaplar, araştırır, bulur ve buluşurken; yürüyen, sevip anlayan, karanlığa kesinlikle tahammül etmeyecek olan insanlar –hikayeler değil miyiz?

Marquez’in huzurunda susanların hikayesiyle başladık ama bazen susan/suskun hikayeleriz de. Hikaye olduğunu bilmeyen hikayeler. İmkanı yok, bir hikaye anlatamayacak hikayeler… Öte yandan egemenler tarih boyunca insanı hikayesizleştirip nesneleştirerek, kimliksizleştirmek için bin bir türlü yollara başvurmuşlardır. Tek bir örnekle yetinirsek: Numaralandırma! Başta tutsak ettikleri insanlar olmak üzere, hikayeleri, hiçbir şey anlatamayan sayılara hapsederek; bahar yürekli, yaz maceralı, kış hüzünlü, özgürlük ufuklu olmayı yok etmek istemiş. “509! Kalk ayağa!” diye kükrerken beden ve ruhun varoluşunda yaşayan tüm bireysel-toplumsal hikayeleri yok ettiklerini sanmışlardır.

Hikaye olduğunu bilerek bireysel ve toplumsal hikayeler yaşamaya ve yazmaya devam eden sevgili hikaye ağaçları; tektipleşmediysek, “sev” denileni sevmemiş, “düşün” denileni düşünmediysek; esas hikayemiz şimdi başlıyor demektir. Üstelik kaplumbağa ayaklarıyla değil rüzgarla koşan bir hikayedir bu. Kimseye boyun eğme ve eğdirme düşkünlüğüne bulaşmamış, kendisi olabildiği için başkası da olabilen; dağ dolu, menekşe, gül, kelebek ve cesaret dolu bir hikayedir bu: her birimizin hikayesi, hepimizin hikayesi.

Bilinen en eski kısa hikaye şöyledir: “Ve uyandığında dinozor hala oradaydı.” Kısacıktır ama nasıl da “hikayedir”, değil mi? “25 Haziran sabahı geldiğinde her şey değişmişti” ya da: “Bir 24 Haziran gününde güzel hikayeler her şeyi güzelleştirdiler” desek hikaye ağaçlarının dalları dansa durmaz mı?

Hikayesini kendi iradesiyle yazmak ve yaşamak isteyen ağaçlar olarak; nice hikayenin de farkındayız: Her parmağın, her gülüşün, her iç çekiş ve uyanışın, her aldanış ve fark edişin; her titreyişin de hikayesi var, her papatya yaprağı, her saç örüğü, her kalem ve mendilin de… Ha bir de çalınmaması, çaldırmamamız gereken sandıkların da hikayesi var.

Günün bu saatinde (akşamüstü) beni arıyormuş gibi sağı-solu kolaçan eden beyaz kelebek yine geldi. Cümlemizi ona emanet ederek: İyi hikayeler! diyorum.