Aynadaki siyah çocuk çığlığım – Elend Aydın
Her zamanki gibi seçici bir tarzda birkaç Dünya Kupası maçını izlerken siyah futbolcuların o muhteşem ve skor ezberlerini bozan performanslarından dolayı kendimi “suçüstü” değil ama “masumiyet üstü” yakaladım. Çünkü beyaz, emperyalist ve geçmişleri siyahlara karşı kanlı sömürgecilik vahşetleriyle dolu olan devletlere “kazandırıyorlardı” ve bu zoruma gidiyordu. Keza türlü türlü belge ve bilgiler geçidi gerçekleşiyordu belleğimde. “Negro, black, colored” (İspanyolca “zenci”, İngilizce “zenci”, üçüncüsü de İngilizce kibarlaştırılmış haliyle “renkli”) diye saldırılara uğrayan çocuklar, kadınlar, erkekler, hayatlar, dünyanın her yerinde yeşeren siyah direnç çiçekleri…
“Acaba çok mu öznel ve geçmişe takılı olarak yaklaşıyorum?” sorusuyla meşgulken “sürecin” parlayan yıldızı, henüz 19 yaşındaki Kamerunlu Mbappé, “Fransa, Afrikalı siyah oyuncularla kazandı” sözlerine karşılık mealen şöyle dedi:
“Eğer kaybedilseydi siyahlar neden olarak gösterilirdi, hayatta genelde böyle oluyor, kazanmalarda değil, kaybedişlerde siyahlar neden olarak anılıyor.”
Bu sözleriyle hissettiklerimin –ne yazık ki- temelsiz olmadığını anladım -ki dünyanın mevcut gidişatı da bu konuda epey veri sunuyor zaten. Öte yandan geçen gün bir “haber” dolaştı medyada: Gece güzeli “reşik” (Şükür ki Kürtçede “siyah”, “reşik” anlamındadır ve “reşik” “reşo” çok sempatik ve sempati içeren bir sıfattır) bir çocuk, “beyaz bir adamdan” ödü patlarcasına korkup kaçıyor, bir ara babasının cesaretlendirmesiyle “beyaz adam”ın beyaz eline dokunmaya çalışıyor ama sonuçtan memnun kaçmamış olacak ki tekrardan çığlığı basıp kaçıyordu. Yani “beyaz, güçlüdür, üstündür, temizdir, iyidir, muktedirdir” şablonları o güzelim simsiyah sözlerde yerle bir oluyordu.
Korkulası ve kaçılası olduğumuzu bilip kendimize gelelim arkadaşlar! O beyaz adam’ın yerinde hepimiz olabilirdik ya da aynaya baktığımızda siyah çocuğun korku dolu çığlıklarının bizim beyaz suratlar için de olduğunu unutmadan siyah hakikate selam salalım.
Efsane şair Cigerxwin’in Ey Heval Robeson (“Robeson Yoldaş”, Siyah önder Paul Robeson’a atfen) adli şiirinde şöyle dizeler var:
Ey heval Robson dengbêjê cîhan
Paşmêrê selam zana û insan
Ne tenê reşik ketin bin destan
Em jî sipî ne mane perîşan
(Ey Robeson yoldaş
Dünyanın ozanı
Binlerin önderi bilge insan
Sadece siyahlar ezilmiyor
Biz beyazız da eziliyoruz
Per perişan kalmışız)
Kürtlerin Ortadoğu’nun “zencileri” olduğunu hatırlatan bu dizelerden sonra “habere” dönersek tekrardan: Tersi olsaydı, mesela o siyah çocuğun yerine beyaz bir çocuk siyah bir adamdan korksaydı, ya “haber” olmazdı ya da “nasıl korkmasın çocukcağız, adam simsiyah” tamtamlarıyla sunulurdu. Ama çocuk siyahtı ve beyaz’dan korkuyordu! Hem siyahtı hem de beyazdan korkuyordu! Olacak şey miydi?
Demin aynaya bakınca beni görüp çığlığı basan siyah bir çocukla karşılaştım. O çocuk mu bendim yoksa o beyaz yüz mü, bilemedim.
Geçmişin ve günümüzün tüm siyah isyan çiçeklerine ve Kara Panterleri’ne sevgiyle el sallayarak ayrılalım huzurunuzdan. Sahi, siz de hiç kendinize “suçüstü” ya da “masumiyet üstü” yapıyor musunuz?