Ana SayfaDünyaHafıza felaketi telafi edebilir mi?

Hafıza felaketi telafi edebilir mi?

HABER MERKEZİ – beraberce Derneği’nin yürüttüğü “Hafıza Mekânları” projesi 2018 gönüllülerinden olan Derya Aydın, Tel Aviv-Yafa’da bulunan ve temel amacı İsrail toplumunu Nakba konusunda “eğitmek” olan Zochrot Derneği’ne dair gözlem ve deneyimlerini kaleme aldı. Ona göre, sözlü anlatılar yolu ile Filistin tarihine ilişkin bilgi toplayan Zochrot, “devletin resmi tarih yazımına karşı ezilenlerin sözlü tarihini inşa ettiği” bir yer. Aydın’ın, 2002 yılında, İsrail devletinin Nakba konusundaki resmi söylemine karşı felakete dair hakikati ortaya çıkarma ve felaketi telafi etme olanaklarını yaratma amacıyla kurulan Zochrot’u anlattığı makalesini paylaşıyoruz.


Mümkündür…

En azından bazen mümkün

Ama bilhassa şimdi mümkün

Bir ata binmek

Bir hapishane hücresinde

Ve kaçmak…

Mümkündür

Hapishane duvarlarının

Yok olması.

Hücrenin uzak bir diyara dönüşmesi

Hudutsuz.

  Mahmud Derviş


Derya Aydın[1]


Nakba: Sonu gelmeyen felaket

Filistinliler, 1948 yılında yaşanan İsrail savaşı ve başlarına gelen yıkımı “Nakba” diye adlandırıyor. Felaket, yıkım, tufan, bela, facia gibi anlamlara gelen Arapça bir kelime (كارثة, al-Nakbah) olan Nakba,  Arap-İsrail Savaşı’nın başladığı 15 Mayıs 1948 ile özdeşleşmiş ise de savaşın başlangıç tarihi ve sonlanması itibariyle Aralık 1947’de başlayan ve Ocak 1949’de biten ancak etkileri hala devam eden bir sürece tekabül ediyor.

Nakba’da 600 Filistin yerleşkesi[2] İsrail tarafından yıkıldı ve 700,000 Filistinli (o dönemki Filistin nüfusunun %80’i) bir daha geri dönmemek üzere toplu şekilde ana yurtlarından sürüldü ve büyük çoğunluğu hem -kendi toprakları olan- İsrail’de hem de Ürdün, Lübnan ve Suriye başta olmak üzere farklı ülkelerde mülteci konumuna düştü. Bu nedenle “Nakba” demek ve aslında Filistin sorunu demek, zorla yerinden edilme demek.

Filistin Nakbası, 1948 / Foto: zochrot.org

Geçtiğimiz mayıs ayı itibariyle Nakba üzerinden 70 yıl geçti. Ancak, Filistin başta olmak üzere, bugün İsrail Ulus Devleti sınırları içerisinde kabul edilen topraklar dahil Filistinlilerin dağıldığı dünyanın farklı yerlerinde felaketin sonuçları hala bütün yakıcılığıyla devam ediyor.

Nakba’dan önce Araplar ile Yahudilerin[3] yaşadığı Filistin toprakları, İsrail’in kurulmasıyla bir daha birleşmemek üzere farklı parçalara ayrıldı:  Tel Aviv-Yafa merkezli “demokratik” İsrail Ulus Devleti’nin denetimindeki topraklar[4],  Filistin Özerk Yönetimi’nin denetimindeki ve İsrail ablukası altındaki Batı Şeria ve Gazze ile İsrail’in resmi başkent ilan ettiği ancak Filistinin de resmi olmasa da başkent kabul ettiği ve statüsü bir türlü netleşmeyen Kudüs (Jerusalem). Bu da Batı Şeria’da yaşayan bir Filistinli’nin Gazze’ye gidebilmek için Ürdün’e, Ürdün’den Mısır’a ve Mısır’dan da Gazze’ye ancak özel izinlerle geçebileceği bir süreci beraberinde getirmiş durumda.

Filistinli mültecilerin farklı bölgelere göre dağılımı (Tablo: Raneen Jeries, Zochrot Sözlü Tarih Programı Koordinatörü)

İsrail’in Filistin’de rastlantısal bir biçimde ulus devlet sınırları çizmesi, bu toprakları yalnızca harita üzerinde parçalamadı; aynı zamanda Filistin nüfusunun parçalanması ve Filistin’de üç farklı bölge üzerinde yaşamaya zorlanan Filistinlilerin statülerinin de farklılaşmasına yol açtı.

Bugün Filistin topraklarında yaşayan Filistinliler İsrail Ulus Devleti nezdinde hiyerarşik bir yasal statüye sahip. Yaklaşık 1,800,000 civarında olan ve İsrail nüfusunun %20’sine tekabül eden Filistinli, İsrail Ulus Devleti vatandaşı. Bu nüfus etnik kimlik ve dini inanç dolayısıyla belli bir ayrımcılığa maruz kalsa da Yahudilerin sahip olduğu bütün haklara sahip. Ancak abluka altındaki Batı Şeria ve Gazze’de yaşayan 5 milyona yakın Filistinli terörist olarak kabul ediliyor ve İsrail’e giriş yapmaları dahi yasak. Diğer taraftan yaklaşık 330 bin Filistinli ile 200 bin Yahudi’nin yaşadığı Doğu Kudüs’te yaşayan Filistinlilerin yasal statüsü de kentin statüsü gibi belirsiz; sağlık gibi belli haklara sahip olsalar da İsrail vatandaşı değiller. Ayrıca yasal olarak, İsrail’in yerel yönetim seçimlerine katılma hakları tanınırken genel seçimlere katılım hakları yok.  Ancak, Kudüs’ün üçte birini oluşturan Araplar işgale meşruiyet kazandırmamak gerekçesiyle genel olarak sandık başına gitmiyor.

Filistin topraklarının “Yahudilere Özel” olarak  ilan edilmesi

Tel Aviv-Yafa’ya geldikten on gün sonra (19 Temmuz) işgal altındaki tarihsel Filistin topraklarını “Yahudilere Özel” olarak yeniden tanımlayan “Yahudi Ulus Devleti Yasa Tasarısı” İsrail Parlamentosu Knesset’te kabul edildi. Yasa, İsrail işgali altındaki tarihsel Filistin topraklarını “Yahudi halkının tarihi anayurdu” olarak tanımlıyor ve yasada “Yahudilerin ulusun kaderini tayin etmekte özel hak sahibi olduğu” belirtiliyor. Ayrıca, parlamentodan geçen bu tasarı ile Arapça, ülkenin iki resmi dilinden biri olmaktan çıkarıldı. Birleşmiş Milletler kararlarına rağmen mevcut Filistin yönetimi idaresindeki topraklarda Yahudi yerleşimlerinin inşasına devam edilmesi ise “ulusal bir çıkar” olarak tanımlandı. Yasa ile Kudüs’ün “birleşik ve bir bütün” olarak İsrail’in başkenti olduğu belirtiliyor.

Tasarı kabul edilmeden önce Tel Aviv-Yafa’da, 14 Temmuz akşamı aralarında muhalefet parti üyeleri, farklı yahudi gruplar, sol sosyalist sivil toplum örgütleri ve LGBTIQ+ aktivistlerin bulunduğu üç bine yakın kişi ellerinde “Apartheid” ve “CrimeMinister” yazan pankartlarla yasa tasarısına karşı protesto düzenledi.[5] Kitlenin büyük çoğunluğunu Yahudiler oluştursa da bu kitle, sonraki hafta, eşcinsellerin taşıyıcı annelik yasası kapsamına alınmamasını protesto  eden kitleyle sayı olarak  (1,000,000 civarı kişinin katıldığı kaydedildi)[6] karşılaştırılamayacak kadar azdı. Sonuç olarak ne İsrail’deki bu tepkiler ne de Filistin diasporasının dünyanın farklı yerlerinde ortaya koyduğu tepkiler İsrail devletinin bu yasa tasarısını geri çekmesine neden olabildi.

“Yahudi Ulus Devleti Yasa Tasarısı”na karşı yapılan protesto eylemi / Foto: Jack Guez – AFP

“Modern, özgür ve demokratik” İsrail ulus devletinin vizyon kenti: Tel Aviv-Yafa

Yafa, Tel Aviv kenti ile birleşmiş ve İsrail merkezi konumuna gelmiş ise de birçok medeniyete ev sahipliği yapmış antik bir Arap kenti. 1909 yılında Yahudiler tarafından Yafa’nın yanı başına inşa edilen Tel Aviv, Nakba ile beraber Yafa topraklarını da kapsayan bir kent olarak dizayn edilmiştir. Nitekim Nakba’da Yafa’da yer alan onlarca yerleşim yeri yıkılmış ve burada yaşayan Filistinliler yerinden edilmiştir.[7] Tel Aviv-Yafa bugün dünyanın önde gelen finans merkezleri arasında; Abu Dabi ve Kuveyt’ten sonra Ortadoğu’nun en büyük şehir ekonomisine sahip dünyanın küresel merkezlerinden bir tanesi. İsrail’in ikinci büyük kenti ve Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde İsrail’in başkenti konumundadır. Kent her yıl 2,5 milyon yabancı ziyaretçi ağırlamakta. Birçok farklı kuruluş tarafından “Ortadoğu’daki eğlence başkenti” olarak anılan Tel Aviv-Yafa, 24 saat yaşayan bir şehir olarak nitelendirilmektedir. Kent hayat pahalılığı endeksine göre, dünyanın en pahalı 31. şehri konumunda. Şehir aynı zamanda İsrail ulus devletinin vizyonu; batı medeniyetini temsil eden “modern, özgür ve demokratik” bir kent. İsrailli yurttaşların Nick Cave’e: “Apartheid rejiminin bir parçası olmayın, İsrail’i boykot edin!” başlıklı çağrısında Tel Aviv-Yafa, şöyle tarif ediliyor:

“Hatırlatmak yerinde olur, tıpkı apartheid rejimi altındaki Güney Afrika’nın Sun City kenti gibi, Tel Aviv de vahşi kolonizasyon tarihini hatta bizzat kentin tarihini hasıraltı edip İsrail’i “harika” ve “olgun” bir demokrasi olarak pazarlamak için reklam yüzü olarak kullanılıyor. Tel Aviv, yerleşik halkın öldürüldüğü yahut Nakba boyunca sürgün edildiği, 1948 yılında Siyonist militanlarca (daha sonra İsrail ordusu haline geldi) yapılan etnik temizliğin yıkıntıları üzerine kurulmuş bir şehir. Bu yalnızca Tel Aviv/Yafa’nın geçmişine ait buzdağının görünen yüzü, başlı başına apartheid rejiminden artakalanın simgesi. İsrail; Yafa’da soylulaştırma, ayrımcılığa yönelik finansman ve (İsrail’deki Filistinli yurttaşlara karşı elliyi aşkın ayrımcı yasa bulunuyorken) onlara ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapan ayrımcı polis gücünü devreye sokuyor.”[8]

Bir taraftan Antik çağlara uzanan ancak toplumsal hafızası kırıma uğramış sadece turistik bir gezi mekanı haline getirilmiş Yafa, diğer tarafta dünyanın önemli finans merkezi konumu olma yolunda hızla ilerleyen Tel Aviv-Yafa içinde farklı iki dünyayı barındıran bir kent. Bu farkı bugün kentin mimarisinde de görmek mümkün. Antik Yafa kentine ait-uyumlu evlerin yanı başında devasa binalar hızla inşa edilmiş-edilmekte; dünyanın her yerinde yaşanan soylulaştırma kentin tüm sokaklarına nüfuz ediyor.

Devasa gökdelenlerin inşa edildiği kent merkezi ve tarihi Jafa kenti / Foto: Derya Aydın

Zochrot: Bellek yitimine bir karşı duruş

Zochrot, İbranice bir kelime, şimdiki zamanda dişil bir fiil ve ‘hafıza’ anlamına geliyor. Zochrot, Tel Aviv-Yafa’da 2002 yılında, İsrail devletinin Nakba konusundaki resmi söylemine karşı, felakete dair hakikati ortaya çıkarma ve felaketi telafi etme olanaklarını yaratma amacıyla dernek olarak kurulmuş. İçinde İsrail vatandaşı Filistinlilerin de yer aldığı ancak çoğunlukla Yahudilerin bululunduğu Zochrot, çok sayıda gönüllüye sahip. Ayrıca her dönem özellikle Amerika ve Avrupa’dan gelen pek çok gönüllü burada belli dönemlerde faaliyet yürütüyor.

Zochrot, İsrail toplumuna hitap ediyor. Ancak 70 yılda tüketim, eğlence ve sanayinin başkenti haline gelen Tel Aviv-Jafa’da kimsenin geçmişle pek ilgilendiği yok. Milyonlarca yabancının çoğunlukla eğlenmek için geldiği, zamanın çok hızlı aktığı bu kentte önemli olan geçmiş değil; hele söz konusu olan Yahudilerin sahip olduğu sancılı bir geçmiş ise! Öte taraftan, dernek çalışanlarının da sık sık dile getirdiği gibi İsrailliler bugün İsrail devletinin Nakba’ya dair kurguladığı ve yeniden ürettiği resmi söyleme ikna olmuş durumda. Buna göre, “1948’de Arap ordularıyla yaşanan savaşta İsrail, Filistin köylerini işgal etmek ve bombalamak zorundaydı, başka çare yoktu ve asıl hedef Filistinliler değildi” görüşü hakim.

Zochrot üyeleri yürüttükleri mücadelenin ne kadar zor olduğunun farkında ve Yahudilerin tam da bu sancılı geçmişle yüzleşmeleri ve barışmaları için mücadele ettiklerini belirtiyorlar. Derneğin temel amacı Nakba konusunda İsrail toplumunu “eğitmek.” Bunun için bir taraftan öğretmenlere (özellikle lise öğretmenlerine) Nakba konusunda dönemsel eğitimler verilirken, diğer taraftan da aynı amaçla gençlere ve yetişkinlere açık kurslar organize edilmektedir. Bu eğitimlerde devletin Nakba’ya ilişkin resmi söylemi ters yüz edilmekte ve İsrail’in kollektif hafızasında yer almayan ve eğitim materyallerinde yer verilmeyen Nakba ve Nakba’nın sonuçları anlatılmaktadır.

Nakba üzerine Zochrot’ta yapılan eğitimlerden biri

Zochrot’un diğer bir amacı da Nakba’dan sonra aileleri de dahil olmak üzere giden her Filistinli’nin topraklarına geri dönmesinin olanaklarını oluşturmak. Zochrot, geri dönüş söylemini, İsrail kamuoyunda, Nakba’da yıkılmış 600 civarındaki yerleşkeye dair hafızayı ortaya çıkarma pratiği üzerinden inşa ediyor.  Dernek, Nakba’ya dair hakikatin ortaya çıkarılması için, hala “yeterince bilimsel” bir yöntem olarak kabul edilmemiş olsa da sosyal bilimlerde gittikçe daha çok itibar kazanan sözlü tarih yöntemini kullanıyor.

Devletin resmi tarih yazımına karşı ezilenlerin (sözlü) tarihi

Zochrot’ın temel araştırma alanlarından biri sözlü tarih yöntemiyle yürüttüğü çalışmalar. Öncelikle, Nakba’da yıkılan 600 yerleşim yerlerine ait bir harita oluşturulmuş. Tamamı yıkılmış bu yerlerin artık Filistin yerleşkesi olarak kabul edilmediği gibi buraların Filistinlilere ait olduğunu gösteren hiçbir kalıntı yok. Bu interaktif haritalar, bu bölgelerin Nakba öncesi durumu, Nakba dönemindeki işgal ve nüfuzsuzlaştırılma sürecini, bu yerleşim yerlerine İsrail’in yerleşmesi ve bugünkü durumu hakkında bilgi vermektedir.

Yok edilen Filistin yerleşim yerlerine ait harita / Foto: zochrot.org

Söz konusu köylerin neredeyse tamamı Arap Müslüman köyleri. Nakba döneminde yıkılan bu yerlerin kalıntıları tamamen yok olmuş. Bazı köylerin yanı başına yeni Yahudi köyleri inşa edilirken bazıları tamamen haritadan silinmiş. Bir kısmının ise ormanlarla üzeri kapatılmış. Zochrot Sözlü Tarih Programı Koordinatörü Raneen Jeries, ormanların, Filistinlilere dair hafızanın yok edilmesinde İsrail’in kullandığı temel araçlardan biri olduğunu ileri sürüyor. Raneen’egöre İsrail’in her yeri aşırı ağaçlandırması bir hafıza-kırım tekniği.  Raneen’in aktardığına göre, mezarlıklar dahil yüzlerce yerleşkeye ait kalıntılar, ağaçlandırma yolu ile yok edilmiştir. Raneen 3 yıl önce Tel Aviv- Jafa’da çıkan bir orman yangını sonrasında, burada Filistinlilere ait kalıntıların çıktığını aktarıyor. Öte taraftan, “All That Remains: The Palestinian Villages Occupied and Depopulated by Israel in 1948” kitabında yer aldığı gibi, bütün yerleşim yerlerinin ismi İbraniceleştirilmiş. Bu nedenle, Zochrot eski yerleşim yerleri isimlerinin yeniden iade edilmesi için de mücadele yürütüyor.

Ormanların altında kalan Filistin köylerinden biri / Foto: Raneen Jeries, Zochrot Sözlü Tarih Programı Koordinatörü

Zochrot, köylere ait haritalarda yer aldığı gibi, köylerin geçmişi, Nakba döneminde nelere maruz kaldığı ve son durumu hakkında bilgilerin yer aldığı kitapçıklar hazırlıyor. Bu kitapçıklarda bu mekanlara dair Filistinlilerden toplanan kişisel hikayeler ve anlatılar da yer alıyor. Köylere ait görsellerin yer aldığı kitapçıklar İbranice, Arapça ve İngilizce olarak üç farklı dilde yayınlanmakta. Bu köylerin farklı zamanlarına ait fotoğrafları da aynı kitapçıklarda yer almakta. Nakba’da yıkılan köyler sadece Müslüman köyleri değil, bu köyler içerisinde Hristiyan köyleri de var. Raneen’ın aktardığına göre, aynı dönem yıkılmış kiliseler de var. Bu dönemden kalma bir kilisenin ziyaret edilebilmesi için yıkılan merdivenlerini onardıklarını ancak her defasında bu merdivenlerin birileri tarafından yıkıldığını aktarıyor.

Solda merdivenleri sürekli kırılan kilise, sağda bugün akıl hastanesine dönüştürülen Filistin köyü, Dayr Yasin / Foto: Raneen Jeries

Hafıza turları: Kişisel tanıklıklar yolu ile kollektif belleğin inşası

Zochrot’un yaptığı en önemli çalışma hafıza turları. Bu turlar çok yönlü olarak organize edilmekte. Zochrot üyeleri, bazen kentin ortasında yer alan ancak Filistinlilere ait hiçbir kalıntının kalmadığı mekanları toplu olarak ziyaret ederek buraya dair hafıza, sokaklarda gelip geçenlere aktarılmakta, buraların tarihi anlatmaktadır. Bu, Zochrot için hafızanın -özellikle genç kuşaklara- aktarılmasının bir yöntemi. Ancak hafıza turları daha yoğun olarak yıkılan köylere yapılmakta. Yine toplu olarak bu köyler ziyaret edilmekte. Bu turlara çoğunlukla buralarda doğmuş ve/veya burada yaşamış bugün çoğunluğu mülteci konumuna düşmüş kişiler katılmakta. Yine aile geçmişinin izini süren gençlerle beraber Filistin haklarını savunan sivil toplum kuruluşu üyeleri de katılmakta. Yapılan hafıza turlarında mekanların eski isimlerinin yazılı olduğu tabelalar hazırlanıyor. Köy isimleri, kişi isimleri, mezarlık ya da cami gibi farklı mekan isimlerinin yazılı olduğu bu tabelalar buralara yerleştiriliyor. Ancak dernek çalışanlarının aktardığına göre bu tabelalar buralardan sürekli kaldırılıyor. Raneen, bu tabelaları kimi zaman kentlerin belli noktalarına koyduklarında bazı ırkçı kişilerin müdahalesiyle de karşılaştıklarını anlatıyor.

Zochrot’un eski Filistin yerleşim yerlerine düzenlediği hafıza turları ve buralara yerleştirdiği yerleşim yerlerinin eski isimleri

Bu turlarda en çok ilgimi çeken ise bir zamanlar o evlerde yaşayan; ancak şimdi mülteci kamplarında olan veya artık hayatta olmayan Filistinlilerin fotoğraflarının götürülüp o evlerin önüne konulması oldu. Mekana dair bütün belleğin yok edilmesine karşı bir hafıza kurma mücadelesi orada yaşayanların varlığına-oralı olana dair canlı bir hafıza oluşturuyor. Resmi devlet söylemi ile yazılan İsrail tarihine karşı, bu fotoğraflar zorla yerinden edilen, tarihten silinmek istenen Filistinlilerin tarihini yeniden inşa ediyor.

Zochrot, sözlü anlatılar yolu ile Filistin tarihine ilişkin bilgi topluyor. Bilgiyi çoğunlukla, yerlerinden edilen ve İsrail yönetimindeki topraklarda yaşayan Filistinlilerden topluyor. Ancak  Zochrot, Nakba’ya ilişkin sözlü anlatıları yalnızca katliama maruz kalan, yerinden edilen ve mülteci konumunda düşenlerden toplamıyor; aynı zamanda  1948 yılında Nakba’da asker olan İsraillilerden de anlatıları topluyor. Böylece hem failden hem de bu yıkıma maruz kalan kişilerin anlatılarından yakın dönem İsrail ve Filistin tarihi yeniden yazılıyor.[9] Bu görüşmelerin bazılarında askerler, devletin resmi söylemi ile paralel bir biçimde, o dönemki pratiklerinden ve savaştan gururla bahsediyorlar. Bu tanıklıklar bize failin suç işlerkenki motivasyonunu, üzerinden zaman geçtiği halde bu eylemi nasıl anlamlandırıldığı; gerçekleştirdiği  eylem sınırlarının muğlaklığı, bütün bir hatırlama biçiminin resmi söylemin etkisi altında olduğu ve  fail ile mağdur edilen arasındaki ayrımın bu anlatılarda zaman zaman birbirinin yerine nasıl geçtiğini çarpıcı biçimde aktaran “Act of Killing” belgesini hatırlatıyor.

Zochrot, zamanında o evlerde doğmuş ve/veya yaşamış şimdi mülteci kamplarında olan veya artık hayatta olmayan Filistinlilerin fotoğrafları götürüp o evlerin önüne yerleştiriyor ve kimi zaman da mezarlarının başına.

Resmi tarih yazımı ulus devletlerin inşa edildikleri toprak üzerindeki egemenliklerini meşrulaştırmanın bir aracı olarak 200 yılı aşkındır süregelen bir yazım. Ancak bütün ulus devletlerde olduğu gibi İsrail’de de bu tarihten birçokları dışlandı, sessizleştirildi ve yok sayıldı.

Yine birçok ulus devlette olduğu gibi İsrail’de ulus olarak kabul edilen Yahudileri bugün homojen bir halk olduğunu ileri sürmek çok zor. Amerika, Avrupa ve Ortadoğu’nun birçok kentinden İsrail’e gelip yerleşen Yahudiler, özellikle Yahudilik inancının verdiği motivasyonla İsrail Ulus Devleti’ne tabi olma konusunda mutabık olsalar da bu nüfusun fizyolojik, düşünsel ya da ideolojik olarak homojen-uyumlu-tutarlı olduğunu söylemek imkansız. Yakın zamanda hem ulus devlet tasarısına hem de LGBTQI+’lere ayrımcılık uygulayan yasaya Yahudilerin verdiği tepki çok çeşitli. Bu nedenle, Amerika’dan ve Avrupa’dan gelip İsrail’e yerleşen Yahudiler ile  Ortadoğu’dan gelen Yahudiler arasında bir aynılığın olduğunu ileri sürmek pek mümkün değil. Aynı durum İsrail’de yaşayan Yahudiler ile diasporadakiler arasında da söz konusu. Filistin diasporasından Nicola Saafin Yahudiler arasındaki bu farklı görüşler şu şekilde ifade ediyor:

“Bu yasanın [Yahudi Ulus Devleti Yasa Tasarısı] iddia edildiği gibi tüm Yahudi halkının iradesini kapsamayacağı apaçık. Siyonist devletin meşruiyetini reddeden, dünyanın birçok yerinde yaşayan milyonlarca Yahudi’yi kapsamayacak. Bu yasa aynı zamanda işgal devletinin Yahudi sınıflandırmasını da kamufle etme çabası olacak. Batı Avrupa Yahudileri eşkinazları bu sistemin en üstünde, Afrika Yahudileri falaşaları en altında barındıran bu sistem, Arap vatandaşların bu sistemin tamamen dışına çıkması için bu kanunu üretti.”[10]

Yeni direniş yöntemi: Sözlü hafıza

Zochrot, 70 yıl önce büyük oranda hafıza-kırıma uğrayan ve hala farklı yöntemlerle vahşi biçimde bu kıyımdan geçen bir kentte, Tel Aviv-Yafa’da,  İsrail ve Filistin arasındaki çatışmanın kalıcı bir barışa dönüşmesinin imkanlarını yaratma mücadelesi veriyor. Yürüttüğü faaliyetler yolu ile İsraillilerin Filistinlilere ilişkin yerleşik yargılarını kırmayı hedeflemekte ve aynı yolla saklanan, sessizleştirilen Filistin tarihine ışık tutarken aynı zamanda Yahudileri de acılı-sancılı yakın geçmişleriyle yüzleşmeye ve barışmaya davet ediyor. Zochrot, Filistinlilere ait toprakların iade edilmesi, tazminatların ödenmesi ve Filistinlilerin kendi topraklarına dönüp buraya yerleşmesini adaletin tesis edilmesinin olanakları olarak görüyor. Bu aynı zamanda İsrail ve Filistin arasındaki sonu gelmeyen çatışmaların barışçıl bir çözüme kavuşması için Zochrot’un İsrail devletine önerdiği temel yol haritası. Bu nedenle, dernek Nakba’ya dair hakikati ve Filistinlilerin kendi topraklarına dönüş konusunu İsrail’de kamusal söylemin bir parçası haline getirmeye çalışıyor.

Katliamların gerçekleştiği ana, öncesine ve sonrasına dair bütün hafızanın yok edilmesi, bu dönem yaşanan kayıpların üstesinden bir daha gelinememesine, yaşanan acıların iyileşmemesine ve felaketin bir türlü telafi edilmemesine yol açmaktadır.O halde büyük kırılmanın yaşandığı yer ve zamana dönüp bakmakta fayda var, yani toplumsal belleğin zedelenmesine; bu belleğin iyileştirilmesi, felaketi telafi etmek için bir başlangıç olabilir. 200 yılı aşkındır ulus devletlerin kendi egemenliğini meşrulaştırma ve pekiştirmede bir araç-harc olarak kullandıkları resmi tarih yazımına karşı, sözlü hafıza bugün Arjantin’den Filistin’e ve Kürdistan’a kadar tarihten dışlananların ve ezilenlerin bir direniş yöntemi olarak karşımızda duruyor. Diyarbakır’ın tarihi Sur kentinin devlet tarafından hafıza-kırıma uğramasının karşısında gerçekleştirilecek direniş yöntemi, tıpkı bugün Zochrot’un Filistin topraklarında yaptığı gibi, buranın hafızasını yeniden ortaya çıkarmak olacaktır. Başta hafıza turları ve yerleşkelerin isimlerinin iade edilmesi olmak üzere Zochrot’un Tel Aviv-Yafa’da yürüttüğü mücadeleyi resmi tarih yazımına ve Filistin topraklarındaki hafıza-kırıma bir karşı direniş yöntemi olarak okumak ve felaketin telafi edilmesinde önemli bir adım olarak görmek mümkün.


Kaynak: beraberce Derneği


[1] Antropolog

[2] https://zochrot.org/en/site/nakbaMap

[3] 1947 yılında 900,000 Arap ile 600,000 yaşadığı bu topraklarda, 1949 yılında nüfus 150,000 Arap ile 1,000,000 Yahudi şeklinde değişiyor.

[4] Bu sınırların tarihsel olarak nasıl yer değiştirdiğine bkz: http://www.aljazeera.com.tr/ulke-profili/bolge-profili-filistin

[5]https://www.timesofisrael.com/thousands-protests-against-nation-state-bill-sanctioning-segregated-housing/

[6]https://www.timesofisrael.com/tens-of-thousands-protest-in-tel-aviv-over-lgbt-exclusion-from-surrogacy-law/

[7] https://zochrot.org/en/site/districtView/1

[8] http://bdsturkiye.org/bds-haberler/israilli-yurttaslardan-nick-caveye-apartheid-rejiminin-bir-parcasi-olmayin-israili-boykot-edin/

[9] https://zochrot.org/en/testimony/all

[10] http://sendika62.org/2018/07/yahudi-ulus-devleti-tasarisi-irk-ayrimci-sistemin-yikilma-surecini-hizlandiracak-503372/




Önceki Haber
Ankara Belediyesi'nde 3 bürokrat cinsel istismardan açığa alındı
Sonraki Haber
Rant kavgası çocukların sahalarını vuruyor