Ana SayfaManşet‘Mültecilik durumu cinsel istismar riskini artırıyor’

‘Mültecilik durumu cinsel istismar riskini artırıyor’

HABER MERKEZİ – Yerinden edilerek en çok kadın, çocuk ve LGBTİ’lerin etkilendiğini kaydeden KADAV gönüllüsü Özgül Kaptan, mültecilik ve göçmenlik durumunun doğrudan cinsel istismar riskini artıran bir faktör olduğunu söyledi. Kaptan, buna çözüm olarak “Kadınların güçlenmesi dışında bir yol yok” dedi ve ekledi: “Bunun için de daha çok kadın dayanışması diyoruz.”


Haber: Necla Demir


Urfa’nın Ceylanpınar ilçesindeki Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’ne bağlı Telhamut Çadır Kenti’nde mülteci kadınların zorunlu ihtiyaçları karşılığında cinsel ilişkiye zorlandıkları ortaya çıkmıştı.

Kadın Dayanışma Vakfı (KADAV) gönüllüsü Özgül Kaptan da yerin edilenlerden en çok işkence ve kötü muameleye maruz bırakılanların kadın, çocuk ve LGBTİ’ler olduğunu söyledi.

2017 sonu itibarıyla geçim kaynaklarının eşit paylaşılmamasından doğan yoksulluk ve şiddet nedeniyle yerinden edilenlerin sayısının 258 milyon olduğunu kaydeden Kaplan, kampların yıllardır sivil toplum denetimine açık olmadığına vurgu yaparak şöyle konuştu:

“Kamp yaşamı, özellikle kadınlar açısından ekstra sorunlar barındırıyor. Özel alanları kalmıyor, bir çeşit kamusal alanda olmaktan kaynaklı üzerlerindeki muhafazakar baskı artıyor. Sosyalleşme ve üretme olanaklarından yararlanamıyorlar. Taşıdıkları gündelik hayatın iş yükü kamplarda daha da ağırlaşıyor.”

‘Mültecilik cinsel istismar riskini artırıyor’

Kaptan ayrıca mültecilik ve göçmenlik durumunun cinsel istismara maruz kalma riskini artırdığını söyledi, böyle olmasının nedenlerini şöyle sıraladı:

“Hak aramaya cesaret edemeyecekleri varsayımı var olan cezasız kalma ihtimaline ekleniyor ve bu durum potansiyel failleri otomatikman cesaretlendiriyor. Sınır dışı edilme, hak ararken başka ayrımcılıkla karşılaşma, dışlanma, damgalanma korkuları ve haklarını bilmeme nedenleriyle şiddeti açık edemeyecekleri bilgisi, bütün mülteci ve göçmen kadın ve çocuklar için en büyük risk kaynağıdır. ‘Evlilik’ adı altında meşrulaştırılan çocuk ve ikinci eş olarak evlendirilmeye razı edilme durumunu ayrıca konuşmak gerek. Türkiye Cumhuriyeti yasalarına ve uluslararası sözleşmelere rağmen ‘kültüre saygı’ adı altında meşru kılıfa büründürülen bu evlilikler, aslında katmerli sömürüdür. Rızaları çeşitli kültürel araçlarla inşa edilerek veya zorla evlendirilen bu kadın ve çocuklar bize göre cinselliği ve emeği sömürülen insanlardır.”

‘Çözüm kadın dayanışması’

“Cinsel istismar da dahil cinsiyet temelli her türlü şiddet, cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanır ve sadece cezai yaptırımlarla önlenemez” diyen Kaptan, “Yapılması gereken cinsel istismara karşı önleyici politikaların hayata geçmesi için uğraşmak olmalı” dedi.

Kaptan, son olarak verilmesi gereken mücadeleye ilişkin şunları kaydetti:

“Her şeyden önce, cinsiyet temelli her türlü şiddetle mücadelenin Türkiyeli, Afganlı, Suriyeli, Afrikalı, Avrasyalısı olmadığını, olamayacağını söylemek gerek. Şiddetin ana nedeni aynıdır. Sonuçlarıyla ilgili koruma önlemleri de aynı olmak durumundadır. Şiddeti önlemek denince, potansiyel faillerin eğitimine odaklanma eğiliminin arttığını gözlüyoruz. Yani erkeklerin eğitilmesi konusu daha çok dillendirilir oldu. Bunun toplumsal cinsiyet eşitliği bilincinin bütün cinsiyetler nezdinde artmasına katkısı elbette olabilir; ama kesinlikle yapılacak ilk iş değildir. Çünkü bahsettiğimiz toplumsal cinsiyet temelli şiddet güç ilişkileri silsilesi içerisinde oluşmaktadır. Bu yüzden de kadınların güçlenmesi dışında bir yol yok. Güçlenmeden kastımız, tabii ki sadece ekonomik değil. Bunun için de daha çok kadın dayanışması diyoruz.”


Bu haber Mezopotamya Haber Ajansı’ndan kısaltılarak alınmıştır.