Ana SayfaGüncelBekir Kaya’ya 8 yıl 3 ay hapis cezası: “Kararınız umrumda değil, mutlaka kazanacağız”

Bekir Kaya’ya 8 yıl 3 ay hapis cezası: “Kararınız umrumda değil, mutlaka kazanacağız”

HABER MERKEZİ – Tutuklu Van Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Bekir Kaya, yargılandığı davanın 8’inci duruşmasındaki savunmasında “Yaşadığımız mağduriyetler sonunda büyük bir toplumsal kazanca dönüşecek. Bu nedenle vereceğiniz karar ne olursa olsun umurumda bile değil” dedi. Mahkeme Kaya’ya 8 yıl 3 ay hapis cezası verdi.

Yerine kayyum atanan Van Büyükşehir Belediyesi’nin tutuklu Eşbaşkanı Bekir Kaya ile belediye çalışanları Cuma Köylüoğlu, Çetin Çiftçi, Zelal Tanlı, Mehmet Yalım Eryiğit, Can Tayan ve MEYA-DER yöneticileri İdris Şaybak ve Neriman Uyar’ın yargılandığı davanın 8’inci duruşması Van 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Kaya duruşmaya tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi’nden SEGBİS’le katılırken, diğer sanıklar mahkeme salonunda hazır bulundu.

Mahkemede savunma yapan Kaya, “Ben bireysel olarak mağdur olabilirim, eşim, çocuğum mağdur olabilir. Bunlar bireysel mağduriyetlerdir. Ama herkes emin olsun ki biz toplumsal olarak çok büyük kazanacağız” dedi.

Kaya’nın savunmasının tamamı şu şekilde:

“Kürtlerin yüzyıllardır yaşadığı bir hak sorunu var. Osmanlı’nın son döneminden bugüne kadar devam eden bir Kürt sorunu var. Bu sorun aslında Kürt sorunu değil, Kürtlerin gasp edilen hakları sorunudur. Kürtler öyle sorun yaratan ve sorun olan insanlar değildir. Kürtler, halk olmaktan kaynaklı gasp edilen hakları için sisteme karşı itiraz eden insanlardır.

“Yanımıza bir asker oturtularak aslında bize net mesaj vermeye çalışıyorsunuz ama bilin ki bizim hiçbir sıkıntımız yok. Dosyada tutuklu olan sadece benim ve mahkeme salonunda tutuklu olmamasına rağmen asker ve polislerin içeride olması aslında nasıl bir yargılamanın da yapıldığını bize anlatıyor. Bu askerler neden burada? Sayın mahkeme bu asker ve polisler iktidardan aldıkları emirle o kadar rahatlar ki sizin cübbelerinizi bile görmüyorlar. Bunun siz de gayet farkındasınız.

“Bu dava siyasi bir dava. Ben size boşaltılan köylerden, öldürülen insanlardan, faili meçhul cinayetlerden, milletvekillerimizin tutuklanmasından söz etmeyeceğim. Ama bugünkü yargılamanın bununla birebir bağlantısı var.

“Mevcut iktidar biraz da yalanın egemen olmasını istiyor. Yalanı egemen kılarak gerçeğin ortaya çıkmasını engelliyor. Bu davanın siyasi bir dava olduğu ortadadır. Bu dava siyasi bir hareketin tasfiyesi için kurgulanmış ve sahnelenen bir davadır. Ama iktidar bu siyasi davaya bir kılıf uydurmak zorundaydı ve en sonunda da kılıfı buldu. İktidar elinde hiçbir belge ve bilgi olmadan belediyenin paralarını örgüte gönderdiğimizi, belediye araçlarının örgüt için kullanıldığı yönünde bir algı yaratarak, yargılamayı tarihsel ve toplumsal gerçeklikten uzaklaştırmak istedi.

“Benim hakkımda sadece bu dava ile ilgili 9 iddianame hazırladınız. Bu bile davanın ne kadar politik bir dava olduğunu ortaya koymaya yeter de artar bile. Aynı anda milletvekillerimiz tutuklandı, belediyelere kayyum atandı ve belediye eş başkanları tutuklandı. Bu durum bile bunun siyasi bir harekete karşı yapıldığını zaten izah ediyor.

“‘Yargıya müdahale etmek suçtur’, ‘Yargı bağımsızdır’ diye nutuk atılıyor ama ülkenin Cumhurbaşkanı, İçişleri Bakanı her gün hakkımızda sözler sarf ediyorlar. Cumhurbaşkanı açıkça ‘ben onları içeri aldırdım’ diyor, İçişleri Bakanı da ondan geri kalmadan ağzına geleni bize söylüyor. Yani şuan sizin orada o cübbelerle oturmanızın bir anlamı yok. Bize düşman hukuku ile yaklaşıldığını herkes biliyor.

“Yargılanın Bekir Kaya değil bir halktır. Benim mahkemeden hiçbir beklentim yok. Ben ceza almışım ya da almamışım çok da bir önemi yok. Benim yaşadığım mağduriyetlerin en sonunda büyük bir toplumsal kazanca döneceğini çok iyi biliyorum. Bu nedenle vereceğiniz karar ne olursa olsun umurumda bile değil. Sizin burada vereceğiniz kararın halk olarak bizim kazanç hanemize yazılacağına yürekten inanıyorum.

“Savcı iddianamesinde benim cenazelere katıldığımı ama bunun insani mülahaza olarak değerlendirilmemesi gerektiğini söylüyor. Ben savcıya hakaret etmek istemiyorum ama savcı haddini aşmıştır. Neyin insani neyin olmadığını gayet iyi bilen insanlarız. Cenazeye gittiğimi asla inkar edecek bir insan değilim ve bunu cesaretle söyleyecek bir insanım. Savcıya sesleniyorum; sen benim iç dünyamı sorgulayamazsın, niyetimi hiç sorgulayamazsın. Varsa kanıtını ortaya koyarsın yoksa AKP’nin bir sözcüsü mantığıyla hareket edemezsin. Mülahazadan söz eden savcı gelsin ona insanı mülahazanın ne olduğunu biz anlatalım. Bu zorbalık, bu dikta dönemi elbette bitecek ve mutlaka biz kazanacağız.

“Bakın savcı benim şehitlik kurduğum ile ilgili iddialarda bulunmuş.  Ölünün defnedilmesi nasıl bir suç oluşturur? Bu insanlara defin belgesi hazırlayan sizin savcı arkadaşlarınız değil mi? Defin belgesi veren devlet bilmiyor mu nerede kaç cenazenin defnedildiğini. Siz toplumsal değerleri falan dikkate almıyorsunuz bari kendi yasalarımızı dikkate alın. Yani savcının iddiasına karşı savunma yapmak bile hukuka hakarettir.

“Yine Çatak ilçesinde yaptığımız köprü için savcının iddiaları var. Savcı Çatak ilçesinin kuşbakışı arazi görüntüsünü alıp ilçenin çok engebeli olduğunu ve köprünün kurulduğu yerin de engebeli olması nedeniyle ancak örgüt üyelerinin yaşayabildiğini söylüyor. Savcı neredeyse Çatak’ın engebeli yapıya sahip olmasını bile bize suç olarak sayacak bir noktaya götürmüş işi. Benim bir yaratma gücüm olsaydı bazı yerleri yerle bir eder, Çatak’ı da engebeli yaratmazdım. Çatak’ta onbinden fazla insan yaşıyor hatta savcının meslektaşları da orada yaşıyor. Bari onlardan bir fotoğraf isteyip dosyaya koysaydın. Savcı bey benim yapacak bir şeyim yok Allah orayı öyle yaratmış. Ben düğmeye basıp Çatak’ı o hale getirmedim yani. O köprünün örgüt üyeleri için yapıldığını söyleyen savcı, bizim yaptığımız köprünün hemen yanında yıllar önce İl Özel İdaresi tarafından yaptırılan köprü için ne diyecek merak ediyorum.

“Dosyada olan bir gizli tanık çuvallar dolusu parayı Kandil’e götürdüğümü söylemiş. Van merkezden o kadar asker, polis ve güvenliğin içerisinden parayı çuvallarla Kandil’e götürüyorsam o zaman devlet denen şey bitmiştir. Yani yasa bile gizli tanığın bilgiyi nereden getirdiğine ilişkin bir soruyu cevaplaması gerekiyordu ama bu bile sorulmadı. Yani en azından gizli tanık bu parayı nasıl götürdüğümü söylesin. Belediyeye gelen müfettişler canhıraş bir şekilde AKP için çalışıyorlar da hatta il, ilçe yöneticileri gibi çalışıyorlardı. Ama belediyenin hesaplarında hiçbir sıkıntı olmadığını raporladılar. Burada bir algı yönetimi var ve bu algıyı gerçeğin yerine koymaya çalışıyorlar. Bu mahkeme bir komedi ama bu komedinin de elbet bir bedeli olacaktır. Cumhurbaşkanı ve İçişleri Bakanı zaten sizin kararınızı nasıl vermeniz gerektiğini söylemişlerdir. Burada verilecek karar, verilmiş bir kararın sadece ilanıdır.

“Ben bireysel olarak mağdur olabilirim, eşim, çocuğum mağdur olabilir. Bunlar bireysel mağduriyetlerdir. Ama herkes emin olsun ki biz toplumsal olarak çok büyük kazanacağız.”

Kaya’ya 8 yıl 3 ay hapis cezası

Kaya ve diğer sanıkların savunmalarının ardından ara veren mahkeme Kaya’dan son sözlerini söylemesini istedi. Kaya ise “Bana ceza verilmesi önemli değil ama yargılanan diğer arkadaşlarımıza adil davranın” dedi.

Ardından kararını veren mahkeme Bekir Kaya’ya 8 yıl 3 ay, belediye çalışanları Bekir Kıran, Çetin Çiftçi, Cuma Köylüoğlu, İdris Şaybak ve Neriman Uyar’a ise 2 yıl 1 ay hapis cezası verdi. Zelal Tanlı, Mehmet Yalım Eryiğit ve Can Tayan ise beraat etti.


PAYLAŞ:
    WhatsApp'da Paylaş!   Telegram'da Paylaş!     Yazdır   E-Posta Gönder

Önceki Haber
Nusaybin Davası: "Bu, özel olarak kurulmuş bir mahkeme"
Sonraki Haber
Benjaminci medya eleştirisinin güncelliği