Ana SayfaManşetÇıkarılmak istenen ‘af yasası’ nedir ve nelere yol açar? – Leyla Süren

Çıkarılmak istenen ‘af yasası’ nedir ve nelere yol açar? – Leyla Süren

HABER MERKEZİ – MHP’nin af teklifi gündemdeki yerini korurken, avukatlar söz konusu af tasarısıyla birlikte kadına saldıran ve şiddet uyguladıkları için tutuklananların serbest bırakılacağına dikkat çekerek uyarıda bulunuyor. Avukat Leyla Süren kadınları tehdit eden “af” konusunu, yasanın nelere yol açacağını  Gazete Karınca için kaleme aldı.


Leyla Süren*


Avukat Leyla Süren

Gündemde tartışılan ‘şartlı salıverme’ yasasına karşı halkın haklı itirazlarını engellemek için ‘bu yasa kadınları ve çocukları etkilemeyecek’ denilmekte. Yasa teklifi kapsamına kasten adam öldürme, cinsel saldırı ve istismar suçları alınmamış olması,“kadın ve çocuğa” yönelik tüm suçları kapsamadığı şeklinde servis edilse de aile içi şiddet sadece kasten öldürme veya cinsel saldırı ve istismardan oluşmamaktadır. Öncelikle bu yasa teklifinin hukuki özelliklerini belirlemek gerek.

Mağdur savunmasız ve korumasız kalacak

Bu teklif bir “Genel Af” olmadığı için TBMM’de 360 kabul oya gerek yok. Genel af olmadığı için hali hazırda var olan kovuşturma ve soruşturma aşamaları durmayacak ve/veya ortadan kaldırılmayacak. Sabıka kayıtları varlığını sürdürecek. Savcılığın elindeki kovuşturma dosyalarında tüm işlemler devam edecek ve dava açılıp açılmayacağına karar verilmesi gerekecek. Mahkemelerdeki davalar görülecek ve yine yıllarca süren yargılama bitirilip ceza hususu kararı kesinleşme işlemleri dahil bitirilmek zorunda.

Görüldüğü üzere yasa teklifi yargıdaki iş yükünü azaltmayacağı gibi eğer kabul edilirse kovuşturma ve soruşturma evreleri tamamlanacak suçlu bulunması halinde fail ceza alacak. Ancak büyük olasılıkla verilecek cezalar 5 yıl veya 5 yılın altında olacağından –suçlular bu yasadan yararlanmak için ellerinden geleni yapacaktır- şartlı salıverme yasası kapsamında hiç cezasını çekmeden mağdurun etrafında olmaya devam edecek. Mağdur savunmasız ve korumasız kalacak.

Yasa teklifi sunulurken verilen yasa gerekçesinde ve yapılan basın açıklamasında “FETÖ örgütünü yargılama yapan mahkemelere sızdığından bu yargılamaların belli yerlerden emir alınarak sonuçlandığı, bu nedenle büyük mağduriyetlere yol açıldığı, cezaevlerinde yoğunluk yaşandığı” ve “Adalet sistemimiz içinde oluşan haksızlık ve mağduriyetlerin kısmen de olsa giderilmesi ile hükümlü ve tutukluların topluma yeniden kazandırılması, toplumsal barış ve uzlaşmayı  sağlamak amaçlanmıştır” denilmekte.

Yukarıdaki gerekçeleri incelediğimizde eğer gerçekten “FETÖ” yargılaması mağdurlarını korumak amaçlanıyor ise –ki bizce de mağduriyet söz konusudur-  tüm mahkeme kararları ve/veya başvuru konusu olan dosyalar oluşturulacak sistem ile gözden geçirilmelidir.

“FETÖ” tarafından mağdur olanlar tespit edilmeden yasa teklifindeki gibi herkese 5 yıl indirim uygulanması hukuki olmayacağı gibi gerçekten mağdur olanların mağduriyetleri tamamen giderilmeden cezalarından sadece 5 yıl indirilmesi de adaleti sağlamayacaktır.

Yasadan faydalanmak için tüm yollar denenecek

Diğer bir gerekçe olan “cezaevlerinin doluluğu” hususu ise tek başına -özel de olsa- bir af sebebi yapılamaz. Bu gerekçe, devletin, sorumluluğunda olan suçluları yerleşik olarak tutacak fiziki şartlarını sağlayamadığından toplum içine bırakması demek. Devlet sorumluluğunu yerine getirmeyip suçluların toplum içinde yeni suçların ve mağduriyetlerin yaratılmasına yol açacak.

Tutuklu ve hükümlülerin cezaevlerinde sıra ile uyuduğu, yemek yediği ve temizlik ihtiyaçlarını giderdiği bilinen bir gerçek. En temel ihtiyaçların karşılanmadığı bu yerlerde ıslah edildikleri ve toplum içine tekrar döndüklerinde zorlanmamaları için hazırlandıkları da söylenemez. Hal böyle iken topluma bu şekilde yeniden katıldıklarında yeni sorunların baş göstereceği tartışmasız.

Eğer gerçekten cezaevlerindeki sıkışıklığı gidermek istiyorlarsa; cezaevlerinde 70 binden fazla öğrencinin halen bulunduğu ve yine içlerinde gazetecilerin ve avukatların da bulunduğu devam eden haksız tutuklamaların sonlandırılması, hukuka uygun şekilde tutuksuz yargılama yaparak cezaevlerini boşaltmak mümkün iken bu şekilde hırsızlık, sahtecilik, dolandırıcılık, zimmet, rüşvet, Soma Katliamı gibi iş kazalarını kapsayacak şekilde af getirilmesine gerek kalmayacaktır.

Yukarıda belirttiğimiz üzere; kadına ve çocuğa yönelik şiddet ve istismar kapsamına sadece teklifte istisna olarak gösterilen suçlar girmemektedir. Bu teklif yasallaşırsa bundan sonra özellikle kadına yönelik suçlardan yargılananlar yasadan faydalanmak için tüm yolları kullanacaklardır.

Toplum vicdanı yara alacak

Sanıkların “öldürmek istememiştim, sadece korkutmak istedim” ya da “silahımı temizliyordum, şaka yapıyordum, telefonunda mesajı gördüm hiddetlendim, erkekliklerine hakaret edildiği iddialarını ya da namuslarını koruduklarını, sadece korkutmak istediklerini, kadının intihar ettiğini, yanlışlıkla silahın ateş aldığını, bıçağın üzerine düştüğünü vs…” iddiaları tüm dosyalarda karşımıza çıkmakta.

Olay anındaki hiddet adeta erkeklerin elinde açık bir çeke dönüştürülmekte. Erkek, yanında getirdiği bıçakla işlediği suçu “çok sevdiği için bir anlık öfke ile” gerçekleştiğini “kasten öldürmediğini” iddia ederken, mahkemeler de bu iddia ve savunmaları kabul edip gerekçelerinde “tutku veya çok sevmeye” yer vererek “kasten adam öldürmeden” cezalandırmadıkları gibi üstüne bir de iyi hal uygulamaktadırlar.

Teklifin yasalaşması halinde kadınlar zarar görecektir. Bunun en açık örneği üniversite öğrencisi olan Yağmur Önüt Davası. Av tüfeği ile öldürülen Yağmur’un faili şaka yapmak istediğini öne sürmüş ve mahkeme, “bilinçli taksirle ölüme neden olma” suçundan 5 yıl 10 ay hapis cezası vermiştir. Teklifin yasallaşması durumunda fail şartlı salıverilmeden faydalanarak hiç hapis yatmayacak ve Yağmur’un ölümü cezasız kalacaktır. Toplum vicdanı yara alacaktır.

Yeni mağduriyetlerin önü açılacak

Yıllardır kadınların maruz kaldığı suçlardan oluşan dosyalardaki erkeklerin yoğun olarak yararlandıkları “dosya gerçeği ile uyuşmayan iyi hal indirimleri, kravat indirimleri” gibi indirimler nedeniyle oluşan cezasızlık algısı, faillerin şartlı salıverilme yasasından yararlanmaları halinde “cezasızlık algısı”  güçlenerek devam edecek.

Erkekler bu cezasızlık nedeniyle daha rahat hareket edecek, zaten artan suç oranı artarak devam edecek. Diğer yandan kadınlar da suç duyurusunda bulunma ve sesini çıkarmak konusunda çekingen davranacak, giderek daha yalnızlaşacak.

Bu nedenle kadınlar ve çocuklara karşı bugüne kadar işlenen suçlardan verilecek cezalar yerine getirilmeyeceği gibi yeni mağduriyetlerin de önü açılmış olacak.

Cezanın caydırıcılığı ortadan kalkar

Bir Genel Af olmadığından teklifin uygulanması halinde; mahkemeler, savcılar, avukatlar ve kolluk kuvvetlerinde yıllarca uğraşı verilerek oluşturulan ceza dosyalarının sonucunda gelinen noktada “cezasızlık” durumu yargıda moral motivasyon düşüklüğüne neden olacağından olumsuz etkilenilecektir.

Kovuşturma ve devamındaki yargılama aşamaları eksiksiz devam edip sonunda bir ceza çıksa bile cezadan 5 yıl düşürülecek, moral motivasyon ile dosyalara devam edilmesi halin icaplarına aykırı olacak. Bu şekilde bir yargılamada en çok zararı yine kadınlar ile çocuklar görecek. Çünkü mahkeme kararında ceza almış olsa bile bu cezadan 5 yıl indirilecek ya da aldıkları ceza zaten 5 yıl veya altı ise hiç ceza almamış gibi cezaevine girmeyecek.

Örneğin mahkemelerden alınan uzaklaştırma kararına aykırı davranmaktan dolayı açılan davalar oldukça fazla. Bu davalar da şartlı salıverilme yasa teklifi kapsamında. Oysa bu koruma kararları kadını korumak adına çok önemli. Koruma kararlarına muhalefet ile ilgili cezanın caydırıcılığı ortadan kalkacak.

Resmi mercilere başvuru sayısını azaltır

Uygar toplumlarda af uygulaması ancak toplumda oluşacak talep ve her kesimden birimlerin çalışmalarından çıkacak konsensus ile gerçekleşir. Yazımızın konusu olan yasa teklifi ise TBMM’deki bir partiye mensup kişilerin kendi önceliklerini gözeterek yaptığı bir metinden ibaret. Üstelik kadın ve çocuğa yönelik suçların önlenme ve koruma hususunu göz ardı ederek konu gündeme geldiğinde idam konusunu toplumun önüne getiren de maalesef af kanunu hazırlayanlar ile yine aynı kesimdir.

Olması gereken kadın ve çocukları zarar görmeden korumak, suçları önlemektir. Suç gerçekleştiğinde ise kanunlar çerçevesinde hukuk devletine uygun olacak şekilde yargılamak.

Üstelik bu metin bu hali ile Anayasa’nın Kanun Önünde Eşitlik ve Hukuk Devleti ilkesine aykırı. Yasalaşması halinde yargılama yapılan mahkemeler aracılığıyla Anayasa Mahkemesi’ne taşınarak çerçevesinin genişletilmesi de söz konusu olabilecek. Nitekim aynı durum 23 Nisan 1999 tarihine kadar işlenen suçlardan dolayı şartlı salıverilmeye, dava ve cezaların ertelenmesine dair Kanun’un da yaşanmış ve Anayasa Mahkemesi bu kanununun çerçevesini bazı suçları da kapsamına alacak şekilde genişletmiştir.

Daha önce de değindiğim üzere; bu şekilde apar topar yapılacak şartlı salıverilme ve/veya af toplumda cezasızlık algısını pekiştirir. Üstelik bizim ülkemizde zaten çok yüksek olan cezasızlık algısının daha da artmasına yol açar.

Söz konusu af yasası, hem suç oranını artıracağından hem de adalete olan güveni zedeleyeceğinden kadınların suç karşısında mücadele gücünü zayıflatacak hem de resmi mercilere başvuru sayısını azaltacaktır.

Bu yanlıştan dönülmeli

Bu nedenle toplumsal zemini geniş ve etkileri büyük olacak bu gibi Af Kanunları kapalı kapılar ardında sadece bir partiye veya bir kesime ait olacak şekilde gündeme getirilmemelidir. Bu yanlıştan dönülmeli ve gündemden çekilmelidir.


* Avukat
Previous post
Ankara’nın ardından İstanbul, yine bir HDP’li: Bir kaçırma vakası daha
Next post
AKP'den Bahçeli'ye tepki: Cumhurbaşkanımız hedef alındı, ittifak ruhuna uyulmadı