Ana SayfaÇeviriLatin Amerika, büyüyen orta sınıf ve aşırı sağın yükselişi

Latin Amerika, büyüyen orta sınıf ve aşırı sağın yükselişi

HABER MERKEZİ – Brezilya’daki seçimlerin son galibi idam yanlısı ve kürtaj karşıtı Jair Bolsonaro oldu. Peki, Brezilya ve Latin Amerika’da yükselen aşırı sağ neyin işareti veya sonucu? Konuyu değerlendiren Latin Amerika tarihi uzmanı Prof. Atilio A. Baron, son 20 yıldır büyüyen orta sınıfın tercihlerine vurgu yapıyor, tarihsel benzerlikleri tartışmaya açıyor ve geçmiş dönemlerdeki sol eğilimli hükümetlerin icraatlerini değerlendiriyor. Jacobin Magazine’de Prof. Baron’un görüşlerine yer verilen ve Pablo Vivanco tarafından hazırlanan söyleşinin bir bölümünü sizler için Türkçeleştirdik.


Çeviri-Derleme: Tolga Er


Askeri diktatörlük dönemindeki işkenceleri ve cinayetleri savunan, kadınlara ve LGBTİ’lere yönelik ayrımcı ve cinsiyetçi açıklamalarıyla bilinen aşırı sağcı Jair Bolsonaro, Brezilya’da oyların yüzde 55’ini alarak başkanlığa seçilen isim oldu. Fakat Brezilya, aşırı sağa kayan tek Latin Amerika ülkesi değil.

2. Dünya Savaşı öncesi Avrupa’sıyla kıyaslama

Brezilya’daki seçimleri değerlendiren ve Arjantin Universidad De Avellaneda’dan olan Latin Amerika Tarihi Profesörü ve sosyolog Dr. Atilio A. Baron, “Faşizm kategorisinin bu fenomeni anlamak için en uygunu olup olmadığını bilmiyorum” diyor.

Kolombiya ve Orta Amerika’da aşırı sağ paramiliterler aracılığıyla bölgenin çoğunu yöneten askeri diktatörlüklerin de dahil olduğu Latin Amerika’daki aşırı sağ tarihini araştıran Boron, bu rejimler ve grupların Almanya, İtalya ve İspanya faşizmiyle belirli özellikler paylaşmasına rağmen başka önemli farklılıklar bulunduğunu kaydediyor. Bu farklılıklardan biri de kitle hareketi yokluğu.

Boron’a göre bu tutarsızlıklar Bolsonaro’nun da dahil olduğu Latin Amerika’daki mevcut sağ hareketleri için de geçerli.

“Bence açıkça gerici karakterler, ama faşizm çok özel bir tepki biçimdir. Bolsonaro, (Arjantin Devlet Başkanı Mauricio) Macri veya Kolombiya’daki (Ivan) Duque için geçerli olmayan orta katmanları organize etme ve seferber etme süreci örneğini ima eder.”

“Bence Bolsonaro, maalesef son zamanlardaki Latin Amerika siyasetinin en kötü yönlerini barındıran sefil bir karakter, bu yüzden bu durumda faşist kavramını kullanmak uygundur, ama kavramın (bu ifadelerin) ötesine geçtiği anlaşılmalıdır.”

Sınıf ve ‘orta sınıf’

Latin Amerika’daki aşrı sağın yükselişinde bir diğer unsur ise orta sınıflar.

Birleşmiş Milletler Latina Amerika ve Karayipler Ekonomik Komisyonu’na (ECLAC) göre emtia artışının yanı sıra Latin Amerika genelindeki ulusal yatırım ve yeniden dağıtım politikalarının çoğalmasıyla 2002 ile 2014 yılları arasında 70 milyon kişi yoksulluktan kurtuldu. Bunlardan 30 milyonu Brezilya’da.

Ekvador’da da orta sınıfın nüfusa oranı, 2005 ile 2015 yılları arasında yüzde 18.58’den yüzde 37.40’a yükselerek iki katına çıktı. Ekvador’da ve şimdi Brezilya’da, yakın zamandaki analizler orta sınıfın muhafazakar adaylara gittikçe daha fazla oy verdiğini gösteriyor.

“Nispeten kötü ekonomik durumu tehdit olarak ilan edenleri görüyorlar ve bu nedenle de halkçı sektörlere karşı ayrımcı, saldırgan ve saldırgan pozisyonda yer almaya eğilimliler. Bu İtalyan ve Alman faşizminde de meydana gelmiş bir şey.”

Boron, orta sınıfın ‘korku’ ve ‘gücenme’ ile hareket ettiğini, bu durumun yalnızca verdikleri oyu değil sosyal görüşlerini de etkilediğini belirtiyor. Boron’a göre bu görüşe ırkçılık ve yabancı karşıtlığı eklemleniyor.

Brezilya’da sol hükümet dönemi

Öte yandan Boron, Walter Benjamin’in “her faşizmin arkasında başarısız bir devrim yatar” sözünün bugünün Latin Amerikası için doğru olduğunu belirtiyor.

Sol hükümetler süresince siyasi eğitimin yokluğuna ve bölgedeki sol eğilimli hükümetlerin örgütlenmediğine dikkat çeken Boron, son olarak şöyle diyor:

“Bu bir cezalandırmadır. Bunun devrim gerçekleştirilmediği için olduğunu söylemeyeceğim; daha çok radikalleşmesi gereken reformlar dizisinin tamamlanmamasına ve bunun aracılığıyla faşist siyasi hareketlerin ortaya çıkış olanaklarının bastırılmasına ilişkin.

Ne yazık ki ilerici dönemin hükümetlerince maddi koşulların iyileştirilmesinin, kapitalizme karşı mücadele etme ihtiyacı konusunda farkındalık yaratmaya yeterli olacağı düşünülerek onlar bir tür ekonomik determinizme, belirli bir iktisadiyatçılığın içine düştüler.”


Kaynak: Jacobin Magazine


PAYLAŞ:
    WhatsApp'da Paylaş!   Telegram'da Paylaş!     Yazdır   E-Posta Gönder

Önceki Haber
BBC'den sinema tarihinin İngilizce olmayan en iyi 100 filmi
Sonraki Haber
Teması 'birlikte çeşitlilik': FeminİSTANBUL başlıyor