Ana SayfaGüncel4 KASIM | HDP Eş Genel Başkanları’ndan Meclis’e çağrı, tutuklu HDP’lilerden mesaj

4 KASIM | HDP Eş Genel Başkanları’ndan Meclis’e çağrı, tutuklu HDP’lilerden mesaj

HABER MERKEZİ – HDP Eş Genel Başkanları Buldan ve Temelli, partilerine dönük 4 Kasım operasyonunun ikinci yıl dönümünde bir basın toplantısı düzenledi. Temelli, ‘4 Kasım Darbesi’ olarak nitelendirdiği operasyonda ve sonrasında gözaltına alınan HDP’liler için Meclis’e adım atma çağrısında bulunurken, Buldan ise “Herkesin diz çökeceğini düşündüler, oysa ki HDP gün geçtikçe büyüyen, umut ve cesaret veren bir parti olmaktan asla yılmadı” dedi. Ayrıca tutuklu bulunan eski HDP milletvekilleri birer mesaj gönderdi.

HDP’li vekillere dönük gözaltı ve tutuklama operasyonlarının başladığı 4 Kasım’ın üzerinden iki yıl geçti.

Partiye dönük operasyonlar hala devam ederken, 4 Kasım gecesi gözaltına alınan HDP eski Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ’ın yanı sıra 26. dönem milletvekilleri İdris Baluken, Çağlar Demirel, Selma Irmak, Gülser Yıldırım, Ferhat Encü, Burcu Çelik ve Abdullah Zeydan halen tutuklu.

Son olarak 24 Haziran’da Hakkari Milletvekili seçilen Leyla Güven de halen Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nde tutuluyor.

“HDP’yi krimanalize etme operasyonu”

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Sezai Temelli, milletvekillerine dönük operasyonun ikinci yılında parti Genel Merkezi’nde bir basın toplantısı düzenledi.

Buldan, “15 Temmuz darbe girişiminin devamı niteliğinde olan bu operasyon, HDP’yi kriminalize etme operasyonudur” ifadelerini kullanarak, şu sözleri kaydetti:

“AKP ve MHP bu işin başına geçtiler ve Türkiye’yi yeniden dizayn etmek için düğmeye bastılar. Selahattin Demirtaş, özellikle halklara umut veren bir liderdi. Onu rehin alarak bu cesaretini kırmak istediler. İki kez Cumhurbaşkanı adayı olan Demirtaş, halkların umuduydu. Bu umudu kırmak için Demirtaş 2 yıldır rehin tutuluyor. Figen Yüksekdağ, kadın direnişinin umuduydu ve bu umudu kırmak için 2 yıldır Sevgili Yüksekdağ’ı rehin tutuyorlar. Sevgili İdris Baluken, demokratik barış ve müzakere sürecinin cesaretli savunucusuydu, onu da rehin tutuyorlar. Gültan Kışanak, 12 Eylül vahşetinden direnişle çıkan ve yerel yönetimlerde tüm kadınlara ve halklara umut veren bir direnişçiydi ve o yüzden onu rehin tutuyorlar. Sebahat Tuncel, Selma Irmak, Çağlar Demirel… Bu insanlar, kendilerini halkımızın mücadelesine adayan arkadaşlarımızdı. Burada ismini sayamadığımız, kendisini halkın mücadelesine adayan onlarca rehin arkadaşımız var.”

“4 Kasım operasyonuyla HDP’nin bir şekilde bitirileceğini ve herkesin diz çökeceğini düşündüler. Oysa; HDP gün geçtikçe büyüyen, umut ve cesaret veren bir parti olmaktan asla yılmadı. Biliyorlar ki HDP, Demirtaş ve Yüksekdağ milyonlardır. Buradan bir kez daha çağrı yapıyoruz; bütün arkadaşlarımız derhal serbest bırakılmalıdır. Bu hukuksuzluk ve ahlaksızlığa derhal son verilmelidir.”

Temelli’den Meclis’e çağrı

Ardından söz alan Sezai Temelli ise 24 Haziran’da milletvekili seçilen Leyla Güven’in serbest bırakılması için çağrıda bulundu, ‘4 Kasım Darbesi’ ifadesini kullandığı operasyon için şu sözleri kaydetti:

“İsmini sayamadığım yüzlerce arkadaşımız gözaltına alındı. 6 bin arkadaşımız şu an cezaevinde. 53 belediye eşbaşkanımız cezaevinde, 96 belediyemize kayyum atandı. Bu otoriter rejim faşizmdir. Arkadaşlarımızın içeride olmasının nedeni, bu iktidarın ömrünü uzatma çabasıdır. Bu yol, yol değildir; bu gidişat, gidişat değildir; buna son vereceğimize söz veriyoruz. 26’ncı dönem bir utanç dönemdir. Meclis eliyle yapılan bir darbedir. Darbe uğraklarından biridir. Bir karşı darbenin adıdır. Darbe mekaniğine baktığımızda, bunun tecritle başladığını, Dolmabahçe masasının devrildiğini, Suruç’u, Ankara’yı bu darbenin içinde okuyabiliriz. 

 “Bütün bunlar darbe mekaniğinin uğrakları, faşizmin kurumsallaşması için şer ittifakının yarattığı süreç… Bu senaryoya, bu gidişata hep birlikte dur diyeceğiz. Barıştan yana olanlar, demokraside buluşanlar en kısa sürede bu iktidara gereken cevabı verecekler. Bugün tüm halkımızı siyasi iradesine, vekillerine sahip çıkmaya çağırıyoruz. Bu gidişata dur diyemezsek bu ülke hepimiz için büyük bir cezaevine dönüşecek. Nasıl ki Ortadoğu ve bu ülkede çözümsüzlüğü dayatanlar, özgürlüklerimizi gasp edenler şiddet ve savaştan besleniyorsa, demokrasi ve barıştan yana olan bizler de yan yana geleceğiz ve buna son vereceğiz. 4 Kasım, bu ülke için bir utanç tarihidir. Buna son vermek hepimizin boynunun borcudur. 27’nci dönem parlamentosu bir an önce bu adımı atmalıdır ve Leyla Güven bir an önce serbest bırakılmalıdır. Bir an önce arkadaşlarımızın serbest bırakılma çağrısını yapıyoruz.”

Tutuklu HDP’lilerden mesaj

Öte yandan tutuklu HDP’liler, 4 Kasım’ın ikinci yıldönümünde tutuldukları cezaevinden mesaj gönderdi. Mesajlar şöyle:

Burcu Çelik Özkan

“2014 sonrası Kürt siyasi hareketine ve Kürt halkına yönelik politikalar Türkiye’de var olan ekonomik, siyasi, kültürel ve toplumsal krizin daha da derinleşmesine sebebiyet vermiştir. Yakın tarihe baktığımızda bugün çözüm olarak dayatılan politikaların daha ağır çözümsüzlük doğurduğu her kesimce kabul edilmelidir. Bu anlamda Türkiye halklarının amacı ortak yaşam ve birliktelik olmalıdır. Bunun için de bütün ‘ama’lar bütün ‘fakat’lar bir kenara bırakılmalı ve demokratik bir zeminde bir araya gelinmelidir. Ortak geleceğin inşası zor değildir. Tüm renklerimizle, düşüncelerimizle, farklılıklarımızla o geleceği örmek için ısrarcı olmalıyız. Kaos halindeki dünya sisteminin sona ermesi ve daha demokratik, daha çoğulcu, daha toplumsal bir sistemin inşası hepimizin sorumluluğundadır ve bu mümkündür. Demokratik siyasetin önü açılmalı ve bu alanı daraltan politikalardan vazgeçilmelidir.

Bizler iyi ve moralliyiz. Hep birlikte daha özgür günlerde buluşacağımıza inanıyor; herkese sevgi, saygı ve selamlarımı iletiyorum.”

Figen Yüksekdağ

“Hepinizi sevgiyle, saygıyla, özlemle ve iki yıllık tutsaklığın aşındıramadığı bağlılık ve iradeyle selamlıyorum. Biliyorum ki sizler de umudu ve direnci yüreğinizden eksik etmeyerek dışarıdaki hapishane düzenine karşı mücadele azmi oluyorsunuz. HDP iki yıl boyunca neredeyse bütün saldırıların, zulmün, haksızlıkların deneyiminden geçmiş bir toplumsal yapı olarak, direnmenin ve geleceğe yürümenin sembolü olmuştur. Bizler de rehin tutulan halk siyasetçiler olarak bu sağlamlığı nereden aldığımızı bir an olsun unutmadık. Kadınların kurutuluş özlemini, ölümsüzlerimizin anı ve vasiyetlerini, emeğin, özgürlüğün, barışın değerlerini kuşanarak halklarımıza, seçmenlerimize, layık bir duruş sergilemeye çalıştık.

Bundan sonra da hep aynı inançla, haklı ve onurlu mücadelemizin bağrında olmaya devam edeceğiz. Bizleri zindanlarla hapsedeceklerini sananlar, yanıldığını gördü, yine görecek. Ama hiçbir zaman ders almayı bilmedikleri için yine öğrenemeyecek. Görev sizin, bizim, bizlerindir. Gelişme ve yaşama olasılıklarını yitirmiş, kendileriyle birlikte ülkeyi çürüten bu iktidara karşı tek seçenek bizleriz. Türkiye’nin umudu ve geleceği olarak HDP’nin ileriye yürüyüşünü hiçbir saldırı, tutsaklık, kuşatma durduramayacak. İçeride ya da dışarıda olabiliriz ama asıl bizleri birleştiren içimizde bu inancı ve coşkuyu duymamız ve beslememizdir.

Sizleri bir kez daha bu inanç ve coşkuyla selamlıyorum. Direne direne kazandık, yine kazanacağız.”

Gültan Kışanak

“4 Kasım tüm demokratik muhalefeti hedef alan, Türkiye tarihinin en büyük siyasi soykırım operasyonuydu. 7 Haziran 2015’te ortaya çıkan güçlü demokratik siyaset kulvarını kapatma girişimiydi. Yerel yönetimlerde halkın iradesini hiçe sayan kayyım zihniyetinin, tüm toplumsal muhalefete ve genel siyasete yönelmesiydi. Başta Kürtler olmak üzere tüm muhalefet ve direniş odaklarına gözdağıydı. Kadınlara, “siyasete, yönetime katılamazsınız, oturun oturduğunuz yerde. Eve hapsolmuş yaşamı kabullenmezseniz, cezaevinde hapislik yaşarsınız” demekti. Kürtlere, “siyaset yapmak size yasak” mesajıydı. Tüm Türkiye halklarına, ‘Kürtlerle ortak bir gelecek arayışından vazgeçin’ tehdidiydi. Emekçilere, yoksullara, ‘iktidara boyun eğin, insanca yaşam peşinde koşmayın’ demekti. Teklik dayatmalarına boyun eğmeyerek rengarenk bir bahçe yeşertmek isteyenlere, faşizmin siyah rengini dayatmaktı.

Velhasıl kelam, ezcümle insan olmak, insan kalmak için mücadele eden tüm kesimleri hedef alan, siyasi bir darbeydi. Ardı arkası kesilmedi. Bir tek söze bile tahammül edilmedi. Ama zaman şunu çok açık gösterdi ki; ne aman dileyen var, ne inandığı demokratik, özgürlükçü, barışçıl bir gelecek arayışından cayan var. Biz içeride; halkımız, tüm demokrasi güçleri direniyor ve kazanıyoruz. Halkın iradesi ne dört duvar arasına hapsedilebilir ne de önünde durulabilir. O gürül gürül akan bir nehirdir.”

İdris Baluken

“Tarihe 4 Kasım Darbesi olarak geçen hukuksuz siyasi soykırım operasyonu, güncelde de aynı baskı ve zor yöntemleriyle devam ettirilmektedir. 4 Kasım Siyasi Darbe Operasyonunun zeminini hazırlayan temel dinamik Meclis’te dokunulmazlıkların kaldırılması ile şekillenmiştir. AKP-MHP-CHP ortak hareket ederek hem bu siyasi darbe sürecini yaşama geçirmiş hem de Meclis’in tasfiyesi başta olmak üzere rejim değişikliğinin taşlarını birlikte döşemişlerdir. Bu hukuksuzluklarla ve operasyonel süreçlerle sonuç alınamayacağı, ülkenin temel sorunlarında bir arpa boyu yol kat edilemeyeceği bugün için açıkça ortaya çıkmıştır.

Güncelde yaşanan siyasi, ekonomik, toplumsal ve hukuki krizin 4 Kasım Darbesi ve demokratik siyasi alanın daraltılması ile doğrudan ilişkisi vardır. Buna rağmen ne partimiz tasfiye edilebilmiş ne de halkımızın iradesi kırılabilmiştir. Hukuksuz tutuklamalarla zindanlara atılan bütün arkadaşlarımız demokratik siyaset ve barış iradesindeki ısrarlarını ortaya koymuşlardır.

Aradan geçen 2 yıllık süre, hem içeride hem dışarıda bizim, partimizin, halkımızın umudunu, inancını, kararlılığını büyütmüş; demokrasi ve özgürlük mücadelesine olan bağlılığını tarih sayfalarına şimdiden not etmiştir. Düşüncelerden korkarak, baskı ve zor yöntemleri ile iktidarını sürdürmeye çalışanların hazin sonları tarih sayfalarında fazlasıyla mevcuttur.

Barışa susayan bu kadim topraklarda da aynı hazin sonu bugünkü muktedirlerin yaşayacağı aşikardır. Koşullar ne olursa olsun meşru olmanın, haklı olmanın getirdiği güçle barış, demokrasi ve özgürlük irademize sahip çıkmanın ve bu iradenin gereği olan mücadeleyi ortaya koymanın sözünü bir kez daha bütün halklarımıza veriyoruz.

Her gecenin bir sabahı olduğu bilinciyle, yanı başımızdaki aydınlık bir özgür sabahta barış halaylarımızla buluşacağımıza inanıyoruz.”

Selahattin Demirtaş ve Abdullah Zeydan

“4 Kasım 2016 tarihinde demokratik siyasete yönelik darbenin ikinci yılını geride bıraktık.

Bizi tutuklatarak sorunları sözde çözme yöntemini hayata geçirenler bu iki yılda her alanda sorunları katmerleştirip derinleştirdiler. Bizse halen demokrasi, özgürlük ve barış çizgisinde ısrarla dimdik mücadelemizi sürdürüyoruz.

HDP’ye yönelik 4 Kasım siyasi darbesi sonuç almamıştır, almayacaktır. HDP bütün baskılara rağmen bugün dünden daha güçlüdür.

Bütün Türkiye toplumu şunu da bilmelidir. Bizi burada adaletten, hukuktan yoksun bir şekilde siyasi rehine olarak tutanlara sessiz kalarak ülkeye, topluma en büyük zararın verilmesine ortak olunmamalıdır. Adaletin çöktüğü yerde zarar gören sadece biz olmayız. Bütün toplum ve devlet her zamankinden daha fazla yozlaşıyor ve çürüyor. ‘HDP’ye adaletli yaklaşılmasın varsın devlet de toplumda çöksün’ diyenler maalesef ki devlet kademesinde yönetimi ele geçirmiş durumdalar. Ancak toplum vicdanı ve ortak aklı er veya geç bu çılgınlaşmış akılsızlığa dur diyecektir. Demokrasi ve barış, adalet ve eşitlik ilkeleri mutlaka ülkede hakim olacaktır. Biz de bu doğrultuda en kararlı bir şekilde mücadelemize devam edeceğiz.”

Çağlar Demirel ve Selma Irmak 

“4 Kasım 2016’da halk iradesine el koyma darbesi olarak nitelendirebileceğimiz operasyonun bugün de hala devam ettiğini görüyoruz. Nitekim geçen haftalarda Diyarbakır merkezli operasyonda 141 siyasetçi gözaltına alındı ve 25’i tutuklandı. Çözüm ve müzakere sürecinin lağvedilmesinden sonra, Kürt siyasetini kriminal bir çerçeveye sıkıştıran, terörize eden bir politikanın pervasızca uygulandığını görüyoruz. Bu politikayla, esasında amaçlanan, Kürt siyasetinin toplumsallaşmasını, sıkıştırıldığı coğrafyanın ve politik etnik hattın sınırlarını aşmasını, Türkiye halklarıyla buluşarak özgür birliktelik ve ortak yaşam temelinde demokrasi cephesinde ortak mücadeleyi gerçekleştirmesinin önüne geçmektir.

4 Kasım öncesi, sonrası ve bugüne kadar devam eden siyasi soykırım operasyonları, Kürt halkının hem kendi içinde hem de Türkiye halklarıyla buluşmasını engellemeyi amaçlamaktadır. Neticede, 200 yıllık bir sorun olan Kürt Sorunu, Kürdün iradeleşmesi, kendi adına kararları kendisinin vermesi, bir kimlik ve statü sahibi olma talebi ve bu talepler için meşru direnme hakkını kullanması hep baskı ve zorbalıkla karşılanmıştır. Kürt sorunu, dün olduğu gibi bugün de, ancak mahkeme salonlarında ve siyasetin emrinde olan yargı karşısında konuşulabilmektedir. Bugün Türkiye’de yaşanan ekonomik, siyasal ve politik krizin yapısal hali buradan kaynaklanmaktadır.

Tutuklu siyasetçiler olarak çağrımız şudur ki; ‘Baskı ve sindirme yöntemi sonuç almamış, ülkeyi bir uçuruma sürüklemiştir. Bir an önce, bu uçurumun ucundan dönülmeli, Sayın Öcalan üzerindeki tecrit kaldırılarak özgürlük ve güvenlik koşulları sağlanmalı, demokratik çözüm ve müzakere sürecine geri dönülmelidir.’

Halkımıza, kadın arkadaşlarımıza ve gençlerimize mesajımız; ‘Direnmeden vazgeçilmediği sürece başarmak mümkündür. Direneceğiz ve başaracağız.’”