Ana SayfaYazarlarElend AydınBir kış günü reyhanlar – Elend Aydın

Bir kış günü reyhanlar – Elend Aydın


Elend Aydın


Bakıştığınız beyaz çiçekli, heybetli reyhanlar var mı bilmiyorum ama benim var! Yıllardan sonra gerçekleşen vuslatımızda neler neler mırıldanmıyoruz ki, doğanın iki ayrı parçası, iki ayrı formu olarak. Ama şöyle başladı: elimde Peter Pan, aklımda Suphi Nejat Ağırnaslı, kalbimde Kobanê vardı. Ve bu sonsuz kış duygusuna rağmen ansızın gelen reyhanlar harikaydı. Reyhanlar, hem Kobanê hem Suphi Paramaz hem kış hem de kendileriydi. Peter Pan “başka kayıp çocuklar” bulmak için uzak ve tekinsiz 3 denizlere yelken açıyordu.

İşte yine minik beyaz çiçeklerle gözgözeyim. Dökülen yaprakları başka bir hayata selam verirken, direnen dalları yıllar önce idam edilen Paramaz için rayihalar yayarken; kış kasvetine meydan okuyan yeşil halleri, Arin’in bakışlarındaki devrim şarkısına karışarak Miştenûr’da yeniden doğan Suphi Nejat oluyor.

Peter Pan’ın cesareti reyhanlara bulanarak sevgili Supji Nejat ile devrimcilik oluyor, dünyaya kafa tutan bir inci tanesinin zarafetiyle.

Dalgın dalgın yürürken de reyhanlar çağırır sizi, dökülmüş yapraklarına basan ayaklarınız, mahcubiyet duysa da kokularını armağan ederler. Bir kış vakti yeşile durarak devrimin beyaz çiçekleri ve muhteşem kokusu Suphi Paramaz’ın, Peter Pan’ın, Kobanê’nin insanlığı birleştiren anlamıdırlar şimdi.

Yürüdüm, dökülmüş yapraklarına basmak zorunda kalan ayaklarım utansa da kokuları devrim duygusu kadar harikaydı. Paramaz, Miştenûr’un taşlarına kitabeler kazıyor, resimler çiziyor, şiirler yazıyordu. Kış duygusu, bir serüvenin başlangıcına dönüşüyordu beyaz çiçeklerde. Peter Pan, Paramaz, Reyhanlar ve bizler, gözgöze gelince yabancı olmadıklarını anlayan hakikatin farklı yüzleriydik belki de.

Bir koku, bir isim, bir çiçek ve bir hikaye nasıl da birleşerek başka bir hikayeye dönüşebiliyor ansızın. Bir hikaye; bir koku, bir isim, bir kitap ve bir çiçekle nasıl da buluşarak yeni bir resim çizebiliyor bu yalan saltanatlı günlerde… Çünkü bellek vefalıdır; batırmaz güzellik ve ışığın kayıklarını. An’ı geldiğinde yola çıkar kayıklar, Paramaz’ın reyhanları, Peter Pan’ın ejderhaları, “bu böyle sürmez” diyen devrimlerin yürek çarpıntısıyla…

Güneşsiz ve ıssız bir kış günü eğer; reyhanlar çiçekleri ve kokularıyla sarmalarsa sizi; bilin ki Paramaz’dan haberler vardır ve anneniz kalbinizin tam içinden “ne güzel bir koku!” (“çi bêhnek xweş!”) derse eğer, hatırlayın ki “ölüm ve yaşam; sahneleri aynı olan bir tiyatrodur sadece… Reyhanlar açar, oyun başlar, reyhanlar kokar, oyuncular yer değiştirir.

Şimdi de siz tamamlayın şu cümleleri lütfen: Bir kış günü reyhanlar açmış ve “solmayacağım” diyorsa… Kendinizden uzakta olduğunuz bir kış gününde reyhanlara rastlarsanız eğer…

“Tek derdim asla büyümemek, büyüklerin dünyasının bir parçası olmamaktı, hep çocuk kalmak yani… Şimdi tıpkı Peter Pan gibi Neverland’e gidiyorum, asla büyümemek üzere. Bundan daha çok beni mutlu eden bir şey olamazdı…”*

Reyhanlar için bir not

İlginç olan reyhanın çocukluğumda var olan “şahsiyetli kokusunun” bugünlerde böyle form ve mana değiştirmesi ya da zenginleştirmesidir. Mesela hem belleğimdeki yerini koruyor reyhan “kendisi” olarak, ama hem de Kobanê’yi, Suphi’yi, itirazı, teslimiyeti kabul etmemeyi muştulayıp duyumsatıyor bana. Demek ki “şeylerle” olan ilişkimiz de bizimle büyür ve değişir. Bu yüzden reyhan artık eski reyhan değildir ya da reyhan, sadece reyhan değildir. Apê Musa’nın “kekik reyhan… kokusu taşırdı rüzgar” diyen sesinin sonsuzluğuyla reyhanlarla kalın.


*Suphi Nejat Ağırnaslı’nın son mektubundan bir bölüm. Mektubun tamamına BURADAN bakabilirsiniz.