Ana SayfaGüncelAhmet Telli: Saldırganların çoğu beni tanımıyordu, polis kontrolünde gelmişlerdi

Ahmet Telli: Saldırganların çoğu beni tanımıyordu, polis kontrolünde gelmişlerdi

HABER MERKEZ – Hacettepe Üniversitesi’ndeki söyleşide ölümle tehdit edilen şair Ahmet Telli, saldırganların kendisini ‘muhtemelen tanımadığını’ belirterek, “Bana ‘bu mu’ diye bakıyorlardı. Belli ki tanımıyordu birçoğu. Demek ki polis kontrolünde geldiler” dedi.

Hacettepe Kitap Topluluğu’nun davetiyle 20 Aralık’ta Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde “Cumhuriyet Döneminde Edebiyat” konulu söyleşinin konuğu olan şair Ahmet Telli, ülkücü olduğu belirtilen bir grup tarafından ölümle tehdit edilmişti.

Şair Telli, üniversitede yaşadıklarını ve toplumda artan linç kültürünü Mezopotamya Ajansı’ndan Berivan Altan’a anlattı.

“Polis kontrolünde gelmişlerdi”

Prensip olarak üniversitelerin yönetiminden izin almadan etkinliklere katılmadığını belirten Telli, üniversiteye de böyle gittiğini belirtti.

Hacettepe Üniversitesi Sıhhiye Kampüsü’nde Tıp Öğrencileri Kitap Kulübü’ndeki öğrencilerin üniversite yönetiminden izin aldığını aktaran Telli, Kırmızı Salon’da bir saatlik söyleşiye gittiğini kaydetti.

“15.30’da başlayan söyleşi keyifli geçti. Öğrencilerle hem benim şairliğim hem de Türkiye’deki şairlik üzerinden keyifli bir söyleşi yaptık. Söyleşinin 55’inci dakikasında bölüm sekreteri içeri girerek, ‘Dışarıdakileri tutamıyorum, boşaltmanız gerek’ dedi. Önce ne demek istediğini anlayamadım ama öğrencilerin tedirginliğinden anladım ki bir hareket var. Salonu boşalttık.”

Kendisini dinlemeye gelen öğrencilerin katlara çıktığı ve tek başına okul dışına doğru hareket ettiğini belirten Telli, “Çıkış kapısında biriken topluluğun üzerine doğru yürüdüm, herhangi bir taksiye binmek için. Aralarından geçerken ikiye ayrılıp, bana yol verdiler” dedi.

Aralarından geçip henüz 3-5 adım atmadan grubun kendisine “‘Katil devlet’ diyordun. Devlet biziz. Hacettepe sana mezar olacak” sloganları attığını aktaran Telli, şöyle devam etti:

“Taksiye ulaşmam için 150 metre yürümem gerekiyordu. Ağır ağır arkama bakmadan yürüdüm. Taksiye bindim. Taksiye binerken, arkamdaki grup hala slogan atıyordu. Kızıl sakallı bir delikanlının titrediğini gördüm. Taksiye binerken baktığımda polis gördüm. Demek ki polis kontrolünde geldiler.”

“Linç kültürü alevlediriliyor”

Böyle bir durumla ilk kez karşılaşmadığını, 1980 öncesi birçok kez ülkücüler tarafından tehdit edildiğini ve yoklandığımı hatırlatan Telli, “O an sakindim, çünkü onların hiçbir şey yapamayacaklarını, orada toplama bir grup olduğunu hissetmiştim. Onların birçoğu muhtemelen beni tanımıyordur” dedi.

“Çıkış kapısına doğru yürürken birbirlerine baktıklarını gördüm. ‘Bu mu’ diye bakıyorlardı. Belli ki tanımıyordu birçoğu. Beni tanıyan önderlerinden bir ikisi vardı. Onları da toplayan bunlardı muhtemelen.”

Linç kültürünü yaygınlaştıran iki önemli nedenin siyasal söylemde egemen olan ötekileştirme ve dinci kültür olduğunu belirten Telli, “Ötekileştiren siyasal söylem egemen şu anda. Bu da daha çok linç kültürünü alevlendiriyor” dedi.

“Toplumdaki kutuplaşmayı kine ve nefrete dönüştürmesinler isterim” diyen şair Telli, “İnsan, insana dokundukça insandır. İnsan, insanın gözlerine baktıkça güzelleşir. Bundan uzak durmamak gerekir” diye konuştu ve şöyle devam etti:

“Hakikat o ki karşılaştığım olaydan sonra da gördüm, dünyanın dört bir tarafından bana destek yağdı. Bu da şunu gösteriyor ki aslında benim, bizim yalnız olmadığımız. Bu itirazlar aslında altta yatan sessiz bir yer altı ırmağıdır. Önemli olan iyi bir örgütçü bu sessiz ırmağı, ‘ben de buradayım’ diye parmak kaldıranları bir araya getirip, örgütleyebilmesidir. Bunun için öncü örgütleyiciler gerekir. Örgütleyici güçler, gelişen bu itiraz parmaklarını bir araya getirecekler bu işi yaparlar.”

Previous post
Leyla Güven 47 gündür açlık grevinde: Destek için ışık söndürme ve gürültü eylemleri başlıyor
Next post
Süperpak işçilerinin grevi 186. günde kazanımla sonuçlandı