Ana SayfaYazarlarElend AydınHafriyat kamyonu misali sömürgeciler – Elend Aydın

Hafriyat kamyonu misali sömürgeciler – Elend Aydın


Elend Aydın


Sevgili Nureddin Zaza Suriye’de hayali çalışmalar yürüttüğü gerekçesiyle sayısız kez gözaltına alınıp işkence görür ki, bunda şaşılacak bir şey yok. Çünkü ölüm kadar esaret de Kürtlüğün künyesine kazınmış ama bir keresinde şaşılacak bir şey, bir “yüksek” tarih ve sosyoloji bilgisi vardır ve işkenceci şöyle demiştir: “Bir defasında eşeğe ‘Kürtsün’ deyip ona Kürt muamelesi yapmışlar ve eşek takatten düşüp su bile içmemiş!” 1950’lerin “aydın ve modern” Arap milliyetçiliğinin imbiğinden süzülüp gelmiş bu muhteşem “tespite” Nureddin Zaza içinden “Demek eşek Arapmış” demiş ama işkenceler daha da hortlar diye dillendirmemiş.

Direngen yaşamının sürgündeki otuz yılını çok yüzeysel olarak ifade eden o kitapta da* çokça “kalleş, nankör, fırsatçı ve sinsi Kürtler” “tespitlerine” müşerref oluyor; hem Arap hem de Türk “komünistlerinin” de tenezzül ettiği bu “tespitleri” nerede nasıl ispat edeceğimizi bilemiyoruz okurken. Ama aktüel gerçeklik hemen yetişiyor imdada ve günümüzün Türk, Arap ve Fars milliyetçileri enva-i çeşit isimler, maskeler altında, hafriyat kamyonları misali peş peşe vererek aynı “tespitleri” artarda diziyorlar. Bu kamyonlar geçedursun, sömürgeci-egemenin “Hadi kendini savun, izah et!” komutlu pususuna düşmüyor ve Rojava gerçekliğinden başlayıp barışçıl stratejilerimizi tekrarlama eziyetine kapılmıyoruz, kapılmayacağız. Ama görünen o ki “solcusundan” sağcısına, emperyalistinden aşiretine kimse mevcut Kürtle –ki tarihte de vardı- ne yapacağını bilemiyor: eşit değil ama öyle davranıyor, barışçıldır ama boyun eğmiyor. Boyun eğmiyor ve onurla örgütlenip kanını canla ayakta kalmayı, tutunmayı başarıyor. Bu Kürt ezber bozuyor ey hafriyat kamyonları!

Ne klasik ne yeni sömürgeci ilişkilenme tarzı kurulamıyor artık ama sistemsel hegemonya da yerli yerinde durduğundan, ortaya; şaşırıp kalarak yamulmuş yüzler, politikalar, tarihi ve güncel kodlar çıkıyor. Yamulmuş, çünkü artık ne tersten ne de düzden “okuyabiliyor”. Efendi olmak istiyor ama ortada köleliğini yapacak kimse yok. Olmamalı da zaten. Derken bunun Amerika yerlilerinin bedduasından geldiğini duyumsuyorum: “Kölesiz kalsın efendiler!” Evet, her türden efendi, her türden kölelikten mahrum kalınca insanlaşmak zorunda kalır belki.

Öte yandan Kürtlüğü alttan alma, “ebedi bir kendini ispatlama” olayı olarak ele alan Kürtlerin de Kürt olmayanların da hafriyat kamyonlarına çarpma olasılıkları hep vardır. Yılışık bakışları, özgürlükten bahseden Kürtlerin gözünde de yakalarız bazen, ait oldukları korucu bakışlarının yanı sıra. Etmeyelim arkadaşlar, bu sinsi sömürgeci sise aldanmayalım; kendini kanıtlama çabasının takla attırıcı, küçültücü seviyesine düşmeyelim. Orada sıfır bile yok. Hatta sıfırın altı, buz bile yok, yaz da olmadığı gibi.

Anlama tıynetinde olan zaten her durumu etraflıca görüp anlam verir, ona göre rota belirler ki bunun nadide örnekleri de var. Ama anlamak istemeyen, pervaneleri bile anlamaz; üstelik vakit çok geç artık. Anlamanın, anlamın trenleri çoktan geçti ve anlamamış olan sömürgecilik tasladığı için anlamadı, anlamadığı için de kaybetti. Farkında olmasa, görmek istemese de kaybetti. “Kaybettiniz, kendinizi efendi, başkalarını riayet eden sandığınız için bayım” demekte ve yolculuğa devam etmektedir kar gülleri.

Bu arada, 2019 olacak takvim ama (tamam, bu yönlü çabalar resmileşmedi ama bu o kadar önemli mi?) tarih gerçekten 2000’li yaşlarda mı; mesela Piramitlerin, Amed Surları’nın, ırmak ve dağların zamanını ne zamana kadar inkar edeceğiz?

Ben bu yıl dilek dilememe modundayım. Dileksiz bir zamana ayak basıp gözümüzü dört açmamız, pusuya düşmememiz gerektiğini hissediyor, bir şarkı mırıldanıyorum kumrularla.

Kürtlüğe ne yerde ne gökte yer vermek istemeyen, sadakatsizce sadakat besleyen, hafriyat kamyonlarının “eşeklere” kıymamasını diliyor, Kürt olmanın (aynı zamanda dünyalıyım da) dayanılmaz nankörlük, fırsatçılık ve sinsiliğiyle bir demet menekşe yolluyorum, almasını ve anlamasını bilene. Mutlu yıllar.


* Nureddin Zaza, “Bir Kürt Olarak Yaşamım”, Peri Yayınları