Ana SayfaDünyaPeki ya Fırat’ın batısı: İdlib’de neler oluyor?

Peki ya Fırat’ın batısı: İdlib’de neler oluyor?

HABER MERKEZİ – ABD’nin Suriye’den çekilme kararı, Türkiye’nin operasyon hazırlığı, İdlib’deki son durum… Son gelişmeleri, Suriye’de yaşananları yerinde takip eden gazeteci Nazım Daştan değerlendirdi. Ona göre Türkiye “Fırat’ın doğusu” derken Fırat’ın batısında kontrolünde bulunan İdlib’de çatışmalarla kala kaldı. Halihazırda ABD ya da Rusya ile ‘iş tutmak’ zorunda ancak ikisinin de kendi içinde tehlikeleri var.

“Kürtlere dokunmayın” talebiyle Ankara’yı ziyaret eden ABD heyeti, AKP lideri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Operasyon yapacağız” restiyle karşılaştı.

Aralık ayında “Çok yakında” denilen operasyon çekilme kararıyla “askıya” alınmıştı, bu gelişmeden sonra ise Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı adlı harekâtlar öncesindeki o söz yinelendi: “Bir gece ansızın gelebiliriz”.

Peki, ABD’nin tutumuna rağmen ‘çok yakın zamanda’ bir operasyon mümkün mü Türkiye açısından?

“Türkiye Fırat’ın batısında sıkıştı”

Nazım Daştan

Suriye’deki gelişmeleri yakından takip eden sahadaki gazetecilerden biri de Nazım Daştan. O, 2019 yılı itibarıyla Suriye iç savaşının yeni bir aşamaya girdiğini belirtiyor. Bu ‘yeni denklem’e dikkat çekerek soruyu yanıtlıyor.

“Hem siyasi hem askeri hem de diplomatik açıdan gerçekleşen bu yeni durum çok farklı dengeleri de beraberinde getirdi. Türkiye son 3 yıldır ABD ve Rusya arasında geliştirdiği siyaset ile bazı kazanımlar elde ettiğini gösterse de sahadaki durum bundan biraz farklı.

“Savaşın başında selefi ve radikal gruplar eliyle geniş bir alanı elinde bulunduran Türkiye, elindeki yerleri bir bir kaybederek, Cerablus’tan İdlib’e uzanan ve Fırat’ın batısı olarak tabir edilen bölgeye sıkıştırıldı. Ancak şimdi bu alanda da özellikle Rusya ve İran gibi güçler tarafından köşeye sıkıştırıldı.”

Daştan, Türkiye’nin bu sıkışıklığa karşı Kuzey ve Doğu Suriye’ye operasyon için ABD’ye yakınlaştığını söylüyor. Fakat işlerin pek de Ankara’nın umduğu gibi gitmediğini ekliyor.

“Ankara ‘Fırat’ın doğusu’ derken Fırat’ın batısında kontrolünde bulunan İdlib’de çatışmalar patlak verdi. ABD’ye yakınlaşarak zemin arayan Türkiye, istediğini elde edemedi. Hatta ABD tarafından Suriye’de yapmak istedikleri noktasında uyarılar aldı. Rusya ile zaten olumlu bir görüşme gerçekleştiremedi.”

Türkiye’nin ‘denge siyaseti’nin başarısız olduğuna dikkat çeken Daştan’a göre hem ABD hem Rusya ile dengeleri bir tutarak olası bir ‘operasyona’ kalkışmak ise biraz zor.

ABD heyetinin Ankara temaslarından… ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın / Fotoğraf: AA

İdlib’de neler oluyor?

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu İdlib için “Sahada zorluklar var” demiş, Türkiye’nin de destek verdiği kimi gruplar arasında çatışmalar yaşandığını doğrulamış, bunun “işleri zorlaştırdığını” belirtmişti. Bu açıklamalarla da doğrulanan son dönemki çatışmalar ne anlama geliyor, İdlib’de son durum ne?

Daştan, İdlib’te çatışmaların patlak vermesinin Türkiye’nin de içinde olduğu bir plan dahilinde gerçekleştiğini iddia ediyor.

“Hatırlanacağı üzere bu sürecin ilk başlarında Moskova’da Rus heyeti ile görüşen Türk heyetine İstanbul’daki anlaşmanın gereklerinin yerine getirilmesi hatırlatılmıştı. Bu anlaşmanın en önemli maddelerinden biri ise orada bulunan grupların tasfiye görevinin Türkiye’ye verilmesiydi. Aradan kaç gün geçmeden oradan bulunan en büyük selefi radikal, eski adıyla El Nusra olarak bilinen Heyet Tehrir El Şam (HTŞ) ile ‘Ulusal Kurtuluş Cephesi’ çatısı altında bir araya getirilen gruplar arasında çatışmalar başladı. İlkin Nureddin Zengi tasfiye edildi. Ardından sırasıyla Suvar Şam, Sukur Şam ve Ehrar El Şam gibi gruplar da dize getirilerek, İdlib’in tüm kontrolü HTŞ’ye bırakıldı. Bu grupların çoğu ise çatışmalar başlamadan iki hafta önce Suriye rejimi ile kimi görüşmeler de gerçekleştirmişti.”

Daştan’a göre bu, yeni bir plan ve birçok kapıya çıkıyor. Bunlardan biri Türkiye’nin, garantörlüğünü üstlendiği grupları çatıştırarak zaman kazanması. Bir diğeri ise sahada bulunan tüm güçler tarafından “terörist” olarak görülen HTŞ’ye Rusya, İran ve Suriye rejiminin operasyon düzenlemesine kapı aralamak.

“Bunların yanında şunu da belirtmekte yarar var. HTŞ, tek kafadan yönetilen bir yapı değil. İçinde Suudi Arabistan, Türkiye hatta Suriye rejimini destekleyenler de var. Bu sav ile bu planın içinde ABD ve Avrupalı güçlerin de olduğu söylenebilir. Afrin’e yönlendirilmek istenen HTŞ buna gelmedi. HTŞ’nin gidebileceği bir yer olmadığı için ya yeni bir yol izleyecek ya da izlettirecekler. Ama her ne planlanırsa planlansın İdlib’in HTŞ’ye bırakılması ile Suriye savaşında bulunan her güce pazarlanma yolu açıldı.”

“Minbiç, sıkışmışlığı örtmek için gündemde tutuluyor”

Kuzey Suriye’ye dönük olası bir operasyon gündemi ile İdlib’deki bu son gelişmeler arasında nasıl bir koşutluk var?

Daştan, özellikle Minbiç’in gündemde tutularak, İdlib’deki durum ile Türkiye’nin sıkışmışlığının örtülmek istendiği görüşünde. Ama bunun da başarısız olduğuna dikkat çekiyor Kürt gazeteci.

“Kuzey ve Doğu Suriye ile İdlib arasındaki koşutluk, siyasi ve askeri dengelerde zıtlıkları da beraberinde getiriyor. Bir yakasında ABD ile bir yakasında Rusya ile istenilen sonuca varmak çok gerçekçi görünmüyor. Bu durum sahada ya ABD’ye ya da Rusya’ya çok büyük tavizler verilerek halledilebilir. Ancak bana göre bunun koşulları da çok kalmadı.

“Sadece bu güçler değil Arap dünyası da Türkiye’nin Suriye’ye yaklaşımını tehlikeli buluyor. Bunların başında Suudi Arabistan ve Mısır gibi güçler geliyor. Yine Şam hükümeti de bundan büyük bir rahatsızlık duyuyor. Türkiye ise bu denklemde ancak farklı alanlardaki işbirlikleri ve anlaşmaları ile zorlayabilir.”

Ankara ne yapacak?

“Kürtlerin korunacağı” garantisi isteyen ABD heyetinin Ankara’daki temasları sonrası ABD ile Türkiye arasındaki anlaşmazlık su yüzüne çıkarken, ABD’den istediğini alamayan Türkiye’nin rotayı tekrar Rusya’ya çevirdiği görülüyor. Öyle ki yakın zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir kez daha Rusya’ya giderek Vladimir Putin’le görüşeceği duyuruldu.

Beklenen görüşmede Rusya’nın hem İdlib hem de olası operasyona karşı Türkiye’den talep ve beklentileri neler? Türkiye Moskova’dan istediğini alabilir mi?

Bab-Haleb yolu / Fotoğraf: Nazım Daştan

Gazeteci Daştan bir önceki görüşmeye dikkat çekiyor ve Moskova’ya giden Türk heyetinin bu görüşmeden ‘eli boş’ döndüğünü hatırlatıyor. Türk heyetinin o görüşmeye birçok taleple gittiğini de ekliyor.

“Bunların başında Minbiç’in kuzeyinin kent merkezine 3 kilo metre kala Türkiye’nin, güneyinin ise yine 3 kilo metre kala Suriye rejimine bırakılması, kent meclisinin lağvedilerek, yerine Türkiye destekli Arap aşiretlerinin bulunduğu bir meclisin kurulması ve Minbiç-Bab-Haleb yolunun Suriye rejiminin kontrolüne bırakılması gibi konular geliyordu.”

Rus heyetinin bu taleplere sıcak bakmadığını, görüşmenin ise istenilenden daha kısa sürdüğünü anımsatıyor Daştan ve Rusya’nın Türkiye’den taleplerine dikkat çekiyor.

“Rusya, Türkiye’nin Minbiç’e girerek, Haleb üzerinde tehlike oluşturmasını ve Minbiç üzerinden sırası ile Tabka, Rakka, Deyr ez Zor ve Irak sınırına kadar varılan bölgeye girmesini kazanımları açısından kabul etmiyor. Minbiç’ten Deyr ez Zor’a uzanan bu hat aynı zamanda Suriye’nin petrol başta olmak üzere yüzde 65 yeraltı kaynaklarının bulunduğu bir alan. Sadece Rusya ve Şam değil diğer güçler de Türkiye’nin bu planından haberdar ve buna karşı tavır alıyor.”

Daştan, Rusya ile gerçekleşecek görüşmede ise düşük de olsa “İdlib’e karşılık Minbiç” talebinin gündeme gelebileceğini söylüyor. Ancak Rusya’nın Türkiye’yi İdlib konusunda zorlayabileceğini belirtiyor.

Minbiç, Sacur Suyu / Fotoğraf: Nazım Daştan

“Ankara ya ABD ya Rusya ile iş tutacak, ikisi de tehlikeli”

Erdoğan bir kez daha yine bir seçim öncesi “Bir gece ansızın…” sözünü yineledi. Seçimler önümüzdeki Mart ayında. ABD’nin “Kürtlere dokunmayın” talebi ve Rusya’nın “İdlib’i hallet” minvalindeki ısrarı Türkiye’nin önüne nasıl bir seçenek koyuyor?

Gazeteci Daştan, Türkiye’nin seçimler öncesi Suriye’de bulunan ‘bir yerlere’ operasyon düzenleyebileceğine dikkat çekiyor: “Ankara son gelişmeleri bir oldu-bittiye getirmeye başvurabilir.”

Ancak Daştan, Türkiye’nin bir seçeneğe gitmek zorunda olduğunu da söylüyor.

“Ya ABD ya da Rusya ile iş tutacak. Ancak her ikisinin de kendi içinde tehlikeleri var. ABD’nin yeni Suriye politikası da Türkiye’nin hoşuna gitmediği için Fırat’ın batısında Rusya ve İran ile vardığı Astana ve Soçi anlaşmalarının devamı için uğraşacak. ABD ile yola devam etmesi halinde ise Cerablus’tan İdlib’e kadar bu alanları kaybetme riski doğuyor. Rusya ile devam etmesi halinde ise ABD’nin çizdiği yeni Suriye politikasını istemese de uymak zorunda kalacak.

“Her şeyden önce Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik tehdit halen devam ediyor. Türkiye, seçim öncesi atmosferi değiştirmek için halen bu çabalarından vazgeçmiş değil. Olası bir saldırı ve geniş çaplı bir savaş ise Suriye iç savaşını başladığı 2012 yılına götürebilir. Bu da tüm güçler için çok farklı bir durum yaratacaktır.”


Gazete Karınca
Previous post
Pierre de Gigord'nun arşivi: 6 binden fazla Osmanlı dönemi fotoğrafı artık çevrimiçi
Next post
FBI araştırdı: Trump Rusya için çalıştı mı çalışmadı mı?