Ana SayfaManşetAnnelerin devrimci “Küçük Kara Balık”ları – Atiye Eren

Annelerin devrimci “Küçük Kara Balık”ları – Atiye Eren


Atiye Eren


Yazar Samed Behrengi’nin 1967’de kaleme aldığı bir masal kitabı “Küçük Kara Balık”.

Masal kitabı olmasından öte yediden yetmişe herkesin farklı tatlar ve kesitler bulduğu bir kitap.

Adaletten, inanılan doğruların peşinden gitmekten ve özgürlükten bahsediyor.

Kısacık ama dolu dolu umut taşıyan bu masal kitabı, küçük kara balığın dünyayı keşfetmek isterken, ‘annesi’ ile yaptığı diyalogları da konu alıyor.

Öğrenebildiği kadar yeni şeyler öğrenmeye çalışan Küçük Kara Balık kendisiyle birlikte annesini de bir keşif yolculuğuna sürüklüyor. Tıpkı beyaz tülbentleriyle Arjantin’de Plaza de Mayo Anneleri, Galatasaray Meydanı’nı dolduran Cumartesi Anneleri ve şimdi de cezaevleri önlerinde çocuklarının özgürlük haykırışını dillendiren açlık grevlerindeki tutsakların anneleri gibi…

Başka türlü yaşam mümkün mü?

Bir derede annesiyle birlikte yaşayan bir Küçük Kara Balık varmış. Bu dere, dağın kayalıklarından çıkar, akar gidermiş. Küçük Kara Balık ile annesinin evi siyah bir kayanın arkasında , tavanın altındaymış. Anne ve yavrusu, sabahtan akşama kadar birbirlerini izler, bazen de diğer balıklara karışır, küçücük bir yerde hızlı hızlı gider gelirlermiş.

Küçük Kara Balık, annesinin bir taneciğiymiş. Aynı zamanda çok da meraklı bir balıkmış. Yaşadığı çevreden çıkıp derenin nereye vardığını, diğer canlıların kim olduklarını, nerede yaşadıklarını merak edermiş.

Bir gün Küçük Kara Balık, “Ben böyle gezip dolaşmalara katlanamıyorum artık. Buradan gitmeliyim “ demiş. Annesi ise “Mutlaka gitmen mi gerekiyor?” diye sormuş. Küçük Kara Balık’ın yanıtı da şöyle olmuş: “Evet anne, gitmeliyim. Ben bilmek istiyorum, hayat gerçekten bir avuç yerde dönüp durmak, sonra da yaşlanıp ölüp gitmek mi yoksa bu dünyada başka türlü yaşamak da mümkün mü?”

Yaşamı anlamlı kılabilmek ve hakikate ulaşabilmek için bazen Küçük Kara Balıklar çıkar karşınıza. Kendini özgür denizlere salıp, yeni şeyler öğrenmek, ufkunu genişletmek isteyen ve inandığı doğruların peşinden ilerleyen balıklardır bunlar. Tabi bazen bu özgür denizlerde bazı engeller ve durumlarla karşılaşır. Kendilerinin en güzel ırk olduğunu düşünen, yaşadıkları yerden başka hiçbir yeri görmeyen ‘kurbağa’lar, Küçük Kara Balık’ı kandırıp onu yemeye çalışan ‘yengeç’ler , sadece kendi canlarını düşünen ‘minik balık’lar, Dünyanın yaşadıkları nehirden ibaret olmadığını söylediği için sürülen ‘salyangoz’lar, Küçük Kara Balık’ı ve minik balıkları torbalı gagasına hapsetmeye çalışan ‘pelikan’lar gibi. Ve tabi bir de çocuğunun, Küçük Kara Balık’ının arkasından onu merak eden, anlamaya çalışan annesi vardır.

Başlangıçta annesi, akan derenin sonunu bulmak isteyen ve başka yerlerde neler olduğunu öğrenmek isteyen kara balığının düşüncesini doğru bulmamış; yaşadıkları dereden ayrılırsa bir daha geri dönemeyeceğini, başına çok kötü şeyler geleceğini söyleyerek onu vazgeçirmeye çalışmış bu isteğinden. Fakat günler ilerledikçe kara balığının, yolun her karışında yeni bir şey öğrendiğini ve daha çok güç kazandığını görmüş. Sonunda kara balık annesinin “Devrimci Küçük Kara Balık”ı oluvermiş…

Yaşamım veya ölümüm başkalarının yaşamını nasıl etkileyecek?

Annesinin Devrimci Küçük Kara Balık’ı dolunayı da pek severmiş. Dolunayın suya yansıdığı gecelerde, yosunların altından onunla sohbet etmek istermiş. Ama her defasında annesi uyanır ve onu yosunların altına çeker ve tekrar uyutmaya çalışırmış. Sonunda dolunayın yanına giden kara balık ,gücünün yettiği kadar dünyayı dolaşacağını söyleyip, yosunların altından onu çekmeye çalışan annesini de yeni bir keşfe sürüklemiş…

Bu keşif savaşın kirli bir şekilde yürütüldüğü 1977 yılında, devrimci çocuklarının akıbetini öğrenmek adına beyaz tülbentleriyle meydanları dolduran annelerin direnişine dönüşmüş. Sonrasında mücadele devam etmiş tabi. Plaza de Mayo Meydanı’na beyaz tülbentleriyle çıkan anneler, çocuklarını kaybeden Cumartesi Anneleri’ne de ilham olmuş sonrasında. Tıpkı bugünlerde beyaz tülbentleriyle açlık grevindeki çocuklarının özgürlük istemini haykıran anneler gibi.

Kısacası inandığı doğruların peşinden giden Küçük Kara Balıkların bir de anneleri belirir yanıbaşlarında hemen. Devrimci Küçük Kara Balık’ını durmadan düşünen ve merak eden beyaz tülbentli annelerdir bunlar.

Neyse ki bu defa anneler ve devrimci kara balıkları güneşin yakıcı sıcaklığını sırtlarında duyumsamaktan tat alıp yavaşça ve salınarak özgür denizlerde yaşam ve ölümün başkalarının yaşamını nasıl etkileyeceğini düşünüyorlar ve şöyle haykırıyorlar:

“Şimdi ölüm çok kolay uğrayabilir bana! Ama ben yaşayabildiğim sürece ölümü karşılamaya gitmemeliyim. Elbette, bir gün ölümle karşılaşırsam –ki karşılaşacağım- önemli değil, önemli olan şu ki benim yaşamım veya ölümüm başkalarının yaşamını nasıl etkileyecek.”