Ana SayfaGüncelKürt basını 121 yaşında

Kürt basını 121 yaşında

DİYARBAKIR – Kürt basını 121 yaşına girdi. Kürt basın geleneğinin zorunluluktan çıkmış bir ekol olduğunu söyleyen Kürt gazeteciler, tüm baskı, engelleme ve yasaklara rağmen bu ekolün sürdürüleceğini ifade ediyor.


Haber: Lezgin Akdeniz


Mikdat Mithat Bedirhan, Kürt gazeteciliğinin temelini 121 yıl önce 22 Nisan 1898’de, Mısır’ın başkenti Kahire’de “Kürdistan” gazetesi ile attı.

Kürtçe dili açısından da bir milat olan gazetenin ilk sayısının çıkarıldığı 22 Nisan, Kürt gazeteciler tarafından “Kürt Gazetecilik Günü” olarak kabul edildi.

O günden bu yana karşılaşılan tüm baskı, engelleme ve yasağa rağmen, okura ulaşmak konusundaki ısrarla ağır bedeller verildi.

Özelikle son dört yılda basına uygulanan baskılar nedeniyle mesleği icra etmenin koşulları her geçen gün daha da zorlaşmış durumda.

Diyarbakır’da görev yapan Kürt gazeteciler, 22 Nisan Kürt Gazeteciliği Günü’nde hangi koşullarda çalıştıklarını anlattı.

Kamer: Çok değerli gazeteciler yetiştiren canlı bir mecra

Gazeteci Hatice Kamer, Kürt gazeteciliğinin diasporada kurularak boy veren, yokluk ve baskılara rağmen gelişmeye devam eden, çok değerli gazeteciler yetiştiren canlı bir mecra olduğunu dile getirdi.

Türkiye’de basın özgürlüğünün geçmişte olduğu gibi bugün de can yakıcı bir durumda olduğunu belirten Kamer, Kürt basının da bu baskı ortamında varlığını sürdürmek için büyük bir mücadele verdiğini kaydetti.

Kamer, “OHAL döneminde bölgede Kürtçe yayın yapan birçok Tv ve radyo kapatıldı, yüzlerce gazeteci işsiz kaldı. Bugün birçoğu açlık sınırında mesleğini sürdürmeye çalışıyor. Kürtçe haberciliğe ilginin en yüksek olduğu dönemde gelen yasaklamalar ve kapatılmalar potansiyelin de açığa çıkmasına engel oldu” dedi.

Yıllarını cezaevinde geçiren birçok basın çalışanı olduğunu, yine haberlerinden dolayı haklarında açılan davaların cezaya dönüşmesi üzerine birçoğunun yurt dışına çıkıp, mültecilik koşullarında yaşamak zorunda kaldığını söyleyen Kamer, şöyle devam etti:

“Güvenlik kaygılarının üst seviyede olduğu bir ortamda gazetecilerin mesleki yönde kendilerini yetiştirme çabaları haliyle yetersiz kalıyor.

“Ana akım medyanın tektipleştiği bu süreçte alternatif medyaya, muhalif medyaya çok ihtiyaç var ama imkanlar sınırlı. Gazetecilerin çabaları da bu ihtiyaca tek başına cevap olamıyor.

“Sosyal medya giderek çok daha önemli bir mecra olmaya başladı, çünkü televizyon kanalları gerçekten de propaganda aracına dönüşmüş durumda. Bu yüzden sosyal medya hala büyük bir alternatif ama insanlar yaptıkları paylaşımlardan ceza alma endişesinden dolayı bu mecrayı da özgür bir şekilde kullanamıyor.

“Gazeteciler yaptıkları haberlerden dolayı yargılanıyor. durum böyle olunca ne basın ne de düşünce özgürlüğünden söz edebiliriz.”

Kamer, bu nedenlerle mesleği icra etme koşullarının da her geçen gün daha fazla zorlaştığını kaydetti.

Kamer, “Türkiye’de Kürt olmak, haklarıyla, diliyle, varlığıyla kabul edilmek maalesef zor. Hele günümüz siyasetinin kutuplaştırıcı, ötekileştirici söylemi bu zorluğu daha da derinleştiriyor. Sahada insanlar artık gazetecilere konuşmak istemiyor. Değil Kürt meselesi, pamuklu şeker haberi yapsanız bile insanlar görüşlerini dile getirmekten sakınıyor” diye konuştu.

Erbay: Cesaretle üretmeye devam ediyorlar

Gazeteci Vecdi Erbay da iktidarın çizdiği sınırlar dışında gazetecilik yapmanın özellikle bölge kentlerinde oldukça güç olduğunu üzerinde durdu.

Erbay, bunu şu sözlerle dile getirdi:

“Kürt gazeteciliğinin tarihi türlü baskılarla, sürgünlerle, öldürülmelerle doludur. Yüz yıllık Cumhuriyet tarihi boyunca bu hiç değişmedi. Bu nedenle 22 Nisan Kürt Gazeteciliği Günü bir kutlamadan çok, yitip giden meslektaşların anıldığı, miraslarına her koşulda sahip çıkıldığını hatırlatma günü niteliğindedir. Böyle olması da gerekiyor.

“Çünkü hala onlarca Kürt gazeteci hakkında davalar var. Onlarcası tutuklu bulunuyor ya da sürgünde. Emek verdikleri kurumlar sık sık basılan, gittiği haberde polis tacizine maruz kalan Kürt gazeteciler, inanılması zor bir cesaretle üretmeye çalışıyorlar. Zaman zaman meslektaşları tarafında habercilik anlayışları, haberi sunum biçimleri tartışma konusu oluyor. Tartışmak, eleştirmek iyidir elbette ama keşke hep insaf çerçevesinde yapılsa. Çünkü bu ağır eleştirileri, genellikle Kürt gazetecilerin çalıştığı koşullarda 1 ay bile çalışamayacak gazeteciler yapıyor daha çok.”

Her kesimden insanın, Kürt gazetecilerden beklentisinin oldukça yüksek olduğunu da belirten Erbay’a göre, bunun başlıca nedeni ise bölgede olup bitenlere diğer gazetelerin neredeyse hiç yer vermemesi ya da devlet kurumlarının açıklamalarını vermekle yetinmeleri.

“Öteki medya Kürtlerin nasıl yaşadığıyla, neler hissettikleriyle, aidiyetleriyle hiç ilgilenmiyor” diyen Erbay, şöyle devam etti:

“Bu konular bile ağır siyaset içerir çünkü. Yıllarca kayyımları yücelttiler, şimdi kayyımların geride bıraktığı tahribat ortaya saçılmaya başladı ve kayyımları yere göğe sığdıramayan kalem erbapları sus pus oldular. Kayyımların yarattığı bütün tahribatta onların da payı var çünkü.

“Bu hukuksuz süreçte de sadece Kürt medyası duyarlı oldu ve gücü oranında dikkat çekmeye çalıştığı unutulmamalı. Birkaç gün önce Recep Hantaş adlı bir genç parkta polis tarafından vuruldu ve hayatını kaybetti. Büyük medya sadece valinin konuyla ilgili açıklamasını verdi. Kürt gazeteciler ise, ilk günden olayın takipçisi oldu ve kamuoyu onlar sayesinde Hantaş’ın yargısız infaz edildiğini öğrendi.”

Canözer: Kürt basını zorunluluktan çıkmış bir ekoldür

Jinnews Muhabiri Beritan Canözer ise Kürt basınının diğer adıyla “Özgür Basın” geleneğinin Kürtlerin hak arama talebiyle başladığını kaydetti.

İktidarın gazetecilik faaliyetlerini suç olarak kodladığını, bundan dolayı da özellikle bölgede yolu sanık kürsünden geçmeyen gazeteci olmadığını dile getiren Canözer, şu ifadeleri kullandı:

“Özgür Basın geleneğinin sahada muhabirliğini yapanlar engellenme, darp edilme, sakat kalma, hapsedilme tehditleri altında gazetecilikte ısrar ediyorlar. Yaptığımız haberler iktidarı rahatsız ettiği zaman yargı mercisi devreye giriyor maalesef.

“Diğer gazeteci arkadaşlarımın olduğu gibi benim de devam eden davalarım var. Ben bir gazeteciyim. Yıllardır da bu mesleği icra ediyorum. Hak haberciliği yapıyorum. Merkez medyada sesleri duyulmayan dezavantajlı grupların, etnik ayrımcılığa uğrayanları gündeme getiren bir geleneğin temsilcisiyim ve bu minvalde gazetecilik yapıyorum.

“Resmi ideolojinin teyit etme mercii haline gelen gazeteciliği reddeden, gerçekliğin peşinde olan bir gazetecilik anlayışını sürdürüyorum ve sürdüreceğim de.”

Yaşar: Kürt gazeteciler, mayınlı tarladan geçip gerçekleri halka ulaştırıyor

Tüm baskılara rağmen Kürt gazetecilerinin kendilerinden beklenileni yapmaya çalıştıklarını ifade eden Gazeteci Fuat Yaşar da, şunları söyledi:

“Kürt basını baskı çemberinin tam ortasında çalışıyor. Bir yandan sansür, tehdit, gözaltı ve tutuklamalarla boğuşuyor, bir yandan da hakikatin peşinden gidiyor. Yani Kürt gazeteciler, gerçekleri mayınlı bir tarladan geçip, halka ulaştırıyor dersek yerinde bir cümle olur. Özellikle son dönemde baskılar doruk noktasına ulaştı.

“Eskiden Kürt basını sansür aracılığıyla etkisiz hale getirilmeye çalışılırdı ancak son birkaç yıldır tamamen ortadan kaldırılmak isteniyor.

“Kürt televizyonları, ajansları, gazeteleri, radyoları KHK ile kapatıldı. Bu kapatmalarla Kürt basınına, ‘Ya benim gazetecim olursun, ya da sana gazetecilik yaptırmam’ mesajı verildi. Ancak Kürt basını Özgür Basın geleneğini korudu ve bu yok etme girişimine karşı büyük bir refleks göstererek çalışmalarını sürdürdü.

“Şunu rahatlıkla diyebiliriz ki; doğrular Kürt gazetecilerin kaleminden halka ulaşıyor. Zaten toplumun beklentisi de bu. Kürt basını da toplumun bu beklentisini tüm baskılara ve zorluklara rağmen karşılıyor.”

“Türkiye’de Kürt olmanın zorluklarını artık herkes biliyor zaten. Eğer Kürt iseniz ve kimliğiniz ile kültürünüze sahip çıkıyorsanız, illegal bir kişisiniz, suçlusunuz. Hatta zaman zaman vatan haini de olabiliyorsunuz. Benliğine sahip çıkan Kürtlerin yaşadıklarını gazetecilik ilkelerini koruyan Kürt gazeteciler de yaşıyor. Örneğin Kürt siyasetçilere de ‘Terörist’ deniyor, Kürt gazetecilere de. Kürt siyasetçiler de cezaevinde, Kürt gazeteciler de. Çalışma alanları farklı olsa da devamlı baskılarla yüz yüze kalıyorlar.

“Kürt gazetecilerin sahada çalışması da oldukça zor. Zira haber takip ederken gözaltına alınabiliyorlar ya da çektikleri görüntüler silinebiliyor. Zaman zaman basit gerekçelerle saatlerce alıkoyulma durumları da oluyor. Elinde kamera ve mikrofon ile sahaya çıkan Kürt gazeteciler suçlu muamelesi görüyor.

“Ama tüm bu zorluklara rağmen Kürt gazeteciler sahadan kopmuyor ve baskılar arasında gazetecilik yapmayı sürdürüyor. Ben bir Kürt gazeteciyim ve mesleki anlamda vicdanım oldukça rahat. Çünkü halka yalan söylemiyorum, insanları kandırmıyorum. Bilgisayar oyunundan haber yapmıyorum, gördüklerim neyse, doğrular neyse olduğu gibi halka aktarıyorum”

Topal: Mesleğimiz itibarsızlaştırılıyor

Evrensel Gazetesi Diyarbakır Muhabiri Fırat Topal da, dün olduğu gibi bugün de sahada çalışırken hakaret ve şiddetin her türlüsüne maruz kaldıklarını dile getirdi.

Hukukun işlevsizliğinden kaynaklı gazeteciler olarak tamamen savunmasız kaldığı bir ortamda bulunduklarını söyleyen Topal, şiddetin rutin bir hal almasının tüm muhalif ve Kürt gazetecileri dar bir alana sıkıştırdığını kaydetti.

Topal, “Kürt gazetecilerin bölgede yaşananları zor koşullarda aktardıklarını herkes biliyor. Bu Türkiye ve ülke dışında ne kadar karşılık buluyor, tartışılır. Ama bu mücadeleyi vermekten vazgeçmiyorlar, yılmıyorlar. Rahat bir şekilde haber yapamıyorlar diye inandıkları değerlerden, gerçeklerden taviz vermiyorlar. Bu yüzden bedelini de en ağır bir şekilde ödüyorlar, cezaevlerinde, mahkeme salonlarında” dedi.

“Kürt basınının eksiklikleri var”

Gazeteci Mehmet Erol ise, Türkiye’de son birkaç yıldır özelde Kürt gazeteciler olmak üzere tüm gazeteciler açısından en kötü dönemlerin yaşandığını ifade etti.

15 Temmuz darbe girişimi sonrası onlarca Kürt basın kurumu kapatıldığını, yüzlerce gazetecinin işsiz kaldığını hatırlatan Erol, sonrasında yeni mecralar ortaya çıksa da döneme cevap verme konusunda yetersiz kalındığı eleştirisinde bulundu.

Bu durumu da ekonomik sıkıntılara bağlayan Erol, şöyle devam etti:

“Avrupa ve uluslararası birçok kurum olan biteni Kürt basın yayın kurumlarından öğrendi, öğreniyor ama o kurumlardan fon vb. şeylerden yararlanmayan kurumların başında da Kürt basın yayın kurumları geliyor. Bu fonlar artık öyle bir hal aldı ki bir kesim elit bunları kullanıyor.

“Keşke Kürt basın kurumları bunları alıp hakkı ile kullanmanın yollarını açsaydı. Mesela teknolojiyi kullanma noktasında bile ilkleri başarmış olsa da şuan teknolojinin gerisinde kalmış bir noktada bulunuyor. Bence Kürt basın yayın kurumlarının da profesyonelleşme noktasında çağın gerisinde kalmamalı.”


Mezopotamya Ajansı
Previous post
İmamoğlu yüzbinlerce İstanbullu'ya seslendi, 'yeni nesil belediyecilik ve yerel demokrasi' sözü verdi
Next post
Kılıçdaroğlu’na saldırı: Neler oldu, kim ne diyor?