Ana SayfaYazarlarElend AydınAnagram – Elend Aydın

Anagram – Elend Aydın


Elend Aydın


Samuel Butler’ın şöyle bir anagramı var: “erewhon”. İngilizcede “şimdi burada” anlamındaki “now here” ile “hiçbir yer” anlamındaki “nowhere”den oluşur.

Deleuze’ün “ütopya” yerine tercih ettiği bu terimin peşine düştüğümüzde “şimdi burada” olanın ve “hiçbir yer”de olanın sırrına erebilir miyiz? “Şimdi burada” ve “hiçbir yerde” olan kendimizi ve belleğimizin coğrafyasında faytonlara binip yolculuklara çıkan sevdiklerimizi bu hiçlik içindeki varlıktan kurtarabilir miyiz? Zira zamanın asla geçmiş, bugün ve gelecek olmayıp, bin başlı bir ejderhanın varlığında dans ederek “bizi”, “şimdi burada” ve “hiçbir yerde” olan bizi; aklın kafeslerine hapis bir delilikle durmadan salladığını anlayalı çok oluyor.

Şimdi burada olan ben’in; bulutlara, dikenli tellere, sararmış reyhanlar ve sislenmiş fotoğraflara takılan ben’in; “yersiz yurtsuzluğunun” da Deleuze’ün “topraksız felsefesi”yle hemhal (Deleuze Bağlantıları, John Rajchman, Bağlam) bir “hiçbir yer” coğrafyasından mı gelme olduğu sorusu üzerine düşünecek zaman değil, biliyorum. Belki de zamanı düşünmenin, zamana dair sorular sormanın da zamanı değil.

Peki şimdi ve burada durup bir salyangoz kabuğundaymışız gibi hareketsiz kalırsak akış duracak mı? Ya da cama benzer miyiz? Zira cam akışkan bir maddedir ama akması 2500 yıl sürer. Camdaki akışkanlık ile varoluşumuzdaki akışkanlığın karşılaştırmasını yapmak hangi saati harekete geçirir? 2500 yıllık bir akışın hızı hangi zamanı işaret eder? Ya kalbimiz camdan oluşsaydı akması için; cam için kısa bizim için çok uzun gelen sürenin gerçek anlamı ne olurdu?

Geçen gün bir anlığına denk geldiğim Çehov’un Martı’sındaki aktör şöyle sesleniyordu annesine; “Kalbin, yüreğin taştan olmasaydı onu sızlatırdım”. Şöyle desek nasıl olur? Kalbim camdan olmasaydı 2500 yıl boyunca sevmez, beklemezdim seni. Kalbim taştan olduğu için unutamıyorum, taşa kazınan gitmez…

“Şimdi burada” hangi camdan kalp, hangi taştan bilinçle, hangi “hiçbir yere” gidiyoruz? Bilen varsa ya şimdi söylesin ya da sonsuza kadar sussun dese de mehtaplı gecelerin yalınayak (Kürtçesi ne güzel; “pêxas, pêrut”) perileri, cevabın gelmeyeceğini bilir, camların kalbinden usulca akar, taşın belleğinde iz bırakır ve böylece biz oluruz bulutların bile özgürlük ve adalet haykırdığı bu müteessir mevsimde.

Sahi, kalbimizi şimdi burada kontrol etsek mi camdan mıdır diye? Ve hiçbir yer’deki kendimizi taş kınaya bulanmış ellerle selamlasak mı? Belki de her şeyin sırrı bir anagramda gizli, değil mi? Yoksa o anagram, biz myiz?