Ana SayfaYazarlarİbrahim Aslan3. Paylaşım Savaşı: Kurban bu kez Kürtler mi? – İbrahim Aslan

3. Paylaşım Savaşı: Kurban bu kez Kürtler mi? – İbrahim Aslan

“Birinci emperyalist paylaşım savaşında Ermeniler kurban edildi. İkinci emperyalist paylaşım savaşında Yahudiler kurban edildi. Şimdi üçüncü emperyalist paylaşım savaşı yaşanıyor ve öyle gözüküyor ki, bu kez Kürtler kurban edilecek…”


İbrahim Aslan


Yaşadığımız coğrafya ve coğrafya insanının yabancısı olmadığı bir olgudur savaş. Suriye savaşı ile birlikte de savaş adeta insanların günlük yaşamının bir parçası haline geldi. Her yerde silahlar ya da bombalar patlamıyor ancak savaşın sonuçlarını bu toplum iliklerine kadar her anlamda hissediyor.

Türkiye’nin egemenleri, bu savaşa ‘savaş’ demeyin diyorlar? Özellikle, Kuzey Suriye/Rojava’ya yönelik saldırılara. Peki ‘savaş’ demeyince, ‘işgal’ demeyince bu iş oluyor mu? Hayır olmuyor. Tüm dünya Kuzey Suriye/Rojava’ya yönelik Türkiye’nin ÖSO’dan Suriye Milli Ordusu’na biçimsel olarak çevirdiği çoğu IŞİD ve El Kaide artığı güçlerle yürüttüğü savaşı, işgal ve saldırı olarak nitelendiriyor. Yine Türkiye’nin sürekli, ‘toprak bütünlüğü, toprak bütünlüğü’ dediği Suriye’nin yönetimi de Türkiye’yi Suriye’de işgalci olarak görüyor. Türkiye ise, kendi sınırları içerisindekileri susturarak, bu işin işgal veya saldırı olmadığına dünyayı inandıracağını zannediyor. Buna inanan var mı? Görünüşe göre, dünyanın yüzde 90’ı buna inanmıyor.

Türk egemenleri, savaşın ‘teröre’, ‘terör koridoruna’ karşı olduğunu söylüyorlar. Eğer havuz medyasına bakarsanız bu böyle! Ama tüm dünya basını bunu ‘Kürtlere yönelik savaş’, ‘Kürtlere yönelik saldırı’ olarak görüyor ve bütün haber ve yorumlar bunun üzerinde şekilleniyor. Ne tweet atacağı her saat değişen ABD Başkanı Trump, defalarca ‘Erdoğan Kürtleri yok edecekti’, ‘Türkler ve Kürtler 200 yıldır savaşıyor’, ‘Kürtlere yönelik saldırı’ olduğunu defalarca yazdı.

Türkiye ne yapıyor, ‘SAVAŞA HAYIR’ diyenleri, gözaltına alıyor, tutukluyor. Neymiş bu savaş değilmiş, neymiş bu ‘Kürtlere yönelik savaş’ değilmiş. İnanan var mı? Havuz medyası dışında bir şeyi takip etmeyen inanıyordur ama bunun dışında farklı kaynakları takip eden, az buçuk yakın tarih bilgisine sahip olan bunun böyle olmadığının farkında. Hepinizin hatırlayacağı gibi Afrin’e yönelik ‘Zeytin Dalı’ adıyla başlatılan saldırılar sırasında, sahadaki bir muhabir, söz konusu ‘operasyonun’ ‘Kürt koridorunu’ engellemek için yapıldığı belirtmiş, sonra o dönem yapılan uyarılar aklına gelmiş olacak ki, hemen ardından ‘terör koridoru’ diye bunu düzeltmişti.

Bunun yanı sıra Kuzey Suriye/Rojava sınırına yapılan askeri yığınağa bakalım. Yüzbinlerce Türk askerinin yanı sıra onbinlerce ‘Allah u Ekber’ deyip, sivilleri kurşunlayan Suriye Milli Ordusu. Kadın düşmanlıklarını, genç bir siyasetçi olan Suriye Gelecek Partisi Genel Sekreteri Hevrin Xelef’in cenazesine yaptıklarını. Kullandıkları IŞİD yöntemlerini. Yüzlerce tank, top, obüs ve her türlü ağır silah. Onlarca savaş uçağı ve helikopter. Silahlı ve silahsız hava araçları… Her tarafa yağan bombalar, roketler, havan topları. Yansıyan görüntülere baktığınızda teknik olarak da bu öyle küçük bir çatışma değil. Çok açık şekilde yüzbinlerce kişinin topraklarını terk etmesine neden olan, kentlerin yıkıldığı, sivillerin yaşamını yitirdiği bir savaş. Her dünyalı sadece havuz ana akım medyasına baksa bile, bunun adeta devletler arasında yaşanan bir savaş olduğunu açık bir şekilde ifade eder.

Havuz medyası demişken, bu günlerde gazetecilik açısından bazı noktaların altını çizmek lazım. 9 Ekim günü, Türk savaş uçukları Serekaniye’yi ilk bombaladığında CNN Türk muhabiri İsmail Umut Arabacı’nın ‘bağlan bağlan’ diye havaya zıplamasının nedeni haber aşkı değil. Haber aşkı ile hareket eden bir gazeteci, o bombaların insan öldürdüğü bilir ve gazetecilik etiğinin gereğine göre hareket eder. Kanal D Ana Haber sunucusu Buket Aydın’ın, söz de savaş muhabirliğini podyumdaymış gibi sergilemesinin bir nedeni var. Yine Nusaybin’de halktan istediği cevabı alamayan İHA muhabiri Beril Çuhadaroğlu Solmuşgül, ‘Terör sevicileri’ diye acılı insanlara hakaret etmesinin bir nedeni var.

Bunun nedeni ne mi? Gazeteci arkadaşımız Sedat Yılmaz’ın Türk ana akım ya da havuz ana akıma dair yazdığı bu yazıya bakılması yeterli. Bu muhabirlerin, sunucuların tavırlarını ve neye hizmet ettiklerini daha iyi anlarsınız. Bu sözde gazetecilerin patronları, savaş araç gereçlerinin tüccarları ve onun için bunların da gazetecilik değil savaş kışkırtıcılığı yapmaları gerekiyor. Savaş olmalı ki, bunların patronları para kazansın. Yani birer gazeteciden çok savaşın reklamını yapan ekiplerdir, havuz ana akımın çalışanları.

Son 7 gündür yaşananları böyle biraz dağınık ele alırken, Kuzey Suriye/Rojava’ya yönelik savaşa ilişkin Türkiye’yi aşan bir yerden bakılması gerektiğini düşünüyorum. ‘Savaş kadar kötü bir şey hangi koşullar altında adil, haklı olabilir?’ sorusu baki olan bir sorudur ama savaşların da haklı ve haksız olanları vardır. Ve yaşanan her savaşı ve taraflarını değerlendirmek, kim neye hizmet ediyora odaklanmak ve haksızlığa uğrayanın verdiği savaşın yanında yer almak gerekiyor.

Uzun yıllardır Irak Kürdistan Bölgesi’nde, Irak’ta, Kuzey Suriye/Rojava’da gazetecilik yapan bir arkadaşımla görüştüm. Rojava’ya yönelik saldırıların ne anlama geldiğini, ABD’nin, NATO’nun, AB ülkelerinin, Rusya’nın açıklamalarının karşılığının sahada nasıl değerlendirildiği sordum. Şunları söyledi:

“Birinci emperyalist paylaşım savaşında Ermeniler kurban edildi. İkinci emperyalist paylaşım savaşında Yahudiler kurban edildi. Şimdi üçüncü emperyalist paylaşım savaşı yaşanıyor ve öyle gözüküyor ki, bu kez Kürtler kurban edilecek…”

Önümüzdeki günler neyi gösterir, Ortadoğu için 24 saat çok fazla süre. Bu klasik söylemleri unutmadan, şunu açıkça ifade etmek gerekiyor. Öyle iki kutuplu dünya yok. Tek kutuplu kapitalist dünya var. Ve emperyalist blokların, bölgesel güçlerin insani bir dertleri yok, sadece ve sadece çıkarları var. Kaç insan ölmüş, kaç kişi Akdeniz’de, Ege’de boğulmuş mevcut dünya egemenlerinin umurunda değil. Onlar, sadece ve sadece kazanacakları paralara bakarlar, zayi olacak petrolün bir damlası için kan dökerler ama pınarlar gibi akacak kan zerrei miskal onları alakadar etmez.

Onun içindir ki, haklı ve haksız savaşta haklı savaşı yürütenlerin yanında yer almak en temel insani görevdir. Bir diğeri bu nobran, gangster dünyada, ezilen ulus, ezilen inanç, ezilen sınıf ve ezilen kimliklerin meşru müdafaa hakları (öz savunma) sonuna kadar vardır ve bu desteklenmek zorundadır.

Previous post
CANLI BLOG | Kuzey Suriye’ye operasyonda altıncı gün
Next post
Bir kent ve üç ilçenin HDP'li belediye eşbaşkanları gözaltına alındı