Ana SayfaDünyaAylardır süren Hong Kong eylemlerine kısa bir bakış – Evrim Şaşmaz

Aylardır süren Hong Kong eylemlerine kısa bir bakış – Evrim Şaşmaz

Hong Kong eylemlerini özel kılan noktalardan biri eylemcilerin, mevcut iç tartışmalara rağmen eylem anında kayda değer bir birliktelik, eşzamanlılık ve ahenk sergiliyor olmaları… Ancak City University of Hong Kong’da öğretim üyesi olan Toby Carroll, mevcut hareketin tepkisel popülist bir hareket olma riski taşıdığını belirtiyor.


Evrim Şaşmaz


Hong Kong hem ekonomi-politik hem de kültürel açıdan Orta Doğulular olarak tam aşina olmadığımız bir dinamiğe sahip. Herkesin ateşi evvela kendi yerini yakıyor elbet. Her an bir zift kazanı gibi kaynayan Orta Doğu’dan Hong Kong’da aylardır devam eden protestoları takip etmek, anlamaya çalışmak ve bir uzak dayanışma hattı olup olmadığını sorgulamak oldukça zor. Buna bir de hızlıca taraf tutmaya, ideolojik aidiyeti her şey pahasına korumaya ve eşikte kalarak eşiği reddetmeye aşina hallerimiz, oluşlarımız ekleniyor… Mevcut durumumuz sol yanımızda dursun, gözlerimizi kısacık Hong Kong’a çevirelim.

Bu kısa bakışta Haziran’da ısınan Hong Kong protestolarının Ekim ayı itibariyle ne durumda olduğunu iletiyorum. Amaç bir değerlendirme ya da analiz sunmak değil, uzak diyarlara yönelik eylemlilik hassasiyeti oluşturmak da sayılmaz. Daha ziyade, ilgili okuru, dünyanın birçok yerinde devam eden protestolardan birine, Hong Kong eylemlerine yönelik belirli bir perspektiften kısmen güncelleme çabasıdır bu.

Yazın başından bugüne kadar gerçekleşenler için kısa bir liste yaparsak:

  • Carrie Lam başkanlığındaki Hong Kong hükümeti, Pekin yönetimiyle uyumlu olarak İade Tasarısı denilen ve Pekin yönetiminin Hong Kong’un hem yasama hem de yürütme alanındaki iç işlerine karışabileceğini ima eden zanlı ve suçluların ana kara Çin’e teslimini öngören bir yasa hazırlamış ve bu tasarı Hong Kong’un farklı kesimlerince büyük tepkiye yol açmıştı.
  • En başta iş insanları ile Hong Kong seçkinlerinin tepkilerini belirttiği bu yasa tasarısına karşı daha sonra Hong Kongluların büyük bir kısmı harekete geçerek, protesto ve işgaller dahil olmak üzere öğrenci, beyaz yaka, genç-yaşlı çoğu kesim “Şemsiye Hareketi”nin gerçekleştiremediği toplumsal değişimi yeniden amaç edinerek birçok eylem gerçekleştirdi.
  • Bu eylemler Hong Kong hükümetince önce görmezden gelindi, ardından suçlaştırıldı ve polis şiddetiyle bastırılmaya çalışıldı.
  • Hem eylemcilerin kararlılığı hem de uluslararası aktörlerin müdahiliyeti ile Carrie Lam yönetimi geri adım atmak zorunda kaldı ve önce İade Tasarısı’nı askıya aldı, ardından geri çekti.
  • Yasa tasarısının geri çekilmesi Hong Konglular için yeterli bir gelişme değildi. Hong Konglu eylemciler beş talebin tamamı karşılanıncaya kadar Ağustos ayında direnişin devam ettiğini ve edeceğini ortaya koydular.
  • Eylül sonu itibariyle bu beş talepten dördü henüz karşılanmış değildi.
  • 1 Ekim günü devam eden protestolar esnasında, polis bir eylemciyi yakın mesafeden vurarak ağır yaraladı.
  • Eylemler ve grevler devam ediyor ve polis şiddeti giderek artıyor. Hong Konglu eylemciler ise bir eylemcinin polis tarafından vurulmasının ardından 2 Ekim’de beş talebe bir yenisini ekleyip Hong Kong polis güçlerinin terhis edilmesini, yani yasal olarak dağıtılmasını istediler. “Altı talep, daha azı değil” diye bağırırken, aslında devlete “zulmün artsın” diyorlar.

Güncel perspektife geçmeden önce altı (5+1) talebi hatırlarsak:

  1. İade Tasarısı’nın tamamen geri çekilmesi
  2. Haziran ayındaki eylemlerde eylemcilere karşı polis şiddetine yönelik bir inceleme komisyonu kurulması
  3. Eylemcilerin “isyancılar” olarak sınıflandırılmasının geri alınması
  4. Tutuklanan eylemciler için af
  5. Çift yönlü evrensel seçim hakkı (hem Yasama Konseyi’nin hem de başkanlık yönetiminin seçimi için)
  6. Hong Kong polis güçlerinin terhisi

İlk madde dışında eylemcilerin taleplerinden hiçbirine henüz yanıt verilmiş değil. Bu durumda eylemlerin devam etmesini, ABD ve Britanya bayrakları sallanmasını “dış mihraklar”ın bir oyunu veya bir “komünizm düşmanlığı” olarak görmek Hong Kongluların kendi kaderini tayin haklarına yönelik iradelerini yok saymaktan öteye gitmez. Yine aynı durumda eylemlerin devam etmesini ve polis şiddetini eylemcilerin sömürgeci karşıtı ve antikapitalist bir mücadele sürdürmek konusunda hemfikir olduklarını çıkarsamak da günümüz protesto hareketlerinin karmaşık ve (neoliberal yaklaşımlarla) çitlenmiş dinamiğini inkar etmekten başka bir şey olmayacaktır.

İade Tasarısı’na Hayır

Sosyal hareketler için özellikle de günümüzde genel geçer olgular ise Hong Kong’da da teyit edilmiş durumda. Mesela Hong Konglu eylemcilerin tamamı aynı amaç için bir arada değil ve iç tartışmalar/gerilimler mevcut. Özgürlükleri önceliklendiren ve çoğu entelektüellerden oluşan, sosyal medya görünürlüğü yüksek küçük burjuva bir grubun ve yaşam şartlarının ağırlaşmasını önceliklendiren ve polis şiddeti karşısında öz örgütlenme dinamiklerini görece daha hızlı çalıştırabilen genç proleter kesimin beraber hareket etmeye çalıştığını belirtirsek bu gerilimler daha kolay anlam kazanır. Yine de Hong Kong eylemlerini özel kılan noktalardan biri eylemcilerin, mevcut iç tartışmalara rağmen eylem anında kayda değer bir birliktelik, eşzamanlılık ve ahenk sergiliyor olmaları. Bu da planlı ve anlık eylemlere beraberce katılım gösterebilmelerini sağlıyor.

12 Haziran, 21 Temmuz ve 5 Ağustos tarihlerinde “genel grev” diye yola çıkıp Hong Kong’un birçok noktasında gündelik kent hayatını sadece iş bırakmayla değil, blokajlar ve işgaller ile de durdurmayı başardılar. Bu anlamda yaptıklarının aslında belirli bir sürerlik kazanan bir “Kent Grevi” olduğu söylenebilir.

Tüm bunlara ek olarak bazı alışveriş yerlerini, işlek müşterek alanları işgal ederek ve mahallelerde güvenli evler/apartman daireleri oluşturarak kendi aralarında iletişimi kolaylaştırmaya ve kitle içi birbirine güveni yüksek tutmaya yönelik yoğun bir çabaları söz konusu. 1 Ekim günü eylemcilerden biri polis tarafından hedef alınarak yakın mesafeden vurulduktan sonra 2 Ekim’de birçok eylemci vurulan yoldaşlarının okuduğu okulun önünde yeni bir eylem için anında ve kitlesel olarak toplandı, yine aynı gün birçok Hong Konglu işlerine gitse de “Öğlen Grevi” dedikleri iş molasında kısa süreli sokakta buluşmalar içeren eylemlere katılmaktan vazgeçmedi. Kısacası, Hong Kong eylemleri şu anda örgütlenmesi ve hareketlenmesi hızlı, katılımı yüksek, geçmişten bazı şeyler öğrenmiş bir sosyal hareket olarak kendini var ediyor.

Mevcut duruma yönelik bir perspektife istinaden bazı güncel görüş yazıları ve röportajlardan kısa derleme-çevirilerle konunun politik takibini kolaylaştırmaya çalışalım.

Hong Konglu proleterlerin ve anarşistlerin Eylül ayının ikinci yarısında aktardıkları*

  • Özgürlükçü talepler hareketin sadece bir yanı, peki ya başka?

Proleterlerden bir sözcüye göre özgürlük taleplerinin ön plana çıkması iade yasa tasarısının gündeme gelmesiyle beraber çok anlaşılabilir fakat Hong Kong’da devam eden ve kentlileri yoksunluğa iten birçok mesele var: İşsizlik (gençlerin “her işçi”lere – İng. “slash workers” dönüşmek zorunda kalmaları ve mesai saatleri üzerinden sömürü), barınamama (maaşın %30-60’ının kiralara gitmesi ve kamusal barınma sağlanmaması), sağlık ve sosyal güvence eksikliği (kamusal sağlıkta personel yetersizliği ve acil servislerde hizmet yoksunluğu; devlet destekli bir emeklilik maaş sisteminin bulunmaması), merkezi eğitim dayatması (18 yaş altındaki gençler eğitim sisteminde haftada ortalama 55 saat çalışmak zorunda kalıyorlar, öğrencilerde intihar oranları yükselmiş durumda; sokaktaki eylemcilerin de kayda değer bir kısmını bu gençler oluşturuyor), kamusal harcamalar (devletin ortaya koyabildiği kuvvetli bir ekonomi programı yok ama yönetimin mega altyapı harcamaları durmak bilmiyor; bu aynı zamanda eylemler başlamadan evvel halkı en çok öfkelendiren ve daha evvelki sosyal hareketlerde kitlelerin toplanmasına sebep olmuş tek yoksunluk faktörü olarak öne çıkıyor).

  • Proleter eylemcilere göre uluslararası müdahaleler ne durumda?

Çin hükümetinin hem seçkin polisler hem de eylemcilerin arasına karışması için ajanlar gönderdiği biliniyor çünkü bazı polisler Kantonca’nın aksine Mandarince konuşuyor. 13 Ağustos’ta eylemciler tarafından ikisi Şenzen’den, biri de Pekin’den olmak üzere toplam 3 ajanın yakalandığı biliniyor. Buna ek olarak Çin’de Hong Kong eylemleri “Çin karşıtı protestolar” olarak servis ediliyor ve eylemleri Çin’de destekleyenler gözaltına alınıyor.

Tayvan’daki bağımsızlık yanlıları Hong Kong eylemlerini kendi bağımsızlık amaçlarına yönelik sıkı bir argüman olarak kullanıyorlar ve öyle görünüyor ki Tayvan’da bu şekilde desteklerini arttırabilirler. Trump ve müttefikleri şüphesiz Hong Kong’daki eylemleri kendi çıkarına göre kullanarak Çin’e ek baskı uygulama peşinde. Hong Konglu eylemcilerin bir kısmı ABD, Britanya ve Birleşmiş Milletler’in Hong Kong yönetimini uyarmalarına yönelik denizaşırı lobileşme faaliyetleri sürdürmeye çalışıyorlar çünkü söz konusu eylemcilerin büyük bir çoğunluğu buraların vatandaşı. Benzer şekilde Washington Başkonsolosluğu’nda yapılan eylemde ABD bayraklarının açılması ve ABD müdahiliyetinin talep edilmesi de Hong Kongluların ulusal aidiyetlikleri hakkında olumsuz bir fikir veriyor ve Çin’in dış güçlerle komplo kurduklarına yönelik suçlamalarına karşı herhangi bir karşı sorumluluk hissetmedikleri izlenimi uyandırıyor.

  • Anarşistlere göre kapitalizm neden Hong Kongluların temel dertleri değil?

Hong Konglular için kapitalizm; şirketi, bireyci inisiyatifi ve kendine güvenmeyi temsil ediyor ve bunu partinin ve bu kartel şirketinde kendilerini tıka basa ihya eden Hong Kong kodamanları ile siyasetçilerinin yozlaşmasına zıt görüyorlar. Yine de sosyal mücadele için “kapitalizm”in ötesinde aşılması gereken başka bir eşik var, o da yasanın kutsallığı. Bir yandan siyah tişörtlüler yol kapatma ve işgal eylemleri düzenlerken diğer yandan bu eylemlere karşı polis şiddetinin ve yönetim suçlarının günün birinde ya burada ya da uluslararası düzlemde yargılanacağına yönelik inanç… Bu her şeyi daha da kısır döngüye sokuyor ve yeni bir gelecek tahayyülünü zorlaştırıyor.

  • Polis şiddetine dayalı “mağdur onurlu yurttaşlar” imgesi devam ettikçe bu protestolar devam edecek, peki ya sonra?

Eylemler, polis şiddetine ve polisin işlediği suçlara karşı oluşan popüler tepki üzerinden beslenmeye ve polis şiddetinin (ABD, BM veya genel olarak Batı Dünyası’nın aracılığıyla) adalet tarafından yargılanmasını talep etmeye devam ettikçe hareketin ivmesi de polis kışkırtmalarına bağıl olacak ve Hong Kong’daki esas sosyal mücadelenin erişmesi gereken noktaya erişmekte güçlük çekecek. Bu anlamda tıkanıklığı giderecek bir çözüm eylemcilerin kendilerini ahlaken üstün ve “suç işlemeyen” yurttaşlar olarak görmeye son vermeleri ve gereken yerde fiziksel olarak veya düşünsel olarak etkin bir pozisyon benimseyerek savunmadan saldırıya geçmeleri olabilir.

  • Hareket içeriden anarşistlere nasıl gözüküyor?

Her görüşe yer açan birlik hali ile senkronize ve iç çatışmasız eylemlilik hareketi canlı kılıyor, özellikle Hong Kong’u başka yerlerden ziyarete gelenler bu uyum ve birlik halinden çok etkileniyorlar. İçerideyse bu beraberlik hali şöyle değerlendiriliyor: Bir yandan birbirinden farklı ideolojilere sahip insanların somut eylemlerde birleşmesini mümkün kılarken, diğer yandan da neredeyse dini bir hal alıyor ve bu kutsallığın bozulmaması için tartışmalar hızlıca eritilebiliyor. Pasifistler ile molotof atanlar arasındaki derin uçurum ise aşikar; yine de toplu gözaltılar arttıkça bu iki grup arasında kaymalar olmuyor değil. Ön saflar boşaldıkça yeni insanlar ön safları doldurmaya devam ediyor. Bir tükenmezlik sergileyen bu beraberlik bu anlamda mucizevi olarak değerlendirilebilir. Bununla beraber, birlik ve beraberlik hareketteki daha sistematik sorunları görünmezleştirebiliyor ve harekete katılanların sorgulama ve eleştirilerini sessizleştirebiliyor. Kısacası, hareketin devamlılığı ve dönüşmesi açısından senkronize ve uyumlu eylemlilik kapasitesine farklılığa, ayrıklığa ve tartışmaya alan açmayı da eklemek gerek.

Bank Of China genel merkezinin duvarında bir grafiti: “ÇiNazi ve AmeriKKKa: İki ülke, bir sistem”

Diaspora ve yurttaki Hong Konglu eylemci ve yazarlardan oluşan Lausan HK Kolektifi’nin görüşleri**

  • ABD’de tasarı olarak sunulan “Hong Kong İnsan Hakları ve Demokrasi Yasası”na eleştirel bir bakış

ABD “tarafsız değerlendirmeci” konumunu daha evvel de Hong Kong’da zaman zaman üstlenmiş bir devlet, yani daha evvel de benzer “denetlemeci” rolleri oldu. Şimdiki yasa tasarısı yakın zamanda ABD’de parlamento oyuna sunulacak. Temel olarak Hong Kong yönetimi insan haklarına uygun davranmazsa ABD’nin bu yönetime (siyasetçilerine ve bağlantılı iş insanlarına) yaptırımlar uygulayabilmesini öngörüyor.

ABD başka ülkelerin insan hakları ihlallerini kullanmayı iyi biliyor fakat çıkarları söz konusu olduğunda ihlalcilerle de kolay anlaşabilir. Lausan Kolektifi’ne göre, tasarının bazı bölümleri, ABD göçmenlik ve sınır yetkililerinin, herhangi bir yükümlülük olmaksızın öngörülemeyen sonuçlara maruz kalabilecek halklara yönelik yeni ve keyfi kategoriler yaratma gücünü artırma riski taşıyor. Başka göze çarpan bir sorun ise ABD’nin bu vesileyle Hong Kong halkının kendi kaderini tayin hakkına çeşitli şekillerde müdahale etmesi. Örneğin, Lausan Kolektifi’ne göre, tasarı Hong Kong yönetiminin ABD İran yaptırımlarına uygun davranmasını bekliyor fakat bu bir yandan Hong Kong’un iç işlerine karışmak ve Hong Kongluların kendi yönetimlerine odaklanmasında parazit çıkarmak, diğer yandan da başka sınırlardaki insanların çeşitli hak ihlallerine uğramalarında Hong Kongluların hak ihlallerini argüman olarak kullanmak anlamına gelebilir. Bu ve benzeri sebeplerle bu yasa tasarısından Hong Konglu eylemcilerin bir kısmının pek beklentisi bulunmuyor, elbette bu ABD bayrakları taşıyan eylemciler için geçerli değil…

  • Yeni bir dünya tahayyülüne yönelik Hong Kong’da durum nedir?

Hong Konglu eylemciler protestolarında yukarıda bahsi geçen altı talebi vurgulamaya devam ediyorlar. Hatta Kantonca söyledikleri yeni bir marşları bile var: Hong Kong’a Zafer (願榮光歸香港). Fakat marş da dahil olmak üzere iletilerinde ön plana çıkanlar yeni, sömürgecisiz ve antikapitalist bir gelecekten ziyade insan haklarını, özgürlük ve adalet taleplerini, Çin’e iadeye karşıtlığını ve tüm bu süreçte çekilen zorlukları içeriyor. Bu anlamda kendi kaderlerini tayin hakkını yeni bir devrim yaratmak için mi yoksa sistem içinde daha özerk mücadele etmek ve hatta geriye gitmek için mi kullanacaklar bir belirsizlik var. Bu anlamda Lausan HK Kolektifi neoliberalizmin bir gerileme dönemine girdiğine fakat bunun sorumlusunun ne yazık ki ilerici kuvvetler değil, daha yeni, daha etkin bir otoriter kapitalizm olduğuna ve bunun bölünmüş muhaliflere karşı gücünü sabitlemekte olduğuna dikkat çekiyor. Bu bağlamda Hong Konglu eylemcilerin postkolonyal anlamda kenti kolayca Çin’in hükmünden kurtamalarının mümkün olmadığını hatırlatıyorlar ve dünya sollarının HK hareketini eşikte kalmışların durumunu ve biricikliğini de tanıyan ve gelenekselin ötesine geçen yaklaşımlarla desteklemesi gerektiğini vurguluyorlar.

The Conversation’ın yürüttüğü anket çalışmasının sonuçları ve bu sonuçlar ışığında son değerlendirmeler***

The Conversation’ın bu yaz binden fazla Hong Konglu ile gerçekleştirdiği anket çalışmasına göre Hong Konglular kendilerini Hong Konglu görüyor ama büyük bir çoğunluğu kendini Çinli olarak görmüyor; yani keskinleşen bir yerel aidiyet var. Diğer bir ifadeyle Pekin’e tepki siyasi-yönetimsel boyutlarla sınırlı değil aynı zamanda sosyokültürel boyutları da içeriyor; buna gündelik dilde ve eylemlerde Kantonca’nın kullanılması da dahil. Bu anlamda Hong Konglular ana kara Çin ile ilişkilerini “tek taraflı kaybeden” olduklarını vurgulayarak ifade ediyorlar. Şemsiye Hareketi’nden bilinen bazı eylemlerde ise ana kara Çin’den gelip Hong Kong’da yaşayanlara karşı yabancı düşmanlığı sergilenmişti; yabancı düşmanlığının da bu kimliklenme meselesinde bir rol oynamış olabileceğine dikkat çekiliyor.

Sosyal hareketlilik azalmış durumda, barınma şartları ve işsizlik giderek kötüleşiyor, yani Hong Kong aslında bir yıpranma sürecinde. Protestocular bunların farkında ama öfkeyi asla ekonomik seçkinlere yöneltmiyorlar. Bunun bir sebebi evrensel seçim hakkı gibi daha üst düzey yönetim kademeleriyle ilgili taleplere odaklanmaları – fakat bu talepler bir şehrin halkı tarafından yönetilmesine yeterli koşulu oluşturmuyor. Bir başka sebep de Hong Kong’un kuruluşuna dair kent mitlerinin seçkinlerin kurucu rolü üzerinden olması: Kültürel örüntünün temel damarlarından biri olan “büyüğüne saygı”, “geçmişine saygı” ve tarihsel yakın geçmişin endişelerinden en büyüğü olan herhangi bir sola yönelik ideolojik düşmanlık sebepleriyle genç Hong Konglular seçkinlere öfkelenmek yerine yönetimin belirli bir kısmına öfkelenmeyi tercih ediyor. Elbette bu kültürel norm ve tarihsel düşmanlık Hong Kongluların sosyal hareketliliğe, yani “sınıf” atlamaya olan inancıyla katmerlenerek öfkelerini başka yöne kaydırıyor olabilir. Bu durumda, The Conversation’da yazan City University of Hong Kong’da öğretim üyesi olan Toby Carroll’a göre, evrensel seçim hakkı talebi bu kadar belirsizken ve özellikle de hükümet yapısının değil sadece yönetici başkanın seçimine yönelikken, ayrıca eylemlerin bir kısmında ABD ve Britanya bayrakları sallanırken mevcut hareket daha ziyade tepkisel popülist bir hareket olma riskini taşıyor. Bu haliyle ekonomik ve politik bir değişim getirmesi ise zor olabilir.

Söz konusu görüşler ve röportajlar gelecek günlerde Hong Kongluları nelerin bekleyebileceğine yönelik birkaç fikir verebilir. Hong Konglu eylemcilerin direniş tarihine 2019’da ne katacağı ise gözümüzün önünde şekillenecek.


* https://badkids.noblogs.org/post/2019/09/16/mouvement-a-hong-kong-une-discussion-avec-le-workers-group/ & https://crimethinc.com/2019/09/20/three-months-of-insurrection-an-anarchist-collective-in-hong-kong-appraises-the-achievements-and-limits-of-the-revolt
** https://lausan.hk/2019/hong-kong-human-rights-and-democracy-act-critical-analysis & https://lausan.hk/2019/hong-kongs-fight-for-life-after-neoliberalism/
*** https://theconversation.com/hong-kong-protesters-dont-identify-as-chinese-amid-anger-at-inequality-survey-suggests-122293 & https://theconversation.com/hong-kong-is-one-of-the-most-unequal-cities-in-the-world-so-why-arent-the-protesters-angry-at-the-rich-and-powerful-123866

PAYLAŞ:
    WhatsApp'da Paylaş!   Telegram'da Paylaş!     Yazdır   E-Posta Gönder

Önceki Haber
Enzo Traverso sorgulamaya davet ediyor: “Geçmişi Kullanma Kılavuzu”
Sonraki Haber
Ortadoğu’da güçlenen Rusya emperyalizmi ve halklar için riskleri – Abdulmelik Ş. Bekir