Ana SayfaYazarlarElend AydınHüzünlü sonbahar Polyannası – Elend Aydın

Hüzünlü sonbahar Polyannası – Elend Aydın


Elend Aydın


Acıklı sözler kraliçesiyim ben
yağmur bir daktilo kız kadar hızlı
hızlı daha hızlı
fazla vaktim kalmadı
artık ifadem alınmalı
asaletim de sizin olsun baylar, rezaletim de!

Diye mırıldanıyor sararmış yapraklar arasında Didem Madak. Hep kırk bir yaşında kalacak olan şair.

Sonbahar olmasa da okuyunca sonbahar olduğun mısralarıyla uçuşuyorum bu aralar, polenler ve kışa hazırlık için dökülen kuş tüyleriyle.

Acelesi varmış zaten sevgili Didem’in. Mısralarının tümü erken gideceğinin kara tren haberini veriyor zira. Mesela hem Grapon Kağıtları (Metis) hem de Ah’lar Ağacı (Metis) adlı kitaplarında Polyanna’ya mektuplar yazmış ki, Polyanna Polyanna olalı böyle mektuplar almamıştır.

Polyanna’ya Mektuplar
Sevgili Polyanna. Sen bu mektubu okurken soğuk bir doğu sokağında, acılarla yüklü bir faytonla dolaşıyor olacağım. Atların boynunda ziller ve pembe orlondan püsküller saklayan kırbaç ve gıcırdayan tekerlekler.
Sevgili Polyanna. Radyo tiyatrosu dinlendirdi bir zaman içinde. İçimde dünyanın en eski kedisi, eski bir sobanın yanında uyuyordu. Çocuklar bir köşede yeni dünya çiçekleriyle beştaş oynardı.
Frenk Elması da derler, sarılı kahverengili bir meyve. Annem işte öyle bir kadındı. Çocuklar gökyüzüne bakar sorardı: Ay Dede orada ne yapıyor anne? Annem öldüğünde Ay Dede içimde yüzlük bir ampül gibi parçalandı. Annem işte öyle bir kadındı. Aşure getiren çocuklara teşekkür eder gibi yaşadı. Öldüğünde gül resimli bir takvim yaprağıydı.

Dökülmüş sarmaşık yaprakları Didem’e şiirler oluyor, genç bir anneyken “anne-anne” diye diye uçup giden Polyannamıza. Evet, Polyannamız. Doğu’nun Polyannası ancak böyle olurdu ve yazdığı mektuplar-şiirler de esasta kendisine yazılmıştır.

Ve şimdi bu “onsuz” sonbaharda okuduğumuz bu mektupların aslında bizlere de yazılmış olduğunu görüyoruz. Kuşlar göçmen göçmen sonbahar oluyor, dökülmüş kederli sarmaşık gülleri Didem’in kırk bir yıllık yüzyılına lirik bir libretto çakıyor. Akşam güneşinin titrek ışıkları, Grapon Kağıtları’ndan sonra Ah’lar Ağacı’ndaki Polyanna’ya son mektubu okuyor:

Muhabbet kuşumuz öldü
arkasında uçuşan tüyleriyle mavi bir sonbahar bırakarak
biliyorsun ölüm, mavi boş bir kafestir kimi zaman
acıyı hangi dile tercüme etsek şimdi yalan olur Polyanna
Avuçlarıma kar yağardı
kimi zaman tipi
kaç kere avuçlarımda mahsur kaldım
birkaç kış geçti Polyanna
ben hep mahzun kaldım
hayatım bir mutsuzluk inşaatıydı Polyanna
çimento, demir, çamur
duvarlarımı şiir ve türkü söyleyerek sıvardım
en üst kattan düşerdim her gün
esmer bir işçi gibi dilini bilmediğim bir dünyaya
hayatım bir mutluluk inşaatıydı Polyanna
sana ve mutluluğa yazılmış mektuplarıma
cevap beklemediğimi söylemek için
yazıyorum Polyanna
son şiirini yazmaya cesaret edememiş bir şair olarak
şairane –diyelim- artık bizden mektup beklemiyor

Son mektubumuzu almış olduk Polyannamızdan ve belki de bahardan. Peki ya bu son, artık mektup beklememe mektubunu yazmış olan bizler isek ve sevgili Didem ateş böcekleriyle tutuşmuş eteklerinde dans ediyorsa.

Sevgili Polyanna, aslında sen de mutlu değilsin değil mi?

Ve şimdi şöyle dua ediyorum Tanrı’ya:
Olanlar oldu Tanrım
Bütün bu olanların ağırlığından beni kolla!*

* Ah’lar Ağacı’ndan

Previous post
Merkel'in halefinden Türkiye’ye "ilhak" suçlaması
Next post
Kadınlar için yaşam kalitesinin en yüksek olduğu ülke Norveç