Ana SayfaManşetKaos hala şanlıyor: Kaos GL 25 yaşında

Kaos hala şanlıyor: Kaos GL 25 yaşında

HABER MERKEZİ – Ankara’da 1994’te kurulan Kaos GL dergisi 25 yılı geride bıraktı. Dile kolay, çeyrek asır. Dergi, Türkiye’nin en karanlık dönemlerinden biri olan 1990’larda Ankara’nın gri siyasetine karşı lezbiyen, gey, biseksüel, trans, interseks+’ların sesi olarak çıktı. Türkiye’de LGBTİ+ hareketinin çıkardığı ilk dergi olma özelliği taşıyan Kaos GL, 10 yıldır nefret söylemi, ayrımcılık ve önyargının da medyadaki çetelesini tutuyor. Derginin internet sitesi olan kaosgl.org’da Türkçe, Kürtçe ve İngilizce yayın yapılıyor. 25’inci yıl vesilesiyle derginin Medya ve İletişim Programı Koordinatörü Yıldız Tar ile hem çeyrek asırlık süreci hem de LGBTİ+ hareketini konuştuk.


Söyleşi: Neğşirvan Güner


Kaos GL dergisi 20 Eylül 1994’te ilk sayısı ile yayımlandı. 25 yıllık süreç sizin açınızdan nasıl geçti? Bu süreçteki kırılma anları ya da önemli dönüm noktaları nelerdi?

Kaos GL dergisinin ilk sayısı 20 Eylül 1994’te çıktı. Ancak ileride hem dergiyi hem de örgütü oluşturacak çalışmalar 1990’lı yılların başında, ev sohbetleriyle başladı. Derginin ilk sayısına ilişkin o dönem şöyle yazılmış: “Bir gün işi inada bindirdik: Yapılacak bir şey mutlaka vardı. Biz birbirimizi bulduk; ama daha çok insan var ulaşmamız gereken, ulaşılmayı bekleyen. Onları da bulmamız lazım. Onlara ulaşabilmek için neler yapmamız gerektiğini tartışmaya başladık…” Dergi, 1994 yılında çıksa da dergiyi çıkartan ekip bundan daha önce bir araya geliyor. 90’ların başında ev sohbetleri yapılıyor. 1993 yılına gelindiğinde ev sohbetlerinin konusu artık “nasıl bir dergi çıkarılacağı” oluyor. Bu sohbetleri herkesin katılımına açmak için sokak afişleri Ankara’daki otobüs duraklarından İstanbul’a Express dergisine taşındı. Hayaller 20 Eylül 1994’te gerçek oluyor ve ilk sayı şu cümlelerle çıkıyor:

“Kendi tabirimizle ‘Şanlandık’… Kısık bir sesle çıkmadık ama. Çığlıklarla ilan ettik ilk sayımızı. Çığlık manifestomuza ve dergimize her yerden yanıt geldi. Dergiyi ellerimizle yoğurduk. Paramız yoktu, borç aldık. Bilgisayarımız yoktu iş yerlerimizde ‘gizli gizli’ yaptık. Yani sözün kısası, eşcinselliğimizi açık açık yaşamaya dergimizi gizli gizli ortaya çıkarmaya başladık. İlk dergimizi çıkarttıktan sonra on dergi çıkartacak kadar yazı, umut ve heyecanımız birikti…”

O inat bugün hâlâ sürüyor. Kaos GL dergisi 25 yıldır kesintisiz olarak okurlarla buluşuyor. Ve artık Kaos GL’nin başka bir süreli yayını daha var: KaosQueer+. KaosQ+ Dergisi 6 ayda bir yayınlanan hakemli bir dergi. İlk sayısı Kasım 2014’te yayınlandı.

“Daha çok insan var ulaşmamız gereken, ulaşılmayı bekleyen” çağrısının bir diğer yankısı kaosgl.org web sitesi oldu. 2007 yılında kurulan site 2008’den beri haber sitesi olarak yayın hayatını sürdürüyor. “Kendi hikayemizi anlatmak” için çıkılan yolda bugün KaosGL.org bir internet gazetesi olarak Türkiye ve dünyadaki LGBTİ+’ların hikayelerini anlatmaya; görünmezleştirilen, sesi kısılanların sesi olmaya; medya okulları ile LGBTİ+ları yazmaya teşvik etmeye devam ediyor. 1990’ların birçok hayalini adım adım gerçeğe dönüştüren Kaos GL, 1999’un sonbaharında, Kültür Merkezi’ni de yarattı. Kültür Merkezi, derginin inadının ve aşkının bir meyvesiydi. Kültür Merkezi kendi meyvelerini vermeye hemencecik başladı. İlk önce kütüphane fikri doğdu, sonra film gösterimleri başladı… LGBTİ+’lara dair önyargı, ayrımcılık ve nefreti sonlandırmak için pek çok panel, konferans, seminer ve benzeri organizasyona imza atan Kaos GL, 2001 yılındaki 1 Mayıs eylemine katılarak eşcinsellerin özgürlük mücadelesini alanlara taşıdı. Dergide “Peki ya eşcinsel işçiler?” diye soran Kaos GL, 1 Mayıs alanında yerini alıyor. Derginin artık tarihileşen pembe pankart, gökkuşağı ve coşkuyla 1 Mayıs alanına koşan insanlardan oluşan fotoğrafı manşetine taşıdığı 2001 Yaz sayısında 1 Mayıs’a katılmanın önemi şöyle aktarılıyor: “Bahar Ankara’nın hemen ardından da 1 Mayıs’a ‘Kaos GL, Eşcinsellerin Sesi’ pankartı ile katılışımız Türkiye’de bir ilkin daha gerçekleşmesini sağladı. Henüz bizler alanlardayken televizyonların canlı bağlantılarında haber alıp şaşkınlık, sevinç ve heyecanla bizleri arayanlar alandaki coşkumuzu bir kat daha artırdı. Bu yılın 1 Mayıs’ına damgasını vuran eşcinseller olmuş, ‘Açılma’nın nasıl olacağına sıkı bir yanıt vermiştik.”

Kaos GL’nin 25 yıllık hikayesinde en önemli dönüm noktalarından biri de “Lezbiyen ve geylerin sorunları ve toplumsal barış için çözüm arayışları” sempozyumu. 1998’den bu yana Lambdaistanbul ve Kaos GL’nin ev sahipliğinde yapılan Türkiyeli Eşcinseller Buluşmaları’ndan çıkan bir fikirle Kaos GL 23-24 Mayıs 2003 tarihlerinde sempozyumu gerçekleştirdi. 2 gün süren sempozyumu 500 aşkın insan izledi. Bu sempozyum hem Kaos GL’nin politikalarını belirlemek hem de cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine ilişkin talepleri oluşturmak ve kamuoyu ile paylaşmak açısından büyük önem taşıyordu.

Bundan bir yıl sonra, 2004 yılında Kaos GL’nin çalışma alanları belirlenmiş; komisyonlar çalışmalarına başlamıştı bile. Kaos GL ofisinin saldırıya uğraması ve camlarının kırılmasının hemen ertesinde yayınlanan dergide bu alanlar şöyle sıralanıyordu:

“Eğitim, İnsan Hakları, Hukuk, Mültecilik, Cinsel Sağlık, Psikoloji, Psikiyatri, Çalışma Hayatı, Medya-İletişim alanları üzerinden son iki yıldır tartışıyoruz. Bu alanların dergi dışında ortaya çıkma ve tartışılma sürecine kısaca değinmek istiyorum. 23-24 Mayıs 2003 tarihinde yapılan “Gey-Lezbiyenlerin Sorunları ve Toplumsal Barış İçin Çözüm Arayışları Sempozyumu”nun hazırlık aşamasında tartışmaya açmak istediğimiz alanlar olarak duyurduk. Sempozyum sonrasında bu alanlar üzerinden Kaos GL etkinliklerini organize etmeye ve tartışmaya çalıştık. Bu tartışmalar ve bu alanlar üzerinden komisyonların yapılanması iki yıl kadar bir sürede gerçekleşti. Bu çalışma 29 Haziran 2004 Pazar günü yapılan Kaos GL Kurultayına evrildi. Derginin ikinci dosyasını yukarıda sıraladığım alanlardaki sorunlar, çözüm önerileri, çalışma planları oluşturuyor.”

Nihayetinde Kaos Gey ve Lezbiyen Kültürel Araştırmalar ve Dayanışma Derneği (Kaos GL) dernekleşmek için resmi başvuruda bulundu ve 15 Temmuz 2005 tarihinde tüzel kişilik kazandı. Ancak Ankara Valiliği “4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 56. Maddesinde yer alan “Hukuka ve ahlaka aykırı dernek kurulamaz” hükmüne dayanarak derneğin tüzüğünün ve isminin ahlaka aykırı olduğu gerekçesiyle kapatılması için Cumhuriyet Savcılığına başvurdu. Valiliğin başvurusunu inceleyen Basın Savcısı ise dava açılmasına gerek görmedi, böylelikle Kaos GL Türkiye’de tüzel kişilik kazanan ilk LGBTİ+ derneği oldu.

1990’lardan bugüne LGBTİ+ hareketi Türkiye’de nasıl bir yol aldı?

Bu soruya bütün ayrıntılarıyla cevap verebilmek bu söyleşinin boyutlarını aşar ancak kabataslak olarak 1990’lı yıllarda Ankara’da Kaos GL ve İstanbul’da Lambdaistanbul ile devam eden bir süreç var. Bu süreç ev toplantıları, yarı açık etkinlikler, yayıncılık ve radyo programları ile geçiyor ve bir yandan da hareketin temelleri atılıyor. 2000’lerde artık açık etkinlikler, eylemler, buluşmalar, anayasa kampanyaları, hak talepleri yoğunlaşıyor. Bir yandan birçok şehirde homofobi ve transfobi karşıtı yürüyüşler, onur yürüyüşleri yapılıyor. 2015’te yasaklanana ve polis saldırısı ile karşılaşana kadar İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü hareketin en kitlesel buluşmalarından oluyor. 2015 itibariyle yasaklar ve yasaklara karşı mücadele temel eksenlerden birine dönüşüyor. Bu tarihsellik içerisinde bana kalırsa Türkiye’deki LGBTİ+ hareketinin temel başarısı çok katmanlı bir şekilde ilerlemesi. Bir yanda anayasada eşitlik için kampanya yapılırken bir yandan da sosyal hizmet uzmanları, avukatlar, gazeteciler, öğretmenler gibi meslek grupları ile eğitimler örgütleniyor, ağlar kuruluyor. Temsil ya da hukuk alanına sıkışmadan, toplumsal her alanda örgütlenme girişimleri ile birlikte bir ağlar örme mücadelesi olarak görüyorum LGBTİ+ hareketini.

Peki, Kaos GL dergisi LGBTİ+ hareketi için nasıl bir mücadele alanı yarattı?

Yıldız Tar

Bu soruya kişisel bir yanıt vermek istiyorum. Kaos GL Dergisi ile ilk kez karşı karşıya gelmemi hatırlıyorum. Sene 2008’di. Bursa’da lise öğrencisiydim. Bir tanıdık vermişti. Cinsiyet kimliğim, cinsel yönelimim, cinsellik ve cinsiyet ifadem ne dersek diyelim; o dönem kendim hakkımda fazlasıyla acımasız ve içine kapanıktım. İnternette gözümü korkutan, hasta ya da günahkâr olduğumu söyleyen siteler, medyada arada sırada denk geldiğim bir ucube olduğumu dikte eden içerikler dışında ‘ibnelikle’ ilk karşılaşmalarımdandı. İlk tepkimin korku olduğunu hatırlıyorum. Elim ayağım birbirine dolaşmıştı. Neden bu dergiyi bana vermişti? Yoksa o da mı biliyordu? Acaba bütün dünya biliyor muydu beni? Ne yapacaktım şimdi? Pek de matah olmayan hayatıma ne olacaktı? Biliyordum hayatım hiç de hoş değildi, vaktimin çoğunu gizlenmeye harcıyordum ama yine de benim hayatımdı. Ya şimdi ne olacaktı? Ne? Dergiye azıcık bakıp çöpe attığımı hatırlıyorum. Daha öncesinde de aslında ibneliğimle, dönmeliğimle kurabildiğim tek duygusal ilişkinin kaygı, korku ve utanç olduğunu… O an fark edemesem de o dergiyi elime aldığım an kişisel tarihim açısından bir dönüm noktasıydı. Sonrasında gece herkes uyuduğunda bilgisayarı açıp kaosGL.org’u okumaya başladım. Evreka! Yalnız değildim. Hatta hiç de hasta ya da günahkâr değildim. Zaman içerisinde cinselliğimle, cinsiyetimle ve dahi beni ben yapan her şeyle başka bir ilişki kurmaya başladım. Korku, kaygı, utanç değil… Kendi adıma onur da değil. Huzur ve sevgi. Bana kendimi sevmeyi öğreten yerlerin en başında Kaos GL Dergisi ve kaosGL.org sitesi geldi. “Bir insanı sevmekle başlıyor her şey” sözü var ya; benim açımdan kendimi sevmekle başladı her şey. Bana kalırsa Kaos GL dergisinin de, KaosGL.org internet gazetesinin de, derneğin de en büyük başarısı bu coğrafyadaki LGBTİ+’larda bu hisleri yaratabilmesi.

Derneğinizin merkezi Ankara’da ama neredeyse Türkiye’nin birçok yerinde çalışmalarınız oluyor. Söyleşiler ve yürüyüşlerden tutalım mülteci konularına kadar geniş yelpazede faaliyet gösteriyorsunuz. Bütün bunlar için nasıl bir yol izleniyor?

Kaos GL’nin hâlâ devam eden en büyük etkinliklerinden biri olan Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma’nın ilki 2006 yılında yapıldı. Ayrımcılığa karşı LGBTİ’lerin insan haklarının geliştirilmesi yönünde sosyal, kültürel ve akademik alanlarda etkinlikler düzenleyen Kaos GL Derneği, bu etkinlik ile o günden bugüne Türkiye’de LGBTİ bireylere yönelik ayrımcılığın tartışılmasına ve görünürlüğünün sağlanmasına zemin yaratmayı amaçlıyor. Uluslararası Homofobi Karşıtlığı Günü olan 17 Mayıs tarihi ise cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimlerle ilgili tüm fiziksel, ahlaki veya sembolik şiddetlere karşı eylem ve karşı durma günü.

Ankara’da ilki yapılan Homofobi Karşıtı Buluşma “Gettolar değil, kentin tamamını istiyoruz” cümlesine paralel bir şekilde geçtiğimiz yıllarda ülkenin dört bir yanına yayıldı. Homofobi Karşıtı Buluşma ilk kez 2006 yılında yapıldı. İlk 3 yılında Ankara ile sınırlı kalan Buluşma, 4. yılında 6 şehre, 2010 yılında ise 5 Mart-16 Mayıs tarihleri arasında 16 şehre yayıldı. 2014 yılında 37 ayrı şehirde homofobi karşıtı etkinlikler organize edildi. 2015 yılında 28 şehirde 40 etkinlik düzenlendi. Homofobi Karşıtı Yerel Buluşmalar kapsamında 2016 yılında ise ilk kez Muş, Uşak, Iğdır, Manisa, Adıyaman, Mardin, Maraş, Zongurdak, Erzurum, Bandırma’da etkinlik yapıldı. Yıl boyunca 35 şehirde 55 etkinlik düzenlendi. 2016 yılı boyunca gidilen ve homofobi karşıtı buluşma etkinlikleri düzenlenen şehirler: Hatay, Adapazarı, Muş, Aksaray, İstanbul, Edirne, Uşak, Tekirdağ, Malatya, Eskişehir, İzmir, Iğdır, Manisa, Mersin, Bodrum, Karabük, Çanakkale, Adıyaman, Mardin, Adana, Samsun, Kocaeli, Trabzon, Maraş, Yalova, Zonguldak, Nazilli, Aydın, Erzurum, Adana, Kayseri, Bandırma, Van, Denizli, Bursa. Bu etkinlikler artık Gökkuşağı Etkinlikleri adıyla yoluna devam ediyor.

LGBTİ+’ların hak mücadelesi ve sosyal haklar alanında ilki 2012’de düzenlenen Ayrımcılık Karşıtı Sempozyum’un üçüncüsünde, 2014 yılında ev sahibi Tüm Bel-Sen idi. 2003 yılında “Lezbiyen ve geylerin sorunları ve toplumsal barış için çözüm arayışları” sempozyumunda sendika başkanları kürsüden konuşmazken, derneğin çalışma hakkını gündemleştirdiği sempozyumda KESK, Eğitim-Sen, SES, Tül Bel-Sen yönetim kurulu düzeyinde temsil edildi ve sendikaların LGBTİ alanında çalışacağının taahhüdü verildi.

Derneğin bir diğer büyük etkinliği Feminist Forum’un ise bu yıl sekizincisi düzenlendi. Feminist Forum her sene güçlenerek yerel ve küresel düzeyde heteroseksizm ve ataerkiye karşı yoldaşlığı, dayanışmayı, mücadeleyi büyütmeye devam ediyor.

Sınırlara inat birlikte mücadeleyi önemseyen Kaos GL, 2008 yılında LGBTİ mültecilerin sorunları ile ilgili doğrudan çalışmalarına başladı. Kayseri, Isparta, Eskişehir’e ziyaretler düzenledi. LGBTİ mültecilerin sorunlarını raporlaştırdı. Derneğin mülteci alanındaki çalışması genişleyerek saha ziyaretleri, sosyal ve hukuki danışma, kültürel etkinlikler ve raporlar ile devam ediyor.

Türkiye’de son yıllarda neredeyse LGBTİ+ hareketinin birçok etkinliği yasaklandı. Yasaklamalar ve baskılar sizin faaliyetlerinizi nasıl etkiliyor?

Olağanüstü Hal (OHAL) maalesef Türkiye’deki LGBTİ+’lar ve LGBTİ+ örgütleri açısından kalkmadı. OHAL’deki sansür ve hak ihlalleri, OHAL kalkmasına rağmen son sürat devam ediyor. Ankara’daki bir dernek olarak OHAL süreci ve sonrasını yasakların gölgesinde geçirdik, geçirmeye devam ediyoruz. Ankara’da biri OHAL döneminde (birinci yasak) diğeri ise OHAL sonrası olarak adlandırılan dönemde (ikinci yasak) Ankara Valiliği’nce yürürlüğe sokulan iki ayrı süresiz yasaklama kararı vardı. 18 Kasım 2017’de yani OHAL döneminde Ankara’daki bütün LGBTİ+ etkinlikleri yasaklandı. Ankara Valiliği, Ankara’daki “LGBTİ sivil toplum örgütleri tarafından gerçekleştirilen etkinlikleri” süresiz olarak yasakladı. Valilik karara gerekçe olarak, “toplumsal hassasiyet ve duyarlılıklar”, “kamu güvenliği”, “genel sağlık ve ahlakın korunması” ve “başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması” iddialarını gösterdi.

Bu yasak OHAL kalktıktan sonra da uzunca süre yürürlükteydi. Ancak bu sene Nisan ayında Ankara Bölge İdare Mahkemesi’nce kaldırıldı. Bölge İdare Mahkemesi, süre ve içerik bakımından sınır belirtmeyen Ankara Valiliği yasağının, OHAL döneminde dahi hukuka aykırı olduğunu tespit etti. Öte yandan 3 Ekim 2018’de Ankara Valiliği’nin İl Emniyet Müdürlüğü’ne ilettiği bir yazı dolayısıyla ikinci bir yasaktan haberdar olduk. Bu yasak kamuoyuna açık bir şekilde ilan edilmedi, bize de bildirilmedi. LGBTİ+ toplumu bu yasaktan, ODTÜ LGBTİ+ Dayanışması tarafından yapılmak istenen Ekim 2018 tarihli etkinliğin Valiliğin ikinci yasak kararı gerekçe gösterilerek engellenmesiyle haberdar oldu. Bunun üzerine avukatlarımız aracılığıyla Ankara Valiliği’ne bilgi edinme başvurusu yaptık ve Valilik ikinci yasağın varlığını teyit etti. İkinci yasağın da iptali için hemen dava açtık ancak davaya bakan Ankara İdare Mahkemesi, ikinci yasağın, üçüncü kişilerin menfaatlerini etkileme gücü dahi olmayan, kurum içi bilgilendirmeden ibaret bir yazı olduğu, bu haliyle iptali sonucuna yol açacak yargılama sürecine gerekmediğini belirterek davayı reddetti. Tekrar valiliğe başvurduk ve yasağın devam edip etmediğini bilgi edinme kanunu kapsamında sorduk. Valilik Mart 2019’da genel bir yasaklama kararına atıf yapmaksızın her başvurunun kendi özelinde değerlendirildiği yanıtını verdi.

Valilik, genel bir yasak kararına atıf yapmamasına rağmen bu defa önce ODTÜ Onur Yürüyüşü’nü, ardından Ankara Barosu tarafından yapılmak istenen basın açıklamasını 3 Ekim 2018 tarihli yasaklama yazısına atıfla yasakladı. Tekrar sorduğumuzda bu sefer Valilik önceki beyanından vazgeçerek genel yasaklama kararının yürürlükte olduğunu, yalnızca 2911 sayılı yasa kapsamındaki başvuruların ayrı ayrı değerlendirildiğini bildirdi.

Bu aşamada Ankara İdare Mahkemesinin ikinci yasaklama kararının hukuka uygunluğunu denetleyerek karar vermesi bekliyoruz.

Özellikle ikinci yasak diye anılan yasakla birlikte Ankara’da iyice çetrefilli, karmaşık ve keyfî bir süreçle karşı karşıyayız. Kamuoyuna açıkça ilan edilmeyen bir yasak ve kamu otoritelerinin kendisiyle çelişen tutumlarıyla geldiğimiz süreç keyfîliğin tavan yaptığı, LGBTİ+ haklarını savunmak, kendini ifade etmek için yapılmak istenen her etkinliğin yasak kapsamında engellendiği bir sürece dönüştü. Ortada çok ciddi bir hukuksuzluk ve hak ihlalleri silsilesi var. Yasak kararlarındaki “toplumsal hassasiyet ve duyarlılıklar”, “kamu güvenliği”, “genel sağlık ve ahlakın korunması” ve “başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması” gibi iddialarla hem LGBTİ+’ların temel hakları ihlal ediliyor hem de Ankara başta olmak üzere yurt genelindeki LGBTİ+’lar hedef gösteriliyor, nefrete ve ayrımcılığa açık hale getiriliyor. Yasak kararının kendisinin ayrımcı, “toplumsal hassasiyet” ve “genel ahlak” gibi muğlak kavramlar üzerinden olmasının yanı sıra süresiz olması da bu hukuksuzluğun tuzu biberi. Valilik, kamu güvenliğini gerekçe gösterirken hem o kamunun hem de toplumun çok önemli bir parçası olan LGBTİ+ toplumunu tehlikeye atıyor. Aslına bakarsanız ortada eşi benzeri görülmemiş bir yasaklar silsilesi söz konusu. Bu yasaklar; heteroseksizmin yok etme, görünmez kılma arzusunun en net ve yine aslında yasağın mahiyeti düşünüldüğünde tutarsız bir dışavurumu. Şu aşamada LGBTİ+ haklarını savunmak nefret ve ayrımcılık ideolojilerinin toplumu yeniden ve yeniden tasarlama arzusuna karşılık bir yandan da hem toplumu hem de bireyi savunmak anlamına geliyor. LGBTİ+’lar bu toplumun olağan ve aslında gayet de sıradan bir parçası. Ortada öyle iddia edildiği gibi “toplumsal hassasiyetleri provoke edecek” bir durum yok. Zaten herhangi bir kimlik, kendine dair bir özellik, var olma biçimini nasıl hassasiyetleri provoke edebilir ki? Dernek olarak; bugüne kadar Ankara’da barışçıl bir şekilde gerçekleştirdiğimiz bütün etkinliklerimiz senelerdir engelleniyor. Bu engellemeler ve yasaklar; sansürün varabileceği son nokta.

Medyada LGBTİ+ hareketi için halen bir nefret dili kullanıldığına şahit oluyoruz. Diğer taraftan ise Kaos GL’nin medyanın bu nefret dilini değiştirmeye öncülük ettiğini ya da bir rehber olduğunu söyleyebilir miyiz?

10 yıldır medyayı izliyoruz. 10 yıldır nefret söylemi, ayrımcılık ve önyargının çetelesini tutuyoruz. Çetele tutmakla kalmayıp, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli ayrımcılığın yaygın olduğu medyayı dönüştürmek için 25 yıldır Kaos GL Dergisi ve 10 yılı aşkın bir süredir kaosGL.org üzerinden yayın hayatımızı sürdürüyoruz. Başka bir dil, başka bir habercilik, başka bir dünya mümkün diye çıktığımız yolda çeyrek asrı doldurduk. Bu sene yayınladığımız 2018 Medya İzleme Raporu işte bütün bu birikim ve deneyimin ürünü…

Rapora göre, 2018’de yazılı basındaki haber ve yazıların yarısı LGBTİ+’lara yönelik önyargıları besledi; ayrımcı dil ve nefret söylemi yoğun şekilde kullanıldı. Raporda internet ve sosyal medya da ayrı bir başlıkla incelendi. Araştırmanın genel sonucu 2018’de yazılı basında yayınlanan haber, söyleşi ya da köşe yazılarının neredeyse yüzde 50’sinin (1148) hak haberciliği ilkelerine uygun olduğunu ortaya koyuyor. Bütün metinlerin neredeyse yarısını oluşturan 1130 metinde ise LGBTİ+’ların temel hakları ihlal edildi, nefret söylemi ve/veya ayrımcı dil kullanıldı ya da metinlerin LGBTİ+’lara ilişkin önyargıları besleyen içerik tercih edildi.

Rapora göre; hak haberciliği kapsamında değerlendirilen 1148 metnin büyük çoğunluğunda (671 metin, yüzde 58) sadece LGBTİ+’ların temel insan haklarına saygılı bir habercilikle yetinildi. Yine 2018’de hak haberciliği kapsamında değerlendirilen haberlerin yüzde 33’ünde (384 metin); yayınlanan bütün haberlerin ise sadece yüzde 16’sında LGBTİ+’ların yaşadığı ayrımcılık, nefret saldırısı gibi hak ihlallerini hak temelli habercilik ilkeleri çerçevesinde görünür kılındı. Sadece 93 haberde bu ihlallere karşı mücadele yöntemlerinden bahsedildi. LGBTİ+ örgütlerinin LGBTİ+ haklarına ilişkin görüşleri 2018’de yazılı basında kendisine ancak 70 metinde yer bulabildi. Bu, hak haberciliği kapsamında değerlendirilen haberlerin yüzde 6’sını oluştururken, bütün haberlerin ise sadece yüzde 3’üne tekabül ediyor. Yazılı basında yer alan LGBTİ+ örgütlerinin LGBTİ+ haklarına ilişkin görüşlerinin yarısına yakınını ise Kaos GL Derneği’nin çalışmaları ve dernek temsilcilerinin basına verdikleri demeçler oluşturuyor. Dilin büyülü bir şey olduğunu bilerek medyayı izlerken yeri geldi sinirlendik, yeri geldi mutsuzluğa kapıldık. Ancak raporda da görebileceğiniz üzere sevindiğimiz, ifade ve örgütlenme özgürlüğü yasaklarla kısıtlanırken gazetede gördüğümüz bir kelime ile yeniden umut dolduğumuz anlar da oldu. O anları çoğaltmak için biz yazmaya devam ediyor ve basın yayın kuruluşlarını birlikte çalışmaya davet ediyoruz.

Son olarak; Kaos GL’nin önünde nasıl bir yol haritası var, yarım asırlık süreçten sonra?

Lezbiyen, gey, biseksüel, trans ya da interseks olmak; bütün toplumsal grupları yatay kesen kimliklerden birine sahip olmak demek. Haliyle, insana dair her şey ister istemez homofobi ve transfobi karşıtı hareketin de gündemine bir şekilde geliyor. Kaos GL’nin sır gibi sakladığı bir ajandası yok. Pratikten, karşılaşmalardan, gündelik hayat deneyimlerinden öğrenmeye ve ona göre yol almaya çalışıyoruz. Hangi alanda çalışacağımızı masa başında belirlemiyoruz. Hem cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine dair kendi deneyimlerimizden hem de değdiğimiz insanların deneyimlerinden faydalanmaya çalışıyoruz.

Burada mesele sanırım değdiğimiz alanlarda günü kurtaran, o ana dair söz söyleyip öne çıkan ama kapsamlı bir çözüm önerisi getirmeyen ‘medyatik’ tavrı en baştan reddetmemizde saklı. En basitinden okuduğu lisede öğretmen, idareci ve sınıf arkadaşlarının homofobik ayrımcılık ve taciziyle karşılaşan eşcinsel bir öğrenciyle kısa bir sohbet bile Kaos GL’nin eğitim alanındaki politikasını şekillendirmesinde belirleyici olabiliyor. Bir yandan tacize uğrayan eşcinsel gencin güçlendirilmesi, yerle bir edilmek istenen özsaygısını geri kazanması için çalışmak öte yandan eğitim alanında yaşanan sorunlara bütüncül bir çözüm önerisi getirmek gerekiyor. Öğretmenlerle birlikte ne yapabiliriz? Eşcinsel öğrencileri açılmaya zorlamadan ya da kimliklerinin kendi rızaları dışında açıklanmasına yol açmadan sınıf ortamını nasıl homofobi ve transfobiyle mücadele alanına çevirebiliriz? Eğitim-öğretimi ilgilendiren yasa ve mevzuatlar bu konuya dair ne diyor? Yasal değişiklik dışında homofobi ve transfobi karşıtı öğretmen ağları yoluyla eşcinsel ve trans öğrencilere nefes alabilecekleri bir alanı nasıl yaratabiliriz? Akran zorbalığının önüne nasıl geçilir? Bütün bu sorular belki de çok önemsiz ve sıradan gelecek bir homofobik ayrımcılık örneğinin ardından teker teker sorulması gereken ve her seferinde sorup cevaplar üretmeye çalıştığımız sorular. Haliyle, meseleyi sadece “Bütün dünya homofobik, napalım” yakınmasından çıkartıp sistemi oluşturan her özne ve her kurumu sorgulamaya; dönüştürmeye, alternatif yaratmaya çalışınca ister istemez çalışma alanları da genişliyor, çeşitleniyor.

LGBTİ+’ların önemsizleştirilen gündelik hayat deneyimlerinden başlayan sorular nihayetinde büyük politik atılımlara dönüşüyor. Kaos GL’nin birçok çalışma alanında da bu alanın sorunlarını deneyimleri önemsizleştirmeden bir araya getirme ve topyekun bir çözüm için mücadele etme prensibinden ilerliyor. Derginin 1996 yılındaki 22’inci sayısında ortaya atılan, “Eşcinsel gettolar değil kentin tamamını istiyoruz” sloganının aradan geçen onca yıl boyunca hareketin temel sloganlarından biri olması da rastlantı değil. Kentin tamamını istemek dünyanın belki en basit ama en kolay unutulan bilgisinden kaynaklanıyor: Eşcinseller her yerde. Bunu salt mekânsal düşünmeyip farklı alanlara uyarladığımızda çalışma hayatından eğitime; medyadan kültür ve sanata her alan vazgeçilmez mücadele zeminlerine dönüşüyor. Eğer ki topyekun bir özgürleşmeden bahsediyorsak bütün bu saydıklarımı ve daha fazlasını bir potada bir araya getirmek gerekiyor. “Çalışma hayatında yaşanan sorunları da bir kenara bırakalım şimdilik,” deme lüksümüz yok. İnsan hayatının değdiği her alanda söz üretmeye çalışıyoruz. Oradan hem hak savunuculuğu yapmak, hem de LGBTİ+ toplumu ile daha örgütlü şekilde bir araya gelecek zemin hazırlamak gibi bir amacımız var. Medya, bu alanlardan biri. Hukuk alanı; hem danışmanlık vermek, hem de yasal değişiklik talebiyle gündemimizde. Parlamentoyu da hem yasa yapıcı olarak görüyor, hem de oradaki nefret söylemine bakıyoruz. Türkiye transit ülke olduğundan, çifte ayrımcılığa maruz kalan LGBTİ+ mültecilerle ve genel olarak mülteci haklarıyla da ilgileniyoruz. Sağlık, eğitim ve çalışma hayatı, yine ihlaller açısından da en temel alanlar.

Bu alanların yanı sıra internet aktivizmi, internette sansür gibi konular öncelik olarak belirlediğimiz alanlar arasında yer alıyor. KaosGL.org’un kaynaklarını geliştirerek kurumsal, sürdürülebilir, gündemi etkileyerek reel siyasetin dönüşümünü sağlayabilecek bir LGBTİ+ haber ajansına dönüşmesi de hedeflerimiz arasında yer alıyor. Bütün bunları yaparken 25. yılla birlikte hafıza ve arşiv çalışmaları daha fazla gündemimizde. Hareketin tarihine yeniden ve yeniden bakmak için hem sözlü tarih çalışması yürütüyoruz hem de bu yıl Uluslararası Bellek ve Tarih Konferansı’nı örgütledik.

Previous post
Başakşehir oyuncusunun asker selamına UEFA'dan soruşturma
Next post
Irak'ta yasağa rağmen protestolar sürüyor, ölü sayısı artıyor