Ana SayfaÇalışma YaşamıKHK’lerle ihraç edilmiş iki binin üzerinde engelli insan var

KHK’lerle ihraç edilmiş iki binin üzerinde engelli insan var

HABER MERKEZi – KHK’lilerin 5-6 Ekim’de Ankara’da yapmak istediği “Büyük Buluşma” valilik tarafından engellenmeye çalışıldı. 21 Ekim’de İstanbul İl Nüfus Vatandaşlık Müdürlüğü’ne “vatandaşlık hakkı” için dilekçe verdiklerinde de polis onları takipteydi. İstanbul KHK Platformu’ndan Kenan Güngördü ve Cemil Turan ile olan biteni konuştuk. KHK ile ihraç edilenlerin yurttaşlık haklarından mahrum edildiğine dikkat çeken Turan ve Güngördü, bir başka çarpıcı veriyi de paylaştı: İki binin üzerinde engelli KHK’li var.


Söyleşi: Ümit Tanışır


5-6 Ekim’de Büyük KHK Buluşması için Ankara’ya gittiniz. Buluşma valilik kararıyla engellenmeye çalışıldı, polis sert müdahalede bulundu. Engellemenin sebebi neydi?

Kenan Güngördü (K.G): Bu KHK’liler buluşması adı altında genel bir buluşmaydı. 14 ilden KHK’liler geldi. Doğrusu neden engellediklerini bilmiyoruz ama biliyorsunuz orada bir salon tutulmuştu. Önce salonu yasakladılar, sonra hemen bunun ertesinde HDP Genel Merkezi ve Saadet Partisi bize çağrı yaptı, “size salonlarımız açık” dediler.

Biz de bunun üzerine buluşmayı iptal etmek yerine 14 ilden Ankara’ya hareket ettik. Birkaç ilden gelenler Ankara’ya girebilirken İstanbul’dan gelenlere polis tarafından özel bir müdahalede bulunuldu. Biz İstanbul’dan iki otobüsle yola çıktık, 60 kişiden fazlaydık. Ankara’ya birkaç kilometre kala önümüzü kestiler ve Ankara’ya girişimizin mümkün olmadığını, Ankara Valiliğince yasaklandığını söylediler.

Belge istememize rağmen bize hala salon yasağına ilişkin belgeyi gösteriyorlardı. Biz de zaten salona gitmeyeceğimizi HDP ve Saadet Partisi’nin çağrısı üzerine geldiğimizi, oraya gideceğimizi söyledik. Ellerinde Ankara’ya girişimizi engelleyebilecekleri bir evrak bulunmamasına rağmen bizi engellemeye çalıştılar.

Seyahat özgürlüğümüzü engelleyemeyeceklerini belirttik. Bize eylem amacıyla Ankara’ya gittiğimizi söylediler. Tüm çabalarımıza rağmen arkadaşlar en son otobüslerden indiler ve Ankara’ya otobüssüz gitmeye karar verdiler. Çevik polisler müdahale etti. İki arkadaşımızı tartakladılar. Yani Ankara’ya gitmemiz engellendi.

Bu sert müdahalenin sebebi neydi peki sizce?

K.G: Ben bu durumun, Olağanüstü Hal’in (OHAL) kalıcı hale getirilmesinin bir ifadesi olduğunu düşünüyorum. OHAL kalıcı hale geldi ve şu anda kanunsuzluk, hukuksuzluk işliyor.

Bir taraftan da iktidarın hazırladığı ve bazı kesimlerin umut bağladığı ‘Yargı Reform Paketi’ meclisten geçti. Paket KHK’lilerin durumunda olumlu bir değişikliğe neden olacak mı?

K.G: Yargı paketini inceledik. Salon toplantısının engellenmesi Ankara’da bir ilk. KHK’lilerin bir salonda bir araya gelmeleri bile yasaklandı. Siz istediğiniz kadar paket çıkarın, adına ne derseniz deyin, bunun paket halinde gelmesine gerek yok. İsteyen tek bir uygulamayla ile bütün KHK’leri iptal edebilir.

Yani Yargı Reform Paketi ihraçlar için bir iyileşme içermiyor.

K.G: İçermiyor. Kesinlikle fiyasko, yargı paketi boş. Paket ilk konuşulmaya başlandığında umutlanmıştık; ceza almayanlar, takipsizlik alanlar iade edilecek diye düşünmüştük. Ama tabi biz bunları beklerken belediyelere kayyum atanmasıyla sürecin daha da sertleşeceğini anlamıştım. Bir de bu paketin devamı geliyor. MHP’nin teklifiyle hazırlanacak olan yeni paketin içeriğinde mafyaya, katile, hırsıza af var ama siyasi nitelikte ceza alanlara ya da KHK’lilere yönelik bir şey yok.

21 Ekim’de ‘vatandaşlık hakkı’ için dilekçe vermek istediniz. Amaç neydi?

Cemil Turan (C.T): Bu OHAL uygulamaları sebebiyle bizlerin gasp edilen hakları, yani cebimizde bir kimlik var doğru ama uygulamaya geldiğinde, Ankara’ya şehirler arası bir gezi yaparken bile engelleniyorsak, tehdit olarak görülüyorsak, pasaportlarımız engelleniyorsa, çalışma haklarımız engelleniyorsa yani en temel haklarımız engelleniyorsa biz gerçekten vatandaş mıyız?

Eğer ki ben gerçekten vatandaşsam haklarımdan yararlanmalıyım. Yok ben vatandaş değilsem o zaman haklarımı talep ediyorum, yani “vatandaşlık talep ediyorum” diye bir dilekçe vermek istedik. İronik bir mesaj da vardı belki bunun içerisinde.

Bizden önce emniyet haber almış, oraya bizden önce gelmişler. Bizi orada bir saati aşkın oyaladılar. Daha sonra ben ve bir arkadaş binaya girmeye karar verdik. Peşimizden de diğer arkadaşlar gelirler diye düşündük. Biz içeriye girdik, içeri girme aşamasında polis bizimle beraber içeriye geldi. İçeride numaratörden her vatandaş gibi sıra aldık, sıramızı bekledik.

Dilekçeleriniz kabul edildi mi?

C.T: Dilekçemizi memurlara verdik, tabi polisler önceden onlara haber vermiş. Memurlarda hem şaşkınlık vardı hem de işin içinde polis olunca kabul etmeme durumu oldu.

Kurum müdürleriyle de görüştük. Dilekçemizin alınamayacağını, yetkili merci numarası olmadığını söyleyip bize “sizin zaten kimliğiniz var, vatandaşsınız, ben bu dilekçeleri neye istinaden alacağım” diyerek karşı çıkıp dilekçeleri almak istemediler. Bu esnada bir kargaşa çıktı. Polisler müdahale edip bizi dışarıya çıkarmak istediler.

Bu da temel bir yurttaşlık hakkı aslında, değil mi?

C.T: Tabii ki, en temel hak. Gerçekten uygulamada cebimizdeki nüfus cüzdanının hiçbir anlamı yok.

Peki bu durumda KHK’ler ile ihraç edilen insanların yurttaşlık hakları da ellerinden alındı diyebilir miyiz?

C.T: Evet, kesinlikle. Hem de soyutlanıyorsun, dışlanıyorsun, ötekileştiriliyorsun. Üstelik iş vermiyorlar, yaşama hakkın, kendini ifade hakkın, barınma hakkın yani en temel haklar engelleniyor. Kendini savunma hakkın bile yok. Ben üç yıl önce ihraç edildim, hala bir savunma bile alınmadı. Ne ihraç edildiğim kurumdan ne emniyetten ne de herhangi bir mahkemeden. Düşünebiliyor musunuz, “keşke bir mahkemeye çıkabilsem” der hale geldim ben. Yani bir duruşmaya çıkabilsem de kendimi ifade edebilsem. Ortada bu bile yok.

KHK ile ihraç edilenlerin görünür olmadığını düşündüğünüz farklı sorunları da var mı ?

C.T: Ben görme engelliyim. Yüzde 57 oranında görme engelim var. 2 binin üzerinde engelli KHK’li var.

Bu durumda hem engelli hem ihraç olma durumu iki kat mağduriyet yaratmıyor mu?

C.T: Tabii ki. Benim zaten okurken temel sorunum oydu. Engelli bir insan olarak herkesten daha çok gayret ettim. Yani okumam gerekiyordu çünkü bu kısıt nedeniyle ben her işi yapamazdım. Ancak okuyarak bir yerlere gelebilirdim.

Ben üniversitedeyken arkadaşlarım beni çalıştırırlardı. Ses kayıt cihazı kullanırdım. Onları dinlemeye çalışırdım. Gerçekten benim için çok zordu. Bu tip sorunlara yönelik platformun varlığı her şeyden önce insanların yan yana gelip temas etmelerini sağlıyor. Bu bile çok önemli şu anda.

Peki bu konuştuklarımız dışında bir süredir ülke gündemine oturmuş olan Kuzeydoğu Suriye’ye “operasyon” söz konusu. Sizin hak arama mücadelenizi nasıl etkiledi bu gündem?

C.T: Bu “harekat”la birlikte birçok gündem ertelendi. Mesela mecliste görüşülecek birçok konu ertelenmiş durumda. Yargı Reformu’nu bir umut bekleyen birçok masum insan var. Ama şu an tüm meclis gündemi bu “harekat”a kilitlenmiş bir halde. İnsanların beklentileri bu yüzden ertelenmiş durumda.

K.G: Savaş kandır, zulümdür, göz yaşıdır; savaşa karşıyız. KHK’lilerin mücadelesiyle ilgili bir kamuoyu oluşmaya başlamıştı fakat bu operasyon gündemi bunun önüne geçti.

Tabii böyle olunca şu an bizim mağduriyetlerimiz gündem olamıyor. Yani ben işimi istiyorum diye ortaya çıktığımda bana “bak operasyon var, askerler ölüyor, sen hala işini istiyorsun, insanlar canını veriyor ama sen işini istiyorsun” veya “ülkede savaş var siz KHK’den bahsediyorsunuz” deniyor. Zaten ana akım medya bize bir ambargo koymuştu, şu an tamamen görünmez hale geliyor.

Bir çağrınız var mı?

K.G: Ben son olarak şu çağrıyı yapmak istiyorum. Her seferinde bunu söylüyorum. Evinde oturan, bir şey yapmayan, ölümü bekleyen, Ege’den Meriç’ten hayatını riske atarak başka bir ülkeye gitmeye çalışan KHK’lilere bulundukları illerdeki platformlarla mutlaka iletişime geçmeye çağırıyorum. Eğer bulundukları ilde platform yoksa bizimle iletişime geçebilirler.




Önceki Haber
Rusya: Türkiye’ye S-400 sevkiyatı beklenenden erken tamamlandı
Sonraki Haber
Gazeteci Emre Orman gözaltına alındı