Ana SayfaManşetBir yüzleşememe seremonisi olarak Şengalli Ashwag’ın hikayesi – Azad Barış

Bir yüzleşememe seremonisi olarak Şengalli Ashwag’ın hikayesi – Azad Barış

HABER MERKEZİ – Şengalli Ashwaq Haji Hamid, 14 yaşındayken tüm ailesiyle birlikte Şengal’de IŞİD tarafından kaçırıldı; Musul’da Abu Humam adlı Suriyeli bir IŞİD’li tarafından esir alındı, İslam’a geçmeye zorlandı, sistematik cinsel saldırıya maruz bırakıldı… Geçtiğimiz günlerde Irak’ta bir televizyon kanalında kendisini istismar eden kişiyle karşı karşıya getirildi Ashwaq. Programdaki o anlar Türkiye’de de sosyal medyada sıkça paylaşıldı. Tepki gösterenler de oldu, “yüzleşme” başlığıyla paylaşanlar da. Peki öyle miydi, o programda olup biten bir “yüzleşme” miydi? Ezidi toplumu üyesi, HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Azad Barış viral olan o videoda yaşananlara, o anlara mercek tuttu. Azad Barış’ın Yeni Yaşam’daki yazısının geniş bir versiyonunu paylaşıyoruz.


Azad Barış


Gösteri toplumunun debdebeli tiyatrolarının hayatımızı da birer teatral oyun alanına çevirdiği zor zamanlardan geçiyoruz. İçinde uyuklayan peygamberlerin uyanmasıyla biraz daha kötü olan bu dünyada, ölü katillerle yaşayan maktullerin yüzleştirilemediği bu dünyada, hesaplaşma/yüzleşme ne öteki dünyaya kalıyor ne de bu dünyanın adalet mekanizması bu sınavdan geçiyor.

Baudrillard’ın dediği gibi “gösteriden medet umanlar, gösteri malzemesine dönüşerek yok olup gidiyorlar” mı, yoksa dünya gittikçe biraz daha kötü bir yer olmaya devam ediyor?

Şengalli Ashwag, kaçırıldığında 14 yaşındaydı. Yüzleri tarihinin en karanlık isiyle kirlenmişler tarafından tecavüze maruz bırakıldığında yine 14 yaşındaydı ve kendi deyimiyle ruhunun ebedi ölümü gerçekleştiğinde yine 14 yaşındaydı; belki de o hep 14 yaşında kalacak. Çünkü zamanın bütün dilimleri onun için değişti, mekanların tüm boyutları altüst oldu ve hayat tamamıyla ters yüz oldu.

Eski adıyla IŞİD yeni adıyla İslam Devleti (İD) mensupları 3 Ağustos 2014’te Şengal’e saldırdığında Ashwag’ın ailesinden 77 kişiyi ganimet olarak esir aldı ve bunlardan 39’unun akıbeti hâlâ bilinmiyor.

Ölümün en ağır günü geçen hafta bir Irak televizyon kanalında yeni bir canlanmayla yaşatıldı Ashwag’a. Medya reytingi sağlamak üzere kurgulanmış o ahlak dışı show aynı zamanda eril dünyanın bir arzu nesnesi olarak tekrar nüksetti. “Allah’ın askeri” olarak insan öldüren ve hem Ashwag’a hem de başka kadınlara tecavüz eden IŞİD’linin üzerindeki kıyafetlerden tutalım ruhu binlerce kez darbelenmiş genç kadın Ashwag’ın karşılaşma esnasındaki duruşu ve seçilen kelimelerin telaffuzuna dek, bir reality show canlandırmasından başka bir şey değildi.

Daha 14 yaşındayken o kadar korkunç şeyler başına gelmiş bir kadına önceden ezberletilmiş düzgün cümlelerle hesap sorma taklidini yaptırmak tecavüz edenin failliğini sıradanlaştırıp, Ashwag’ın yaşadığı onca korkunç ruhsal ve bedensel acıyı bizatihi hafife almaktan başka bir şey değildir.

Yaşadığı onca ağır şeylerin banal bir dramını kurgulayarak, vasat bir TV programıyla dünyaya sunmak medya infiali dışında başka ne olabilir ki?

Ne yazık ki aynı medya henüz İslam Devleti’nin esaretinden yeni kurtulmuş yüzlerce Êzidî kadını yalan yardım vaatleriyle cinsel şiddetin detaylarını anlatmak zorunda bıraktı. Acının erotizmine başvurarak kadınlardan elde ettikleri anlatılarla “seks kölesi” ahlaksızlığını icat ettiler. Nadia Murad ve binlerce akranının başına gelenleri ilk günden itibaren başka saiklerle görmeye çalışan medya Nobel Barış Ödülü töreniyle ilgili attığı manşetlerde bile “seks kölesi” diyecek kadar çirkindi. Hem sosyal medya mecrası ve hem de mainstream medya bu ahlaksız başlıklarla Nadia’nın ödül nişanını görmüştü. Başta kadın hareketleri ile sivil toplum kuruluşları olmak üzere hiçbir kesimden ciddi bir karşı koyuş ortaya konulmadı. Özellikle Türkiyeli kadın hareketlerinin birçoğunun Şengalli kadınların başına gelenler karşısında ilk günden itibaren sınıfta kaldığını bir kez daha vurgulamalıyım.

Ashwaq germany ile ilgili görsel sonucu
Esir alındıktan sonra zorla Suriye’ye götürülen Ashwag, tutulduğu yerden kaçmayı başarmış, 14 saat yürüyerek Şengal Dağı’na ulaşmış, sonra da mülteci statüsüyle Almanya’ya gitmişti. Ashwag, kendisini alıkoyan IŞİD’liyle gittiği Almanya’da karşılaşması sonrası yeniden Irak’a dönmüştü.

Son birkaç gündür sosyal medyada altyazılı olarak dolaşan, soykırım mağduru Ashwag’a tecavüz eden kişiyle bir TV ekranında karşı karşıya getirmek geri kalan değerleri de altüst etti.

Kendisine bizatihi üç aya yakın cinsel saldırıya maruz bırakan ve kavimin birinci derece katili ile bir reality show programında yüz yüze kalması derisinin altındaki yaraları tekrardan kanamıştır.

İD zorbalığına maruz bırakılmış kadınların yeniden travmatize olmalarına yol açan bu tür densizlikler hız kesmeden sürüyor. İD çeteleri tarafından savaş ganimeti olarak esir alınmış bu Êzidî genç kadının videosu sosyal medyada büyük yankı uyandırmasına rağmen Türkiye kadın hareketinin hiçbir şekilde oralı olmaması ayrıca hazin bir durumdur.

Adeta saf kötülüğün tepeden aşağıya yayılmış hali gibi günlerdir yayılan bu görüntülere dair herkes kendince bir yorumda bulundu ama kolektif bir sahiplenme durumu ortaya çıkmadı ne yazık ki. Yorum yapanların ağırlık ekseriyetinin açık beyanı ve duruma dair bakışları “genç bir Êzidî kadının, kendisine tecavüz eden bir IŞİD’liyle yüzleşmesi” olarak görüldü.

Oysa beşeri varlığı oluşturan bütün boyutların eğirmesinin en halis halini gözler önüne serdi o genç kadının yere yıkılışı. Nitekim programa yansıyanlar bir nevi kamera arkası kayıtların kesitleri gibiydi. Biri susacaktı (tecavüzcü) diğeriyse kurgunun gereği olarak konuşacaktı. Kurgunun küstahlığında bile karşılaşmanın tarafların rızasıyla ortaya çıkan bir yüzleşme istenci olmadığı çok net bir şekilde ortaydı.

Sadece yüzleşme mefhumunu böyle aleladeleştirmedi bu oyun, aynı zamanda yüzleşme mefhumunu reyting kurbanı yaparak, başka bir kötülüğün kapısını araladı.

Hakikatin ağır yükü yine genç kadının omuzları üzerine bina edilmişti, çünkü yüzleşmeye zorlanan yine oydu, diğeri zaten ellerinde olan bir tutsaktı ve yüzü zaten tümüyle kayıptı ve içi halen katliam ve tecavüzün karanlık günlerine dönüktü.

Yüzleşme mi?

Oysa yüzleşme denilen şey her şeyden önce bir yüzün varlığını (metamorfik) şart koşar ama o adamda buna dair herhangi bir emare yoktu. Yüzleşme geçmişte olanlara yeni bir lensle bakmak ve vuku bulan durum ne kadar ağır olursa olsun katıksız bir samimiyet ve cesaretle yeniyi karşılamak için yeni adım demektir. Bu adımı samimiyetle atmayan hiç kimse mental ve sosyal olarak hakikatle yüzleşme yolunda adım atamaz. Çünkü yüzleşmenin her evresinde hem bireylerde hem de toplumlarda temel bir farklılaşma ve dönüşüm düsturunu harekete geçiren bir dinamizm vardır.

Dolayısıyla hem sosyo-psikolojik hem de iletişim stratejisi açısından yüzleşmenin temelinde kesintisiz bir enformasyon değişimi söz konusudur. Yani birey veya toplum her şeyden önce sebebiyet verdiği tahribat ve kötülüğün bütün biçimlerine öncelikle kendi ruhsal dünyası içinde, geniş ölçekte yüzleşmek zorundadır. Ancak o zaman bir arınmaya kalkışılabilir, dönüşümün kapısı aralanabilir, aksi takdirde kötülüğün dip dalgaları günün birinde tekrar kıyıya vurur ve tanımsız bir maneviyat ziyanına yol açar.

Ashwag’ın karşısında duran Êzidî “saf katli” sadece kötülüğün kıyıya vurmuş hali olarak ekranda duruyordu. Yaşananlardan ötürü ne dönüştürücü bir pişmanlık duyması ve ne de bir telafi çabası söz konusuydu. Sadece kendisine biçilen rolü oynayan, bir duygu istismarcısı olarak ekranlarda arz-ı endam ediyordu. Bu ön koşul olmaksızın hiçbir yüzleşmenin yaşanamayacağını tarihin diyalektik bağlamı çokça göstermiştir.

Yaşananların bütün ağırlığını, kötülüğünü tüm yanlarıyla içselleştirip, objektif, arı bir şekilde ele alası, yanlışların görülmesi ve en önemlisi tüm bunların kabul edilme şartı ne o adamda vardı ne de programcıda. Bunlardan hiçbirinin varlığına dair işaret söz konusu bile değildi o televizyon programında. Bizzat sebebiyet verdiği bunca ziyana rağmen tek bir kelime etmemesi, başını kaldırıp ruhunu defalarca darbelediği kadına (çocuğa) bakmaması ne utanma duygusundan ne olmayan hayâdan ötürü değildi kanımca, hala aynı ideolojinin saiklerine inandığı için susmayı tercih etti, çünkü susmak onların algı dünyasında birçok şeyi anlatmak demektir.

3 Ağustos 2014 günü Êzidîlerin anavatanına saldırırlarken, köy ve kasabaları yakarlarken, on binleri aşkın insanı öldürüp Ashwag gibi binlerce kadını din adına “savaş ganimeti” olarak zorla alıkoyup tecavüz ederlerken de bunu aynı sessizliğin, tekinsizliğinin nizamıyla yaptılar.

O gün bütün kötülüklerin bir ara fragmanı olarak tasarlanmıştı o program ve karşılaşma. Ashwag kaçırıldığı o ilk günkü gibi yine konuştu ama o adam da ilk günkü gibi canice ona baktı. Aradaki tek fark, içinde doyumsuz bir dev gibi amuda kalkmış tecavüz ve öldürme dürtüsünü harekete geçirmemesiydi.

Ashwag’ın, “Bana tecavüz ettiğinde 14 yaşındaydım, kızının yaşında, hayallerimi çaldın” demesi tecavüze uğradığı ilk anın haykırışı gibiydi ve programın formatını aşan tek insani feryattı.

Bütün olanlara rağmen o adamın Ashwag’ın karşısında susmasının bir yanı ataerkil geleneğin tanıdık erdemsizliği diğer yanıysa Ortadoğu’nun barbarlığına uzanan izdüşümüdür.

Ashwag şahsında Êzidî kadınların maruz bırakıldığı sıradanlaşmış kötülük, öyle TV programlarının reyting arzularına kurban edilemeyecek kadar mühimdir. Hele hele “yüzleşme” gibi gayet kurucu olan bir mefhum böyle gösteri seremonileriyle israf edilemeyecek kadar ciddidir. Ashwag üzerinden IŞİD katilleriyle herhangi bir yüzleşme sağlanmadı; bilakis kendisinin son 5 yıldır maruz kaldığı bütün şiddet biçimleri yeniden üretildi.

Kolektif suç kolektif ceza ile sonuçlanırsa ancak gerçek ifadesini bulmuş olur. Êzidî kadınlar başta olmak üzere, bir bütün olarak Êzidî toplumunun 2014’ten sonra yaşadığı kırım, bir televizyon programının reyting kurbanı olamayacak kadar ciddidir. Özellikle de bu yüzleşme seremonisinin üzerine atlayan muhalif basın, kadın hareketleri ve sessiz kalarak bunu onaylayan dünya kamuoyu için kötü bir sınav olduğunu üzülerek belirtmek istiyorum.

Previous post
Binler Bakırköy'den seslendi: 'İnsanca yaşamak istiyoruz'
Next post
Las Tesis'e ilk müdahale Türkiye'de: Çok sayıda kadın gözaltında