Ana SayfaManşetCinayete ramak kala… Pakrat Estukyan anlatıyor

Cinayete ramak kala… Pakrat Estukyan anlatıyor

HABER MERKEZİ – Hrant Dink’in öldürülüşünün 13. yılında Dink’in yakın arkadaşı, gazeteci ve yazar Pakrat Estukyan’dan o dönem yaşananları dinledik. Dink 19 Ocak 2007’de öldürülmeden 1 hafta önce “Niçin hedef seçildim?” başlıklı bir yazı yazmıştı, hedef gösteriliyordu. Dink bu yazıyı nasıl bir motivasyonla kaleme aldı, nasıl bir haletiruhiye içerisindeydi? O yılın ilk günleri olan biteni, yaşananların Dink’e nasıl yansıdığını ve cinayete giden sürece dek olanları dönemin şahidi Estukyan anlatıyor.


Pakrat Estukyan


Hrant Dink ile mesai arkadaşlığı yapmadım, benim Agos’ta çalışmaya başlamam Hrant Dink cinayetinin sonrasına denk gelir ama Hrant’la çok yakın arkadaştık.

Pakrat Estukyan

2007 yılının yılbaşı günlerinde de yine karşılaşmıştık ve o sırada bu tedirginlik çok yoğun şekilde hissediliyordu. Hrant bunu salt kendi üzerinden değil memleket açısından da kaygılarla ifade ediyordu. Ve şu cümleyi kullanmıştı Hrant: “Bu 2007 çok zor, çok sıkıntılı bir yıl olacak.”

Kendi üzerinden konuşmalarımızda ise zaten biliyorduk sürekli tehditler aldığını ama o bu tehditleri çok fazla önemsemiyordu, ta ki en sonunda oğlu üzerinden tehdit edilmeye başlanana kadar…

O son konuşmalarımızdan birinde bana demişti ki: “Bana yapılan tehditlere fazla kulak asmıyorum ama şimdi çok somut bir şekilde, adres göstererek, ne yapacaklarını, nasıl yapacaklarını tarif ederek oğlum üzerinden tehdit ettiler. ‘Oğlunun cesedini Sapanca jandarma bölgesinde bulacaksın’ diye bana tehdit mesajı attılar, bu çok huzursuz etti beni. Ben kendi adıma bu kadar kaygı hiç duymamıştım ama şimdi çok kaygılıyım.”

Biliyorsunuz Hrant hiç adil olmayan bir yargılama ile yargılandı. Bütün veriler tam tersini gösteriyorken Hrant’ı suçladılar ve bu suçlama üzerinden ifşa ettiler; “Hrant Türkleri aşağıladı, Hrant ‘Türklerin kanı zehirlidir’ dedi” diyerek bir dava süreci başlattılar. Hrant hiç öyle bir laf etmemişti, Hrant davaya, suçlamaya söz konusu olan yargılarında asla böyle bir ifade kullanmamıştı. Ermenilere, özellikle Diaspora Ermenilerine yönelik bir yazıydı o ve onlara da “Türk nefretinden kurtulmaları gerekir” diye tembihte bulunan bir yazıydı ama bu yazıyı sistematik bir şekilde çarpıttılar. Edebiyat Fakültesi’nden çağırdıkları bilirkişi de Hrant’ın böyle bir suç işlemediğini söylediği halde, yazının bütününün hiç bu anlama gelmediğini belirtmelerine rağmen mahkeme ısrarla “Türklüğe hakaretten” , 301. maddeden karar bağladı ve Hrant’ı mahkum ettiler.

Bu mahkumiyet Hrant’a çok ağır geldi, o mahkumiyete karşı yasal bütün yolları denedi, en sonunda da bahsettiğimiz son iki yazıyı; “Niçin hedef seçildim” veya “Ruh halimin güvercin tedirginliği” başlıklı yazılar ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin dosyasında bulunması ve oraya göndermek üzere kaleme almıştı. Ama daha göndermeye fırsat kalmadan Hrant zaten katledildi.

Hrant, o son günlerde, üzerinde yoğunlaşan baskıyı çok net hissetmekteydi, bunun farkındaydı. Ancak bunları söyleyebilirim.

Şüphesiz ki öldürülmesi çok büyük bir şok oldu Agos çevresi için de, ben o cinayetten birkaç dakika sonra Agos’taydım zaten ve o şokun tanığıydım. İnsanlar çok ağır bir sarsıntı içerisindeydiler.

Ne yazık ki bu güne kadar da bir türlü o emri verenlerin ortaya çıkmadığı bir yargılama ile oyalanıp duruyoruz.

Katiller ilk günden, ilk dakikadan belli olduğu halde o emri kimin verdiği, bu organizasyonu kimin yaptığı bugüne kadar ortaya çıkarılmadı ve mümkün mertebe de çıkarılmamaya gayret ediliyor.


PAYLAŞ:
    WhatsApp'da Paylaş!   Telegram'da Paylaş!     Yazdır   E-Posta Gönder

Önceki Haber
Unutturmaya karşı bir direniş alanı: 23,5 Hrant Dink Hafıza Mekânı
Sonraki Haber
Cinayette parmağı olanlar, yargılananlar, yargılanmayanlar