Ana SayfaYazarlarBircan Değirmenciİyi ki doğdun Çayko!

İyi ki doğdun Çayko!

HABER MERKEZİ – Yönetmen Çayan Demirel, yüzde 99 sürekli engelli raporuna rağmen Ertuğrul Mavioğlu’yla beraber çektikleri “Bakur” belgeseli nedeniyle yargılanıp, 4 yıl 6 ay hapis cezası aldı. Karar şimdi İstinaf’ta. Arkadaşları, Demirel’in doğum günü vesilesiyle hem kendi adına çekilen “Arkadaşımız Çayan” filminin gösterimini yaptı hem de bu haksız davaya dikkat çekti. Bircan Değirmenci, Çayan’ın eşi, yoldaşı ve yapımcısı Ayşe Çetinbaş’tan süreci dinledi.


Haber: Bircan Değirmenci


Kimi zaman sadece bir saniyede bütün hayatınız değişebilir. Hatta yalnızca sizin değil, yanınızda yamacınızda kim varsa onlarınki de etkilenebilir. Bir anda tüm biriktirdiğiniz ve planladığınız hayatınız elinizden alınır. Fiziken bambaşka bir durumdasınızdır artık… Ve her şeye yeniden başlamak, her şeyle yeniden savaşmak zorunda kalırsınız.

Cezayir Restaurant’ın salonu tıklım tıklım dolu. Birazdan içeri “Dersim 38”, “5 No’lu Cezaevi: 1980-84”, “Dr. Şivan” ve “Bakur” belgesellerinin yönetmeni Çayan Demirel, eşi, yoldaşı, yapımcısı Ayşe Çetinbaş ile birlikte giriyor.

Ağır adımlarla sahneye doğru geldiğinde alkışlar kopuyor ve sol yumruğunu havaya kaldırarak selamlıyor onu yalnız bırakmayan dostlarını, arkadaşlarını, avukatını, dayısını, doktorlarını ve annesini.

Çayan’ın, (arkadaşlarının deyimiyle) Çayko’nun doğum günü bugün. Arkadaşlarının onun gündelik yaşamından küçük bir kesitini kayıt altına aldığı 19 dakikalık “Arkadaşımız Çayan” belgeselinin gösterimi yapılacak. Bir o kadar insan da salonun dışında ikinci seans için ayakta bekliyor.

“Bir günde kaybettiğiniz şeyi bir günde geri almak istersiniz. Adil olan budur. Ama ne yazık ki adil olmayan bir durumla yüzleşmek ve ona karşı durup dururken savaşmak insanı çaresiz bırakan bir şey. Bütün bunları yaşayan insanlar için bu böyle bir süreç. Yol almak kolay değil. Kimi zaman psikolojik olarak ümitsizliğe kapıldığının farkındayım. Her gün buna inanarak yol kat etmeye çalışmak büyük bir emek.”

Sözler Nöropsikolog Jbid Dursun Uncu’ya ait. “Çayan Bey’in yaşı genç. Ben onu bir savaşçı olarak görüyorum” diyor.

Fizyoterapist İbrahim Mayda ise kucaklayarak karşılıyor Çayan’ı “Ömrüm yettiği müddetçe Çayko’ya bakacağım. Bu kadar açık. Yeter ki Çayko’yu bana getirsinler… Ağaca su veriyoruz ki kurumasın” diyor.

Annesi Medine Demirel ve dayısı Ali Haydar Urus’u görüyoruz başka bir karede. “Senin kendi ayaklarının üzerinde durman önemli. Biz tabi ki bu süreçte senin yanında olacağız” diyor dayısı.

Ve elbette eli her zaman üzerinde olan, ona güç veren hayat arkadaşı Ayşe Çetinbaş’ı,bir de Çayan’ın “benim tek sermayem” dediği ve onu hiç yalnız bırakmayan arkadaşlarını.

Filmin sonunda ise bir film setinde kamera arkasındayız. Çayan kameramana dönüp, “Bu makaranın fiyatı kaç para haberin var mı öyle boş çekiyorsun” diye takılıyor. Keşke izlediğimiz her şey bir kurgu olsaydı ve Çayan hep son karedeki sağlıklı haliyle kalsaydı diye hayıflanıyoruz.

Dramatik bir film çekmiş gibi, tüm yaşananların hepsi bir filmden, kurgudan ibaret olsaydı diye düşünmeden edemiyoruz.

Oradan çıkışta ise Elazığ’da deprem olduğu haberini alıyoruz. Yine bir yerlerde saniyeler içinde birilerinin hayatı
tamamen değişmiş, kabusa dönmüştü.

Önemli belgesellere imza attı

Çayan ilk olarak 2000’de yönetmen Özcan Alper’in yönettiği Türkiyeli filozof M. Yılmaz Öner’in felsefi sistemini anlatan biyografik belgeselin Ali Naki Gündoğdu ile birlikte yapım yönetmenliğini yaparak kamerayla tanışır.

Ali Naki o sıralar Seyit Rıza ile ilgili bir sözlü tarih yapma projesini Çayan’la birlikte yapmak ister. Çayan da bunu genel olarak 38 Dersim katliamını anlatan bir belgesele dönüştürme fikrini geliştirir. 5 yıl süren çalışmayla belgesel izleyiciyle buluşur.

Ardından Diyarbakır 5 No’lu cezaevini anlatan belgesel ve Dr. Şivan filmleri gelir.

38 filminin altyazı ve çevirileriyle ilgili yardımcı olan Ayşe Çetinbaş ile Çayan’ın yolları kesişir.

Bakur (Kuzey) filmi

2013 Newrozu’nda PKK lideri Abdullah Öcalan’ın gönderdiği mektubun ardından PKK’de geri çekilme sürecinin başlatılacağına dair basın açıklaması yapılır.

Gazeteci Ertuğrul Mavioğlu da bu açıklamayı izleyenler arasındadır. Dağdaki militanların geri çekilme sürecini kayıt altına alarak Bakur (Kuzey) adlı belgesele dönüştürüp, tarihe tanıklık etmek için Çayan’la birlikte kolları sıvarlar.

Çekimlere başladıktan sonra Türkiye’de dengeler değişir ve geri çekilme durur. Hal böyle olunca film, dağdakilerin günlük yaşamlarını ve PKK tarihinin de anlatıldığı bir filme evrilir.

Çayan, iki yıl süren Bakur filmini tamamlayıp renk ve ses düzeltmelerini yapmaları için post prodüksiyon stüdyosunda Sedat Yılmaz’a teslim eder.

Ertesi gün 18 Mart 2015’te Beşiktaş’taki evinden çıkıp yolda yürürken aniden rahatsızlanır. Hiçbir kalp rahatsızlığı olmamasına rağmen kalbi durmuştur. Tesadüf eseri oradan geçen bir ambulansın görevlileri tarafından yarım saat hiç durmadan kalp masajı yapılarak tekrar kalbi çalıştırılır.

Önce Şişli Etfal Hastanesi’ne ardından Çayan’ın ağabeyinin yoğun bakım doktoru olarak çalıştığı Maslak Acıbadem Hastanesi’ne yatırılır.

15 dakika kalbi durduğundan beyne oksijen gitmediği için total beyin hasarı oluşur. Hafıza, görme, konuşma ve hareket merkezi etkilenmiştir.

Çayan komada olduğu sırada Bakur’un İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı tarafından düzenlenen 34. İstanbul Film Festivali’nde gösterileceği açıklanır. Ancak belgeselin gösterimi “kayıt tescil belgesi olmadığı” gerekçesiyle bir gün kala iptal edilir. Festivale katılan Türkiye yapımı filmler, sansüre tepki olarak gösterimden çekilir.

Filmin yapımcısı Ayşe Çetinbaş, “Barış döneminde yapılan ve biz yapımcı olarak barışa hizmet etmesini, vizyona girerek, birçok seyirciye ulaşmasını umduğumuz bir film yapmıştık. Ancak festivaldeki prömiyerimiz engellenince İstanbul, Diyarbakır ve İzmir’de galalar yaptık” der.

Film 4 Mayıs 2015’te Batman’da Yılmaz Güney Sineması’nda gösterilir.

Çayan hala komadadır. Beş buçuk ay yoğun bakımda kaldıktan sonra tedavisi devam eder.

Belgeselin gösteriminden iki yıl sonra, filmin iki yönetmeni Ertuğrul Mavioğlu ve Çayan Demirel ile Batman’daki film gösteriminden sorumlu Dicle Anter’e “örgüt propagandası” suçlamasıyla dava açılır.

Yargılama sürecinde Çayan iki kez Batman’da hakim karşısına çıkar. Sadece üç cümle etmiştir: “Neden burada olduğumu bilmiyorum. Ben sadece mesleğimi yaptım. Bir suç işlemedim.”

Yüzde 99 engelli raporu ile birlikte tüm sağlık kurulu evraklarını mahkemeye vermelerine rağmen 18 Temmuz 2019 günü çıkan kararda Ertuğrul Mavioğlu ve Çayan Demirel’e “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla 3’er yıl hapis cezası verir.

Suçun basın yayın yoluyla işlendiği gerekçesiyle ceza yarı oranı artırılarak 4’er yıl 6’şar aya çıkarılır. Ayrıca, Mavioğlu ve Demirel hakkında yurt dışına çıkış yasağı şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar verilir.

Avukatlar itiraz eder. Dava, Gaziantep Bölge İstinaf Mahkemesi’nde beklemede.

Sorunlu bir dava

“Başlı başına absürt bir dava” diyen Ayşe Çetinbaş, davanın hukuksal ve teknik açıdan sorunlu olduğunu söylüyor: “Batman’daki gösterim sırasında Çayan halen komadaydı. Batman’daki gösterim değil de genel olarak filmle ilgili bir durumsa eğer yönetmenler İstanbul’da yaşadığı için davanın İstanbul’da açılması gerekiyordu.”

Filmle ilgili fiili bir yasağın olmadığını söyleyen Çetinbaş, “Bir eser işletme belgesi için Kültür Bakanlığı’na başvurmanız gerekiyor. Onu aldığınız zaman gösterebiliyorsunuz ama onu almadığınızda ticari dolaşıma sokamıyorsunuz. Biz o süreçlere hiç gelemediğimiz için başvuru da yapmadık. Dolayısıyla yasak da yok aslında. Mahkeme tarafından Bakanlığa soruluyor ve Bakanlık da ‘Yasak değil, çünkü bize hiç başvurmadılar. O yüzden yasak diyemeyiz’ diyor” diye belirtiyor.

İlk zamanlar bağımsız bir belgesel filme açılan bir dava söz konusu olduğundan Çayan’ın sağlık durumunu ön plana çıkarmadıklarını belirten Çetinbaş, “Engelli birinin yargılanmasından ziyade bir filmin kriminalize edilip dava açılması başlı başına bir sorundu ve sesimizi daha çok oradan çıkartmaya çalıştık” diyor.

“Ama başından beri sağlık durumuyla ilgili bütün evrakları mahkemeye verdik. En başta polis eve gelip ifade almak istedi. Çayan verebilecek durumda değildi. Sağlık raporlarını götürdüm. Soruşturma davaya dönüştü. Engelli raporunu, sağlık kurulu raporunu sunduk. Ama hiçbir şekilde dikkate almadılar.

“En son karar duruşmasında avukatlarımız mazeretleri sunarak katılamamıştı. Savunma bile yapmadan heyet karar vermiş oldu.

“Çayan’ın yüzde 99 sürekli engelli raporu var. Temel ihtiyaçlarının hiçbirini tek başına yerine getiremiyor. Hiçbir şekilde yalnız bırakamıyorsunuz. Yürüme, görme problemi var. Böyle bir durumda normal koşullarda cezaevine girebilecek durumda değil ama burası Türkiye.

“Ona da itiraz ettik ama gerekçeli karar da çok ilginç. Biz iki kez mahkemeye götürmüştük Çayan’ı hakim görsün diye. Durumu alenen ortada. Ona göre değerlendirilir diye düşündük ama tam tersi kararda ‘Mahkeme huzuruna çıktı, savunmasını da yaptı. İnfazı yerine getirmemesi için herhangi bir zihinsel, işitsel,görsel sıkıntı gözükmemektedir’ denildi.”

Çayan Mart’ta rahatsızlanıyor, filmin Batman’daki gösterimi Mayıs’ta, engelli raporunun tarihi ise Aralık olduğunu hatırlatan Çetinbaş, “Mahkeme heyeti, filmin gösterimiengelli raporundan altı ay önce olduğu için engelli raporu tarihini baz almış. Sanki bir insan engelli raporunu hemen hastalandığı gün alıyormuş gibi” diyor.

Sevgiyle, ilgiyle yavaş yavaş toparlanan Çayan’ın iyileşme süreci çok ağır ilerliyor. Çetinbaş, “Önceleri total beyin hasarı oluştuğu için hafıza merkezi de etkilenmişti. Şimdi hafızası gayet iyi. Hemen her şeyi geri döndü. Gözlerinde fiziki bir sorun yok ama beynin görme merkezi hasar gördüğü için göremiyor Çayan. İlk başlarda simsiyah görüyordu, neredeyse beş yıllık tedavilerin sonunda renkleri ayırt edebiliyor, ama gördüğü hiçbir şeyi tanımlayamıyor. Yani ne yüzleri seçebiliyor ne de herhangi bir detay görebiliyor. Çayan o bakımdan gözlerden kaynaklı olmasa da beyin hasarından kaynaklı görme engelli” diye anlatıyor.

Çayan eğer rahatsızlanmasaydı gözaltında kaybedilen Hasan Ocak ile ilgili bir belgesel film çalışması yapacaktı.

Ayrıca Muzaffer Oruçoğlu’nun “Tohum” adlı romanını kurmaca film olarak beyaz perdeye taşımak isteyen Çayan’ın, Kardeş Türküler ile ilgili başlayıp epeyce yol kat ettiği belgeselini ise Çetinbaş tamamlayacak.

Sağlık durumunun yanı sıra sansüre karşı da adalet arayışı mücadelesi veren Çayko, iyi ki doğdun!




Önceki Haber
Grammy Ödülleri'ne Billy Eilish damgasını vurdu
Sonraki Haber
Corona virüsü: Ölenlerin sayısı artıyor, dünya teyakkuzda