Ana SayfaCezaevleriCorona günlerinde adalet – Gülşen Özbek

Corona günlerinde adalet – Gülşen Özbek


Gülşen Özbek


İnsan ölümden korkar. İnsan, ölüme hazır olsa da korkar. Bilinmeyen her şeyden korkar insan. Yaşamsız bir ölümün mü yoksa ölümsüz bir yaşamın mı daha kötü olduğunu bilmediğimiz bugünlerin arifesinde, yarınımıza dair kartopu gibi büyüyen belirsizlikler içinde, yine korkularla baş başayız. Belki de bu korkuyu tolere edecek tek şey sevdiklerimizle birlikte olmaktır. Bu birlikteliğin, şüphesiz, bir yönü de pekâlâ, devletin koyduğu engel ve sınırları ortadan kaldırması ile mümkün…

Son bir yıldır ülkede ceza infaz hukukunda düzenleme yapılacağı tartışılıyor. Maalesef ki siyasi pazarlıklara konu edilen bu tartışmaların ardı arkası gelmedi, yasal düzenlemeler de yapılmadı. Corona virüsü salgını sebebiyle gözler ve vicdanlar tekrardan demir kapılara çevrildi. Çünkü böylesi bir salgının cezaevlerine sıçraması halinde kayıpların büyük olacağı açık. Birçok ülke salgınla başa çıkamayınca cezaevlerinde yaşanabilecek trajedileri önlemek adına infazları durdurarak tutsakların tahliyelerine karar verdi. Hal böyle olunca bir yıldır süren infaz değişikliği tartışması da bizde hız kazandı ve son noktaya geldi. Hükümet henüz resmi olarak tasarıyı açıklamamış olsa da süre gelen tartışmalar, basına sızan taslaklardan infaz düzenlemesinin siyasi tutsakları kapsam dışı bıraktığı anlaşılıyor.

Siyasi faaliyetleri, inançları, düşünceleri sebebi ile haksız bir şekilde cezaevlerinde tutulan binlerce kişi, yapılacak yeni düzenlemenin dışında tutulacak. Eşitlik, ayrımcılık yasağı gibi normları rafa kaldıralım. Farz edelim ki ilkel çağlardayız. Ve biz hala eşitliği, ayrımcılık yasağını normlarla tanımlamamışız. Peki insani değerler bağlamında da sorgulamayacak mıyız durumu? Hani daha yasalar, adalet, demokrasi gibi kavramlar yokken ‘ahlakın’ tartışıldığı zamanlar…

Bu döneme dair her türlü yaklaşımız ve tutumuz insanlık tarihine yazılacak. Gelecek çağlarda insanlık, yaşadığımız bu kötü süreçte değerlerimizi ne denli koruduğumuz ya da tükettiğimizi konuşacak. Dolayısıyla bugün yapılanlar geleceğe dair de bir sorumluluk yüklüyor bizlere.

Adalet, insanlığın var olması ile gelişen bir değer. İnsanlık her döneminde Adalet’i sorgulamış ve adil bir sistemin arayışçısı olmuştur. İ.Ö 1850 dolaylarında Sümerler Ülkesinde işlenen bir cinayet ile Nippur’daki mahkeme işlevi gören Yurttaşlar Meclisi’nin vermiş olduğu mahkeme kararı insanlık tarihinin bilinen ilk yazılı kararıdır. Bu karar bizlere insanlığın adalete yaklaşımının kriterlerini sunuyor. Ve mahkeme kararını önemli kılan ise çağdaş bir mahkemenin vereceği karar ile aynı olmasıdır. Yani çağlar sonra yapılan karşılaştırmalar ilk mahkeme kararının çağdaş hukuk anlayışı ile aynı olduğudur. Şimdi bu örnek üzerinden günümüz Türkiye’sine gelirsek bugün binlerce insanın yaşamı üzerinde verilecek bir kararın insanlık geleceğinde ne şekilde tartışılacağını ortaya koymalıyız.
Büyük bir utançla mı yoksa övgü ile mi anılacağız?

Şimdiye değin yürütülen tartışmalar utançlarla anılacağımıza işaret ediyor. Bu durumu insani olarak açıklamak o denli imkânsız ki. Yani bir devlet ölüm ile kalım arasında dahi nasıl da bu denli öfke ile hareket eder izahı olamayan bir durum. Şimdi ben de Dante’nin tasvir ettiği gibi cehennemin beşinci dairesinde öfke ile konuşanları görüyor gibiyim:

“Dikkat kesilip çevreme bakınca, çamura bulanmış insanlar gördüm bataklıkta, yüzlerinden öfke akıyordu, hepsi çırılçıplaktı. Yalnızca elleriyle değil, başları, göğüsleri ayaklarıyla da birbirlerine vuruyorlardı, dişleriyle birbirlerini parçalıyorlardı. İyi yürekli usta dedi ki: ‘Bu gördüklerin öfkeye yenik düşenlerin ruhları.”

Öfkesine yenik düşenler cehennemlerinden çıkabilir. Adaletli bir yaklaşım bataklığı kurutup cennete dönüştürebilir yaşamlarımızı. Öfke duyulan insanlar bu ülkenin siyasetçileri, gazetecileri, muhalifleri, anneleri, babalarıdır. Düşmanca yaklaşımdan vazgeçilmeli ve eşit, ayrımsız bir düzenleme ile tüm toplumu kapsayacak yasaların yapılması gerekir.


Yazarın diğer yazıları

Başka bir yargı mümkün: ‘Kadın Adalet Divanı’ üzerine

Sur’da bir tokat, bir cenaze ve bir şiir

Previous post
Adalet Bakanlığı ve Meclis’e 'infaz yasasında eşitlik' çağrısı
Next post
Yeni Yaşam dağıtımcısı gözaltına alındı