Ana SayfaDünyaMülteciler salgına terk ediliyor: Ne kalacak evleri ne koruyacak mesafeleri var

Mülteciler salgına terk ediliyor: Ne kalacak evleri ne koruyacak mesafeleri var

ATİNA – Hükümetler, Corona virüsüne (Covid-19) karşı alınan tedbirler kapsamında yurttaşlarına “Evinizde kalın”, “Bireyler arasında yeterli mesafeyi koruyun”, “Kişisel hijyene dikkat edilmeli” çağrıları yapıyor. Peki ya bu çağrıları uygulayabilecek koşulları olmayan mülteciler? Onların ne kalacakları bir ev ne virüsten korunmak için maske ve dezenfektanları var. Bir su musluğunu binlerce kişiyle birlikte kullanmak zorundalar. Yunanistan’da hem adalardaki hem de ana karadaki mülteci kamplarında virüs salgınına karşı hükümetin neredeyse hiçbir önlemi yok. Moria Adası’ndaki kampta 1300 kişi aynı lavaboyu paylaşırken, Sunion mülteci kampında ne mültecilere ne de sağlık çalışanlarına maske ve hijyen ürünleri verilmiş değil. Mülteciler kendi kısıtlı imkanlarıyla önlemlerini almaya çalışıyor. Lavrio kampındaki mülteciler için ise kendisi de mülteci olan bir terzi maske üretimine başladı.


Haber: Çağdaş Kaplan


Çin’in Hubei eyaletine bağlı Wuhan kentinde 12 Aralık 2019’da ortaya çıkan, Covid-19 olarak adlandırılan yeni tür Corona virüsü, 150 ülkeye yayılmış durumda.

Dünya Sağlık Örgütü’nün 11 Mart’ta pandemi ilan ettiği Covid-19 virüsü nedeniyle haberin yayına girdiği saat itibariyle Corona virüsüne yakalanan vaka sayısı 218 bin 824 olurken, hayatını kaybeden hastaların sayısı 8 bin 810 kişiye ulaştı.

Salgının merkezi ise şu an Avrupa. İtalya’da vaka sayısı 35 bin 713’ü buldu ve yaklaşık 3 bin kişi hayatını kaybetti. Almanya, Fransa, Avusturya, İsviçre, Belçika ve Yunanistan’da da vaka sayıları artarken, hükümetler sokağa çıkma yasağı dahil olağanüstü hal kararları alıyor.

Avrupa hükümetleri virüse karşı alınan tedbirler kapsamında yurttaşlara “Evinizde kalın”, “Bireyler arasında yeterli mesafeyi koruyun”, “Kişisel hijyene dikkat edin” çağrıları yapsa da bu çağrıları koşulları nedeniyle uygulayamayanlar da var.

Fotoğraf: AFP

Ortadoğu ve Afrika ülkelerinden savaş vb. nedenlerde göç etmek zorunda kalan mültecilerin Avrupa’daki ilk durağı Yunanistan’da durum böyle.

Avrupa’nın en büyük mülteci kampının bulunduğu ülkede hükümetin mültecilerin virüse karşı korunması için aldığı tedbirler yok denecek kadar az. Hem ana karada hem de adalardaki mülteci kamplarında mülteciler uygun olmayan alanlarda virüs riski ile yaşamak zorunda bırakılıyor. Bu da büyük bir felaketi riski demek.

Ülkedeki kamplardan bazılarındaki durumu derledik.

Sunion kampı

Atina’nın doğusunda kalan Sunion mülteci kampında Afganistan, Suriye ve Afrika ve Afrika ülkelerinden yaklaşık 300 mülteci kalıyor.

Birleşmiş Milletler denetimindeki Yunanistan Sağlık Bakanlığı ve Sahil Güvenlik’in hizmet verdiği kamp görece diğer kamplardan daha insani koşullara sahip.

Daha önce yazlık bir kamp olarak hizmet veren kamp alanı daha sonra mülteci kampına dönüştürülmüş. Mülteciler kamp alanı içindeki ahşap barakalarda kalıyor. Ama bu görece iyi koşullara rağmen kampta şu ana virüse karşı alınan bir önlem yok.

Gazetemize konuşan kampta çalışan bir personel, Corona virüsü salgını sonrası kamptaki megafonlardan yapılan “Barakalardan dışarı zorunlu oldukça çıkmayın” anonsu dışında alınmış hiçbir önlem alınmadığını söyledi.

Kampta kalan mültecilere Sağlık Bakanlığı ya da BM tarafından maske ve dezenfektan da dağıtılmamış. Mültecilerden bazıları virüse karşı korunmak için maske ve dezenfektan ürünlerini kendi imkanları ile almış.

Küçük ahşap barakalarda en az 4 mültecinin kaldığı kampta yalnızca 2 doktor görev yapıyor. Kampta Uzun süredir genel bir sağlık taraması yapılmamış.

Kamp personelinin verdiği bilgilere göre Sağlık Bakanlığı kampta çalışan görevliler için de hiçbir önlem almış değil. Sağlık personeli de maske ve dezenfektanları kendi imkanları ile satın almış.

Virüs salgını riskine karşı kamp alanı ve barakalar ise dezenfektanlarla ilaçlanmamış ve kampta özellikle çocuklarda ahşap barakalar ilaçlanmadığı için uyuz salgını var.

Kampta kalanlar temel ihtiyaçlarını karşılamak için sürekli olarak kent merkezine gidip gelmek zorunda. Ve bu da toplu olarak 300 kişinin yaşadığı kampta virüs salgını riskini arttırıyor.

Kamp personeli, olası bir salgın durumunda ne tür tedbirler alınacağına dair bir bilgilendirilmenin dahi henüz kendilerine iletilmediğini belirtiyor.

Moria Kampı

Sık sık mültecilere dayatılan insanlık dışı koşullarla gündeme gelen Lesvos Adası’ndaki Moria kampı ise ülkede Corona virüsüne karşı en korunaksız alan.

Avrupa’nın en büyük mülteci kampı olan Mori kampında 3 bin kapasiteye rağmen 20 bine yakın mülteci tutuluyor. Bu nüfusun 8 bini çocuk ve bu çocukların bini aileleri ya da akrabaları olmayan yalnız çocuklar.

Kamp geçtiğimiz hafta çıkan ve 6 yaşında bir çocuğun yaşamını yitirdiği yangınla tekrar gündeme gelmişti.

Kampta yaşayanlar prefabrik konutlarda ya da aralarında 1 metre mesafe dahi bulunmayan çadırlarda kalıyor.

Kamptaki mevcut koşullar virüs salgını için “ideal bir yayılma alanı” olarak nitelendiriliyor.

Yetkililer yurttaşlar için “Yarım saatte bir ellerinizi sabun ve suyla yıkayın” uyarısı yapsa da kampta bunu gerçekleştirmek mümkün değil.

Kampın bazı bölgelerinde 1 300 kişilik nüfusa bir lavabo düşüyor. Ayrıca kampta yeterli kadar hijyenik ürün yok. Yani ellerinizi yıkamanız için bile saatlerce sıra beklemeniz gerekiyor. Yine yemek almak için de saatlerce sıra beklemek zorundalar.

Lesvos’ta bulunan Almanya Yeşiller Partisi’nden Avrupa Parlamentosu milletvekili Erik Marquardt, T-online’a verdiği röportajda geçtiğimiz hafta kampta çıkan yangına ve virüs salgını riskine karşı şunları belirtiyor: “Yunan adalarındaki durum insani ve güvenlik nedeniyle artık sürdürülebilir değil. Moria’da yangına karşı bir güvenlik yok. Bu Moria’daki ilk yangın değil ve son olmayacak. Patlayacak bir sonraki yangın muhtemelen Corona virüsü olacak.”

Avrupa ülkelerinde yurttaşlar için alınan önlemleri ve Moria’daki mevcut durum arasındaki tezatlığı eleştiren Marquardt, “Almanya’da doğum günü kutlamalarını yasaklıyoruz, ancak burada 20 binden  fazla insan karantina olmadan kalıyor. İki standart uyguluyoruz. Bu böyle çalışmaz” diyor.

Gazeteci Giorgos Christides’in aktardığına göre ise Yunanistan hükümetinin adalardaki mülteci kampları için aldığı önlemler şunlarla sınırlı:

“Sığınmacı kamplarının içinde veya yakınında karantina alanları tespit edilecek. Kamp içindeki faaliyetlere ve kampa yapılan ziyaretlere 14 gün ara verildi. Artık sadece kabul merkezlerinde görevli olanlar kamplara girebilecek. Saatlik yolculuk yapan polis otobüslerini kullanarak sadece bir aile üyesi temel ihtiyaçlar için yakındaki kasabalara gidebilecek.”

Sınır Tanımayan Doktorlar da bu yöntemlerin yeterli olmayacağı görüşünde. Örgüt, kampın bir an önce tahliye edilmesi görüşünde.

Lavrio Kampı: Maskelerini kendileri üretiyor

Türkiye, Suriye, Irak ve İranlı yaklaşık 500 Kürt mültecinin kullandığı Lavrio kampında ise durum diğer kamplardan biraz farklı. Otonom bir kamp olması ‘gerekçesiyle’ kampta yaşayan mültecilere ne Sağlık Bakanlığı ne de Kızılhaç virüse karşı korunmanın yolları konusunda bilgilendirmede bulunmadı. Ayrıca hiçbir hijyen ürünü yardımı da şu ana kadar kampa girmiş değil.

Kaynak: Kedistan

Bu sebeple mülteciler hiçbir destek olmadan kendi önlemlerini kendileri almak ve ihtiyaçlarını kendileri karşılamak durumunda.

1980’li yılların başında açılan Lavrio Kampı o tarihten bu yana binlerce Kürt ve Türkiyeli politik sürgüne ev sahipliği yapıyor. Türkiye’nin politik sebeplerle yıllardır hedefinde olan ve kapatılması için girişimlerde bulunduğu kampa 2017 yılında Yunanistan Kızılhaçı’nın sosyal yardımları da kesilmiş durumda.

BM ve Kızılhaç’ın hiçbir yardım vermediği kamp şu an tam otonom olarak işliyor.

Kamp, kampta yaşayan mülteciler tarafından belirlenen meclisle yönetiliyor. İhtiyaçlar ise kampta yaşayan mültecilerin oluşturduğu komün ve uluslararası gönüllülerin dayanışması ile karşılanıyor.

Önlemleri kendileri alıyor

Ülkede Corona virüsü vakalarının görülmesinin ardından kamp meclisi virüse karşı kendi önlemlerini almaya başladı.

Öncelikle kampta ortak kullanılan duş sayısı arttırıldı. Eskiden 200-300 kişinin ortak kullanımında olan duşlar kısıtlı imkanlara rağmen yeniden düzenlenerek 30-40 kişinin kullanacağı şekle getirildi.

Kampın giriş kapısına lavabo konuldu ve dışarı girip çıkan her kişinin elini yıkmaması ve dezenteftanla temizlemesi şartı getirildi.

Kamp meclisi eczane ve marketlerde dezentektan bulamayınca komünün kısıtlı bütçesine rağmen temizlik malzemeleri aldı ve bunlarla kendi dezenfektanlarını üretip sprey şişelerine koyarak tüm odalara ve ortak kullanım alanlarına koydu.

 

Kampa dışarıdan gelen misafirler için ise maske takma zorunluluğu getirildi. Ayrıca dayanışma sayesinde elde edilen maddi imkanlar kullanılarak iki adet uzaktan ateş ölçer alındı. Bu ateş ölçerlerle kampa gelen misafirlerin ateşleri de kontrol ediliyor.

Kampın bir odası da dezenfekte edilerek karantina odasına dönüştürüldü. Bir vakadan şüphe duyulması durumunda bu 5 yataklı oda karantina için ilk merkez olacak.

Kampta yaşayan mülteciler eczanelerde maske kalmadığı için bu ihtiyaçlarını karşılayamadı. Kampta yaşayanlar için maske ihtiyacı ise yine dayanışma sayesinde karşılanıyor.

Dayanışma için üretim

Kendisi de politik bir mülteci olan terzi Erdal Şahin, kampta kalanların maske ihtiyaçlarını gidermek için maske dikmeye başladı.

Pamuk kumaş ve steril sargı beziyle maskeleri üreten Şahin, “Devletler hükümetler mültecilerin sağlığı konusunda vurdumduymaz bir tavır sergiliyor, sağlığımızı hiçe sayıyor. Onlar önlem almasa da bizim dayanışma gücümüz var. Elimizden geleni dayanışmaya sunarsak sağlığımız için küçük de olsa bir önlem almış oluruz” diyor.


PAYLAŞ:
    WhatsApp'da Paylaş!   Telegram'da Paylaş!     Yazdır   E-Posta Gönder

Önceki Haber
Doktor Güle Çınar’a destek: Başhekimlik açıklamayı geri çekip, özür dilemeli
Sonraki Haber
DİERG’den çağrı: Corona virüsüne karşı öğrenciler güçlendirilmeli