Ana SayfaManşetTarihe bir itiraz: Kürt Kadınları Teali Cemiyeti – Rojda Yıldız

Tarihe bir itiraz: Kürt Kadınları Teali Cemiyeti – Rojda Yıldız


Rojda Yıldız


19’uncu yüzyılın sonları ile 20’nci yüzyılın başları dünyanın birçok yerinde masa başı belirlenmiş sınırların ve bu sınırların içini dolduran bir erkek arzusu olarak ortaya çıkmış benzer insan kitlelerinin varlığını oluşturma serüveni olarak geçti. Sınırlar ulus-devletlere, insan kitleleri ulusa dönüştü(rüldü).

Bu süreç içerisinde egemen bilginin öncülüğünü yapan Avrupa kökenli ulus-devlet tartışması hem kendi içerisinde hem dünyanın ötekilerinde, okumuşlarında, entelejiyasında modernizmin vaat ettiği özgürlük ve ilerleme tutkusu ile birçok yerde alıcı buldu. Bu yolda monarşi iktidarına talip olmuş genç adamlar bu yönetme iktidarını beraber elde tutmanın yollarını aradı. İktidarın bir kişide değil bir partide toplandığı ulus devlet fikri ve onun modern, liberal ideolojisi bu genç adamların tutkularının yerine geleceğine şüphe bırakmayacak şekilde teminat veriyordu.

Modernizmin yeni dünyasında kitleler, sınırları onlar için yöneticiler tarafından belirlenmiş topraklarda yine sınırları devlet politikası ile belirlenmiş okullarda, hastanelerde, kültür kurumlarında, aile hayatında yepyeni bir hayat yaşayabileceklerdi. Kuşkusuz bu ideoloji sadece erkeklerin değil kadınların da “kurtuluşunu” müjdeliyordu. Bu ulvi inancın hayata geçirilmesi için de kuşkusuz onlara da ihtiyaç vardı. Fakat modernizm şimdiye kadar görülmemiş bir şekilde her şeyi yeniden dizayn ettirirken kadının mevcut konumu üzerinde çok daha fazla temkinliydi. Kadınlar da değişmeliydi ama nasıl? Hangi araç ve yöntemlerle?

Kültürel farklılıklar olmak ile beraber bu değişim ataerki ideolojinin birliğinden kaynaklı birçok toplumda aynı seyirde yol aldı. Kadınlar Havva’dan beri gelen “saflık, pürlük, anne, temizlik” gibi Havva’nın bir kadın olarak topluma girebilmesinin iyi yönlerinin bir modifikasyonunu yaşayacak ve tıpkı Havva ve Meryem gibi sessiz, sakin yapılması gereken işleri yapıp kenara çekilecekti. Birçok feminist kuramcının dile getirdiği gibi “etnik, kültürel, biyolojik” birer sembol olarak[1] yeni modern dünyadaki kadın yeri erkekler tarafından çoktan ulus-devlet tahayyüllerinde yerini bulmuştu.

Bu yazının konusu Kürtlerin modern devlet tahayyüllerinin filizlendiği 20. yüzyıl başlarında bu tahayyülün kadın örgütü olarak vücut bulduğu Kürt Kadınları Teali Cemiyeti’ne (KKTC) dair.

Osmanlı’nın son dönemlerinde Abdulhamit’in “üstün” modernist çabaları ve ümmet söylemi içerisinde Osmanlı’ya bağlanmaya çalışılan Kürtler, kendileri gibi çoğunluğu tahsilini yurtdışında tamamlamış veya İstanbul’daki yükseköğretim kurumlarında eğitim almış Türk milliyetçileri ile bir süre ortak “vatan” için hareket etse de Türk milliyetçiliğinin değiştirdiği seyir ve Türk kimliğine bağlı homojenize bir ulus yaratma sevdası Kürtlerin (İstanbul’da yaşayan Kürt entelektüellerinin), milliyetçilik koordinasyonlarını baştan tanımlama sürecine girmesine sebep oldu.

Birinci Dünya Savaşı sonrası Osmanlı’nın umutsuz hali ve artık İTC’nin tamamen homojen bir ideolojiyi temsil etmesi daha önceki Kürt cemiyetlerinden farklı olarak milliyetçi ideolojiyi açıktan bir şekilde benimseyen ve ulus olarak bir Kürdistan’dan yüksek perdeden bahseden bir örgüt kurulmasına vesile oldu; Kürt Teali Cemiyeti (KTC-1918). Bu cemiyet ne Kürtlerin tarihteki ilk cemiyeti olarak bilinen[2] ve II. Meşrutiyetin basın-yayın patlaması yaşatan “anayasal özgürlük” döneminde ortaya çıkan ve tüzüğünde Osmanlı’ya bağlılığını yenileyen Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti’ne (1908) ne de 1912’de İstanbul’da bir grup Kürt öğrenci tarafından kurulan ve amaçlarını “Kürt öğrencileri arasında birliği sağlamak, Kürt dil ve edebiyatını düzenleyip kitaplaştırmak, Kürt gençlerinin eğitimine destek olmak”[3] şeklinde açıklayan Kürt Talebe Hevi Cemiyeti’ne benziyordu.

Birinci Dünya Savaşı sonrası Kürtler artık bir Kürt ulusunu ve sınırları belli bir ulus-devlet olarak Kürdistan ülkesini açıktan dillendiriyorlardı. Derneğin başkanlığını ise Kürdistan’ın iki ünlü sürgün ailesinden Seyyid Abdülkadir, yardımcılığını ise Emin Ali Bedirhan üstlenmişti.

KTC kendi tüzüğünde her ne kadar ayrılıkçı bir yapıdan söz etmese de cemiyetin yayın organı işlevinde çalışan –ki milliyetçi ideoloji kendisini çoğunlukla yayınları aracılığı ile var eder- Jin Gazetesinde (1918) açıktan bir Kürtlük vurgusu çok sık yapılıyordu. “Milliyetçiliğin tipik göstergesi olarak, kahraman bir halk söylemi, dile ve kültüre yönelik biriciklik ve ulvilik, Türklerden, Araplardan ve Farslardan ayrı bir kimlik ve ulusalcı erkeklerin biricik destekçileri olarak ulusun kadınları.” Jin Gazetesinde yer yer kadın kimliğine dair vurgular yapılmış, Kürd kadınlarının kahraman, gözüpek, sağlam karakterli oldukları belirtilmiş ve bir süre çizilen bu Kürd kadın profilinin ardından bu kimliklerin toplandığı bir kadın cemiyeti kurulmuştur.”

Kürt erkek tahayyülüne Kürt “kadın dokunuşu”; KKTC

Kürt Kadınları Teali Cemiyeti 1919’da İstanbul’da yaşayan bir grup Kürt kadın tarafından kuruldu. Her ne kadar Kürt kadınlarının ilk örgütü olma özelliğini taşısa da hak ettiği değeri ne yazık ki son yıllarda henüz almaya başladı.

Kadınların milliyetçi projelerde yer alması ve ulus için mücadele etmeleri konusu her ulus sürecinde istisnasız görülse ve özellikle kadın çalışmalarına konu edilse de KKTC’yi görünmez kılan kurulmasından hemen birkaç yıl sonra yaşama geçen Türk ulus devletinin tekçi ideolojisinin bir yansıması olarak vuku buldu.

Bu tekçi ideolojinin yansıması kadın çalışmalarında epey yol alan Türk kadınların çalışmalarına da yansıdı. Tarihçi Gülhan Balsoy’un deyimi ile ‘Osmanlı kadını’ kavramının genel anlamda Sunni, Türk, şehirli, eğitimli, üst sınıf kadınlarla eşdeğer tutulması bazı deneyimleri gün ışığına çıkarırken diğerlerinin görmezden gelinmesine, bazı kadınların hikayelerinin diğerlerininkinden daha muteber sayılmasına, kısacası bazı kadınların diğerlerinden daha eşit sayılmasına yol açtı”[4].

Bu yok sayma Osmanlı dönemi içerisinde yaşayan kadınların en uzun soluklu yayın hayatı olan Kadınlar Dünyası (1913 yılında yayınlanmaya başlayan dergi, 9 yıl yayın hayatına devam etmiştir) isimli derginin incelenmesi sonucu yayınlanan Osmanlı Kadın Hareketi[5] isimli kitapta da “sessizleştirilerek” icra edildi.

Kitabın sonunda Osmanlı Dönemi içerisinde kurulan birçok vakfın ve kuruluşun tüzüğüne yer verilirken, 1919’da tüzüğü bizzat Kadınlar Dünyası dergisinde yayınlanan KKTC’ye yer verilmemiş, kitap içerisinde de bahsedilmemiştir. Yine derginin yazarlarından olan Bedirhan soyisimli kadınların kimliğine dair bir vurgu yapılmamış, “Osmanlı kadını” vurgusu içerisinde bir anlamda eritilmiştir.

Makale ve tiyatro yazarı Mes’adet Bedirhan bu isimlerden biridir. Bedirhan’ın derginin 135. sayısındaki “Kadınlık Ne Vakit Anlaşılacak?” isimli makalesinde “Milleti yetiştirecek kadındır, millet yetişmemiş olduğunda kadınlığın cemiyetin idame-i hayatındaki mevki ve nüfus ve ehemmiyetini takdis edemiyor” cümlelerini hangi milleti kast ederek söylediği ise tarihin muamması olarak kalacak sanırım…

KKTC’nin kuruluşu Jin Dergisinin 20. sayısında derginin yazarlarından Memduh Selim Beg tarafından “İki Hayırlı Olay” isimli yazısı ile duyurulur. 26 Nisan 1919’da Serbesti gazetesinde çıkan bir haberde ise cemiyetin kurulacağının haberi yapılır.[6] Beg bu durumdan kaynaklı memnuniyetini “Kürdlük’e taraf olan bu cemiyetden dolayı ne kadar medyûn-ı şükrân (teşekkür borçlu) olsak yeridir,” demekte ve Kürdçülük akımının bu cemiyeti kurmuş olan kadınlardan başlıca beklentisini “kadınlarımıza vatan, vazife, fedâkârlık hisleri aşılayan tam birer ana oldukları gün ‘Kürd kadınlığının asrî zihniyetle inkişâfı (çağdaş görüşlerle ilerlemesi)’ emeline ermişler demektir,” sözleriyle özetlemektedir.[7]

Kürt şair Abdurrahim Rahmi ise cemiyetin kuruluşunu “Ji bo Civata Dayikan” isimli Kürtçe şiiri ile kutlar.  Kadınlar Dünyası dergisinde yayınlanan beyannamelerinde ise cemiyetin bir başkanı, iki başkan yardımcısı, altı asil üyesi, sekreteri ve kasa görevlisi olduğunu görmekteyiz.

Cemiyete dair elimizdeki kısıtlı bilgilere göre cemiyetin faaliyetlerinden iki tanesini bilebiliyoruz. Biri Sultanahmet Meydanında okuttukları mevlüt bir diğeri Şişli Etfal hastanesinde maddi durumu yetmeyen erkek çocukların toplu sünnet töreninin düzenlenmesi. Bu faaliyetlerin duyurusu da Jin Dergisinin son sayısı olan 25. sayısında derginin yazarlarından Aziz Yamulki tarafından yapılmaktadır. Yamulki bahsi geçen yazısında kadınlara dair şunları belirtir;

Çünkü her ulusta olduğu gibi, Kürd uygarlığının gelişip ilerlemesinde de en önemli öğeyi, kadınların gelişip ilerlemesi ve yükselmesi sağlayacaktır. Bunların gelişip yükselmesi, yetiştirecekleri çocuklar ve bu çocuklara ana kucağında verecekleri dinsel ve ulusal terbiye, ulusal gelenekler, daha sonra ırklarına ve uluslarına bağlılık, altı bin yıllık tarihsel yurtlarına bağlı olarak gösterecekleri fedakârlıkların çekirdeğini oluşturur.

Kürt Kadınları Teali Cemiyeti’nin kurulmasında Kürt Teali Cemiyeti’nin etkisinin yoğun olduğu aşikar. Kürt enetelektüellerinin ulus-devlet tartışmalarının “doruğa” ulaştığı ve somut olarak isminin geçtiği Jin Gazetesinde cemiyetin kurulması sevinçle karşılanıyor ve hayırlı olsun dilekleri sunuluyor.

Bu mutluluğun altında yatan temel motivasyon Kürt kadınlarının çağdaşlaşması gerektiği eğilimi olmak ile beraber kurulacak yeni Kürdistan için hep beraber çalışmak gerektiği arzusu da yer alıyor.

Osmanlı içerisinde bulunan birçok kadın erkeklerin ulus-devlet projesine gönüllü olarak katılmış, bu yönde çalışmalar yapmış. Fakat Aziz Yamulki’nin de açıkça belirttiği gibi bu çaba kadın haklarına değil Kürd uygarlığının gelişip büyümesi için gereklidir. Kadınlar bin yıllardır kendilerine verilen çocuk yetiştirmek ve annelik gibi kutsal görevlerini layıkı ile yerine getirerek ulusa hizmet etmeliydi.

Encum Yamulki

Erkeklerin modern dünyasının bu çağrısı kadınlar tarafından da sahipleniliyordu. Sultahnahmet Meydanında okutulan mevlütte konuşan cemiyet kadınlarından Encum Yamulki “Kürt kadınlarının çağdaş bir zihniyete kavuşturulması için çalışmaları gerektiğini ve ırk, dil, din ayırmaksızın bütün kadınları bu mücadeleyi sahiplenmesi” gerektiğini belirtmiş ve cemiyetlerinin amacını şöyle açıklamıştır;

Hanımefendiler, biz Kürdler, akvâm-ı muhtelifeyi (çeşitli kavimleri) kardeşleşdiren İslâmiyet’in zuhûrundan (ortaya çıkışından) yani asırlardan beri Türk milletinin en sâdık bir muhibbi (seveni), en kuvvî (güçlü) bir dostu ve en zahîr (coşkulu) bir kardeşi olarak bulunuyor. Bugün bütün milletlerin mukadderâtı (alın yazıları) başka şekiller aldığı ve herkese bir hak verildiği bir zamânda bizler de kendi hakkımızı istiyoruz, çünkü ortada milyonlarla Kürd var ve büyük bir Kürdistan var. Mukaddes emeller (kutsal amaçlar) uğrunda en ziyâde çalışmak isteyenlere ve milletlerine olan muhabbetlerini (sevgilerini) göstermiş oldukları fedâkârlıklarla isbât eyleyenlere cümlemiz bütün mevcûdiyetimizle medyûn-ı şükrânız (bütün varlığımızla teşekkür borçluyuz). Cemiyetin küşâd (açılış) merâsimine koşarak gelen muhterem hanımlarımız ve kardeşlerimiz her sûretle muâvenet edeceklerini (destek olacaklarını), Kürdlük’ün teâlisi (yükselmesi) için ne yapılmak lâzımsa bilâ-tereddüd (tereddütsüz) yapacaklarını Kürd sözü verdiler. Öteden beri “Kürd sözünden dönmez.”

Encum Yamulki açıktan bir Kürdistan davasından, bu davaya verilecek destekten söz etmektedir. Ve bu amaçla hayır işleri işleyeceklerini, dostları olan kadınlarla bir araya geleceklerini belirtmekte ve bütün kadınları bu davayı sahiplenmeye çağırmaktadır. Kürt ulusunun bireyleri olarak bu davayı benimsemek ve bunun için çalışmak Kürt Kadınları Teali Cemiyeti için de öncül amaç olarak durmaktadır.

Hem dönemin dünya koşullarını hem Osmanlı’nın içerisinde bulunduğu durumu hem Kürtlerin bir yandan mücadele etmek zorunda kaldıkları Türk milliyetçiliğini düşündüğümüzde Kürt kadınların böyle bir teşvike başlaması ve bunun için çabalamaları her ne kadar kadın mücadelesini önüne koyan bir çıkış olarak görülemese de seslerini, sözlerini söylemeleri, zaten akışı devam eden bir ideolojiye karşı pasif kalmaktansa kurucu birer gönüllü öznesi olarak kendilerini görmesi Kürt kadınlarının tarihe düşen bir notu[8] olmuştur.

Birçok araştırma KKTC’nin kurulmasının teşvikinin KTC tarafından yapıldığnı gösterse Kürt kadınlarının Türk milliyetçi ideolojiye karşı kadın yöntemleri ile direnmeye devam etmesi, tekçiliğin dayatıldığı bir milliyetçilik diskurunda ırk-dil-din gözetmeksizin bütün kadınları cemiyetlerine üye olmaya davet etmesi kadın politik öznelliğinin kapılarını aralamamız gerektiğini bir kez daha gösteriyor. Keza Kürt kadınlar egemen Türk milliyetçi ideolojisinin değil “varlık” mücadelesi veren “öteki” milliyetçiliğin, Kürt milliyetçiliğinin tarafında yer alan kesim olarak bir başka ezilme biçiminin içerisinde direniş yollarını kuruyorlardı.

Derneğin faaliyetlerinin bir yıl kadar sürdüğü tahmin edilmekte ve nasıl sonlandığına dair bir bilgi elimizde yokken kapatıldığına dair bir bilgi 1929 yılında Tiflis’te çıkan Zarya Vastoka isimli bir gazetede karşımıza çıkıyor. Kürt Kadın Komitesi imzası ile verilen haber şu şekilde;

Büyük olayların meydana geldiği 1919 yılında, Kürt aydınlarının desteği ile birkaç kültürel örgüt ile beraber Kürt Kadınları İlerleme Komitesi kuruldu. Kürt kadınlarının enletektüel düzeyini geliştirmek, maddi durumlarının ve toplumsal yaşamlarının değişmesi için çalışmak ve onlara yardımcı olmak hedefi ile kuruldu. Ama bu komitenin çalışmaları uzun sürmedi. Konstantinopolis milliyetçilerinin hilekarlıkları ve soruşturmaları yüzünden dernek tüm şubeleri ile beraber kapatıldı. [9]

Bu yazının yazılma gerekçesini de zımni bir biçimde içeren bu kısa haber yüz yıl öncesinde politik hatta kendisine yer bulmaya çalışan Kürt kadınlarının geçen vakit içerisinde ısrarla isimlerinin anılmaması, görünmez kılınması ve bugün hala “Konstantinopolis milliyetçilerinin hilekarlıkları” ile mücadele etmeye çalışmalarıdır.

Adı tarihten ısrarla silinmeye çalışılan bütün Kürd kadınlarının 8 Mart’ı kutlu olsun…


[1] Nira-Yuval Davis, Anthias Floya, Woman-Nation-State, (1989).

[2] Malmisanij, Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti ve Gazetesi, (1999)

[3] Naci Kutlay, Kürt Kimliğinin Oluşum Süreci, (2012).

[4] Gülhan Balsoy, “Osmanlı Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Tarihçiliği Üzerine”, (2015).

[5] Serpil Çakır, Osmanlı Kadın Hareketi, (1996).

[6] Rohat Alakom, Küd Kadınları Teali Cemiyeti, (2019)

[7] Yavuz Selim Karakışla, https://m.bianet.org/bianet/kadin/17100-kurd-kadinlari-teali-cemiyeti.

[8] Bu notu günümüze ulaştırmak ve bu konuyu gündemde tutmaya çalışmakta ciddi katkıları olan araştırmacı Rohat Alakom KKTC’nin 100. Yılında çıkardığı Kürd Kadınları Teali Cemiyeti kitabı ile cemiyetin içerisinde yer alan kadınlara ve hayatlarına dair ayrıntılı bilgiler sunmuş ve ciddi katkılarda bulunmuştur.

[9] Rohat Alakom, Kürd Kadınları Teali Cemiyeti, (2019).


PAYLAŞ:
    WhatsApp'da Paylaş!   Telegram'da Paylaş!     Yazdır   E-Posta Gönder

Önceki Haber
Corona virüsü: Dünya genelinde son durum ne?
Sonraki Haber
Corona virüsü: İtalya'da 14 kent karantinaya alındı