Gözyaşındaki fırtına
Herkes senin
Sen olduğunu sanır
Oysa bilmezler kim olduğunu
Sen, sen olsaydın
Çocukluğuna gider
Ağlayan mendilcikleri avuturdun
Sen, sen olsaydın
İki kere iki’den beş
Yediden de
On sen çıkarır
Ceplerini neşeyle doldurup
Özür dileyişin fırçasıyla her yeri boyardın
Herkes senin
Sen olduğunu sanır
Oysa bilmezler kim olduğunu
Bu kızıl göğün altında ne aradığını…
Son şiirlerimden birini aceleyle çevirdim, çevirideki yetersizlikle sızlarken kalem, devam edelim değil mi?
Sen dedikleri kişi gerçekten biz miyiz? Ya da “sen” olduğumuza ne zaman, nasıl karar verdiler?
Sorgularsak hiçbir şey dayanamaz karşımızda, verili tüm anlam/idrak, saray ve saltanatları da yıkılır. Belki de bu yüzden sorgulamaz, sorgulamayı sevmeyiz. Ya da sadece bazı sorular sorarız, sınırsızlık yok! İçselleştirdiğimiz sınırlar, bozkurtlar gibi durur karşımızda.
Durmuşuz zaten! Fırtına kopartan mı var, değil mi? Oysa nasıl da kopar fırtına aslında, bir bardak suda bile! Ya da şöyle diyelim: gözyaşlarımızdan tutalım da temas ettiğimiz tüm sularda, potansiyel fırtınalar saklı ama farkında değiliz.
Üstelik Türkçedeki deyimde “bir bardak suda fırtına koparma!” komutuyla mahkum bile edilir fırtına koparma kabiliyeti. Bu durumda nasıl senin, “sen” olduğunu bilsinler ki!
“Sen” dedikleri, çoğu zaman bir köle (kolonyaliste göre), bir memur ya da bir sandalyedir. Sen, sen’sin o kadar! Riayet edeceksin, sorgulamayacaksın. Sen, sen’sin işte, sınırlı, edilgen, pasif!
Şimdi nasıl yaratıp dayattıkları bu “sen”den onlarca sen çıkarabilirsin ki! Oysa verili olan sen de, ben gibi bir kafes, bir sıkışmışlık, bir sakatlıktır. Bu yüzden sen “sen” ol, sana biçtikleri kılıfa sığma. Çünkü sen, sen’sin ve ancak sen, ne ve kim olduğunu, hangi fırtınaları koparabileceğini bilirsin.
Hem onlar kim? Senin, sen’liğini bitirmek suretiyle hizmetlerine koştukları bir piyon olduğunu düşünmeye nasıl cesaret edebilirler?
Evet, sen’in kim olduğunu gösterme vaktin çoktan geldi. Ve bu, ne bir kendini ispat ne de körkütük bir şov olacak.
Akıllı, zeki, duygulu, özgür olabilen sen’ler geliyor; kesin fırtına kopacak, gözyaşı damlasında bile.
PAYLAŞ:
Tweet