Ana SayfaÇalışma YaşamıTarım işçilerinin durumu salgında daha da kötüleşti

Tarım işçilerinin durumu salgında daha da kötüleşti

ADANA – Salgında hiçbir koruyucu önlemin alınmadığı mevsimlik tarım işçileri, zor bir dönemden geçiyor. Tarım işçisi Mehmet Özen, “Fakir kısmı için ‘Ölsün’ diyorlar. Ondan ötürü bize bakmıyorlar” diyor.


Haber: Hamdullah Kesen / MA


Corona virüsü salgınına rağmen koruyucu, önleyici ve ekonomik hiçbir tedbirleri bulunmayan mevsimlik tarım işçileri, fiziki mesafenin olmadığı çadırlarda zor koşullar altında yaşamlarını sürdürüyor.

Suriye’deki iç savaştan dolayı göç eden Suriyeli mültecilerin yanı sıra Şırnak, Urfa ve birçok bölge ilinden Çukurova’ya çalışmak için gelen işçiler, naylon, kamış ve tahtadan derme çatma yapılan çadırlarda kalıyor.

Çadırlarda 15 bin kişi yaşıyor

Tarım işçisilerinin en çok bulunduğu Adana’da CHP’nin 2019 raporuna göre, 47 geçici çadır yerleşiminde 2 bin 202 çadırda 9 bin 600’ü çocuk yaklaşık 15 bin kişi yaşıyor.

Adana Valiliği, METİP projesi kapsamında Yumurtalık ve Karataş sınırlarında bulunan iki çadır alanda tuvalet ve duş yapıp kısmi iyileştirmeler yaparken, diğer çadır alanlarında içme suyu, tuvalet, banyo, ısınma, elektrik, hijyen ve zemin sorunları sürüyor.

Zaten güvencesiz olan çalışma koşulları salgınla beraber daha da kötüleşen işçiler, emeklerinin karşılığını alamadıklarını anlatıyor.

İşçiler, salgın tedbirlerinin kendilerine uğramadığını ve sırf üretim olsun diye salgın sürecinde çalıştırıldıklarını belirtiyor.

Valilik ve belediyenin Karagöçer’deki çadırlarda göstermelik ilaçlama ve sağlık taraması yaptığını ifade eden işçiler, salgın sürecinde kaderlerine terk edildiklerini belirtiyor.

İşçilerin zor şartlarda çalıştığını dile getiren karpuz işçisi Abdi Yıldırım, sıcaklardan çok etkilendiklerini, su bulmakta zorlandıklarını ve salgın tedbirleri kapsamında daha çok çalıştıklarını söyleyenlerden.

Tarım işçisi Yıldız Kültür, 4 ay önce Şırnak’ın Silopi ilçesinden işsizlikten dolayı Çukurova’ya geldiklerini anlatıyor. Çocuklarının tarlada sabahtan akşama kadar 50 ila 60 TL’ye çalıştığını aktaran Kültür, kendisinin çadırda kalıp çadırdaki işleri yaptığını ve çadır yaşamının çok kötü olduğunu belirtiyor.

“Hava çok sıcak. Çadırın içi daha da sıcak. Çadırın içinde dayanamıyoruz. Şimdi bakın hava çok sıcak dayanamadığım için bir ağacın gölgesinde hamur yoğuruyorum. Çok zor. Mecbur olmasaydık, memleketimizde kalırdık. Salgın için bir önlem yok. Bir çadırda 10 kişi kalıyoruz. Elektriği çiftlikten çekiyoruz. Suyu da ya da kanaldan ya tarlalardaki çeşmelerden bidonlarla getiriyoruz.”

1973’ten bu yana Çukurova’da tarlalarda çalışıp çadırlarda kaldığını ifade eden Urfalı Mehmet Özen, “Kışın yağmur, çamur ve soğuktur. Yazın da sıcak sivrisinek ve tozdan geçilmiyor. Çadırlar 2 ila 12 kişi arasında kalınıyor” diyor.

Elektrik için abone başvurusu yaptıklarını ancak verilmediğini söyleyen Özen, su şebekesinden içme sularını parayla karşıladıklarını, elektriği de çiftliklerden parayla aldıklarını ifade ediyor.

Corona virüsüne dair hiçbir önlemin almadığını söyleyen Özen, ilaçlama ve sağlık kontrolü yapılmadığını belirtirken, “Hiçbir ilaçlamada yapılmadı. İlaçlamayı yolda atıp gitmişlerse biz görmedik. Fakir kısım fazladır. Ölsün diyorlar. Ondan ötürü bize bakmıyorlar” diye ekliyor.

Previous post
Savaşın ardındaki hayatlar bu evde, sonraki proje 'Çocuk Köyü'
Next post
Rapor: Muhalif kanallara bir buçuk yılda kesilen ceza 11 milyon lira