Ana SayfaGüncel“Savunma Yürüyor”: Barolara tehdit varsa bütün yurttaşlar tehdit altındadır

“Savunma Yürüyor”: Barolara tehdit varsa bütün yurttaşlar tehdit altındadır

HABER MERKEZİ – Baro temsilcilerinin Ankara’ya başlattığı yürüyüş üçüncü gününde devam ediyor. “Savunma Yürüyor” sloganıyla yürümeyi sürdüren Barolar arasında olan Diyarbakır, Urfa, Van ve Mardin de var. Diyarbakır Baro Başkanı Cihan Aydın, “Eğer avukatlar baskı altındaysa, barolara yönelik tehdit varsa, bütün yurttaşlar tehdit altındadır” diyor. Van Baro Başkanı Zülküf Uçar ise “Biz karanlığın içinde değil, karşısındayız. Karanlığa karşı yürüyoruz” diye belirtiyor.

Baro temsilcilerinin, baro seçimleri ve Avukatlık Kanunu’nda yapılmak istenen değişikliklere karşı birçok ilden eş zamanlı olarak Ankara’ya başlattıkları yürüyüş devam ediyor.

41 kentin baro başkanı 19 Haziran’da yürüyüş başlatmıştı. Eylem, Ankara’da yarın tamamlanacak.

Urfa, Mardin, Diyarbakır ve Van baro başkanları, yürüyüşlerini dün Urfa’da birleştirdi. Burada eylemlerini MA’dan Barış Polat’a değerlendiren Baro başkanları, taleplerini dillendirdi.

Diyarbakır Baro Başkanı Cihan Aydın, başlattıkları yürüyüşün; adalet, hukukun üstünlüğü, özgürlük ve eşitlik temelinde olduğunu belirtti.

“Amacımız avukatlık yasasındaki değişikliğin geri çekilmesi” diyen Aydın, tüm yurttaşlar için hak, hukuk, adalet çağrısı yaptıklarını da vurguladı.

Aydın, “Eğer avukatlar baskı altındaysa, barolara yönelik tehdit varsa, bütün yurttaşlar tehdit altındadır” dedi.

Mardin Baro Başkanı İsmail Elik, ‘baroların dizayn edilmeye çalışıldığını’ belirtirken, buna karşı yürüdüklerini söyledi.

Van Baro Başkanı Zülküf Uçar, “Eğer bir devlette hukukun üstünlüğü ve insan haklarını koruyan kurumlar olmazsa ülkenin geleceği karanlık olur. Biz karanlığın içinde değil, karşısındayız. Karanlığa karşı yürüyoruz. Dileriz başlattığımız bu çaba sonuç verir” dedi.

Urfa Baro Başkanı Abdullah Öncel ise iktidarın Baroları etkisizleştirmek için çabaladığını belirterek, “bu yasanın geri çekilmesi için demokratik eylemliliğe geçtiklerini” kaydetti.

Öncel, “Barolar, insan hakları için, kadınlar şiddete uğramasın, çocuk istismarı olmasın diye yürüyor. Barolar Türkiye’de hukukun üstünlüğü için yürüyor. Baroların misyonu tam da budur. Yurttaşlarımız baroları yalnız bırakmasın” dedi.

Hükümet ne diyor, Barolar ne istiyor?

Başta barolar olmak üzere meslek örgütlerinin seçim yönteminin değiştirilmesi iktidarın gündeminde.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mayıs ayı başında bazı meslek örgütlerinin seçim sistemlerinin değiştirileceği yönünde açıklamalarda bulunmuştu.

Erdoğan, “Meclis’te neticelenmeyi bekleyen çok düzenleme bulunuyor. Bunlardan biri de meslek kuruluşlarının seçim usullerinin yeniden belirlenmesi ile ilgili taslaktır” diye konuşmuştu.

Erdoğan’ın bu açıklaması, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın nefret içerikli Cuma Hutbesi’ne barolardan yükselen tepki üzerine gelmişti.

Baroları hedef alan Erdoğan, “Ankara Barosu’nun ve aynı zihniyetteki yapıların Diyanet İşleri Başkanımız ile onun şahsında İslama yönelik fütursuz saldırılarına şahit olduk. Sadece bu örnek dahi meslek kuruluşlarının seçim yöntemiyle ilgili düzenlemenin aciliyetini ve ehemmiyetini göstermiştir” diyerek seçim sistemine müdahale sinyali vermişti.

Buna, Türkiye Barolar Birliği ve 81 ilin baro başkanlıkları yazılı bir açıklamayla tepki göstermişti.

Açıklamada, “Ülkemiz aylardır Corona virüsü salgınıyla, ekonomik ve toplumsal ve siyasi sorunlarla mücadele etmektedir. Özelde ise Avukat meslektaşlarımızın yaşadığı sorunlar tahammül edilmez boyutlara ulaşmıştır” denilmişti.

Avukatlık Kanunu’nda barolar ve seçim sistemlerine yönelik değişiklik girişimlerinin doğru bulunmadığının vurgulandığı açıklamada, “Bu girişimlerin durdurularak, geri çekilmesini, Ülkemizin gerçek gündemlerinin çözümüne dönülmesini talep ediyoruz” diye belirtilmişti.

Avukatlık Kanunu hazırlanması aşamasında asıl muhatabın barolar ve Türkiye Barolar Birliği olması gerektiği vurgulanırken, şu talep dile getirilmişti:

“Türkiye Barolar Birliği nezdinde, 80 baronun, uzmanlar ve akademisyenlerin katılımıyla bir komisyon oluşturulmalı, bu komisyonca hazırlanacak tasarı, kamuoyu ve ilgililerle paylaşılmalıdır. Doğru, adil ve hukuki olan hareket tarzı bu olmalıdır.”




Önceki Haber
Amerikalı Bir Ermeni'nin Feminist Olma Yolculuğu: Aslan Kadının Mirası
Sonraki Haber
Tanrıkulu: Şüpheli Abarakov neden tekrar sorguya alınmıyor?