Ana SayfaGüncelAnayasa Mahkemesi TSK’nin katliamını kabul etti, ancak tazminatla yetindi

Anayasa Mahkemesi TSK’nin katliamını kabul etti, ancak tazminatla yetindi

HABER MERKEZİ – Anayasa Mahkemesi, Şırnak’ın Kuşkonar ve Koçağılı köylerinde 38 kişinin TSK uçaklarıyla katledilmesine ilişkin yaşam hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Mahkeme, faillerin tespit edilemeyeceğini belirterek, tazminat ödenmesini kararlaştırdı.


Anayasa Mahkemesi (AYM), Şırnak’ın Kuşkonar ve Koçağılı köylerinin 26 Mart 1994 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) ait savaş uçakları tarafından bombalanması ve 38 kişinin katledilmesiyle ilgili “yaşam hakkı ihlali” kararı verdi.

T24’ten Gökçer Tahincioğlu’nun haberine göre; AYM, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 2014’te olayla ilgili verdiği ağır ihlal kararına rağmen, soruşturmada gerekli özenin gösterilmediğini, bu nedenle sorumlular cezalandırılmadan dosyanın zamanaşımı nedeniyle takipsizlikle kapatıldığını belirledi.

Mahkeme, bu durumun, benzer yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesi açısından yargıya ait rolün zarar görmesine yol açtığına hükmetti.

Köylülerin insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele ile karşılaştıklarını kaydeden mahkeme, zamanaşımı nedeniyle söz konusu ihlallerin ancak manevi tazminatla giderilebileceğini belirtti.

Roboski Katliamı dosyasını daha önce usulden reddeden mahkeme, böylece ilk kez savaş uçaklarıyla sivil köylerin vurulduğunu ve bunun ağır bir yaşam hakkı ihlali olduğunu karar altına almış oldu.

Faillerin tespiti mümkün değil!

Mahkeme, soruşturmanın sorumlular tespit edilmeden zamanaşımı kararıyla kapatıldığına dikkat çekti.

Kararda, “Olay tarihinden bu yana geçen zamanla birlikte delillerin kaybolması, yaşananların hatırlanmasının güçleşmesi, askeri makamlarca arşiv kayıtlarının belli bir zaman sonra imha edilmesi gibi nedenlerle delil toplanmak giderek zorlaştığından adli makamlarca bu aşamadan sonra olayda sorumluluğu olabilecek kişilerin tespiti mümkün olmamıştır” denildi.

Kararın devamında ise şu ifadelere yer verildi:

Adli makamların hukuka aykırı eylemlere hoşgörü gösterildiği ya da kayıtsız kalındığı görüntüsü verilmesinin engellenmesi açısından gerekli sürat ve özenin gösterilmediği, daha sonra ortaya çıkabilecek benzer yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesinde sahip olunan önemli rolün zarar görmesine neden olabilecek şekilde makul özen ve hızda hareket edilmediği, olayın zamanaşımına uğraması sonucunda sorumluların cezalandırılmamasına sebebiyet verildiği, AİHM’nin ihlal kararının gereklerinin yerine getirilmediği sonucuna varılmıştır.

Mahkeme, zamanaşımı nedeniyle ihlalin sonuçlarının giderilemeyecek olması nedeniyle, başvuruculara gördükleri zarara göre 40 bin ila 130 bin TL arasında değişen oranlarda tazminat ödenmesi gerektiğine de karar verdi.

Katliamın geçmişi

Şırnak’a bağlı Kuşkonar ve Koçağılı köylerine 26 Mart 1994’te TSK’ye ait savaş uçakları tarafından gerçekleştirilen bombardıman sonucu 38 kişi yaşamını yitirdi.

Köylerdeki tüm evler yıkıldı ve köylüler ölülerini kendileri bulup defnetmek zorunda kaldı.

Cenazeden sonra yurttaşlar, uzun yıllardır yaşadıkları köyleri terk etmek zorunda kaldı.

Şırnak Başsavcılığı, eylemi PKK’nin yaptığını iddia ederek, dosyayı Diyarbakır DGM’ye gönderdi. Diyarbakır DGM ise bu yönde delil bulunmadığını belirterek, Diyarbakır Başsavcılığı’na dosyayı iletti.

Başsavcılık, PKK iddiasında ısrarcı olarak dosyayı yeniden DGM’ye gönderdi.

Soruşturmada ilk kez iki yıl sonra tanıklar dinlendi. Tanıklar, köye bomba atıldığını açık biçimde anlattı.

Dosya ile ilgili 1997’den 2004’e kadar hiçbir işlem yapılmadı. Sur ilçesinde katledilen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, o dönemde dosyanın takipçisi oldu ve eylemi PKK’nin yaptığına yönelik kanıt bulunamadığını belirten savcılıklara yaptığı başvurular sonucunda, soruşturmanın askeri savcılığın görev alanında olduğunu kabul ettirdi.

Dosya, Diyarbakır 2’nci Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı’na gönderildi.

Hava kuvvetleri: Uçuş olmadı

Askeri savcılık, hava kuvvetlerinden, olay tarihinde 10.00-12.00 arasında uçuş yapılıp yapılmadığını sordu.

Gelen yanıtta, herhangi bir uçuş faaliyeti yapılmadığı bildirildi.

Askeri savcılık, bunun üzerine dosyayı yeniden sivil savcılığa gönderdi.

Elçi’ye o dönem talep etmesine rağmen dosya verilmedi ve sadece görevsizlik kararının örneği iletildi.

Sivil savcılık, yeniden kendisine gelen dosya kapsamında jandarmadan uçuş bilgilerini talep etti ancak jandarma da kayıt olmadığı yanıtını verdi.

Savcılık, daha sonra, ısrarla uçakların köyün üzerinde dolaşıp bomba attığını söyleyen tanıkların ifadelerini aldı.

Savcılık, dosyayı yeniden DGM’nin yerine kurulan Diyarbakır Özel Yetkili Savcılığı’na gönderdi ve iddianın çok ciddi olduğunu, araştırılması gerektiğini bildirdi.

2008’de kolluk kuvvetleri, olayın üzerinden çok zaman geçtiği için olay yerinden delil elde edilmesinin mümkün olmadığını bildiren bir yazıyı savcılığa gönderdi.

Yine, kolluk kuvvetleri tarafından, tanıkların, avukat tarafından, “uçak bombaladı derseniz tazminat alırsınız” denilerek yönlendirildiğini bildiren bir yazı savcılığa iletildi.

Buna karşılık, Elçi tarafından yine çeşitli komutanlıklardan uçuş bilgileri talep edildi.

Tüm komutanlıklardan bu tarihlerde uçuş kaydı olmadığı yanıtı geldi.

Uçuş varmış

Israrlı talepler üzerine savcılık, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nden 2011’de kayıt sordu.

2012’de gelen gizli yanıtlar, Hava Kuvvetleri’nin olay günü bölgede iki ayrı uçuş yaptığını ortaya koydu.

Uçakların bombalarla havalandığı da yazıda yer aldı.

AİHM’den gizlenen kayıt

Elçi, olayda yaralanan 41 köylü adına, 2006’da AİHM’ye başvuru yapmış, soruşturmanın etkisiz biçimde yürütüldüğünü bildirmişti.

Bu başvuru da 2014’te karar aşamasına geldi.

Hükümet, olayın üzerinden 20 yıl geçtikten sonra bir karar verilmesinin adil olmadığını bildirdi ve başvurucuları suçladı.

AİHM ise bunun normal olduğunu belirterek dosyayı esastan inceledi.

Bu aşamada AİHM, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’ndeki uçuş kaydının hükümet tarafından bildirilmediğini tespit etti.

Belgenin avukatlar tarafından kendisine ulaştırıldığını not eden AİHM, hükümetin, belge sunma yükümlülüğünü ihlal ettiği sonucuna vardı.

AİHM, ölümlerin askeri makamların uyguladığı güç sonucunda gerçekleştirildiği sonucuna vararak, yaşam hakkının ihlal edildiği kararını verdi.

Karara, gizlenen belgelerle, tarafsız tanıkların, “masa kadar büyük bombalar atıldı” iddialarının birbirini doğruladığı gerekçe gösterildi.

AİHM, hiçbir askeri personelin ifadesinin alınmaması, cesetlere otopsi bile yapılmaması, iki yıl hareketsiz kalındıktan sonra eylemin PKK tarafından yapıldığına karar verilmesi gibi eksik soruşturma unsurlarına da dikkati çekti.

AİHM, bombalamaya dair birçok kanıt bulunmasına rağmen sorumluların cezalandırılması konusunda isteksiz davranıldığını belirterek, usul yönünden de yaşam hakkının ihlal edildiğine hükmetti.

‘İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele’

AİHM, köylülerin cenazelerini komşu köylere defnetmeleri, hiçbir yardım almamaları, köylerini terk etmek zorunda kalmaları, evlerinin nedensiz tahrip edilmesi gibi olguların da insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele sayılacak asgari eşiğe ulaştığı sonucuna vardı.

AİHM, hem sorumluların cezalandırılmasını istedi hem de yakınlarını kaybedenlere 135 bin Euro ile 20 bin Euro arasında değişen oranlarda tazminat ödenmesine hükmetti.

Karara rağmen sorumlular gizlendi

AİHM kararından sonra Genelkurmay Başkanlığı’ndan uçuş bilgileri ve sorumlular hakkında bilgi istendi.

Uçuş bilgileri gönderilmesine rağmen görevli personele ilişkin bilgi bulunmadığı belirtilerek, sorumlular yine gizlendi.

Avukatların dosyayı inceleme talepleri de karara rağmen yine kısıtlandı.

Üç askerin ifadesi alındı

2013’te Diyarbakır Savcılığı, dönemin Jandarma Asayiş Komutanı olan ve emekliye ayrılan H.K.’nin ifadesinin Ankara’da alınmasını istedi.

Gelen yanıtta, faks mesaj formunda imzası bulunan üç askerin isimleri yer aldı.

Bu kişiler de ifadeleri alındığında, bilgilerinin olmadığını söyledi.

Savcılık, bu kez Diyarbakır Valiliği’nden olayla ilgili tüm bilgileri istedi ancak herhangi bir arşiv kaydı bulunmadığı yanıtı verildi.

2014’te, Diyarbakır Savcılığı, iki ayrı uçuşta görevli dört ayrı uçağı kullanan personelin isimlerini talep etti.

Komutanlıklardan yine olayla ilgili kayıt bulunmadığı yanıtı verildi.

‘Delilsizlikten’ takipsizlik verildi

2014’te, savcılık, olay yerinde keşif yapılması için kolluk kuvvetlerine yazı gönderdi.

Ancak, “terör örgütünün bölgeyi mayınladığı” yanıtı geldi.

Savcılık, daha sonra yeniden görevsizlik vererek, dosyayı askeri savcılığa iletti.

Askeri savcılık ise uçakların köyleri bombaladığına dair kanıt olmadığını, zamanaşımını süresinin de dolduğunu belirterek, dosyayı takipsizlikle kapattı.

Tahir Elçi, bunun üzerine konuyu Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı.

Elçi’nin ölümünden sonra da avukat Neşet Girasun mücadeleyi sürdürdü ve ek dilekçelerle Anayasa Mahkemesi’nden karar verilmesini talep etti.

Bakanlıktan ‘bildirmediler’ savunması

Adalet Bakanlığı, olayla ilgili Anayasa Mahkemesi’ne gönderdiği savunmada, AİHM’nin zaten tazminata hükmettiğini, mağdurların ise daha sonra mağduriyetlerini bildirir başvuruları savcılığa iletmediğini belirtti.

Bakanlık, buna karşılık, yaşam hakkı ihlali iddiaları konusunda takdirin Anayasa Mahkemesi’nde olduğunu bildirdi.




Önceki Haber
'İstanbul Sözleşmesi yaşatır' diyen Melek Mosso sahneden indirildi
Sonraki Haber
Dünyadaki orman yangınlarının yüzde 75'i insan eliyle çıkarılıyor