Ana SayfaEğitimEşitsizlik artacak: Devlet okullarının açılması pek mümkün değil

Eşitsizlik artacak: Devlet okullarının açılması pek mümkün değil

HABER MERKEZİ – Covid-19 salgını nedeniyle dünyanın dört bir yanında olduğu gibi Türkiye’de de okullar aylarca kapalı kaldı. Bakanlığın açıklamasına göre okullarda yüz yüze eğitime 21 Eylül’den itibaren başlanacak. Bu tarihe kadar hijyen koşullarının sağlanacağı ve güvenli bir ortamın oluşturulacağı söyleniyor. Peki, bu konuda Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ne düşünüyor? Salgın sürerken okulların açılmasını nasıl karşılıyorlar? Sendikanın İstanbul 3 No’lu Şube Başkanı Ayfer Koçak’a mikrofonumuzu uzattık.


Haber: Hasan Özhan Ünal


Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, yeni eğitim öğretim yılının 31 Ağustos’ta uzaktan eğitimle açılacağını, yüz yüze eğitime ise 21 Eylül’den itibaren “aşamalı ve seyreltilmiş” şekilde geçileceğini duyurdu.

Yüz yüze eğitime ilişkin, “Hangi yaş gruplarında öncelikli olarak başlayacağı hususunu bilim insanlarının tavsiyeleri doğrultusunda belirleyeceğiz” diyen Selçuk, özel okullara ise şu ‘müjde’yi verdi: “Dileyen özel okullar, 17 Ağustos itibarıyla uzaktan eğitim araçlarıyla eğitim faaliyetine başlayabilecek.”

Yaklaşık 18 milyon öğrenci ve 1 milyon eğitim emekçisinin olduğu Türkiye’de Corona virüsü salgını nedeniyle okullar geçtiğimiz Mart ayında kapanmış ve uzaktan eğitime geçilmişti.

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) İstanbul 3 No’lu Şube Başkanı Ayfer Koçak’a ilk olarak yeni dönem için alınan kararları nasıl değerlendirdiğini soruyoruz.

“Devlet okullarının açılması çok mümkün görünmüyor” diyen Koçak, bunun nedenini bu şartlarda hijyen sağlanabilmesinin mümkün olmamasını bağlıyor.

Bakan Selçuk’un “personel sayısında artışa gidildiği” yönündeki açıklamasına karşın Koçak, okullarda yeterli personelin bulunmadığına dikkat çekiyor: “Bizim okullarımızda, son 30 yıldır özellikle kadrolu personel, temizlik personeli alınmıyor. Her okulda temizlik konusunda en fazla bir kişi kadroludur. Geri kalanları tamamen taşerona teslim edilmişlerdir.”

Ayfer Koçak, temizlik personeline yeterli eğitimin verilmediğini de belirtiyor ve hijyenle temizlik arasındaki farka dikkat çekerek, “Yani arasındaki bağ da henüz o arkadaşlarımıza eğitim olarak verilmiş değil” diyor.

‘Seyreltilmiş’ eğitimin de pek mümkün olmadığı görüşünde olan Koçak, sınıf mevcudiyetlerinin zaten kalabalık olduğunu hatırlatarak, “Pandeminin getirmiş olduğu ağır bir sorun var ama bunu telafi edebilecek koşullar daha öncesinden yaratılabilmiş olsaydı, yani daha öncesinden biraz daha normalliği yaşayabiliyor olabilseydik eğitimde belki bu dönemde ekstra tedbirlerle bu iş götürülebilirdi” diye konuşuyor.

Şimdi siz okullarda sınıfları seyreltmeye çalıştığınızı iddia ediyorsunuz, yani yapmaya çalışacağınızı söylüyorsunuz, sayıları düşüreceğinizi söylüyorsunuz. Ama siz zaten şimdiye kadar, pandemi öncesinde bu gelecek yüzde 30’luk öğrenci fazlalığıyla ilgili herhangi bir tedbir almış değilsiniz.

Salgın sürecinde, tüm itirazlara rağmen Haziran ayında yapılan LGS ve YKS sınavlarına da dikkat çeken Koçak, “Bu sınavlara gittiğimizde okullarda bir karış tozla karşılaştık” diyor ve ekliyor: “Hiçbir hazırlık yoktu. Dolayısıyla güvenmek gerekiyor, yani en azından bunu söyleyebilmek için, yani pandemi koşullarında hazırlık yapıldı mı yapılmadı mı noktasında bir güven ilişkisinin kurulması gerekiyor.”

Bunların yanı sıra bazı derslerin yüz yüze, bazı derslerin ise uzaktan eğitim şeklinde verileceğinin açıklandığını hatırlatan Koçak, ancak bununla ilgili de yeterli bilginin verilmediğini vurgulayarak, “Hangi derslerin yüz yüze olacağı konusunda dahi çok netleşmiş herhangi bir şey yok” diye belirtiyor.

Özel okullara tanınan hak eşitsizlik yaratıyor

Ayfer Koçak, Eğitim Sen olarak özel okullara uzaktan eğitime daha erken başlayabilme hakkı tanınmasına da tepkili.

Milli Eğitim Bakanı, ülkedeki bütün çocuklarla ilgili eğitim odaklı fikirler ve öneriler geliştirmelidir. Şimdi siz, kendinizin başlatamadığı bir çalışmayı, devlet okullarında başlatamadığınız bir çalışmayı bu okulların başlatabilmesinin önünü açtığınızda bu ne anlama geliyor?

Özel okula gidecek olan çocuklara siz pozitif bir süreç başlatmış oluyorsunuz. Zaten sınıfsal olarak, yani okula gitme, ulaşım, teknolojiye ulaşma şartları olarak, zaten biz ne yaparsak, ne dersek diyelim, avantajlı pozisyonda olan kesimin çocuklarını alıyorsunuz, diyorsunuz ki 17’sinden itibaren başlayabilirsiniz.

‘Biz başlayamıyoruz ama siz başlayabilirsiniz’ diyorsunuz, sonra da o çocukları, sekizinci sınıfa geldiği zaman aynı sınava göre, okullara yerleştireceksiniz. Yine maalesef garabet olarak tanımladığım nitelikli ve nitelikli olmayan okullara yerleştireceksiniz. Şimdi bu boyutu da çok ciddi bir problem.

‘Sınıfsal eşitsizliğin çok ciddi bir yansıması var’

Eğitimin çok ciddi problemleri kendi içinde barındırdığını söyleyen Koçak, pandemi koşullarında olunduğunu vurgulayarak, “Öğrencilerimizle iletişim halinde olmak değerli, ama burada sınıfsal eşitsizliğin çok ciddi bir yansıması var çocuklara. Bunu ortadan kaldırabilmenin koşulları oluşturulmalıydı. Koca bir yaz dönemi geçti. Aslında biraz daha rahat davranılabilen bir dönemin içerisinde, tedbirlerin alınabileceği bir dönemde hiçbir çalışma yapılmadı” ifadesini kullanıyor.

Türkiye’de Eğitim Bakanlığı tarafından bu süreçte hiçbir çalışma yapılmadığını belirten Koçak, çocukların uzaktan eğitime ulaşabilme şartlarının araştırılmadığı, binlerce mülteci ve tarım işçisi çocuğun hiç düşünülmediği eleştirilerinde bulunuyor: “Bu ülke İstanbul’dan, Ankara’dan, İzmir’den ibaret değil… Geçtiğimiz gün düzenlediğimiz çalıştaya Adana’dan katılan arkadaşımız, ‘öğrencilerimizin üçte birinin evinde televizyon yok’ diyor.”

Bilim Kurulu’nun sadece sağlıkçılardan oluşturulmuş olmasına tepki gösteren Ayfer Koçak, sözlerini şöyle sürdürüyor:

Çünkü orada sadece sağlıkla ilgili kararlar alınmıyor ki, evet sağlıkla ilgili problemlerden kaynaklı hayatın birçok alanına dair tedbirler, kararlar alınıyor. Şimdi orada bu alandan da birilerinin olması gerekiyor. Ya da orada yok mu, o zaman bir eğitim kurulu oluşturursun. Çünkü bu devasa bir sorun.

Eğitim Sen olarak bu işin merkezinde olmak istediklerini söylediklerini ancak pandemi şartlarında dahi bu sürecin sendikalara söz hakkı verilmeden sürdürüldüğünü söyleyen Koçak, okulların yüz yüze eğitime hazır hale getirilebilmesi için ciddi bir çalışmanın yapılması, sınıfların 10 kişinin üzerinde olmaması ve temizliğin her gün yapılabilmesi gerektiğini vurguluyor.

Velilere çağrı

Koçak, pandemi sürecinde kaldırılan tedbirlerin başında toplu taşımadaki uygulamaların geldiğini hatırlatarak, bu tedbirler yeniden alınmadan okulların açılması durumunda öğrencilerin okula ulaşımları konusunda ciddi problemler yaşayabileceğini uyarısında da bulunuyor.

Son olarak ebeveynlere seslenen Koçak, “Velilerin de çocuklarını gönderecekleri okulları görmeleri ve gerçekten kuralların uygulanabilir olup olmadığını tespit etmeleri gerekiyor diye düşünüyorum” diyor ve ekliyor: “Açıkçası benim fikrim, sendikamın genel yaklaşımı da pandemi şartlarında okulların açılmasını doğru bulmuyoruz.”


PAYLAŞ:
    WhatsApp'da Paylaş!   Telegram'da Paylaş!     Yazdır   E-Posta Gönder

Önceki Haber
AB'den Türkiye'ye 'NAVTEX' tepkisi: Ankara Doğu Akdeniz'de gerilimi artırıyor
Sonraki Haber
17 Ağustos Depremi'nin 21'inci yılında Türkiye ne noktada?