Ana SayfaGüncelCihaner’den Kürt sorunu yorumu: Türkiye’de fiili apartheid rejimi var

Cihaner’den Kürt sorunu yorumu: Türkiye’de fiili apartheid rejimi var

HABER MERKEZİ – CHP içinde değişimi hedefleyen İlhan Cihaner, Kurultay sonrası ilk kez konuştu. Partinin neden değişmesi gerektiği konusunda önemli mesajlar veren Cihaner, “Şu anda Kürt seçmenin seçme seçilme hakkının elinden alındığı fiili bir apartheid söz konusu. Bunları dert edinmeyip ‘komisyona havale’ etmek Kürt sorununun da maliyetini arttırıyor. Oysa kuşaklar kayboluyor, insanlar cezaevlerinde unutulmuş durumda” dedi.

Son Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Kurultayı’nda sert ve etkili konuşmasıyla dikkatleri çeken ve parti içindeki ‘Gelecek İçin Biz’ muhalefet ekibinin önemli isimlerinden olan 24 ve 26. dönem milletvekili İlhan Cihaner, Yeni Yaşam gazetesinden Ender Öndeş’e konuştu.

Kurultay’da yaşananlar, muhalefetin durumu, Kürt sorununa kadar uzanan sorunlar hakkında değerlendirmelerde bulunan Cihaner, hedefindeki yeni CHP’yi anlattı.

Kurultay’a geri dönmek anlamında değil ama Türkiye’ye demokrasi getirmek isteyen bir partinin kurultayında bir kişinin aday olabilmek için 1356 delege arasından 68 imzaya ulaşamaması (ya da ulaşıp imzaların geri çekilmesi) kötü bir şey değil mi?

Tabii ki ‘kötü’ bir şey. Sadece CHP için söylemiyorum bunu… Dünya ve ülkemiz büyük bir altüst yaşıyor. Parti yönetimlerinin geleneksel örgütlenme modelleri ve siyasetleri ile bu altüst oluşu göğüslemeleri mümkün değil. Bu durum da parti yönetimleri ile temsil ettiklerini iddia ettikleri kesimler arasında bir makasa/memnuniyetsizliğe yol açıyor. İktidardaki partiler iktidar olanakları, kirli propaganda, rant dağıtım mekanizmaları hatta devlet zoru ile parti içi demokratik bir yarışa izin vermiyor. Muhalefet partileri ise birlik beraberlik, kutuplaşmış siyaset, parti disiplini, dava söylemi, üye/delege mekanizmalarının kötüye kullanılması gibi yollarla bastırıyor. Böyle olunca “travma” olmadan lider değişimi de olmuyor. Üstelik tersi ortaya çıkıyor, erken kalkanın parti kurduğu, yüzlerce “muhalif” yazışma grubunun, hareketin örgütlenmeye çalıştığı, iktidar partilerinin bile içinde alttan alta yürüyen güç savaşları, tuzaklar, siyaset mühendislikleriyle… Demokratik bir yarış olmayınca partilerin içerisinde görülmesi gereken hesaplar dışarıya taşınıyor.

Benim aday olamama gelince; öncelikle özeleştiri; geç kaldık, delegeye ulaşma sorunu yaşadık, parti içindeki geleneksel dinamikleri ihmal ettik, tartışmayı ideolojik zemine çekemedik. Bunların önemli bir kısmı pandemi gibi bizim dışımızdaki nedenler yüzünden oldu. Ama asıl gerekçe, merkezden belirlenmiş tek adaylı il kongreleri ve blok listelerle oluşturulan delegasyon, bazı belediyelerin etkisi, yerel seçim başarısının ve kutuplaşmış siyasetin kötüye kullanılması gibi anti demokratik müdahaleler.

Bu sürecin asıl “kötü” sonucu karşı tezlerin tartışılmadığı, önceden belirlenmiş bir metnin oylandığı, yönetimin değişmediği bir tablo çıktı. Ne geçmişin muhasebesi yapılabildi ne de geleceğin siyasi hattı tartışılabildi. Bu durum aday çıkıp çıkamamasından daha kötü.

Kurultay’da ortaya çıkan “iktidar manifestosu”nu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öncelikle bu belge CHP’nin önceki tarihi önemdeki belgeleri gibi kurultay sürecinde, örgütlerde ve PM’de tartışılan, Kurultay’da olgunlaşan bir belge değil. Eklektik ve iktidar perspektifi oluşturmaktan yoksun görünüyor. Nitekim iktidar heyecanı maalesef oluşturmadı. En azından anketler öyle söylüyor!

Öncelikle temel meselelerle ilgili olarak içerikten daha çok “yöntem” öneriliyor. Örneğin “Orta Doğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı” kurulacağı belirtiliyor. Ama bu teşkilatın Ortadoğu’daki bin yıllık sorunları, emperyalist işgali, enerji ve su kavgalarını, bunlarla iç içe geçmiş Kürt sorununu, IŞİD ve terör sorununu hangi yaklaşımla çözeceği belirsiz.

Ayrıca tutarlılık da gerekir. Örneğin “milletin vekilini millet seçecek” iddiası varsa iki yıl önce ön seçimi kaldırıp milletvekillerini tek başına belirlememiş olmanız gerek. Ya da “kadın temsiliyetinin arttırılması” iddiası varsa bunun için siyasi parti yasasını, hatta tüzüğünüzü değiştirmeye gerek yok. Tüm vekiller merkezden belirlendiği için siz de eşit temsile göre belirlersiniz. İşte burada tutarlılık sorunu var.

Ama bu metnin öncesi ve sonrası var. Bu metin ve öncesinde Cumhuriyet’te yayınlanan iki makale yer yer sol/kamucu tınılar taşısa da asıl belirleyici olan, bence sayın Genel Başkan’ımızın çok sık yaptığı “sağ ve sol kalmadı” açıklaması ve öteden beri laikliği siyasetten sürgün etmiş olması. Aynı söyleşide partinin “sağa kaymadığını” savunup sonra “sağ sol kalmadı” tespitini yapmak zaten yeterince çelişkili bir durum. Ama çok açık ki kurulu düzenin siyasi yelpazede bir adı var! O devam edeceğine göre yok varsayılanın ne olduğunu siz söyleyin! Ve şu çözümün kimlerle yürütüleceği meselesi. Yani “dostlar” kimdir bunlar bilinmeden tüm metin havadadır bence.

Kurultay’dan sonra dikkat çeken bir gelişme de CHP cephesinde Kürt sorunu üzerine yapılan açıklamalar, “çözme” konusundaki vaatlerdi. Somut/günlük tutumlar alınmadıkça bütün bunların bir anlamı olabilir mi?

Ben öteden beri CHP dâhil muhalefetin “müdahale edici” ve sonuç alıcı bir siyasi pratiği hayata geçirmek zorunda olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Ama raporlama, önerme, ortak akla çağırma, soru önergesi ve sosyal medya faaliyetinde ısrar ediliyor. Kuşkusuz bu mecralar da kullanılmalı ama orada kalınca iktidara “huysuz ve kötümser danışmanlık” yapmış oluyorsunuz! Bizim partimiz açısından bir sorun da “89 Kürt Raporu” nostaljisi. Ciddi bir güncellemeye ihtiyaç var.

Şu anda Kürt seçmenin seçme seçilme hakkının elinden alındığı fiili bir apartheid söz konusu. Bunları dert edinmeyip “komisyona havale” etmek Kürt sorununun da maliyetini arttırıyor. Kuşaklar kayboluyor, insanlar cezaevlerinde unutulmuş durumda. Kaldı ki çözüm yeri olarak TBMM’yi göstermek sadece bir yöntemi tarif ediyor. Çözümün maddi içeriğine dair bir şey ima etmiyor. İktidarın savaş tezkerelerine verilen destek gözetildiğinde iş daha karışıyor. Benzer sorunlara dönük olarak HDP’nin de müdahale edici bir çizgide olduğunu söylemek zor.

Kürt sorununu ‘Meclis’te çözmek’ CHP’nin öteden beri tekrarladığı bir tutum. Ama sorunun Meclis dışında ayakları ve muhatapları yok mu?

Ortada kökleri Cumhuriyet öncesine giden ve son 40 yılında şiddetin olduğu, bazı başlıkları uluslararasılaşmış bir sorundan bahsediyoruz. En önemlisi de çözüm süreci ve girişimleri tüm halka mal edilmezse ne kadar kırılgan olabileceğini gördük. Kolombiya’da FARC’ın silah bırakması ile kurulan barış, hem bu kırılganlıklar hem de çözüm için çok önemli deneyimler barındırıyor. Bu deneyimlerden faydalanılmalı ancak sorunun özgün yanları ve kendi deneyimlerimiz daha önemli. Her ne olursa olsun “Nasıl olsa bu iktidar kendi kendine gidecek ve biz gelip Meclis’te komisyon kurup çözeceğiz” seyirciliğine teslim olunmamalı. Mevcut ve gelecek iktidarları en uygun çözüme hazırlayacak bir iklimin yaratılması için çok şey yapılabilir. Ama ana aktörler iktidarın düşmesini bekliyor!

CHP’nin politikası şöyle görünüyor: Sağ şeritten giderek oylarını artırmak, bu arada solun ve Kürtlerin CHP’ye mecburen oy vereceğini varsaymak… İşe yarar mı bu?

Yaramayacağı, yaramadığı açık. İktidardaki çürümüşlüğe ve çöküşe rağmen oylarımız maalesef artmıyor. İktidarın tek bir stratejik adımına engel olamadı bu politika. Siyasetin öncü, ikna edici ve dönüştürücü rolünü göz ardı edip statükoya teslim olmaktır bu yaklaşım. Kaldı ki Kürt seçmen açısından yerel seçimler hariç hiç öyle olmadı. İşe yaramadı, yaramaz. En fazla “Erdoğansız bir AKP rejimi” kurdurur bu yaklaşım. Seçmeni ve tercihlerini anketlerdeki değişmez rakamlar olarak gören bu yaklaşım aslında KONDA’nın İstanbul Sözleşmesi anketi ile yanlışlanmış oldu. 5 yıl içerisinde tercihlerin nasıl değişebildiğini göstermesi açısından önemli bir anket.

Ve nihayet son soru: Bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsunuz?

CHP içerisinde mücadeleye devam. Gelecek İçin Biz’i büyütmeye çalışacağız. Ülkenin temel meseleleri ile ilgili çözüm önerilerimizi parti ve kamuoyu ile paylaşmaya çalışacağız.


PAYLAŞ:
    WhatsApp'da Paylaş!   Telegram'da Paylaş!     Yazdır   E-Posta Gönder

Önceki Haber
İzmir'de İrfan Temelli evli olduğu Meryem'i öldürdü
Sonraki Haber
İfadeleri 10 ay sonra alındı: Sistematik cinsel saldırı failleri serbest