Ana SayfaYazarlarBahadır AltanTürk Hava Yolları’nda pandemi sömürüsü

Türk Hava Yolları’nda pandemi sömürüsü


Bahadır Altan


Virüs neler neler taşıdı yaşamımıza. Artık sendika ve şirket patronları arasındaki (Toplu Sözleşme demeye dilim varmıyor!) ücret belirleme toplantıları Cumhurbaşkanı aracılığıyla imzalanıyor! THY ve şirketin yetkili sendikası Hava İş arasında geçen hafta yapılan protokol, sanki görüşmeler pek çetin geçmiş de Cumhurbaşkanı devreye girerek anlaşmayı sağlamış gibi yansıtıldı! Oysa şu anki THY patronları, 7 yıl önce, Hamdi Topçu-Temel Kotil zamanında genel kurula yaptıkları müdahalelerle delegeleri işten atmakla tehdit ederek, adeta atadığı sendika yönetimini haklı olarak sadece bir figür olarak görüyor. Her şeyi kendi belirleyerek sendikaya adeta tebliğ ediyorlar.

Şimdi bir de bu sahneyi tamamlayan devletin en tepesinden arabulucuları var. İşçilere de bu tiyatroyu izlemek kalıyor. Yeni dönemde muhalif sendikalara, biat etmeyen konfederasyonlara, belediyelerde yaptıkları gibi kayyum atar veya sendika yöneticilerini bizzat Cumhurbaşkanı’nın atamasını kanunlaştırırlarsa şaşırmam doğrusu!

THY patronları ve emrindeki sendikalarının yazılı hale getirdikleri protokolü çok özetle ifade edersek 1 Eylül’den itibaren pilotlar %50, kabin memurları %35 ve diğer işçiler %30 kesintili olarak ücret alacaklar.

İşçiler Mart 2020’den beri süren keyfi, belirsiz, uçuşa giden gitmeyenin belli olmadığı, kimine az, kimine daha az ücret ödenen dönemin sona ermesine ve alacağı ücretin netleştiğine neredeyse sevinecekler! Bu belirsizlik öncelikle pilotları rahatsız etmiş ve geçen ay 100 kadar pilot sendikaya görüşmeye gitmişti. Bu ziyarete katlanamayan THY yönetimi (belki de sendikanın isteğiyle) tespit edilen pilotların uçuşlarını askıya almıştı. Bu konuda bile hiçbir şey yapmayan sendika, şimdi büyük bir iş başarmışçasına açıklama yapıyor:

“İstihdamın korunmasının birinci önceliğimiz olduğu hususu işverene iletilmiş bu konuda taraflar arasında mutabakat sağlanmıştır.”

Yani bu dönemde pandemi bahanesiyle işten çıkarılma olmayacak demek istiyor. Peki, yarın işler beklenildiği gibi gitmez, ikinci dalga değil beklenen tsunami kıyılara ulaşır ve THY işten çıkarmalara başlarsa ne yapacak? Koca bir hiç!

Bilindiği gibi pandeminin ilk günlerinde dört kaptan virüse yakalanmış ve yaşamını yitirmişti. Havacılık, sağlık sektörü kadar riskli olmasa da, insanlarla yakın ve uzun süreli temas zorunluluğu ve uçak içi kötü havalandırma koşulları nedeniyle virüs bulaşma olasılığının yüksek olduğu bir iş kolu. Bir virüs taşıyıcısının kabinde yolcu olması halinde, uzun bir uçuşta bütün yolcu ve uçuş ekibine virüs bulaşma olasılığı yüksek. Bu nedenle özellikle kabin memurlarının uçak içinde virüse yakalanmadan işlerini yapabilmeleri oldukça zor.

Sağlık çalışanları gibi sürekli maske ve eldiven kullanmak zorundalar. Uçuştan geldikten sonra yapılan ateş ölçme dışında bir kontrol da olmayınca virüsü evlerine taşımaları da mümkün. Neyse ki THY de koruyucu malzeme sıkıntısı yok. Çünkü maske, dezenfektan vb. ürünler, Yönetim Kurulu Başkanı Aycı’nın akrabaları tarafından temin edilip bol bol kullanılıyor! Aycı Medikal‘in ürettiği sağlık kitleri yolculara da dağıtılıyor!

Sağlık Bakanı’nın yeni hasta ve ölüm sayılarını düşük göstermek için kırk dereden su getiren tavrıyla örtüşen bir tutum var havacılıkta. Neredeyse Covid-19’un yükseklik korkusu olduğu için uçaklara yanaşmadığını söyleyecekler! Bir yandan ‘evde kal’ derken, öte yandan yaşam normale dönüyor havası yaratılarak insanlar seyahat yapmaya özendiriliyor. 1 Eylül’den itibaren her şey ‘normal’e dönmüş olacak havası yine gerçeklerle yüzleşildiğinde neye dönüşür tahmin etmek zor değil. THY yönetimi daha önce yaptığı gibi yine protokol mrotokol dinlemeden tek taraflı olarak istediği düzenlemeleri yapar ve uygular kuşkusuz. Hava İş’in Tatlıbal’ı da kıyamet koparacak değil ya! Ücret indirimi, işten çıkarma gibi kötü haber söz konusu olduğu zaman reis “aracılığı” da söz konusu olmaz nasıl olsa, tatlı tatlı koltuğunda oturmaya devam eder.

Havacılıkta pilotların ağırlıklı olarak yer aldığı diğer sendika Hava-Sen ise daha önce Hava İş’i ısrarla THY ile masaya oturtmaya ve TİS’i uygulamaya davet etmişti. Yayımladığı açıklamada THY ve Hava İş yöneticilerinin tiyatrosuna tepki göstererek şöyle diyor:

“HAVA-SEN, her koşulda sivil havacılık çalışanlarını bilgilendirmeye, kurulan tuzakları deşifre etmeye, tarafların pandemi dönemini bahane ederek taktıkları maskelerini indirmeye, yaşanan mağduriyetleri kamuoyuna duyurmaya devam edecektir. Geç olmadan, işin, emeğin, ekmeğin ve çocuklarının geleceği masada satılmadan HAVA-SEN’e üye ol, HAVA-SEN’e güç ver, birlikte çözelim.”

Hava-Sen, birlikte çözmekten söz etse de bir mücadele perspektifi, eylem planı, programı sunmuyor, ya da başlangıçtaki üye sayısı şimdi çok düştüğü için sunamıyor. Bunun nedenlerini, kendilerine ayna tutarak bulmak onların işi. Ancak bence çok net bir gerçeği dile getirmeliyim.

Türkiye’de yasalar meslek sendikasına izin vermiyor. Yani sadece bir meslek grubunu (pilot) temel alan sendikanın yetki alma ve işçileri birleştirme şansı yok. Buna, yüksek ücretli kaptanların çoğunun kendilerini işçiden çok patron gibi gören ve kaybedecekleri şeylerin çokluğuyla orantılı ürkekliği eklenirse sınıf mücadelesine katmanın zorluğu görülür. O nedenle THY’de yetki alma olasılığı en azından şimdilik hiç yok.

Bunlara rağmen meslek grubu içinde dayanışma ile yapılacak çok şey var kuşkusuz.

İmzalanan protokolün ücretlerde yarattığı denge değişikliği ilginç yorumlara da neden oluyor. Batıda kabin amirliği, hava trafik kontrolörü gibi meslekler neredeyse kaptanlar kadar ücret alır. THY’de olduğu anlaşılan bir kabin amiri bunu örnek alarak protokol haberinin altına yazdığı yorumda, pilotların %50 kendisinin %35 azalan ücreti sayesinde ikinci pilottan daha fazla ücret alacağını yazarak seviniyor! Ve “sırada kaptanlar var” diyor! Bu da patronların meslek gruplarını birbirine düşürmede ve işçiler arasında rekabet yaratmada ne kadar etkili olduğunu gösteren bir örnek ne yazık ki.

Oysa özellikle havacılık, bir ekip işi. Yüklemecisinden pilota, kabin amirinden, teknisyene, taşeron işçisine kadar aynı gemideler. Sadece onlar da değil bütün iş kollarında çalışan işçilerin birliği her türlü sorunu çözecek geleceği yaratacak temel güç. Bu günün pandemi koşulları geçtikten sonra, daha önceki koşulları kimse işçilere altın tepside sunmayacak. Mücadele etmeden, bedel ödenmeden de kazanımlar beklemek mümkün değil. Yani patronların körüklediği meslekler arası didişmeleri bir kenara bırakarak bütün iş kolu üyeleriyle daha doğrusu bütün işçilerle dayanışmaktan başka çare yok.

Başarılmayı bekleyen en yalın gerçek, kilidin anahtarı sadece bu…


Bu yazı İşçi Sözü gazetesinin Eylül sayısında da yayımlanmıştır.

PAYLAŞ:
    WhatsApp'da Paylaş!   Telegram'da Paylaş!     Yazdır   E-Posta Gönder

Önceki Haber
Yargıtay sessiz: Artık yürümekte zorlanıyor, günde 2 saat uyuyabiliyor
Sonraki Haber
RTÜK'ten Netflix'e uyarı: 'Minnoşlar'ı katalogdan çıkarın