Ana SayfaGüncelYargıtay sessiz: Artık yürümekte zorlanıyor, günde 2 saat uyuyabiliyor

Yargıtay sessiz: Artık yürümekte zorlanıyor, günde 2 saat uyuyabiliyor

HABER MERKEZİ – ‘Adil yargılanma’ talebiyle ölüm orucu eyleminin 214’üncü gününde olan avukat Aytaç Ünsal’ın durumu giderek ağırlaşıyor. Avukat Yaprak Türkmen, “Aytaç çok zayıflamaya başladı, yürümekte zorlanıyor, eklem ağrıları arttı, ağrıları yüzünden sadece 2 saat uyuyabiliyor” bilgisini paylaşıyor. Ölüm orucunun 238’inci gününde hayatını kaybeden avukat Ebru Timtik ile Ünsal’ın sağlık dosyalarının İl Sağlık Müdürlüğü tarafından, keyfi olarak mahkemeye çok geç gönderildiğini belirten Türkmen, “Ebru’nun ölümünü beklediler ve istediler. Şimdi Ebru’nun da ölmeden önce söylediği gibi Aytaç’ı yaşatmak için çabalıyoruz” diyor.


Haber: Pelin Özkaptan


Tutuklu avukat Ebru Timtik “adil yargılanma” talebiyle girdiği ölüm orucu eyleminin 238’inci gününde yaşamını yitirirken, aynı taleple ölüm orucunda olan Aytaç Ünsal’ın eylemi ise bugün 214’inci gününde.

İstanbul’un Küçükçekmece ilçesinde bulunan Sağlık Bilimleri Üniversitesi Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tutulan avukat Ünsal’ın sağlık durumu da gittikçe kötüleşiyor.

Ünsal’ın son durumunu ve yaşanan süreçte yetkililerin keyfi uygulamalarını Gazete Karınca’ya anlatan avukat Yaprak Türkmen, “Aytaç da Ebru gibi hastaneye kaldırıldığından bu yana koşulları ve sağlık durumu daha da kötüleşti” diyor.

Aynı zamanda Timtik ve Ünsal ile aynı davanın sanığı olan Türkmen, Ünsal’ın sağlık durumunu şöyle anlatıyor:

Son günlerde Aytaç çok zayıflamaya başladı, bünyesi de zayıfladı. Ayağında ve bacağında eklem ağrıları başladı. 1 haftadır refakatçisi olan annesi Nermin Ünsal, Aytaç’ın bu ağrılar nedeniyle gece en fazla 2 saat uyuyabildiğini aktardı. Kaldığı yerde oksijen yok, hava alacağı, hareket edebileceği bir alan yok. Ebru’nun ölümü de onu çok sarstı, öfkelendirdi.

‘Raporları mahkemeye göndermeyen İl Sağlık Müdürlüğü ölümlerden sorumlu’

Türkmen, bu süreçte İl Sağlık Müdürlüğü’nün keyfi uygulamalara imza attığını belirterek, şimdiye dek gündeme gelmeyen ihlal sürecini şöyle açıklıyor:

Biz 25 gün boyunca Ebru ile Aytaç’ın tedaviyi kabul etmediğini ve hastanede olumsuz şartlarda bulunduklarına dair sağlık raporlarının mahkemeye sunulmasını istedik. Ancak İl Sağlık Müdürlüğü göndermedi. Bunu vurgulamak istiyorum daha önce hiç konuşulmadı ama bu müdürlük olanlardan birinci derecede sorumlu. Aytaç’ın kaldığı Kanuni Sultan Süleyman Hastanesi’nde raporlar, ilk günlerden itibaren İl Sağlık Müdürlüğü’ne iletildi.

Ancak Ebru’nun kaldığı Bakırköy Dr. Sadi Konuk Hastanesi, raporları uzun bir süre göndermedi. Burada heyetin de doktorların da hastanenin de sorumluluğu var.  Ben bizzat müdürlüğe giderek, en şeffaf şekilde tüm süreci anlattım. Müdürlük, ‘biz mahkeme kararına bağlıyız’ dedi. Ancak karara göre sizin tıbbı müdahale yapma göreviniz var ama eylemcilerin talebi üzerine yapmadınız. Ve bu süreci bildirmekle görevlisiniz. Ancak hastaneye de bize de Ebru ile Aytaç’a da istediğimiz sağlık dosyasını ‘gizli bilgi’ diyerek vermediler.

Bunun üzerine raporların mahkemeye gönderilmesini talep ettiklerini kaydeden Türkmen, kendilerine ‘böyle bir usulümüz yok’ yanıtının verildiğini aktarıyor.

Türkmen, “Biz de bunu göndermemeleri önünde hiçbir yasal engel olmadığını, şuan kendi tavırlarını gösterdiklerini ve ölümlerden sorumlu olacaklarını söyledik” diyor.

Avukat Türkmen, İl Sağlık Müdürlüğü’nün raporları ancak geçtiğimiz haftalarda yani Timtik’in durumu çok ağırlaştığında mahkemeye yolladığını da sözlerine ekliyor.

“Ebru’yu göz göre kaybettik” diyen Türkmen “Ebru’nun ölümünü beklediler ve istediler. Şimdi Ebru’nun da ölmeden önce söylediği gibi Aytaç’ı yaşatmak için çabalıyoruz” ifadelerini kullanıyor.

AİHM kararı değerlendirmesi: Sistemi yansıtan bir makam

Türkmen, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Aytaç Ünsal için yapılan tedbir talepli başvuruya ‘yakın bir tehlike olmadığı’ gerekçesiyle ret yanıtı vermesini de değerlendiriyor.

AİHM de Anayasa Mahkemesi de hepsi sistemi yansıtan makamlar. Bu açıdan AİHM’in spesifik örnekler dışında bizim lehimize karar vermesini pek beklemiyorduk. Ancak şunu bekliyorduk; bu hastanede Covid-19 riski var. Aytaç’ın odasına birçok yetkili girip çıkıyor. Sırf bu koşullar için bile ihlal kararı verilip, tahliye kararı çıkabilirdi. Ancak her yerde karşımıza salgın riskini çıkaranlar bunu yapmadı.

Gözler Yargıtay’da

Şimdi ise gözlerinin Yargıtay’dan gelecek kararda olduğunu vurgulayan Türkmen, “Yargıtay esasa ilişkin bu zamana kadar karar vermedi bu zamandan sonra da vereceklerini düşünmüyoruz. En azından sağlık dosyalarını ve ‘hastanede kalamazlar’ diyen adli tıp raporunu esas alarak tahliye kararı vermesini umuyoruz” diyor.

‘Bundan sonra da her yerde Ebru’nun fotoğrafını görecekler’

Öte yandan Türkmen, İstanbul Barosu’nda Timtik’in fotoğrafı asılarak, yapılan anmanın ardından İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve baro arasındaki karşılıklı açıklamalara da değiniyor.

Ölüm orucunda yaşamını yitiren avukat Ebru Timtik için üyesi olduğu İstanbul Barosu önünde bir anma töreni düzenlenmişti.

Bu fotoğraftan ‘rahatsızlık’ duyanlara seslenen Türkmen, “Artık her yerde Ebru’nun fotoğrafını görecekler” ifadelerini kullanıyor.

Ebru, avukatlık pratiğinden ötürü saldırıya uğramıştı ve bu nedenle verdiği hak mücadelesinde şehit düştü. Ve bu nedenle baro önünde çok sayıda meslektaşımızın katılımıyla bir tören düzenlendi. Orada baro yönetimi Ebru’nun fotoğrafının asılmasını istemedi ama meslektaşlarımız astı. Tabii ki biz İstanbul Barosu’ndan bu açıklamayı beklemezdik.

Onun yerine o fotoğrafın asılmasının meşru ve haklı olduğunu söylemesini beklerdik. Asan avukatlar pişman değil, İstanbul Barosu da bundan rahatsız olmamalıydı. Biz Bakan’ların yaptığı açıklamalardan sonra Ebru’nun fotoğrafını her yerde açmamız gerektiği sonucuna vardık. Bundan sonra da her yerde Ebru’nun fotoğrafını görecekler.




Önceki Haber
İsrail öldürdüğü Filistinlilerin cenazelerini iade etmeyecek
Sonraki Haber
Türk Hava Yolları'nda pandemi sömürüsü