Ana SayfaBilim ve TeknolojiCovid-19’la savaşın gizli kaybedenleri: Hayvanlar

Covid-19’la savaşın gizli kaybedenleri: Hayvanlar

HABER MERKEZİ – Güncel bilimsel gelişmelere ve bilim tarihine mercek tuttuğumuz “Karınca’nın Gözünden Bilim”de bu hafta, Covid-19 aşısı arayışındaki devlet ve şirketlerin antikor üretimi için hayvanlardan yararlanması ve hayvanlar üzerinde yaptıkları denemelere değiniyoruz.


Mehmet Ali Döke*


Bulaşıcı hastalıklara karşı ezelden beri süren savaşımızda hayvanlardan yararlandığımızı çoğu okur biliyordur. Örneğin, kuduz olmasından şüphelendiğiniz bir hayvan sizi ısırırsa doktorun size verebileceği en iyi ilaçlardan biri olan kuduza karşı etkili antikorlar, daha önce kuduz virüsüne maruz kalmış atların kanından ayrıştırılıyor. Aşı üretiminde sıklıkla sığırlardan elde edilen amino asit, gliserin, jelatin, enzim ve çeşitli kan ürünleri kullanılmakta. Grip aşısı ise 70 yıllık geçmişi olan bir teknikle tavuk yumurtalarında (daha doğrusu yumurtanın içindeki embriyoda) üretiliyor.

Malumunuz, 2019 sonundan beri dünyayı alt üst eden COVID-19 salgını da etkili bir aşı üretilmeden dizginlenebileceğe benzemiyor. Aşı üretiminin toplum sağlığı açısından önemi yanında çok kârlı bir iş fırsatı olacağının da farkında olan devletler ve şirketler salgının ilk aylarından beri eşi benzeri görülmemiş bir hızla çalışmaktalar. Antikor üretimi için bakışların çevrildiği adreslerden biri alpakalar.

Güney Amerika dağlarına özgü bir evcilleştirilmiş deve türü olan alpakaların (ve diğer devegillerin) kanında insanlardaki antikorlardan daha küçük, nanokor (İng. nanobodies) adı verilen birtakım moleküller bulunuyor. Mayıs ayı sonunda Cell dergisinde yayımlanan bir makaleye göre nanokorlar, COVID-19’a sebep olan SARS-CoV-2 virüsünün yüzey proteinlerine bağlanarak virüsü etkisiz hale getiriyor. Üstüne üstlük nanokorların raf ömrü daha büyük moleküller olan antikorlardan daha uzun ve hastalara verilmeleri de daha kolay.

Örneğin, pek çok diğer ilacın aksine, nanokorlar burundan sprey yoluyla ya da tıpta kullanılan nebülizör gibi cihazlarla akciğerlerden kana karışabiliyor. Büyük antikorlar ise püskürtme sürecince parçalanıyor ve etkisiz hale geliyorlar. Nanokorları doğal olarak üreten bir başka canlı grubu ise köpek balıkları fakat erişim kolaylığı nedeniyle araştırmacılar deneylerinde daha çok devegilleri kullanıyorlar.

A shiver, or group, of 13 sharks swims in the open ocean. The water is clear and bright blue, and the sharks

Kanından “şifa” bulduğumuz bir başka canlı ise at nalı yengeci. Gerçekte yengeç olmayan bu eklembacaklılar 450 milyon yıllık evrimsel tarihleri ile yaşayan fosil olarak nitelenmektedir. Bağışıklık sistemleri insanınkinden oldukça farklı çalışan bu canlıların kanında bulunan hücrelerden ayrıştırılan limulus amebosit lizat (LAL) denen bir enzim sayesinde ilaç ve aşılardaki olası bakteri varlığını tespit mümkün olmaktadır. Zira LAL, bakteri ile karşılaştığında pıhtılaşmaya sebep olur ve içinde bakteri olan ilaç gözle bulunup atılabilir hale gelir. COVID-19 da dahil pek çok hastalığa karşı geliştirilen ilaçların saflığı bu enzimle garanti altına alınmaktadır.

Ne var ki, bu amaçla her yıl 500 bin at nalı yengeci doğadan alınıp, kanlarının üçte biri akıtıldıktan sonra doğaya geri bırakılıyorlar. İlk bakışta zalim olsa da belki zararsız görünebilecek bu işlem sırasında oluşan stresten dolayı at nalı yengeçlerinin ciddi bir kısmı ölüyor. Doğal yaşamı koruma örgütlerinin tahminine göre bu oran yüzde 20’ye kadar çıkıyor, yani her yıl 100 bin kadar at nalı yengeci aşı üretimi için öldürülmüş oluyor.

Çoğu aşıda bağışıklığı tetikleyici ek maddeler de bulunuyor. Bunların en popülerlerinden birisi de “squalene” denen bir molekül. Bu molekülün en yoğun bulunduğu yerlerden biri de köpek balığı karaciğeri. Bu nedenle COVID-19 aşısı üretme yarışında 500 bin köpek balığının öldürüleceği tahmin ediliyor. Bu sayı, halihazırda aşı üretimi için her yıl öldürülen 3 milyon köpek balığının üstüne ekleniyor. Aşırı avlanma yüzünden zaten sayıları hızla azalmakta olan pek çok köpek balığı türünün bu süreçte yok olması mümkün.

Hayvanların aşı ve ilaç üretimindeki yeri ileri aşamalarda da sürüyor. Pek çok devlet, aşıların ve ilaçların pazara sürülmeden önce hayvanlar üzerinde denenmesini şart koşuyor. Özellikle fareler ve insana benzer biyolojilerine rağmen küçük olmaları ve esaret altında kolay tutulabilmeleri bakımından Hint şebekleri, bu araştırmalarda çokça kullanılmakta. COVID-19 krizi ile birlikte ortaya çıkan acil ilaç üretme baskısı altında o kadar çok şebek üzerinde deney yapılmakta ki, Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) artık bu şebekleri bulmak mümkün değil.

Başta da belirtildiği üzere, ilaç ve aşıların hayvanlardan yararlanılarak geliştirilmesi yeni bir durum değil ve alanda çalışan çoğu kişi size bunun, “standart bir prosedür” olduğunu söyleyecektir. Bununla birlikte, hayvan hakları örgütleri özellikle hayvanlar üzerindeki denemelerin etik olmamanın yanı sıra işe de yaramadığını söylüyorlar.

Örneğin 1980lerde ortaya çıkıp şimdiye kadar 30 milyondan fazla insanın ölümüne neden olan HIV/AIDS salgınına karşı aşı geliştirmeye çalışan araştırmacılar da ürünlerini şempanzeler üzerinde deniyorlardı. Şempanzelerde güvenli ve etkili görülen 85 aşı adayı daha sonra 197 faklı insan denemesine geçtiği halde bunlardan sadece yedi adetinin büyük çaplı (Faz III) insan denemelerine ulaşabildiği ve sonunda ortaya tek bir kullanılabilir aşı bile çıkmadığına dikkat çekiliyor. İnsana genetik olarak çok yakın olan hayvanlarla bile bu denli uyumsuz sonuçlar alınması, hayvan denemelerinin etkililiğini de kuşku altında bırakıyor.

Hayvanlardan elde edilen ürünler konusunda ise araştırmacılar ve şirketler mecburiyet savıyla açıklama getiriyor. Gerçekten de bundan 30-40 yıl önce tıpta hayvan ürünlerinin yerine kullanılabilecek çok fazla seçenek yoktu. Oysa özellikle moleküler biyoloji, biyokimya, biyoteknoloji gibi alanlarda yapılan büyük atılımlar sayesinde şu anda hayvanlardan elde edilen pek çok ürünün yerine laboratuvarda üretilen muadillerini kullanmak mümkün. Yine de şirketler, hayvanlar ürünlerinin vazgeçilmez olduğunu savunuyorlar.

Yüzeysel olarak bakıldığında bu savunmaları teknik nedenlere dayanıyor gibi görünse de temele indiğimizde asıl sıkıntı hayvan ürünlerine kıyasla insan yapımı malzemelerin daha pahalıya gelmesi ve kârlılığı düşürmesi. Köpek balığı örneğinde, balık katliamı yapmak yerine bitkilerden ya da tek hücreli canlılardan elde edilen molekülleri bağışıklık tetikleyici olarak kullanmak mümkün. Fakat bu seçenekler yüzde 30 daha pahalıya geldiğinden ve üretim süresini uzattığından şirketlerin ilgisini çekmiyor. Zaten, işlerine gelen durumlarda şirketler derhal insan yapımı ürünlere geçiyorlar.

Örneğin, ABD merkezli ecza şirketi Eli Lilly and Company, at nalı yengeçlerinden elde edilen LAL enzimi yerine bu enzimi kodlayan genin tek hücreli canlılara klonlanması sayesinde tamamen laboratuvarda elde edilen rFC seçeneğine yönelmiş durumda. Şirket her ne kadar bu kararlarında hayvan haklarını da gözettiklerini iddia etse de rFC’nin kalite kontrolünün doğal seçenekten daha kolay olduğu ve üretiminin daha ucuza geldiğini de saklamıyor.

Özetle büyük çaplı ilaç ve aşı üretimi çabalarının sergilendiği şu dönemde elde başka seçenekler olsa da kâr odaklı bir sistemde yaşadığımız için toplu hayvan katliamlarına devam edeceğiz gibi görünüyor. Bir insan hayatının kaç at nalı yengeci ya da kaç köpek balığına karşılık geldiği sorusu ise şirketlerin ya da araştırmacıların ilgi alanına girmiyor gibi görünüyor. Belki etik felsefesi çalışanlar bu konuya açıklık getirebilirler.


Kaynaklar
https://www.smithsonianmag.com/smart-news/race-coronavirus-vaccine-runs-horseshoe-crab-blood-180975048/
https://www.smithsonianmag.com/smart-news/500000-sharks-could-be-killed-race-produce-covid-19-vaccine-180975973/
http://sitn.hms.harvard.edu/flash/2020/animals-in-the-fight-against-covid-19/
https://animalwellnessaction.org/2020/10/08/sharks-monkeys-and-horseshoe-crabs-are-casualties-of-covid-vaccine-chase/
https://www.fda.gov/vaccines-blood-biologics/questions-about-vaccines/bovine-derived-materials-used-vaccine-manufacturing-questions-and-answers
https://www.abc.net.au/news/2017-04-21/influenza-vaccine-made-inside-chook-eggs/8461002
https://www.cell.com/cell/pdf/S0092-8674(20)30494-3.pdf

* Puerto Rico Üniversitesi’nde doktora sonrası araştırmacı, entomolog




Önceki Haber
İroni nedir, hakikatle ne tür bir bağı vardır?
Sonraki Haber
Hakkari'de gözaltına alınanlardan ikisi tutuklandı