Ana SayfaGüncelSancar’dan çağrı: Kürt barış hareketi kuralım

Sancar’dan çağrı: Kürt barış hareketi kuralım

HABER MERKEZİ – Diyarbakır’da konuşan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, barışın iktidarlardan beklenilmemesi gerektiğini belirterek “Tabandan barış talebini güçlendirelim, bu konuda çalışmalarımızı yaygınlaştıralım, hep birlikte güçlü bir barış hareketi, bir Kürt barış hareketi kuralım” çağrısında bulundu.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Diyarbakır’da bulunan sivil toplum örgütleri, demokratik kitle örgütleri ve kanaat önderleri ile Kayapınar ilçesindeki Rodisson Hotel’de bir araya gelerek toplantı gerçekleştirdi.

Toplantıya HDP milletvekilleri Meral Danış Beştaş, İmam Taşçıer, Alican Önlü, Remziye Tosun, Feleknas Uca, Pero Dündar, Semra Güzel, Parti Meclis (PM) üyeleri, bölgede bulunan Mardin, Adıyaman, Batman gibi birçok il eşbaşkanları, kentte bulunan sivil toplum örgütü, demokratik kitle örgütlerinin yanı sıra barış anneleri de katıldı.

“Kayyum politikası, Kürt halkının iradesinin gasp edilmesidir”

Burada bir konuşma yapan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, konuşmasının büyük bölümünü belediyelere yönelik kayyum atamalarına ayırdı.

Kayyum politikalarının bir sistem halini aldığını belirten Sancar, şunları söyledi:

Kayyum politikası bir irade gaspı meselesidir. Bu irade de soyut bir irade değildir, bu herhangi bir seçmen iradesi değildir. Bu Kürt halkının iradesidir. Kayyum politikası, Kürt halkının iradesinin gasp edilmesidir.

Kayyum atanan şehirlerin tamamında seçmenin çok büyük çoğunluğu Kürt’tür. Yerlerine kayyum atanan belediye eş başkanları da bu Kürt nüfusun, çok büyük bir kısmının yüzde 70-80’lere varanların oyunu alarak seçilmiştir. Burada kayyum politikasının ilk anlamı Kürt halkının iradesinin tanınmamasıdır. Bunun bir sistem haline getirildiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

2014’ten sonra başlayan süreçte yeni bir yerel yönetimler politikası oluşturmaya, yeni bir yerel demokrasi deneyimi yaratmaya çalışırken 2016’da kayyum uygulamalarının başladığını ifade eden Sancar, şunları ifade etti:

Kayyım uygulamaları orada kalmadı. OHAL çerçevesinde devreye sokuldu ama orada kalmadı. 2019 seçiminden sonra da devam etti.

Zaten o seçimler öncesinde yürütülen kampanyada Erdoğan başta olmak üzere iktidar temsilcileri kayyım politikasına devam edeceğini söylediler. Bu tehdide rağmen halkımız sandığa gitti, oyunu kullandı ve yine temsilcilerini seçti. Kendi iradesine sahip çıktı, tehditlere aldırmadı. Kendi iradesini korudu ama bu iktidar o iradeye saygı göstermedi. Yeniden kayyım eliyle bir kez daha gasp yoluna başvurdular. Bununla Kürtlerin seçimden umudunu kesmesini bekliyorlar.

Yani ‘Siz seçseniz de bir anlamı yok, belediye başkanlarını görevden alırız, milletvekilliklerini düşürürüz’ diyorlar. Geçen dönem yaptılar. Bu dönem de Leyla Güven ve Musa Farisoğulları arkadaşlarımızın, CHP’den Enis Berberoğlu’yla vekilliklerini düşürdüler.

Kürtlere demokratik siyasetten umudunuzu kesin diyorlar. HDP tam da bunun karşısında vardır. Bu saldırının cevabı olarak vardır. HDP demokratik siyaseti bütün saldırılara, imkansızlıklara rağmen ayakta tutmak için vardır. Canlı tutmak için vardır, demokratik siyaset zemininde çözüm arayışlarından umut kesilmesini engellemek için vardır.

“Kayyum politikalarının ikinci bir hedefi de Kürt kimliğine saldırıdır”

Kayyum politikasının bir diğer hedefinin de Kürt kimliğine ve diline yönelik olduğunu dile getiren Sancar devamında şunları ifade etti:

Kayyum politikalarının ikinci bir hedefi var, o da Kürt kimliğine saldırıdır. İnkar politikalarının devamıdır. Tenkilin bugünkü şartlarda uyarlanmış şeklidir. Kayyum uygulaması siyasi tenkildir. Bunun nereden çıkarıyoruz kayyumlar atandıklarında çok büyük çoğunlukla ilk iş olarak Kürt diline saldırıyorlar.

Ya belediye internet sitelerindeki Kürtçe sayfaları kapatıyorlar ya da Kürtçe isimlerin verildiği kurumlarda Kürtçe tabelaları indiriyorlar, o isimlerin yerine Türkçe isimler veriyorlar. Veya çeşitli kültürel faaliyetler yürüten ve bu arada Kürtçe faaliyet yürüten kültür kurumlarını kapatıyorlar. Tiyatroları, anaokullarını, çeşitli sanat alanlarındaki kursları kapatıyorlar. Neden Kürtçe faaliyet yürüttükleri için. Veya bunların hepsini birden yapıyorlar. Bu da çok açık bir inkar politikası tecrübesidir.

“Diyarbakır merkezli ‘Hakikat Komisyonu’ kuralım”

Partilerine yönelik “Kobane soruşturmaları”na değinen Sancar, Meclis’te her “Kobani protestoları neden yaşandı” diye araştırma önergesi verdiklerini ancak her seferinde reddedildiğine dikkat çekti:

Bizler, eşbaşkanlar, grup yönetimimiz, sevgili Selahattin Demirtaş; ayrıntılarıyla anlatıyoruz, bu konuda sorumluluk hem siyasi hem hukuki açıdan iktidara aittir. Kobani düştü düşecek sözlerinin yarattığı sarsıntıyı istedikleri kadar gizlemeye çalışsınlar başaramayacaklar.

51 insan hayatını kaybettiğini ve bunların büyük çoğunluğunun HDP’li olduğunu belirten Sancar, o dönem ne yaşandıysa, kim ne yaptıysa, kim neyden sorumlusu ise bunun açığa çıkarılması için Diyarbakır merkezli bir ‘Hakikat Komisyonu’ kurulması çağrısında bulundu.

“Barışı iktidarlardan beklememiz gerekmiyor”

Kürt sorunun kendileri için “varoluş sebebi” olduğunu belirten Sancar, kapsamlı bir barış politikasına ihtiyaç duyulduğunu vurguladı ve ekledi:

Şimdi Diyarbakır’da ve tüm Kürdistan’da herkesin bunu gündemine almasını özel olarak rica ediyorum. Kürt sorununun demokratik çözümüne giden yolda barışı nasıl sağlayabiliriz. Barış politikalarını yeniden ve yeniden nasıl güçlendirebiliriz. Bunları hep birlikte tartışalım, çünkü barış ancak bir toplumun büyük bir çoğunluğunun rızası ve desteği varsa gerçekleşir, isteği ve talebi varsa iktidarlara rağmen barış gelir.

Dolayısıyla bizim barışı iktidarlardan beklememiz gerekmiyor. Tam tersine kendimiz tabandan barış talebini güçlendirelim, bu konuda çalışmalarımızı yaygınlaştıralım, hep birlikte güçlü bir barış hareketi, bir Kürt barış hareketi kuralım, bunun bütün Türkiye’de bir barış harekatına dönüşmesini istiyoruz ama hakikat konusunda da olduğu gibi bunu buradan başlatalım. Kürt barış hareketi. Kürt kemerini, Kürt topraklarından, Kürt sivil toplumundan, buradaki bütün herkesten katlı alacak bir barış hareketini hep birlikte oluşturalım.

Kürt sorununun demokratik çözüme giden yolda, öyle bir hareket barış mücadelesinde kararlılığı da sürekli dile getirmeyi de getirir. Bu da aynı zamanda halkın ekmeğini savunur. Barış ekmek ve özgürlük bunlar birbirinden koparılamaz.

Bizim hedefimiz bütün Türkiye’de büyük bir barış hareketi kurmaktır. Eğer şimdi ülke genelinde büyük bir barış hareketi kurmak mümkün değilse buradan başlayalım. Türkiye’de bunu yaygınlaştırabilirsek Ortadoğu’da bunu yaygınlaştırabiliriz. Yani Ortadoğu bölgesel barış harekatı Diyarbakır’dan başlayabilir. Bunun üzerine de ciddiyetle düşünmesini bir kez daha rica ediyorum.


Haberi Mezopotamya Ajansı‘ndan derledik.

PAYLAŞ:
    WhatsApp'da Paylaş!   Telegram'da Paylaş!     Yazdır   E-Posta Gönder

Önceki Haber
Covid-19 pandemisinde vaka sayısı 42 milyonu aştı
Sonraki Haber
'Mutluluğu İnşa Edenler' film seçkisi Pera'da