Ana SayfaDünyaAB-ABD hattı Erdoğan yönetimiyle kırılma noktasına mı geldi?

AB-ABD hattı Erdoğan yönetimiyle kırılma noktasına mı geldi?

HABER MERKEZİ – Ankara’yı ‘agresif’ bir dış politika izlemekle eleştiren ABD ve AB ülkeleri yaptırımları da içeren adımlarla Erdoğan yönetimi üzerindeki baskıyı artırmaya hazırlanıyor. Uzmanlara göre ilişkiler, önümüzdeki birkaç hafta içinde olumlu gelişmeler yaşanmazsa ‘kırılma noktasında’.

Türkiye’nin ABD ve Avrupa ülkeleriyle yaşadığı gerilimlerin ardından yeni bir yol ayrımına yaklaştığı ifade ediliyor.

Fransa ve Yunanistan’ın girişimleriyle, Türkiye’ye yönelik yaptırım seçenekleri de içeren yeni bir strateji oluşturan Avrupa Birliği (AB), önümüzdeki birkaç hafta içinde olumlu gelişmeler yaşanmazsa, AKP lideri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yönetimi üzerinde baskıyı artıracak adımlar atmaya başlayacak.

10-11 Aralık tarihlerinde Brüksel’de düzenlenecek AB liderler zirvesinin, bu açıdan kritik bir dönüm noktası olacağı belirtiliyor.

Deutsche Welle (DW) Türkçe‘nin haberine göre Erdoğan’ı “agresif” hatta “hasmane” bir dış politika izlemekle, içeride ise demokrasi ve insan haklarını ihlal etmekle eleştiren Avrupa ülkeleri, diplomatik ve ekonomik araçlar kullanarak, yaptırım adımlarıyla tavrını setleştirmeyi planlıyor.

ABD’nin de bu hafta devreye girerek Fransa ile birlikte hareket edeceklerini, Erdoğan yönetimine gösterilecek tavır konusunda AB ile eşgüdüm içinde olacakları mesajını vermesi, Ankara üzerinde baskıyı daha da artırmış bulunuyor.

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Paris’te Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada, Fransa ile Türkiye’nin hamlelerinin “agresif” olduğu konusunda mutabık olduklarını söylemiş ve “Avrupa ve ABD, Erdoğan’ı bu eylemlerinin halkının çıkarına olmadığı hususunda ikna etmek için birlikte çalışmak zorunda” ifadelerini kullanmıştı.

Recep Tayyip Erdoğan (Fotoğraf: AFP)

AB-Türkiye ilişkileri konusunda en yetkin uzmanlardan biri olan Paris Bosphorus Enstitüsü Başkanı Dr. Bahadır Kaleağası, Türkiye’nin başta Fransa ile olmak üzere Batı’yla ilişkilerindeki gerilimin, her iki taraf için de artık riskli bir aşamaya geldiğini belirterek, “Tıkanıklık ilişkilerde kırılmaya yol açacak noktaya gelindi, daha uzarsa ilişkiler buna dayanamaz çatlar” uyarısında bulunuyor.

DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Kaleağası, “Doğu Akdeniz’de, enerji alanında ve savunma sanayi gibi konularda farklılıklar var, bunlardan dolayı taktiksel sertleşmeler var. Ayrıca her iki tarafta da iç siyaset dış politikaya yansıyor. Ama bunun bir sınırı var ve artık bu sınıra gelindi. Taktiksel manevra ve sertleşmeler her iki tarafın ekonomisine, toplumlarının refahına, güvenliğine, stratejik çıkarlarına ve ait oldukları Batı’ya zarar veriyor” diyor.

Batı ile ilişkilerde kırılmanın, Türkiye’nin çıkarına olmayacağını söyleyen Kaleağası, şu değerlendirmede bulundu:

Geniş Batı’nın önemi, ABD başkanı seçilen Joe Biden ile birlikte yeniden etkinleşecek. Geniş Batı olarak adlandırabileceğimiz ülkeler arasında, Türkiye’nin de üyesi olduğu İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı OECD’nin tüm üyeleri var: Avrupa, Kuzey Amerika, Japonya, Güney Kore, Avustralya, Yeni Zelanda… Ayrıca AB ile ABD arasındaki Transatlantik Ortaklık ve Trans Pasifik Ortaklık Biden etkisi ile canlanacak. Hukuk devleti, piyasa ekonomisine bağlı, Batılı değerlere bağlı bir dünya var. Batı’da yeri sağlamlaştığı ölçüde Türkiye’nin hem ekonomide hem dış politikada hareket alanı güçlenir. AB süreci Türkiye’yi tüm dünyada siyasi ve ekonomik olarak güçlendiriyor: tarihsel veriler net.

Recep Tayyip Erdoğan ile Berat Albayrak

Berat Albayrak’ın istifası, ekonomi yönetiminin değişmesi, hükümetten reform konusunda gelen açıklamalar, medyada olumlu bazı yorumları beraberinde getirse de, AB öncelikle somut adımlar görmek istiyor.

AB-Türkiye ilişkilerini yakından izleyen uzmanlardan, Konstanz Üniversitesi’nden Prof. Dr. Erdal Yalçın da son aylarda Türkiye’de yaşanan gelişmelerin Avrupa siyasetinde ve kamuoylarında büyük tepkiye yol açtığına işaret ediyor ve AB’nin, Erdoğan yönetiminden somut beklentileri olduğunu vurguluyor.

Yalçın, “Suriye, Libya, Kıbrıs, Ermenistan gibi dış politika konularında Türkiye’den diyalog ve işbirliği sinyali gelmediği, Kürt sorununda somut adımlar atılmadığı ve Selahattin Demirtaş ile Osman Kavala serbest bırakılmadığı müddetçe AB Türkiye’ye yönelik tavrında değişikliğe gitmeyecektir” görüşünü dile getiriyor.

Prof. Dr. Yalçın, Türkiye-AB ile ilişkilerinde gelinen sürece ilişkin değerlendirmesini şu sözlerle tamamlıyor:

Türkiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanının önceliği iktidarda kalmak. Ancak Türk ekonomisi yeni bir dip noktayı gördü ve cumhurbaşkanın izlediği politikanın bunda büyük rolü oldu. Kendisi bir sonraki seçimleri kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya ve evet Batılı ülkelerle ihtilaflar, korku iklimine yol açan yabancı düşman algısının yaratılması, büyük ekonomik güçlükler yaşayan seçmenlerin bile ikna edilmesinde etkili olabiliyor. Ancak gelinen noktada şunu söyleyebiliriz: Türkiye ile AB arasında ne yazık ki güven sıfır noktasında. Tabii ki her iki taraf da bu noktaya gelinmiş olunmasından sorumlu.




Önceki Haber
Dersim'de cinsel tacizi protesto eden kadınlara soruşturma
Sonraki Haber
DTK Eşbaşkanı Güven'in 25 yıla kadar hapsi istendi