Ana SayfaYazarlarİbrahim AslanKemal’in çığlığı: Bir dönemi taşır ve tarih olur

Kemal’in çığlığı: Bir dönemi taşır ve tarih olur


İbrahim Aslan


Diyarbakır’da her Newroz ayrı bir telaştır kentte yaşayanlar için.

Baharın coşkusunu, direnişin tüm renklerini yüzbinler tüm engellemelere rağmen taşır Newroz meydanlarına. Meydanlar yasaklansa dahi her sokakta ateşin alevine sarılır, Demirci Kawa’nın zalime karşı başkaldırısı ve doğanın yaşam kokan çığlığı.

Gönlü direnişten, yaşamdan, ezilenden yana olan herkes Diyarbakır’da yapılacak Newroz’a odaklanır her 21 Mart’ta son yıllarda. Herkes mutlaka bir kez de olsa Diyarbakır Newroz’unda yüzbinlerle birlikte direniş ezgileri eşliğinde ateşin etrafında halaya durmak ister.

Zalime karşı direnişin, ölüme karşı yaşamın yanında olanlar için ayrı bir anlamı vardır Diyarbakır Newroz’unun.

Daha çok şey yazılabilir buna ilişkin, ancak bu bir Newroz yazısı değil. Tüm çıplaklığıyla ateşin kızıl alevine koşan ve zalimin kurşunu tarafından engellenen Kemal’in gerçeğidir.

Diyarbakır’da en az 6 yıl Newroz’da gazetecilik yaptım. Ama sadece iki kez Newroz alanına girmeden erken saatlerde meydanı izledim ve editör olduğum için haber merkezine geçtim. Belki de özgür basında çalışıp, 6 yıl Diyarbakır’da Newroz’da gazetecilik yapan ama bir Newroz programını alanda izleyemeyen sınırlı sayıdaki gazetecilerden biriyim. Bu durum çoğu zaman anlattığımda arkadaşlarım tarafından da alaya alınır. 6 Newroz’u Diyarbakır’da geçir ama Newroz alanına girmeden yoldan geçip haber merkezine git!

Bu duruma ben de çoğu zaman içerlenirim ama Newroz’da haber merkezinde de olsan Diyarbakır’da olmak ayrı bir duygu verir insana.

2017 Newroz’unda da çalıştığımız ajanslar, televizyonlar, radyolar kapatıldığı için bir grup arkadaşımızla kurduğumuz 1HaberVar Platformu’nun editörü olarak Diyarbakır’daydım.

Dicle Haber Ajansı’nda yıllarca beraber çalıştığım Abdurrahman Gök (Apo) de dihaber de çalışıyordu ve aynı zamanda ev arkadaşıydık. Ajans onu Newroz programını takip etmek için görevlendirmişti. Evden sabah erkenden beraber çıktık. Apo aynı zamanda protokol yolu da olan yoldan Newroz alanına doğru gitti. Ben de Mardin yolunda bir süre yeni yeni toplanan insanları, halaylarını görüntüledim ve 1HaberVar’ın bürosuna geçmek için yola koyuldum.

Bizden de birkaç arkadaşımızı Newroz programını takip etmek için görevlendirmiştik. Bisikletle giderken Fuat beni aradı. “Protokol kapısının burada polisler bir kişiyi vurdu. Üzeri çıplak ve ‘canlı bomba’ diyorlar” diye haber verdi.

Ben “mesele nedir tam olarak öğrenin, Newroz’a kitlesel katılım olacak gibi, her yerden insanlar geliyor, bunu engellemek için provokasyon yapıyor olabilir” diye yanıt verdim ve “büroya geçiyorum sizi arayacağım, işin aslını tam öğrenin öyle haber geçelim” dedim.

Valilik, hemen ardından gün içerisinde canlı bomba açıklaması yaptı. Ancak orada olan arkadaşlara sorduğumuzda hiçbir şekilde canlı bombalık bir durumun olmadığı görülüyordu.

Üst kısmı tamamen çıplak, elinde sadece ekmek bıçağı olan gencecik bir çocuk polisler tarafından öldürülmüştü ve buna da bir kılıf oluşturmuşlardı hemen: Canlı bomba!

Newroz bitti. Newroz alanında olan arkadaşlarımız büroya geldi. Meseleyi konuştuk. Açık bir infaz olduğu netti ancak ani gelişen bu olayda yoğun silah atışından dolayı gazeteciler panik yapmış çoğu çekim dahi yapamamıştı. Yine hemen olaydan sonra gazetecilerin yanına gelen polisler tek tek kamera ve görüntüleri sildirmişlerdi.

Ve kendilerince görüntüleri sildirince gerçeğin üzerini de kapatmışlardı. Arkadaşlara “kimse olay esnasında fotoğraf veya görüntü çekemedi mi” diye sordum. Anaakımda olanların çekseler dahi görüntüleri sildiklerini ancak Apo’nun fotoğraf çektiğini söylediler.

Akşam eve döndüğümde, eve gelen birkaç başka gazeteci arkadaş ile birlikte ilk işimiz, Apo’ya olayın fotoğraflarını sormak oldu. Açık bir infaz vardı ve bunun kanıtlanması gerekiyordu. Apo, ani refleks göstererek, makinasını seriye alarak çektiği fotoğrafları bizlere gösterdi.

Gerçek tüm çıplaklığıyla Apo’nun makinasının içerisindeki fotoğraflardaydı.

Gazeteci Abdurrahman Gök, cinayet anını fotoğraflamıştı.

Kemal’in çırılçıplak bedeniyle haykıran çığlığı, tüm gerçeği ortaya koyuyordu. Bir çocuk mahsunluğuyla çıplak bedeniyle haykıran Kemal’i, “canlı bomba” diye yansıtan valilik, fotoğrafları sildiren polisler, “Gerçekler Karanlıkta Kalmayacak”, “Apê Musa’nın ardıllarıyız” diyen hakikat arayışçılarının duvarına çarpmıştı.

Kemal’in fotoğrafına her baktığımda o gece hep aklıma gelir. Hep Apo’nun makinasındaki ilk gördüğüm karedeki duyguyu hissederim.

Bu çocuk çıplak bedeniyle “beni katlettiler” diye bağırıyor.

Ve bugün adlarının Adaletsiz Sarayları diye değiştirilmesi gereken Diyarbakır Adliyesi’nde, o çıplak gerçeği haykıran Kemal’i vuran polis beraat ettiriliyor.

Şunu göremiyorlar. Kemal’in fotoğrafı derisi kemiğine yapışmış akbabanın başında beklediği Afrikalı çocuğun fotoğrafıdır, Vietnam’da çırılçıplak bedeniyle napalm bombasının yaktığı kız çoğunun fotoğrafıdır…

Bir dönemi tüm hakikatiyle taşır ve tarih olur. Sadece bir polisi değil bir sistemi, yüzyıllık bir inkar ve asimilasyonu yargılar ve mahkum eder.

Kemal’i vuran polisi beraat ettirenler, o beraat ettirenlere talimatlar veren siyasiler, o fotoğrafa bir daha bakın, gelecekte hakikat yüzünüze tükürecek, insanlık önünde kaldırabileceğiniz bir yüzünüz kalırsa eğer.


PAYLAŞ:
    WhatsApp'da Paylaş!   Telegram'da Paylaş!     Yazdır   E-Posta Gönder

Önceki Haber
Yeni Covid-19 tedbirlerinin detayları
Sonraki Haber
Çakıcı'nın tehdit ettiği Kılıçdaroğlu'dan suç duyurusu ve açıklama