Ana SayfaDünyaPolonyalı kadınların baskıya karşı özgürlük savunusu

Polonyalı kadınların baskıya karşı özgürlük savunusu

HABER MERKEZİ – Polonya’da kadınlar, Ekim ayının sonunda kürtaj yasağı girişimine karşı maskeleriyle sokakları doldurdular. Ülkenin en büyük kitlesel eylemi iktidardaki Hukuk ve Adalet Partisi’nin kürtajı tamamen yasaklama yolunda attığı adımı şimdilik durdurdu. ‘Kürtaj Rüya Takımı’ üyesi ve ‘Kadınlar Kadınlara Yardım Ediyor’ direktörü Kinga Jelinska, dünyanın dört bir yanında yankı uyandıran eylemleri, Polonya’da kürtaj olmayı ve Covid-19 salgınının bu süreci nasıl etkilediğini Çiğdem Öztürk’e anlattı. Yeni Yaşam Kadın Eki‘nde yayımlanan söyleşinin tamamını paylaşıyoruz.


Söyleşi: Çiğdem Öztürk*


Polonya’da kadınlar nasıl oldu da bu kadar büyük bir kitle olarak sokağa döküldü?

Anayasa Mahkemesi 22 Ekim’de kürtaj koşullarını değiştiren bir karar aldı, karara göre fetal anomali artık kürtaj mazereti olmayacaktı. Böylece binlerce insanın elinden kürtaj hakkı alındı. Fakat karar henüz resmileşmiş değil, çünkü yayınlanmadı, bu nedenle de uygulanmıyor. Bu elbette siyasal bir hamleydi. Anayasa Mahkemesi içinde ihtilaf var, çünkü demokratik olarak seçilmedi, hükümet partisi tarafından atandı. Hükümetteki parti ultra sağcı, popülist, son derece Katolik Hukuk ve Adalet Partisi (HAP). Bu kararın yasaya dönüşmesi konusunda da büyük bir tartışma yürüyor, çünkü mahkeme atanmış bir mahkeme. Yasaya dönüşmesi için Resmi Gazete’de yayınlanması gerekiyor, fakat bunu hâlâ yapmadılar. Gösteriler kararın verildiği gün başladı. Malum, dünyanın her yeri gibi Polonya’da da pandeminin ortasındayız, fakat bu kürtaj hakkı meselesi çok çok büyük protestoların katalizörü oldu. Feminist perspektiften bakınca bu gösterilerin büyük bir kesişimselliği olduğunu belirtmeliyim. Elbette öncelikle kürtaj hakkı için, isteğe bağlı kürtaj hakkı için sokağa çıkıldı. Ama öte yandan protestolarda baskıya ve hükümetin tamamıyla ele geçirdiği devlet televizyonlarındaki propagandaya karşı öğeler de fazlasıyla mevcuttu. Gösteriler aynı zamanda tarihsel olarak bugüne değin siyaset üzerinde inanılmaz büyük bir etkisi olan kiliseye karşıydı. Her türlü bedensel otonomi hakkıyla, kadın hakları, LGBTQI haklarıyla da ilgiliydi. LGBTQI ve kuir meselesini içermeyen bir kürtaj hakkı savunuculuğu, kadın hakları savunuculuğu, kadın gündemi olamaz. Polonya’daki protestolarda demokrasi, baskıya karşı özgürlük savunuldu. Bu eylemlere özellikle Kadın Grevi (Strajk Kobiet) adlı bir örgüt öncülük etti.

Daha önce 2016’da da kürtaj hakkı için eylemler düzenlenmişti…

Evet, bu ilk değil, daha 2016’da da benzer bir tehditle karşı karşıya kalmıştık. Onun adı Kara Pazartesi’ydi, o eylemleri de Kadın Grevi örgütlemişti. Fakat arada büyük bir sayısal fark olduğunu vurgulamam gerekiyor. Bir eylem diğerine öncülük etti. Sloganlarda ve taleplerde dillendirilen cesaret açısından büyük bir değişim var. Dört yıldır, eğitim sistemine, yargıya, sağlık sistemine, kamu kurumlarının işleyişine müdahale eden, milliyetçi, sözde vatansever, kilise yanlısı bu kadar baskıcı bir hükümete sahip olmak Polonya tarihinde işitilmiş şey değil. Bu nedenle de ülkede çok ciddi bir kutuplaşma var. Hatta Polonya’daki hükümetin üslubu sıklıkla Macaristan’daki Viktor Orbán’ınkiyle ve tabii Erdoğan’ınkiyle karşılaştırılıyor. Siyasal açıdan fazlasıyla adam, kadın ve çocuklardan oluşan geleneksel, hetefonormatif aile yanlısı tabii. Aynı zamanda kilisenin de ciddi anlamda muhalefet ettiği toplumsal cinsiyet fikrine karşı. Protestodaki temel slogan özellikle geleneksel otoritelere karşı “defol git” anlamına gelen “Wypierdalac”. Miadını doldurmuş, son derece uzlaşmacı profesörler, otoriteler medyada kadınlar fazla ileri gitti, hiç yakışmıyor dediler, bildiğiniz bütün o geleneksel kadın düşmanı yaklaşımları sergilediler. Tabii bu basının son dönemdeki tavrıyla da ilgili çünkü ticari, ana akım televizyon kanalları da kürtaj hakkında konuşurken genellikle bir piskopos –şaka değil, hakikaten böyle– karşısında da en iyi halde sol kanattan bir parlamenter kadın çağırıyorlar. Kürtaj hakkındaki tartışma da ahlak, ideoloji ve bunun gibi şeyler hakkında oluyor. Bu protesto bunu tamamen değiştirdi.

Fotoğraf: Reuters

Bu protestolara kimler katıldı, sokağa çıkanlar kimlerdi?

Sokak dediğimiz genelde z kuşağı, yani çok gençler ya da ergenlik dönemindekiler. Ama sadece gençler değil tabii, her yaştan, kuşaktan kadın sokağa çıktı. Pandemi olmasa daha da kalabalık olurdu. Komünizmin yıkıldığı 1989 yılında sokağa çıkan insanlardan daha fazlası gösterilere katıldı. Ayrıca sadece büyük kentlerde değil küçük yerlerde de gösteriler düzenlendi. Sınır Tanımayan Kürtaj’ın (Abortion Without Borders) telefon numarasını yaygınlaştırmak, dayanışma mesajlarını iletmek için gösteriler yapıldı: “Devlet bizi kandırıyorsa o zaman biz de birbirimize yardım ederiz.” Bu yüz yüze feminist dayanışmaydı. Aktivist çevrelerde yeni bir durum değil bu fakat ilk defa bu kadar yaygınlaştı. Destek hattının 222 diye başlayan telefon numarası her yerdeydi, çok şaşırdık. Parlamenterler bile gösterdi bu numarayı, televizyonda dahi gözüktü. Kiliselerin üzerine spreyle yazıldı, anayasa mahkemesinin duvarına yazıldı, büyük küçük kentlerde her yere yazıldı, şarkısı söylendi gösterilerde.

Polonya’daki rakamlar kürtaj konusunda ne söylüyor?

Devletin 2019’daki istatistiklerine bakarsanız yaklaşık bin kadar kürtaj kaydı var. Rakamla 1000. Çoğu fetal anomali sebebiyle yapılmış, örneğin bir tane bile tecavüz nedeniyle kürtaj vakası yok! Kadının hayati tehlikesi olan durumlarda da belki 30 kürtaj yapılmıştır. Herkes bunu pratik olarak kürtajın tamamen yasak olması diye yorumluyor. Çünkü fetal anomali haricindeki gerekçelerle hiç kürtaj yapılmamış. Bunlar da hep acıklı hikâyeler oluyor, çünkü bunlar istenen hamilelikler. Gerçek rakamlara bakarsak Polonya’da pek çok STK’ya göre yılda 150 bin civarında kürtaj oluyor. Eğer hükümet bunların 1000 adetini yapıyorsa, yüzde birden daha azını yapıyor demektir. Yıllar içinde Polonya’daki kürtajlar sağlık hizmeti dışında gerçekleşmeye başladı. İnsanlar evde ilaçla ya da yurtdışına giderek kürtaj oluyor. Gerçek durum bu.

Kürtaj Rüya Takımı (Aborcyjny Dream Team) nerede devreye giriyor?

Biz Kürtaj Rüya Takımı’nda bir grup feminist aktivist olarak ilaçla kürtaj meselesini yaygınlaştırmaya çalışıyor, bu konu hakkında bilgi veriyoruz. İnsanlar ilaçlar olduğunu bilsin ve bunları kullansın istiyoruz. Aynı zamanda kürtajı damgalayan söylemi değiştirmek için çalışıyoruz. Kürtaj deneyimi hakkında konuşuyoruz, kürtaja ihtiyacı olanlara yardım ediyoruz, kürtaj sırasında destek veriyoruz. Dili dönüştürmek için uğraşıyoruz. Polonya’da her dört kadından biri kürtaj olmuş. Son derece yaygın bir tecrübeden bahsediyoruz. Dünyanın her yerinde böyle. Bunu hayata geçirmek için altı diğer örgütle birlikte Sınır Tanımayan Kürtaj’ı kurduk.

Sistem nasıl işliyor? Bugün Polonya’da kürtaj olmak isteyen bir kadının ne yapması gerek?

Meşhur numarayı arıyorsunuz. Güvenli bir şekilde kürtaj yapmak için iki yol var. Eğer 12 haftadan az süre geçmişse ilaç alınabilir. İlaçlar internetten, mesela direktörlüğünü yaptığım Kadınlar Kadınlara Yardım Ediyor (Women Help Women) sayfasından istenebilir. Bu ilaçları güvenli bir şekilde evde içebilirler. Pek çok insan bilmiyor ama bu yöntem uzun zamandan beridir kullanılıyor, hatta Dünya Sağlık Örgütü’nün de önerdiği bir yöntem. Çok güvenli, sadece kanama oluyor, sancı duyuluyor, sonunda da hamilelik bitiyor. Bu konuda medikal bir uyuşmazlık yok. Bu ilaçlar reçetesiz satılabilir, fakat konu kürtaj olduğu için uzun süre reçetesiz satılmadı. Mesele elbette kadınların bedenlerinin, cinselliklerinin kontrol edilmesi, asla bir halk sağlığı meselesi olarak ele alınmıyor. Pek çok örgüt bu işi yapan kadınlara destek veriyor. Diğer yol da yurtdışına, kürtaj yapan bir kliniğe gitmek. Bu geçen yıl başladı, eğer hamilelik 12 haftayı aşmışsa bu yola başvuruluyor. Kürtaj pahalı bir şey, seyahat etmek, kliniği bulmak, dil gibi meseleler de var. Bunun için Berlin’de, Londra’da dayanışma içinde olduğumuz gruplar var, Hollanda’da feminist Abortion Network Amsterdam var. Kürtaj olacak insanın neye ihtiyacı varsa karşılıyoruz, kalacak yer, kliniğe giderken eşlik edecek bir arkadaş, çeviri için yardım edecek biri. Kürtaj 20 haftalık bir hamilelikte 2000 Euro tutabilir. Biz maddi imkânı olmayanlara da destek veriyoruz, ödeyebildikleri kadarını ödüyorlar. Kimseyi reddetmiyoruz.

Kinga Jelinska

Covid salgını nasıl etkiledi bu durumu?

Tuhaf bir durum oldu bizim için, Sınır Tanımayan Kürtaj diye bir proje başlattık ve üç hafta sonra Covid salgını çıktı ve bütün sınırlar kapandı. Ama Polonya dışına sağlık sebebiyle seyahat edilebiliyordu elinizde klinikten bir belge varsa. Biz bunu da ayarlıyorduk. Salgın döneminde Dünya Sağlık Örgütü de kürtajı mümkün olduğunca ilaçlarla, evde yapılmasını önerdi. Aslında her zaman en güvenli yöntem buydu. Elverişlilik ve alışkanlıklar sebebiyle kürtaj kliniklerde yapılıyor. Batı Avrupa’da özellikle pek çok yenilik var, telefonla, online kürtaj yapıyorlar, yani, kliniğe gitmek yerine arayıp bilgi veriyorsunuz. İnsanlara güveniyorlar, daha önce ultrasonla kontrol etmeleri gerekiyordu, ama aslında bu şart değil. İngiltere’de, Kuzey İrlanda’da, Fransa’da resmi sağlık hizmetleri evde kürtajı daha fazla uygulamaya başladı pandemi yüzünden. Ben on beş yıldır bu konu üzerine çalışıyorum. Biz bunu on dört yıl öncesinde de yapıyorduk, çalıştığım vakıf altı yıldır yapıyor, her şey internet üzerinden işliyor. Bu sağlık sistemi için bir devrim, yıllar öncesinden başlanması gerekirdi. Ama değişim çok yavaş oluyor, hele ki konu de kürtaj ve kadının üreme sağlığıysa. Her zaman büyük bir baskı var, biliyorsunuz bu kadınların cinselliğinin kontrol edilmesiyle alakalı bir durum.

Peki Polonya’da evde ilaçlarla kürtaj yaparken sorun çıkarsa hastaneye başvurmak zor mu?

Hayır, Polonya’da kendi kürtajını yapmak yasak değil. Latin Amerika’da bazı ülkelerde, mesela Brezilya’da yasak, yine de orada kliniğe gidip düşük yaptım diyebiliyorsunuz, yaygın bir durum sonuçta. Bu insana belli bir özgürlük veriyor, çünkü Polonya’da bir kadın kendi kürtajını yaptı diye suçlanamıyor. Kürtaj Rüya Takımı’ndan bir arkadaşım dün sol kanattan parlamenterlerin 12 haftaya kadar kürtajın yasallaştırılması için verdiği yasa teklifi için yapılan basın toplantısında kendi kürtaj hikâyesini anlattı ve başına hiçbir şey gelmedi. Etraftakiler, doktorlar suçlanıyor, yasa böyle şekillenmiş. Polonya’da bazı doktorlar kürtaj yapıyor ama bedeli çok yüksek, bu alanda çalışan aktivist kadınlar bunu asla önermiyor, yurtdışına gitmek daha ucuz. Ne yazık ki Polonya’da doktorlar pek aktif olmadı kürtaj hakkı konusunda. ABD’de bir sürü doktor mücadelenin içinde yer alıyor. Polonya’da önerilere rağmen medikal kürtajı destekleyen açıklamalar yapmadı doktorlar. Biz elbette yasal bir değişim için de mücadele veriyoruz. Kürtajın suç olmaktan çıkarılması ve devlet desteği için de. İşin bir yanı yasalar diğer yanı da bu yasalara erişim çünkü şahane yasalarınız olabilir, ama bu meseleyi çözmüyor. Pek çok Batı Avrupa ülkesinde, mesela Britanya’da iki doktorun imzası ve psikolojik muayene gerekiyor. Feci bir uygulama. Hollanda’da kürtaja erişim göreceli bakımdan iyi, çünkü işleyen bir yasa var.

İyi bir kürtaj yasasına sahip bir ülke var mı peki?

Tek mantıklı örnek Kanada. Kürtaj yasası diye bir şey yok, herhangi diğer medikal prosedür gibi bakılıyor olaya.

Eylemler sırasında uzun süre sokakta kaldınız. Sokakta neler oldu?

İşin iyi tarafı şu, bu kadar baskı olunca karşısında onun kadar direniş de oluyor. Son on yılda Polonya’da çok fazla aktivizme şahit oldum. Artık pek çok yeni grup var. Varşova’da yüz bin kadar insanın katıldığı en büyük protestolardan birinde bir forum düzenledik, kadınlar kendi kürtaj hikâyelerini anlattı. Elbette faşist milisler, Naziler saldırdı fişeklerle, göz yaşartıcı gazla. Hükümetle çok yakın ilişki içindeler, zaten hükümet lideri kiliseleri, ulusu, Polonya’yı, vatanı korumaları için çağrıda bulundu partililere ve arkadaşlarına. Kutuplaşma çok büyük. Bizi radikal diye tanımlayanlar var, bence yaptığımız işte radikal olan hiçbir yan yok, çünkü odaklandığımız gerçek kürtaj deneyimi. Bunun tartışılacak bir yanı yok ki, bunlar insanların bizzat kendi tecrübeleri, fikirlerle ilgili bir mesele değil bu. Bazılarına yaptıklarımızı tehditkâr buluyor. Söylemimiz uzun süre medyada yer almadı, ama artık biraz da olsa değişti durum, çünkü toplumsal bir destek de var sosyal medya ve protestolar sayesinde.

Devlet kanallarının yaklaşımı nasıl?

Bizde bir ulusal televizyon var, o da tamamen iktidar partisinin elinde. Doğrudan ders kitabındaki gibi propaganda yapıyorlar. Kültürel antropoloji okudum, propaganda üzerine çalıştım, bayağı ders kitabından alır gibi yapıyorlar bu işi. Sizde de durumun benzer olduğunu tahmin ediyorum. Mesela gösteride Nazilerin attığı göz yaşartıcı gazın solcu faşistler tarafından sıkıldığını ve koronavirüs yaydığını iddia ettiler haberlerde. Ana akım, büyük ticari kanallar biraz daha iyi, ama onlar da siyaset tarafından yönlendiriliyor. Kürtaj Rüya Takımı olarak medyaya çok çıktık. Bir dergiye kapak olduk birkaç yıl önce, kürtajın sakıncası olmadığını söylüyorduk. Ciddi tartışma yarattı, meşhurlar konuştu, sosyal medyada yorumlar yapıldı. Çok saçma bir durumdu. Kürtaj deyince Polonya’da hep damgalanma hakkında konuşuluyordu. Bazı ana akım feministler dahi kadınları acı çekmekten kurtarmaktan bahsediyordu. Bu çok zor bir karar, kimse kürtaj olmak istemez yollu bir tartışma yürüyordu. Biz grupça, kürtaj yaşamış kadınlar olarak, ‘Bizim tecrübemiz böyle değil,’ dedik. Büyük bir duygu çeşitliliği var, genelde en yaygın olan da güvenli bir kürtaj geçiren ve sorunu çözenlerin kendilerini çok rahatlamış hissetmesi. Sonuçta bir şeyi atlatıyorlar.

İşte bu nedenle kürtajın bir sakıncası yok dedik, sloganımız “yalnız değilsiniz”di, kürtaja ihtiyaç duyan kadınlara yönelik konuştuk, siyasetçilere ya da medyaya yönelik değil. Bizimle konuşmak istiyorlarsa elbette konuşuruz, ama bizim mesajımız doğrudan kürtaja ihtiyaç duyanlara. Her şeyin uzmanlıkla, bilgiyle, üniversite diplomasıyla ilgili olduğu bir kültür vardı, ancak o zaman bu konu hakkında konuşabiliyordunuz. Son yirmi yılda toplumsal hareketlerin bunu değiştirdiğine inanıyorum. Black Lives Matter’da da görülüyor bu. Siz bizim yerimize konuşamazsınız! Bunlar bizim kürtajlarımız, bizim hayatlarımız, bizim hikâyelerimiz. Biz anlatmak istiyoruz. Genel anlamda da feminizmin büyük meselelerinden biridir bu. Biz olmadan bizimle ilgili bir şey olamaz. LGBTQI için de aynısı geçerli. Bir profesörün çıkıp benim kürtaj deneyimimle ilgili konuşmasını istemiyorum. Bu konuyla ilgili geçen gün bir çalışma yayınladık, Polonya, Brezilya ve Cezayir’deki kadınların telefon desteğiyle ilaçları alarak yaptıkları kürtajla ilgili. Devletin sağlık sistemi onlara o kadar kötü tecrübeler yaşatmış ki, bu gayri resmi inisiyatifleri aradıklarında çok şaşırmışlar işlerin bu kadar kolay yürümesine, söylediklerinin dinlenmesine.

Kürtajdan bahsederken bebek ve anneyi vurgulamak bilinçli bir tercih. Mesele kadın sağlığıyla ilgiliyken ısrarla anne ve bebeğe referans veren haberlerle çok sık karşılaşıyoruz. Habere ultrason fotoğrafı koyuyorlar mesela…

Evet, bunu her zaman söylüyoruz, hatta gazeteciler için bir rehber de yayınladık. Anne hakkında konuşmayın, bebek demeyin diyoruz. Bunu bile bile, politik nedenlerle yapıyorlar. Anayasa Mahkemesi de böyle yaptı, bunlar engelli bebeklerdir dedi. Yasa, medya, topluluklar kürtajı hep damgalıyor. Çok yorucu. Bir de insanların kendi kendini damgalaması var, bizi arayanlar iyi bir neden sunmaya çalışıyorlar, o kadar içselleştirmişler ki bunu. Biz de diyoruz ki hamile olmak istememeniz yeterli, başka nedene gerek yok. Sanki kürtajı hak etmek gerekiyor. Sebebi geçerli olan kürtaj iyi, isteğe bağlı kürtaj kötü. Kürtaj aynı zamanda kamusal faydayla ilgili. İnsanlar kendi kararlarını kendileri alabilirler. LGBTQI için de geçerli bu. Bu feminist bir söylem.

Polonya’da da Türkiye’de olduğu gibi İstanbul Sözleşmesi iktidar tarafından iptal edilmek isteniyor. Bunun için nasıl bir mücadele yürütülüyor? 25 Kasım Kadına Karşı Erkek Şiddetiyle Mücadele Günü’nde Polonya’da gösteriler olacak mı?

İstanbul Sözleşmesi hakkında çalışmalar yürütülüyor. Kadına yönelik şiddet vakaları Covid nedeniyle dünyanın diğer yerlerinde de olduğu gibi Polonya’da iyice yükselmiş durumda. İki ülke arasında paralellik var. Kadınların geleneksel rolleri, ailenin, ataerkil düzenin korunması her iki ülkede de hükümetin önceliği. İnsan hakları sözleşmelerine itiraz ediyorlar, özellikle de kadınları koruyanlara. Sürekli sokakta olamayız, ama 25 Kasım’da elbette gösteri olacaktır. Önümüzde uzun bir liste var. Gösterileri genelde Kadın Grevi örgütlüyor, ama merkez komite gibi değil elbette. Nerede protesto olduğunu Facebook sayfalarından takip etmek mümkün. Bu bir tahakküm meselesi, haklarımız elimizden alınıyor. Ama aslında bu bir feminist aktivizm hikâyesi ve büyük bir direniş. Hikâyenin içinde bolca umut da var.


*Yeni Yaşam Kadın Eki




Önceki Haber
Hekimler uyarıyor: Salgın kontrolden çıktı, acilen tedbir alınmalı
Sonraki Haber
Ermenistan: Başbakan Paşinyan'a yönelik suikast girişimi önlendi