Covid-19 aşıları ‘sürü bağışıklığı’ sağlamayabilir
HABER MERKEZİ – Güncel bilimsel gelişmelere ve bilim tarihine mercek tuttuğumuz “Karınca’nın Gözünden Bilim”de bu hafta, bir kez daha Covid-19 aşılarına odaklanıyoruz. Uzmanlar, tüm toplumu korumak için çok fazla sayıda insanın aşılanması gerektiğini vurguluyor, “çünkü salgının sürü bağışıklığı ile yok edilmesini bekleyemeyiz.”
Aşılar insanlık tarihinin en önemli buluşlarından ve milyonlarca yıl ölümlere ve salgınlara yol açmış olan çocuk felci ve çiçek gibi birçok hastalığın kökünün kazınmış ya da kazınmakta olmasının yegâne anahtarı. Bu başarının ardında da aşıların etkililik oranları ve kalıcılıkları yatıyor. Çoğumuzun aşı ile olan tecrübesi, çocukluk ya da gençlikte vurulan bir ya da birkaç dozdan sonra ömür boyu ilgili hastalığa dair endişe duymamak. Fakat yeni bulgulara göre Covid-19 aşılarında bu çeşit bir güvence beklemek hatalı olabilir.
Duke Tıp Fakültesi’nden emekli, çocuk sağlığı uzmanı olan ve kızamık aşısını geliştiren ekipte yer almış Samuel Katz’a göre, her aşının önleyici etkinliği aynı değil. Katz, ömür boyu etkili koruma sağlayan aşılar için insan bağışıklık sisteminin iki kısmının birden harekete geçmesi gerektiğini söylüyor. Bunlardan birincisi antijene dayalı bağışıklık iken, diğeri hücre temelli bağışıklık. Kızamık ve çocuk felci aşılarında bu hedefe ulaşıldığını belirten Katz, boğmaca gibi başka mikroplara karşı geliştirilen aşıların bu noktada olmadığını sözlerine ekliyor.
Aşıların ömür boyu koruma sağlamadığı durumlarda etkililik süreleri araştırılıp, gerekli sıkılıkta tekrar aşılanma öneriliyor. Örneğin, boğmaca ve tetanoz aşıları için bebeklikte olunan aşıdan sonra 12 yaşında ve yetişkin hayatın her on yılında bir yeniden aşı olunması öneriler arasında. Her hastalığı aşı ile yeryüzünden tamamen kazımak mümkün olmasa da uzmanlar, gerekli durumlarda tekrarlamak yoluyla neredeyse her aşının önemli ölçüde koruma sağladığını ve toplumsal yayılımın önüne geçtiğini vurguluyor. Bu bakımdan az etkili bir aşı halen hiç aşı olmamaya kıyasla koruyuculuk bakımından fersah fersah önde.
Covid-19 aşıları ise daha da karmaşık bir tartışmayı gündeme getirdi. Zira Katz’ın belirttiği her iki bağışıklık aşamasını da tetikledikleri halde Covid-19 aşılarını geliştiren şirketlerin duyurduğu müjdeli haberlerde, belirtilen yüksek etkililik oranları virüsün vücuda girme ya da çoğalmasını değil de sonuçta ortaya çıkabilen hastalık belirtilerinin ağırlığını bağlıyor. Çok yeni olduğu için henüz hakem sürecine girmemiş olan, önbaskı (preprint) olarak okumaya açılan bir çalışmada Oxford Üniversitesi ve AstraZeneca’nın geliştirdiği aşıyı almış olan rhesus maymunlarına SARS-CoV-2 virüsü verildiğinde hem hastalığın ölümcül belirtilerinden birisi olan zatürre görülmemiş hem de alt solunum yollarındaki virüs miktarında – aşılanmamış bireylere göre– önemli bir azalma görülmüş. Bununla beraber aşılanmış hayvanların üst solunum yollarında halen önemli miktarda virüs bulunması akla bulaşıcılığın ortadan kalkıp kalkmadığı sorusunu getirmekte.
Harvard T.H. Chan Toplum Sağlığı Fakültesi’nde salgın hastalık uzmanı olan Michael Mina’ya göre, Covid-19’a karşı aşılanarak sürü bağışıklığı kazanmak mümkün olacak gibi görünmüyor. Zira başka Corona virüsleri ve soğuk algınlığı ile olan tecrübemize göre solunum yolu hastalıklarına karşı gelişen bağışıklık ömür boyu sürmüyor. 2003’teki SARS salgınına neden olan başka bir Corona virüsüne karşı geliştirilen aşının yapımında çalışmış olan Kanta Subbarao’ya göre, Covid-19’u ölümcül bir hastalıktan basit bir üst solunum yolları hastalığına indirmek önemli bir başarı. Grip aşısında olduğu gibi düşük ya da geçici etkililik haberlerinin insanları aşılanmaktan caydıracağından endişe duyan Subbarao, “Bulaşmayı değil, hastalığı önleyeceğiz” mesajının öne çıkarılması gerektiğini düşünüyor.
Harvard T.H. Chan Toplum Sağlığı Fakültesi Bağışıklık ve Bulaşıcı Hastalıklar Bölümü başkanı Sarah Fortune da bu mesajı onaylıyor. “İnsanların hastalanmasının önüne geçmek mümkün görünüyor; fakat hastalığın yayılmasını önlemekte aynı derecede etkili olamayabiliriz” diyen Fortune’a göre, bunun anlamı “Tüm toplumu korumak için, çok çok daha fazla sayıda insanı aşılamamız gerekecek çünkü salgının sürü bağışıklığı ile yok edilmesini bekleyemeyiz.”
Sonuç olarak görünen o ki önümüzdeki aylarda aşıların ayrıntıları ve ne kadar etkili oldukları tartışılmaya devam edecek. Aşıların çok yeni ve üzerlerinde yapılmış araştırmaların henüz hakemli dergilerde basılıyor olması daha da fazla kafa karışıklığına çanak tutacak gibi görünüyor. Hal böyleyken aşı karşıtlarının, aşıların önleyicilik sağlamayabileceği (aslında halen kesin bir sonuç olmasa da) fikrinden yola çıkarak yine toplumsal sağlığı tehlikeye atacak şekilde propagandalarını sürdürmelerini bekleyebiliriz. Sürü bağışıklığı seçeneği gerçekten masadan kalktı ise aşı olmamayı seçen insanların en büyük zararı da kendilerine vereceklerini anlamaları gerekiyor. Zira diğer aşılardaki gibi aşılanmayı seçen insanlar sayesinde toplumsal ölçekte güvende kalmaları bu sefer mümkün olmayabilir.
Şu anda önümüze çıkan tablo ideal olarak istediğimizle aynı olmasa da orman yangını gibi yayılan ve milyonlarca insanı öldürmüş ya da kalıcı hasar bırakacak şekilde hastanelik etmiş bir hastalığa karşı bir yıldan kısa sürede geliştirilmiş aşıların ölüm ya da ağır hastalık riskini ortadan kaldırdığı gerçeğini üstüne basa basa tekrarlamamız gerekiyor. Önümüzdeki süreçte de en doğru yaklaşım eldeki en güvenilir bilimsel bulguları esas almak ve toplum sağlığı uzmanlarının ne dediğine bakmak olacaktır.
Kaynaklar
https://www.npr.org/templates/story/story.php?storyId=130433634
https://www.medicalpark.com.tr/tetanoz/hg-2042
https://www.biorxiv.org/content/10.1101/2020.05.13.093195v1.full.pdf
https://www.statnews.com/2020/05/22/the-world-needs-covid-19-vaccines-it-may-also-be-overestimating-their-power/
* Puerto Rico Üniversitesi’nde doktora sonrası araştırmacı, entomolog