Ana SayfaGüncel“Pandemiden tüm devlet yönetimleri sorumlu, hepsi yargılanmalı”

“Pandemiden tüm devlet yönetimleri sorumlu, hepsi yargılanmalı”

HABER MERKEZİ – TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı, Covid-19 pandemisi sürecindeki can kayıplarından tüm devlet yönetimlerinin sorumlu olduğunu belirterek, tamamının uluslararası mahkemelerde yargılanması gerektiğini söyledi.

Şu ana kadar yaklaşık 80 milyon insanın enfekte olduğu, 1 milyon 750 bin kişinin de yaşamını yitirdiği yeni tip Corona virüsünün yol açtığı Covid-19 pandemisinin ortaya çıkışının üzerinden bir yıl geçti.

Covid-19’a karşı geliştirilen aşıların onaylanmasında son dönemde adımlar atılsa da pandemi kontrol altına alınmış değil.

Pandemi etkisiyle yaşananları “yaşam hakkı ihlali” olarak değerlendiren Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, pandemi sürecinde devlet yönetimlerinin sorumluluğuna dikkat çekti.

Salgını yönetememe hali

Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Zemo Ağgöz’ün sorularını yanıtlayan Korur Fincancı, “Küresel salgının başlamasıyla birlikte atılması gereken temel adımlar vardı. Özellikle insanların toplu bulunduğu alanların kapatılması gerekirdi ama bunu tüm ülkeler son derece sınırlı yapabildi” dedi ve ekledi:

Bunun sonucunda da bir yıla ulaşan bir küresel salgınla hayatta kalmaya çalışan insanlar ve onun ötesinde ne yazık ki hayatta kalamayan, kaybedilen insanlarla karşı karşıya kaldık. İnsanlar çalışmaya, toplu alanlarda bulunmaya, toplu taşımalara binmeye zorlandılar. Bu koşullarda da hastalığın yaygınlaşması ve bu hastalık sonucu ortaya çıkan sağlık sorunlarını gidermek için başvurulan sağlık kuruluşlarının yoğunluğuyla birlikte, hastalıkla daha fazla karşı karşıya kalan sağlık çalışanlarının yüksek ölümleriyle yüzleşmek zorunda kaldık.

“Geçen bir yıl içinde yalnızca Türkiye’de değil dünyanın her yerinde salgını yönetememe hali vardı” diyen TTB Başkanı, “Bu tam da kapitalizmin bize bu sömürüde hayatta kalacak kadar olanak tanıması ve sınırlarımızı kendi kâr alanlarını büyütecek kadar bizi daha da daraltacak biçime dönüştürmesiyle ilgili” diye vurguladı.

Egemenlerin, kendi kârından asla vazgeçmediği gibi bu dönemi de fırsata çevirerek kendi kârını arttırması da söz konusu oldu. İşin bir başka boyutu ise ne yazık ki dünyada neo-liberal sistemin dayattığı bir sağlık sistemi kurulmuş olması. Sağlığı piyasaya açma yaklaşımı üzerinden 30 yıldan fazla bir zaman geçti ve bunun yarattığı tahribatı küresel salgında hep beraber ne yazık ki insan ölümleriyle deneyimledik. Ama bu hiç de bir değer olarak düşünülmüyor. Çünkü üretim sürdüğü ve kâr etmeye devam ettikleri sürece bu sistemi de sürdürme kararlılığındalar.

Türkiye’de de hükümetin doğru bir kapanma stratejisi izlemediğini belirten Korur Fincancı, “Hele ki üretimin devam ettiği koşullarda çalışanlar, hem toplu olarak bulundukları fabrikalar ve atölyelerde bu hastalığı daha fazla aldılar hem de kullanmak zorunda kaldıkları toplu ulaşımlarda virüsle kaçınılmaz olarak daha fazla karşılaştılar. Aldıkları bu virüsü eve taşımaları, evde de hane halkını bu virüsle enfekte etmeleri doğal bir sonuç” diye belirtti.

Şebnem Korur Fincancı, “Bir filyasyon mekanizması işletilmiş olsaydı sıfırıncı vakaya kadar ulaşma imkânımız olacaktı. Dolayısıyla hastalık yayılmadan önlenebilecekti. Oysa bu yoğunluk nedeniyle temaslı taramalara bile yetişemediklerini biliyoruz. Önlenebilir ölümlerle karşı karşıyaysak bir yaşama hakkı ihlalinin de söz etmek mümkün” diye de ekledi.

Devlet yönetimlerinin sorumluluğu

TTB Başkanı Korur Fincancı, sözlerinin devamında ise “Bir bütün olarak baktığımızda hem kapitalizmin dayattığı sömürü düzeni hem de bu sömürü düzeninin yararlı bulan bütün devletlerin yönetimleri bu süreçte ortaya çıkan zararlardan sorumlu sayılmalı” ifadelerini kullandı.

Yeni bir dünya düzeni diye tanımlıyorsak, bu devlet yöneticilerini yargılayabileceğimiz büyük bir uluslararası ceza mahkemesiyle bu davaları önümüze getirmemiz ve belki bugün egemenlerin hukuku içinde yargıya yansıması olanağı olmazsa bile en azından toplum vicdanında yargılanmalarını sağlamamız gerekiyor. İnsan hakları mücadelesi içinden yakından bildiğim bir model uluslararası mahkemeler. Bu mahkemeler sadece savaşlar, toplu katliamlar, işkenceler, ağır insan hakkı ihlalleri ile sınırlı olmamalı. Uluslararası ceza mahkemeleri aynı zamanda kâr hırsıyla yönetilen bir dünyada dünyayı tahrip edenlerin sorumluluğunu da ele alan bir yandan bakmalı. Dolayısıyla kimleri dahil edebiliriz. Aslında toplumun bütün bileşenlerini dahil edebiliriz. Ekosisteme dair sözü olandan ayrımcılığa dair sözü olana ve bir bütün olarak sağlık politikalarına yaşamla ilgili tüm politik süreçlere müdahil olanların bir arada olacağı devasa bir uluslararası mahkeme belki bunun ötesine geçebilir.


PAYLAŞ:
    WhatsApp'da Paylaş!   Telegram'da Paylaş!     Yazdır   E-Posta Gönder

Önceki Haber
Trump savunma bütçesi tasarısını veto etti
Sonraki Haber
Almodóvar’a göre 2020’nin en iyi filmleri