Ana SayfaManşetTarihin bilinen ilk ‘taciz ifşacısı’: Mezopotamyalı Enheduanna

Tarihin bilinen ilk ‘taciz ifşacısı’: Mezopotamyalı Enheduanna


Evrim Şaşmaz


Mitolojinin ötesinde, tarihte yaşanmış ilk cinsel taciz ve saldırı kayıtlarına yaygın örnek olarak Milattan Önce (M.Ö.) 6’ncı yüzyılda Romalı tarihçi Livius’un aktardığı cinsel saldırı kayıtları verilir: Savaşlar esnasında “nüfus azalmaktaydı” meşrulaştırmaları eşliğinde Romalı askerlerin Sabineli kadınlara cinsel saldırıları ve son Roma kralının oğlu Sextus Tarquinius’un Lucretia’ya cinsel saldırısının ardından Lucretia’nın ölüme sürüklenmesiyle beraber Roma’da monarşinin devrilmesi…

Halbuki tacizin ifşası en az yazının tarihi kadar eski olsa gerek. Aslında güncel arkeolojik bulgular üzerinden gidildiğinde bilinen ilk cinsel taciz ifşasının, bir kadının beyanı ve yazısıyla Mezopotamya’da yapıldığı artık malumdur. Tarihte bilinen en eski şair kadın, aynı zamanda ilk gökbilimcilerden biri, Akadlı Enheduanna, Mezopotamya’nın Ur kentinde M.Ö. 23’üncü yüzyılda taşlara kazımıştır Lugalan’ın kendisine cinsel tacizde bulunmasını.

Enheduanna’nın varlığını kanıtlayan ilk tarihi belge ise 1925 yılında Mezopotamya’daki kazılarıyla bilinen arkeolog Charles Leonard Woolley tarafından bulundu. 1995 yılında ise iki sümerolog, William W. Hallo ve J.A. Van Dijk bulunan elli adet tableti birleştirerek Enheduanna’ya ait bir ilahiyi, “İnanna’ya Methiye”yi tamamladı (akt. Ünverdi ve Ünverdi, 2010). Enheduanna’nın günümüz dillerine çevrilen ilk ilahisi, aynı zamanda taciz ifşasının bulunduğu bu methiye oldu.

Enheduanna’ya ait olduğu tespit edilen silindir mühür (Britanya Müzesi)

Tarihin ilk yazılı ‘taciz ifşacısı’ Enheduanna, bilindiği kadarıyla M.Ö. 2285-2250 yılları arasında yaşamış ve Ur’da Ekişnugal Tapınağı’ndan sorumlu olarak baş rahibelik görevi yapmış. Musa gibi annesinin dereye rahipler yetiştirsin diye bıraktığı Akad Kralı Sargon’un kızı olan Enheduanna, Akad ve Sümer topraklarına tek elden hükmün ihtiyacı açısından bu iki kültürü kaynaştırmayı bir görev edinmiş ve hem ‘göklerin baş tacı’ anlamına gelen Sümerce isimle anılmayı seçmiş hem de eserlerinde iki kültürün tanrıçalarını ve tanrılarını birleştirmiş.

Tarihte şimdiye kadar bilinen en eski şair olduğu düşünülen Enheduanna’nın yazılarından günümüze erişen ilahi ve şiirler ise şöyle: İnninsagurra (Yüce Gönüllü Sahibe), Ninmesarra (Sonsuz İlahi Güçler Kraliçesi olarak da bilinen İnanna’ya Methiye), İnninmehusa (Inanna ve Enil), Eunir (Tapınaklar İlahisi) ve daha ziyade kendini, görevlerini anlattığı “Eugimea” ile “Enheduanna’ya Övgü İlahisi”. Bu eserlerinde Sümerlerin ‘İnanna’, Akadların ise ‘İştar’ dedikleri Ay tanrıçasına methiyeler düzmüş, geniş topraklara siyasi hükmü kolaylaştırmak için inançları kaynaştırmış, yani Akad İmparatorluğu’nun tarihinde sadece dini değil sosyopolitik bir rol oynamış.

Enheduanna’nın aynı zamanda tarihin bilinen ilk gökbilimci kadını. Tahılların ne zaman ekilip biçileceğini, önemli dini bayramların zamanını belirlemekle sorumluymuş. Bunu yapabilmek için yıl boyunca gökte Ay’ı ve konumlarını izlemiş, Ay takvimini hesaplamış. Bir yandan da mevsimlerin ve Güneş’in kaydını tutarak Dünya’nın güneş yörüngesindeki hareketine daha uygun olan ikinci bir takvim hesaplamış.

Ana akım kültür sıklıkla “ilk şair kadın”, nadiren de “ilk gökbilimcilerden” tanıtımını daha mak(b)ul bulabilir. Fakat Enheduanna’nın güçlü eylemlerinin şiir, bilim ve kralın toprak hâkimiyeti adına halkları kaynaştırma ile sınırlı olmadığını biliyoruz. Tarihin ilk cinsel taciz ifşasını, tanrıçasına övgüler dizdiği İnanna’ya Methiye eserinde mısraların arasına nakşederek yazılı beyanda bulunmuş ve bir özsavunma gerçekleştirmiş “göklerin baş tacı” Enheduanna. Öyle değil midir bazen? Şiddetten hayatta kalanlarımız, bize ne yaşatıldığını anlamlandırıp ifade edene kadar bizim gibilerin, kız kardeşlerimizin kudretine ve güvenine ihtiyaç duymaz mıyız?

“Inanna’ya Methiye” ilahisinin tabletlerinden biri (Yale Babylonian Koleksiyonu)

Tanrıçası İnanna’yı yerlere göklere sığdıramadığı satırların hemen devamındaysa ‘ben’ dili kullanmak suretiyle bir öznelik sahiplenerek, babası Kral Sargon’u deviren asker Lugalan’ın kendisini nasıl Ur kentinden sürdüğünü anlatır Mezopotamyalı şair. Bu, sırf sürülmenin şiddet eylemi olarak kaldığı bir yaşanmışlık olmasa gerek. Lugalan’ın tapınağa gelip Enheduanna’nın inandığı değerleri aşağılamasından başlayıp, cinsel tacizle devam eder. Nihayet Enheduanna kentin dışında kendini bulduğunda öfkesi tanrıçasına erişmelidir.

İnanna’yı yüceltirken gökteki kız kardeşine açılıyordur adeta; Lugalan’ın cinsel tacizde bulunduğunu açık ettiği mısralardaysa sadece bir beyan değil aynı zamanda bir lanetleme bulunur:

Ben, baş rahibe Enheduanna, senin hizmetinde kutsal tapınağıma girdim.
Ayin sepetimi taşıdım, neşenin şarkısını seslendirdim.
Bana (ayin yemeği yerine) cenaze adakları verildi
Sanki ben hiç orada yaşamamışım gibi.
Işığa yaklaştım,
Işık beni aleviyle kavurdu.
O gölgeye yaklaştım,
Fırtına beni sardı.
Bal ağzımdan zehir döküldü.
Ruh dindiren melekelerim söndü.

Ah Sin, An’a Lugalan’dan ve benim kaderimden bahset!
An geri alsın kaderimi!
Sen An’a söyledin mi, An beni azat edecektir.
Bu kadın Lugalan’dan bahtını söküp alacak,
Yabancı diyarlar ve sel ayaklarının altında serili.
Bu kadın da haşmetlidir
Ve kentleri titretir.
Öne çık ki benim için derin öfkesini dindirsin.

Ben Enheduanna, sana bir dua edeceğim.
Sana kutsal Inanna,
Gözyaşlarım özgürce dökülüp mey olsun!
Bırak ona “Selam” edeyim!
Aşimbabbar için kaygılanma.
Lugalan kutsal An’ın arındırmalarını ve her şeyini değiştirdi,
Eanna tapınağından An’ı çekip çıkardı.
Huşu göstermedi An-lugal’a
Cazibeleri karşı konulmaz, güzelliği sonsuz tapınağı,
Harabe bir tapınağa dönüştürdü.
Bir eşmiş gibi önümden girerken,
Gerçekten hasetle bana (baldızına) yanaştı.

Ah hiddetli vahşi ilahi ineğim, def et bu adamı, zapt et bu adamı!
İlahi dayanağın mabedinde, ben şimdi neyim ki?

Zaman geçer, hüküm yine değişir ve Enheduanna tapınaklardaki görevine geri döner. Nihayetinde İnanna’ya Methiye, Mezopotamya’da bitmek bilmeyen hükümdarlık savaşlarına ve süregelmiş kırım ile yıkıma rağmen günümüze kadar erişir. Tarihe dönüp anakronistik bir yaklaşımla feminist anlatı arayışına çıkarsak tapınakların baş rahibesi, göklerin şairi, tanrıçaların aşığı Enheduanna’ya takılıp kalmamızın sebeplerinden biri işte bu ifşa beyanından ve beraberindeki lanetleme cesaretindendir.

Tüm bunlarla birlikte, Mezopotamya’da yaşamış Gutiler gibi başka halkların yazılarının bile bulunamadığı göz önünde bulundurulduğunda, Enheduanna’nın maruz bırakıldığı cinsel tacizi ifşa etmesinin yazılı beyan olarak günümüze erişebilmesi salt rastlantıdan ziyade sınıf ve statü meselesi olmalı. Tarihten günümüze taciz ve şiddetin sıklığını düşündüğümüzde, benzer dönemlerde ve hatta günümüzde, kaç kadının maruz kaldığı şiddete yönelik ifşa beyanı kalır bezlerde, kağıtlarda, yapraklarda, taşlarda ve hatta bulutlarda.

Çoktandır biliyoruz ki, toplumun değersizleştirdiği ve ötekileştirdiği kadınlara ve diğer bütün lubunlara yönelik fiziksel veya psikolojik – her türlü – şiddetin kökü kuruyana, faillerin yalnızca uykuları kaçana kadar değil ayakları geri basana kadar ismiyle cismiyle bütün beyanları geleceğe eriştirmemiz gerektiğini.


Kaynaklar

https://storiesfromthemuseumfloor.wordpress.com/2018/03/16/enheduanna-priestess-poet-and-woman-of-power/
https://theconversation.com/hidden-women-of-history-enheduanna-princess-priestess-and-the-worlds-first-known-author-109185
https://maas.museum/observations/2018/03/06/women-in-astronomy-philosophers-and-priestesses/
https://etcsl.orinst.ox.ac.uk/section4/tr4072.htm
https://www.cddc.vt.edu/feminism/Enheduanna.html
https://atelim.com/14-poems-of-enheduanna.html
https://www.history.com/news/sexual-assault-rome-slavery-columbus-jim-crow
https://etcsl.orinst.ox.ac.uk/section4/tr4072.htm
Glaz, S. (2019). Enheduanna: Princess, Priestess, Poet, and Mathematician. The Mathematical Intelligencer, 1-16.
Ünverdi, N. Ö., & Ünverdi, N. A. (2010). Bilimde ve teknolojide kadının yeri ve performansı. In F. Çoban Döşkaya (Baş Ed.), 21. yüzyılın eşiğinde kadınlar: Değişim ve güçlenme (Cilt III)(s. 41-45). İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yayını.

PAYLAŞ:
    WhatsApp'da Paylaş!   Telegram'da Paylaş!     Yazdır   E-Posta Gönder

Önceki Haber
Gökyüzünde bir şeyler oluyor... Yukarı bakın!
Sonraki Haber
Barzani ailesine dolanan zehirli sarmaşık