Ana SayfaKitapAleviliğin tarihsel deneyimi üzerinden “Yasa’dan Buyruk’a”

Aleviliğin tarihsel deneyimi üzerinden “Yasa’dan Buyruk’a”

HABER MERKEZİ – Hüseyin Kırmızı, “Yasa’dan Buyruk’a” kitabında Aleviliğin tarihsel deneyimi üzerinden insan hakları kavramına ve kuramlarına bakıyor; insan ile devlet arasındaki ilişkiyi düşünmeyi derinlere inerek kışkırtıyor.

Araştırmacı Hüseyin Kırmızı, İletişim Yayınları’ndan çıkan “Yasa’dan Buyruk’a: Hak Kuramları ve Aleviler” adlı çalışmasında, insan hakları kuramlarının imkanlarıyla Aleviliğe bakmaktan ziyade, Aleviliğin tarihsel deneyimi üzerinden insan hakları kavramına ve kuramlarına bakıyor.

İnsan hakları, hak ve yasa kavramlarının sağlamasını yapıyor. Böylelikle, iktidar ve devlet kavramlarının da bir sorgulamasını yapıyor. İnsan ile devlet arasındaki ilişkiyi, insan ile “yüce olan” arasındaki ilişkiyi düşünmeyi derinlere inerek kışkırtıyor.

Kitapta bu evrensel tartışma, Aleviliğin tarihsel bilgisi içinde dolaşarak yapılıyor: Buyruk yazmaları, yasanın —devletsiz— “organı” olarak Alevi topluluğu, cem, pirlik-mürşitlik-dedelik… Yasa ihlalinin, “ceza” statüsünden affedilemeyecek ağır bedeli olarak dar ve düşkünlük, özel bir ilgiyle tartışılıyor. Yasa’dan Buyruk’a insanı anlamlandırma etrafında bir tarihsel ve düşünsel arayış…

Hüseyin Kırmızı’nın aslında çift yönlü bir çalışmaya imza attığını belirten Prof. Dr. Ayhan Yalçınkaya, kaleme aldığı kitabın ‘Sunu’ kısmında şu ifadelere yer veriyor:

Hem içinden geçtiği insan hakları disiplininin temel kimi kavramlarını ve kabullerini, hiç ilgisizmiş gibi görülebilecek bir başka alandan, Alevilikten hareketle tartışmayı deniyor; hem de Alevi toplulukların dünyasını insan hakları disiplininin sağladığı olanakları da kullanarak yeniden anlamlandırmaya girişiyor; ola ki bulduğu her anlam aslında çoktan toprağa gömülmüş ve unutulmaya terk edilmiş eski mi eski bir anlamdan başkası olmayacaktır. Bu bakımdan bu metne bir tür kazı çalışması olarak selam durabiliriz ama bununla yetinmek yerine, bu çalışmanın başka bir boyutunu önemsiyorum kişisel olarak: Bir disiplinin (burada insan hakları disiplininin) kimi kavramlarını ya da yöntemlerini Aleviliğe uyarlamak ve bu uyarlamadan hareketle bir Alevilik okuması yapmak yerine –ki bunun bolca örneğine rastlıyoruz– Alevilikten hareketle bir disiplini elekten geçirmek. Bunu önemsiyorum çünkü bu pek de alışık olmadığımız bir şekilde Aleviliğin yayılma evrenini genişletiyor; şimdiye değin kendisine atfedilmiş, çoğun hayali sınırlar içinde bir inceleme nesnesi olarak ele alınan Alevilikle ilgilenmek yerine, Aleviliğin hayali sınırlarını tahrip ederek yeni alanlara akışına olanak tanıyan bir yaklaşım bu. Bu yaklaşım sayesindedir ki sözü yine yazara bırakırsak; “İnsanı yücelik karşısında güçsüz ve haklara muhtaç bir varlık olmaktan çıkarmak için, yüceliği ele geçiren şey sorgulanmalıdır. Bu sorgulama devletin ve ortodoks biçimiyle dinin bir eleştirisi olacaktır.” Bu eleştirinin bir parçası olarak Alevi toplulukları üzerinden, insanın haklara ihtiyacı olmadan da yüceleşebileceğini ve “kutsalın yüceliği karşısında insanın yüceliğinin” kutsallaştırılabileceğinin bir örneğini görüyoruz bu kitapta. Şimdi yeniden en baştaki soruya bir daha dönebilir miyiz? “Alevilik ve mutfak sanatları”, Alevilik ve seks” diye kitaplar yazılabilir mi? Yazılabilirse nasıl yazılmalı? Bu kitap birçok olanaktan birini gösteriyor bize.

1985 Adıyaman doğumlu olan Hüseyin Kırmızı, lisans ve yüksek lisansını Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yaptı. Aynı üniversitede Sosyoloji Bölümü’nde doktora çalışmasını sürdürüyor.


PAYLAŞ:
    WhatsApp'da Paylaş!   Telegram'da Paylaş!     Yazdır   E-Posta Gönder

Önceki Haber
Geri dönüşümün çöküşü
Sonraki Haber
Metropoll’ün seçim anketi: Sadece üç parti barajı geçebiliyor