Ana SayfaÇalışma YaşamıHendek’teki iş cinayeti davasında patron ‘En büyük mağdur benim’ dedi

Hendek’teki iş cinayeti davasında patron ‘En büyük mağdur benim’ dedi

HABER MERKEZİ – Hendek’teki havai fişek fabrikasında yedi işçinin can verdiği patlamaya ilişkin açılan davanın ikinci duruşmasında tutuklu sanık Yaşar Coşkun, savunmasında patlamanın sabotaj olduğunu iddia etti ve “En büyük mağdur benim” dedi. Barut üretiminin yapıldığını itiraf eden fabrikanın sorumlu müdürü ise, “Denetimcilerin geleceğini eski polis amiri haber veriyordu” diye konuştu. Duruşmaya yarın devam edilecek.

Sakarya’nın Hendek ilçesindeki Büyük Coşkunlar havai fişek fabrikasında, geçtiğimiz yıl yedi işçinin hayatını kaybettiği patlamaya ilişkin açılan davanın ikinci duruşması, Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılıyor.

Davada aralarında fabrika sahiplerinin de bulunduğu beşi tutuklu yedi kişi yargılanıyor.

Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada söz alan fabrika sahibinin oğlu olan, tutuklu sanıklardan Yaşar Coşkun, savunmasında patlamanın sabotaj sonucu gerçekleştiğini öne sürdü:

Patlama olduğunda ben de fabrikadaydım. Bu olayın sabotaj olacağını ilk andan itibaren söyledim. Ben nerede ne zaman patlama olacağını bilirim. İlk günden beri bunun sabotaj olacağını söyledim, savunuyorum. İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu’ya da bunu söyledim. Sanki uzaktan bir kumanda ile kurulmuş, patlatılmış. Fabrika 2009-2010 yıllarında sabotaj listesindeydi, ihbarı alınmıştı.

Coşkun, haklarında “yalan yanlış” haberler yapıldığını da iddia ederek “Yaklaşık yarım asırdır bu işi yapıyoruz, ben üçüncü kuşağım. Türkiye’de patlayıcı madde yapmak kolay değildir. Tüzüğe ve Avrupa standartlarına uygun olarak bu işi yaptık” sözlerini sarf etti.

Yaşar Coşkun, “Sanki bizim orada her gün kaza oluyormuş gibi lanse edildi. Bana sanki teröristmişim gibi davranıldı. Ben saygın bir iş adamıyım. Ne kadar düzenli olduğumuzu Türkiye’de herkes bilir, iş kolumuzda da dünyaca tanınırız” diyerek kendini savundu.

İddianameyi kabul etmediğini söyleyen Yaşar Coşkun, “Türkiye’de havai fişekten anlayan bilirkişi yoktur” iddiasında bulundu.

“En büyük mağdur benim” diyerek sözlerini sürdüren Coşkun, mahkeme başkanının “Denetimlerin öncesinde haberiniz olduğu, ortamı düzenlediğiniz iddialarına dair ne söyleyeceksiniz?” sorusuna karşılık “Çalışma Bakanlığı’ndan gelindiğinde arıyorlardı, ‘Bu evrakları hazırlayın, haftaya geleceğiz’ diyorlardı. Şimdi de İçişleri Bakanılığı koronavirüs denetimi yapıyor, öncesinden duyuruyor yapacağını. Bizim de öyle denetimler öncesinde haberimiz oluyor” ifadelerini kullandı.

Mahkeme başkanının “İSG Uzmanı Aslı Öztürk, yöneticilerin baskısıyla işçiler fazla üretim yapıyormuş. Bununla ilgili bilginiz var mı?” sorusuna da yanıt veren Coşkun, “Fazla üretim varsa o da işçilerin inisiyatifindedir, böyle bir baskı yapılmadı. Ayrıca patlamalar bu alanlarda yaşanmadı, saptırmayalım. Bilirkişiler çok bilen kişiler değil galiba. Bilirkişikere de bilirkişi raporu yapılması lazım” diyerek, bu konuda da sorumluluğu olmadığını öne sürdü.

“Hiç barut üretmedik”

Duruşmaya verilen aranın ardından söz alan fabrikanın sahiplerinden ve Yaşar Coşkun’un babası olan Ali Rıza Ergenç Coşkun, hakimin “fabrikada barut üretildiği” iddialarını sorması üzerine “Keşke barut yapabilseydik, yapsaydım havai fişeği bırakırdım. Yaşar Çin’e gitti baktı, yüksek fiyatı vardı. Hiç barut üretmedik” dedi.

Denetlemelerin öncesinde haberdar edilip edilmediklerinin sorulması üzerine Ali Rıza Ergenç Coşkun da haberdar edildiklerini, hatta denetleyicileri kendilerinin araçla aldığını söyledi.

“Maalesef işin fıtratında var”

Daha sonra söz alan sanık avukatlarından Mehmet Mangıroğlu, yaşanan patlamayı ve ölümleri normalleştirerek, “Maalesef işin fıtratında var. 30 yıldır bunu gördüm. Önceki kazalarda anlaşarak helalleştik, bu kazada da helalleşmek istedik, 250 bin lira değerinde ev vermek istedik ama akıllarını çelenler oldu. Müvekkilim Ali Rıza Beyin işyerinde fiilen bir çalışma durumu yoktur. Kendisinin bu olaylar nedeniyle sorumlu olmaması kanaatini taşıyoruz” dedi.

Söz alan tutuklu sanık Hasan Ali Velioğlu, işçilere fazla üretim yapma konusunda baskı yapılmadığını iddia ederek “Günlük sayısı bellidir kişiye göre, o mal çıkar” ifadelerini kullandı.

Tutuklu sanıklardan Erşan Öztürk ise, “Patlamanın meydana geldiği bölgede benim hiçbir sorumluluğum yok. Orasının sorumluları Çinli, suçsuzum” dedi ve ekledi: “Barut üretimi yapıldığına dair bir bilgim yok. Haddinden fazla üretime dair öyle bir şeye şahit olmadım.”

“Barut üretimini bizzat gördüm”

Ardından söz alan fabrikanın kimyageri Asiye Angın, 2013 yılında işe başladığını belirterek,  “Hasan Ali Velioğlu ‘fabrikada kuş uçmasın’ dese kuş uçmaz, bütün sorumluluk ondadır. Bizim sorumluluğumuz kağıt üzerindedir” dedi.

Angın, fabrikada barut üretimi yapıldığını da belirterek, “Barut üretimi ile ilgili Ali Rıza Bey Çinli çalışanla birlikte bunun kararını almıştır. Ali Rıza Bey bana bir şey sormadı zaten. Barut üretimini bizzat gördüm. Sıfırdan barut üretimi vardı. Bu süreç 1 ya da 1,5 sene oldu. Bize bilgi verilmez, fikrimiz alınmazdı. Ne kadar üretim yapıldığına dair bilgim yok. Depolanması ‘Yeşil Depo’ denilen yerde yapılıyordu” dedi.

Tüzüğe aykırı şekilde fazla depolama yapıldığını söyleyen Angın, “İSG Uzmanı Aslı Bozkurt işçilere tane tane anlatıyordu, sorumluluklarını yerine getiriyor, aksaklıkları söylüyordu. Yazdığı aksaklıkları Hasan Ali Velioğlu’na bildiriyordu. Gelen müfettişler deftere baktığında bunları görebilir” diyerek, Hasan Ali Velioğlu’nun arada, ‘Çok riskli şeyleri yazma’ dediğini anlattı.

Angın, barut üretimi için Çin’den iki makina getirildiğini de söyledi.

“Görev tanımında o bölgeyi bana göstermedi”

İSİG Uzmanı Aslı Bozkurt da savunmasında, “Özdemir OSGB bünyesine bağlı olarak Coşkunlar firmasında kısmi olarak çalışmaya başladım. Ali Rıza Bey ifadesinde ‘1 kilogram ile ne olur, İSİG Uzmanı ne bilir, biz yıllardır böyle çalışıyoruz’ diye fazla malzeme ile çalışıldığını belirtmiştir” ifadelerini kullandı ve ekledi:

 22 Mayıs tarihinde istifa ettim. Fabrikada iş sağlığı ve güvenliği kültürü olmadığını beyan ettim. İstifadan sonra 14 günlük yıllık izne çıkartıldım. 30 Haziran itibariyle tamamen ilişiğim kesilmiştir. Benim işi durdurma yetkim yoktur. Yönetmelik gereği 3 müfettiş işi durdurabilir. Kısmi zamanlı olduğum için ise emir ve talimat yetkim de yoktur.

Benim için her zaman iş güvenliği önemliydi. Patlamayla ilgili hiç bir ihmal ve kusurum yoktur. Ben Çin Mahallesi’ne ya bir ya da iki kere gittim. Bana o alanı hiç göstermediler. İşverenim görev tanımında o bölgeyi bana göstermedi.

“Seri üretime 1,5 yıl önce geçildi”

Sorumlu Müdür Ahmet Çağırıcı ise savunmasında 2014’ün Aralık ayında Ali Rıza ve Yaşar Coşkun kendisine sorumlu müdürlük teklif ettiğini belirterek, barut üretimiyle ilgili şunları söyledi:

Ali Rıza Coşkun barut yapmak istedi. Çünkü barut pahalı bir şey, yurt dışından geliyordu, fabrika giderlerinin büyük kısmını barut oluşturuyordu. Çinli ‘olmaz’ dedi. Sonra bir şekilde onu ikna ettiler. Çinli bunu misket makinasında yapamayacağımızı söyledi, başka bir yerde yapalım dedi. 3 tane ayrı binada yapıldı. Yaşar Coşkun ’12 bin 500 TL değerinde havalandırma mı yapamayacağım, o kadar maaş ödüyorum’ dedi bugün ama evet o havalandırmayı yapmadılar.

Biz barutu yaptık. Bizim yaptığımız barutta kükürt yerine su katılıyordu. Ben hiçbir üretime katılmadım, Çinli yaptı. Çinli değişik bir formül denediğini, tehlikesinin az olduğunu söyledi. Bir hafta barut, bir hafta misket üretimi yapıyorduk. 7-8 ayda 3-4 ton kadar rahat yapmışızdır. Seri üretime 1,5 yıl önce geçildi.

“Denetimcilerin geleceğini eski polis amiri haber veriyordu”

“Çin Mahallesi patladı deniliyor ama oraya yakın bir depoda bu muska denilen malzemeler depolandı. Orada yaşanan patlamanın etkisi de olmuş olabilir diğer patlamalara” diyen Çağırıcı, bu iddiasının araştırılmasını istedi.

Çağırıcı, “Denetimcilerin geleceğini eski polis amiri olan ve fabrikada çalışan özel güvenlik amiri Fikret Çuvalcı bize haber veriyordu” dedi.

Avukatların “Hasan Ali Velioğlu’na ‘Bu kadar malzemeyi Çin Mahallesine yüklemeyelim’ dediniz, o da size ‘Bir şey olmaz, patlama olacaksa Çin Mahallesinde olsun, yukarıda daha fazla işçi çalışıyor’ mu dedi” sorusuna Çağırıcı, iddiayı kabul ederek “evet” dedi.

Duruşmaya yarın kaldığı yerden devam edilecek.

Duruşma öncesi açıklama

Duruşma öncesi yapılan açıklamada konuşan avukat Can Atalay, “Bu memlekette insanların hayatı hiçe sayılmasın diye, Türkiye işçi sınıfının hayatı önemsiz görülmesin diye, bu ülke feraha çıkacaksa ancak emeğiyle geçinen yurttaşların hakları, hukukları sayılırsa mümkün olur demek için buradayız” dedi.

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ise “Bu fabrika daha önce defalarca bu tür patlamaların yaşandığı bir yer. Daha önce altı kez patlama yaşanmış ama yine farklı isimler altında üretime devam edilmiştir. Üretim zorlamasıyla insanların canının hiçe sayıldığı bir süreci o gün orada da gözlemlemiştik” ifadelerini kullandı.

Çerkezoğlu, “Bugün burada ailelerimizle, avukatlarımızla birlikteyiz. DİSK olarak Soma’dan Ermenek’e, Torunlar’dan Hendek’e kadar iş cinayetlerine karşı adalet arayışımız devam edecek. Eşitliğin adaletin olduğu bir çalışma hayatının kurulması için mücadelemiz devam edecek” diye belirtti.

‘Peşini bırakmayacağız’

Patlamada dayısını kaybeden avukat Gülşen Uzuner de şöyle konuştu:

Burada yedi canımızı kaybettik. Ailelerin yanındayız ve ailelerin de bir parçasıyız aynı zamanda. Bir kasıtla, bilerek yapılan bir cinayetle karşı karşıyayız. Kimse ihmal, taksir veya başka şeylerin arkasına saklanmasın. Bilinmiş, saklanmış, organize edilmiş, denetlemeden kaçırılmış veya denetimle anlaşılmış bir dosya bu. Daha önce de bu fabrikada hayatını kaybedenler, yaralananlar var. Onlarla birlikte, bir daha olmasın diye de kendi canımızın hesabını sormaya geldik. Bu davanın, Coşkunların, böyle üretim yapan işverenlerin peşini bırakmayacağız.

Patlamada yakınını kaybeden Hatun Tepeçınar, “Biz adalet için buradayız. Acılarımız her gün kat kat artıyor. İşçilerin, emekçilerin hiçe sayıldığı bir ülkede yaşıyoruz. Biz böyle bir ülke istemiyoruz. Hakimlerin bizleri süründürmeden cezalarını vermelerini istiyoruz” diye konuştu.

Ne olmuştu?

3 Temmuz 2020 tarihinde, Sakarya’nın Hendek ilçesi Yukarıçalıca mevkisinde yaklaşık 15 dönüm alan üzerine kurulu havai fişek fabrikasında, büyük bir patlama meydana gelmişti.

Patlamanın ardından çıkan yangın, hem havadan hem de karadan müdahaleyle uzun uğraşlar sonucu kontrol altına alınmıştı. Patlamanın şiddetiyle fabrikanın yakınında bulunan bazı ev ve binalarda hasar meydana gelmişti.

Kentin birçok noktasından duyulan patlama sonucunda fabrikada bulunan yedi işçi hayatını kaybetmiş, 120’yi aşkın kişi de yaralanmıştı.

Yaşamını yitiren işçilerin isimleri şöyle: Sebahattin Tepeçınar, Havva Çelik, Halis Yılmaz, Muhammet Çanakçı, Muhammet Aygün, Erhan Ateş ve Ramazan Kor.

Patlamanın ardından başlatılan soruşturma kapsamında gözaltına alınan havai fişek fabrikasının sahiplerinden Ali Rıza Ergenç Coşkun adli kontrol şartıyla serbest bırakılırken, oğlu Yaşar Coşkun, A.A. (fabrika sorumlu müdürü), H.A.V. (fabrika müdürü/genel ustabaşı), E.Ö. (genel ustabaşı) ve A.B. (iş güvenliği uzmanı) “taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma” suçlamasıyla tutuklanmıştı.

Öte yandan İşçi Sağlığı ve Güvenliği Meclisi (İSİG), patlamanın gerçekleştiği fabrikada 2007 yılından bu yana çeşitli yıllarda pek çok kez benzer patlamalar gerçekleştiğini, hayatını kaybeden ve yaralanan işçiler olduğunu ancak fabrikanın isim değişiklikleri ile faaliyetine devam ettiğini bildirmişti.


Karınca, ETHA, Evrensel



Önceki Haber
'Öcalan' iddiasına ilişkin avukatlarından açıklama
Sonraki Haber
Bahçeli'den Danıştay'a 'Öğrenci Andı' tepkisi